Esas No: 2022/1687
Karar No: 2022/6240
Karar Tarihi: 28.06.2022
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2022/1687 Esas 2022/6240 Karar Sayılı İlamı
Özet: (Bu özet Yapay Zeka tarafından yazılmıştır. Hukuki olarak geçerliliği yoktur.)
Davalılarla davacı avukatlar arasında bir vekalet ücreti tahsili istemiyle açılan davada, mahkeme önce kısmi kabul kararı vermiş, daha sonra Yargıtay tarafından bozulmuş ve davacıların üzerine düşen yükümlülükler konusunda rapor alınması istenmiştir. Ancak mahkeme bozmaya uyularak yeniden karar verirken tüm davanın reddine hükmetmiştir. Yargıtay bu kararı bozarak, davacıların haklı bir azil durumu olmadığı sürece tamamlanmış işler nedeniyle vekalet ücreti talep edebileceğini belirtmiş ve tüm davanın reddinin hatalı olduğunu tespit etmiştir. Kararın sonunda HUMK'nın 428. maddesi gereğince davacıların lehine karar bozulmuş, peşin alınan temyiz harcının iadesi ve düzeltme yolu açık bırakılmıştır. Türk Borçlar Kanunu'nun 505-506 ve Avukatlık Kanunu'nun 34 ve 174. maddeleri vekalet ilişkisi ve haklı azil durumuna ilişkin hükümleri içermektedir.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında birleştirilerek görülen itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, asıl davanın reddine, birleşen davanın feregat nedeniyle reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar; davalının avukatları olarak davalar takip ettiklerini ve işlemler yaptıklarını, avukat ücret sözleşmesi gereğince belirlenen vekalet ücretlerinin ödenmediğini, tahsili için başlatılan icra takiplerine de itiraz edildiğini ileri sürerek; itirazın iptaline ve lehlerine icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmişlerdir.
Davalılar; takip edilen işler konusunda davacılar tarafından bilgilendirilmediklerini, sözleşmede belirtilen işlerin bir kısmına hiç başlanmadığını yada sonuçlandırılmadığını, davacıların bilgi vermeleri için gönderilen ihtardan sonra azledilmedikleri halde davalardan çekildiklerini, vekalet ücretine hak kazanamayacaklarını savunarak, davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulüne dair verilen karar, davalıların temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 25/3/2010 tarihli, 2009/11627 E., 2010/4019 K. sayılı kararıyla, davalıların azilde haklı olup olmadıkları konusunda uzman bilirkişi veya bilirkişiler kurulundan denetime elverişli, açıklayıcı rapor alınması ve hasıl olacak sonuca uygun karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuş; mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda; asıl davanın reddine, birleşen davanın feregat nedeniyle reddine dair verilen karar; tarafların temyizi üzerine, Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 27/09/2018 tarihli ve 2018/3370 E., 2018/8491 K. sayılı kararıyla, Mahkemece, bozma ilamının gereğinin yerine getirilmediği, bozma ilamında da belirtildiği üzere tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda davacıların üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirip getirmedikleri ve davalıların azilde haklı olup olmadıkları konusunda gerek görülmesi halinde uzman bilirkişi veya bilirkişiler kurulundan taraf, Mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli bilirkişi raporu alınarak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda; asıl davanın reddine, birleşen 2016/23 Esas sayılı dosyasındaki talep yönünden açılan davanın feragat nedeniyle reddine, davalıların kötü niyet tazminat talebinin reddine karar verilmiş; karar, taraflarca temyiz edilmiştir.
1)Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre; davalıların tüm, davacıların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2) Dava, vekalet ücreti alacağının tahsili istemine ilişkindir. Avukatın, vekil olarak borçları Türk Borçlar Kanunu'nun 505 (Mülga Borçlar Kanunu 389. madde) ve devamı maddelerinde gösterilmiş olup, vekil adı geçen Kanun'un 506. maddesine (Mülga Borçlar Kanunu 390. madde) göre müvekkiline karşı vekaleti sadakat ve özen ile ifa etmekte yükümlüdür. Vekil, sadakat borcu gereği olarak müvekkilinin yararına olacak davranışlarda bulunmak, ona zarar verecek davranışlardan kaçınmak zorunluluğundadır. “...” ile ilgili Avukatlık Kanununun 34. maddesinde mevcut olan, “Avukatlar, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık ünvanının gerektirdiği saygı ve güvene yakışır bir şekilde hareket etmekle yükümlüdürler.” şeklindeki hüküm ise, avukatlık mesleğinin bir kamu hizmeti olması nedeniyle, Türk Borçlar Kanununun 506. maddesinde düzenlenen vekilin özen borcuna göre çok daha kapsamlı ve özel bir düzenlemedir. Buna göre avukat, üzerine aldığı işi özenle ve müvekkili yararına yürütüp sonuçlandırmakla görevli olduğu gibi, müvekkilinin kendisi hakkındaki güveninin sarsılmasına neden olacak tutum ve davranışlardan da titizlikle kaçınmak zorundadır. Aksi halde avukatına güveni kalmayan müvekkilin avukatını azletmesi halinde azlin haklı olduğunun kabulü gerekir. Gerçekten de avukat, görevini yerine getirirken gerekli özen ve dikkati göstermemiş, sadakatle vekaleti ifa etmemiş ise, müvekkilinin vekilini azli haklıdır. Avukatlık Kanunun'un 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” hükmü mevcut olup, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Dairemizin kökleşmiş içtihatlarına göre haklı azil halinde, ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edilebilir. Buna karşılık haksız azil halinde ise avukat, hangi aşamada olursa olsun, üstlendiği işin tüm vekalet ücretini talep etme hakkına sahiptir.
Somut olayda; mahkemece, davacı avukatların özen borcunu gereği yerine getirmediği, azlin haklı olduğu yönündeki kabulünde bir usulsüzlük bulunmamaktadır. Bu durumda, davacıların, davalılar adına takip ettiği ve azil tarihinden önce tamamlanan işler nedeniyle vekalet ücretine hak kazanabileceği gözetilerek, tamamlanmış işler bakımından vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, davanın tümden reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalıların tüm, davacıların sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK'nın 428 inci maddesi gereğince davacılar yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacılara iadesine, 102,10 TL bakiye temyiz harcının temyiz eden davalılara yükletilmesine, 6100 sayılı HMK'nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28/06/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.