Esas No: 2022/2352
Karar No: 2022/6030
Karar Tarihi: 21.06.2022
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2022/2352 Esas 2022/6030 Karar Sayılı İlamı
3. Hukuk Dairesi 2022/2352 E. , 2022/6030 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 3. HUKUK DAİRESİ
ASIL VE BİRLEŞEN DAVADA
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde birleştirilerek görülen alacak davalarının konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davalıların istinaf başvurusunun ayrı ayrı reddine, davacı tarafın istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen karar, davalılar vekilleri tarafından duruşmalı, davacı vekili tarafından duruşmasız olarak temyiz edilmekle; duruşma günü olarak belirlenen 21/06/2022 tarihinde davacı vekilleri Av. ..., Av. ... ve Av. ... ile davalı ... ... vekili Av. ..., davalı ... ... vekili Av. ... geldi. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunan vekillerin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00'e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; dava dışı ... ile imzaladığı 05/01/2005 tarihli sistem kullanım anlaşması uyarınca, elektrik tüketimine dair faturaların sözleşme tarihinden itibaren (1 nolu bağlantı) Tarifesi üzerinden tahakkuk ettirilmesi gerekirken, faturalandırma işlemlerinin daha yüksek tarife olan (2 nolu bağlantı) Tarifesi üzerinden yapıldığını, fazladan tahakkuk ettirilen bedellerin iadesi isteminin davalılar tarafından kabul edilmediğini, bunun üzerine ...’ya müracaat ederek tarife ve iletim bedeli konusunda yazılı görüş istediğini, ... tarafından verilen cevabi yazıda; aralarında yapılan 05/01/2005 tarihli sistem kullanım anlaşmasının halen geçerli olduğu, bu bağlamda gerekli geri ödeme ve mahsuplaşmanın ...’a bildirildiği, kaldı ki sözleşmeden kaynaklanan anlaşmazlıklarda kurul kararlarının bağlayıcı olacağına dair ifadelere yer verildiğini, ancak davalılar tarafından işbu ... yazısının dikkate alınmadığını ileri sürerek; fazladan tahakkuk ettirilen bedelin tespiti ile asıl davada 05/01/2005 ile 30/06/2014 tarihleri arası dönem için fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 9.164.289,42 TL’nin; birleşen davada ise 01/07/2014 ile 30/06/2014 tarihleri arası dönem için fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 1.968.013,36 TL’nin her bir faturanın ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiş; 19/02/2019 tarihli ıslah dilekçesi ile asıl davaya yönelik talebini 9.188.205,36 TL’ye, birleşen davaya yönelik istemini ise 1.968.013,38 TL’ye yükseltmiştir.
Davalılar; taraflarına husumet yöneltilemeyeceğini, davaya konu faturalara süresinde itiraz edilmediğinden fatura içeriğinin kabul edilmiş sayılacağını savunarak, davanın reddini istemişlerdir.
İlk derece mahkemesince; davacı şirket ile davalı ... arasında imzalanan 05/01/2005 tarihli sistem kullanım anlaşmasının geçerli olduğu, davacının iletim sistem kullanıcısı olup, elektrik tüketimine dair tahakkuk işleminin (1 nolu bağlantı) Tarifesi dikkate alınarak yapılması gerektiği, davacı tarafça davalı ...’a fazladan yapılan ödemenin 6.453.420,86 TL, davalı ...’a yapılan fazladan ödemenin ise 4.702.902,67 TL olduğu, yargılama sırasında davalı tarafça davacıya toplam 11.132.302,80 TL tutarında ödemede bulunulduğu, bu nedenle asıl ve birleşen davanın konusuz kaldığı gerekçesiyle; asıl ve birleşen davanın asıl alacak yönünden konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına, faiz istemi yönünden ise; ...’ın sorumlu olduğu belirlenen 6.453.420,86 TL asıl alacağın 3.000.000,00 TL’sine dava tarihinden ödemenin yapıldığı 30/11/2016 tarihine kadar; 3.453.420,86 TL’sine ise dava tarihinden ödemenin yapıldığı 24/01/2017 tarihine kadar işleyen avans faizinin davalı ...’tan tahsiline; ...’ın sorumlu olduğu belirlenen 4.702.902,67 TL asıl alacağın dava tarihinden ödemenin yapıldığı 24/01/2017 tarihine kadar işleyen avans faizinin davalı ...’tan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesi kararına karşı, taraflarca istinaf yoluna başvurulmuştur.
Bölge adliye mahkemesince; davacı şirket ile davalı ... arasında imzalanan 05/01/2005 tarihli sistem kullanım anlaşmasının geçerli olduğu, davacının iletim sistem kullanıcısı olup, elektrik tüketimine dair tahakkuk işleminin (1 nolu bağlantı) Tarifesi üzerinden yapılması gerekirken, (2 nolu bağlantı) Tarifesi üzerinden yapılarak davacıdan fazladan para tahsil edildiği, davacı tarafça fazladan yapılan ödeme tutarının 11.156.323,53 TL olarak hesap edildiği, ıslah edilen miktarın 24.020,73 TL olduğu, davalıların davacıya karşı müştereken ve müteselsilen sorumluluklarının bulunduğu,yargılama sırasında müteselsil borçlulardan davalı ... tarafından davacıya 11.132.302,80 TL ödeme yapıldığı, bunun 3.000.000,00 TL’sinin 30/11/2016 tarihinde, kalan 8.132.302,80 TL’sinin ise 24/01/2017 tarihinde ödendiği, davacının davalı tarafı dava tarihi itibariyle temerrüde düşürdüğü gerekçesiyle; davalıların her birinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine, davacının istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak; asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne, davacının iletim sistemi kullanıcısı ( 1 nolu bağlantı) tarifeli müşteri olduğunun tespitine, yargılama sırasında ödenen 11.132.302,80 TL tutarında asıl alacak konusuz kaldığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, asıl ve birleşen davaya konu faturalar kapsamında fazladan yapılan tahsilat nedeniyle 24.020,73 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, konusuz kalan 11.132.302,80 TL tutarındaki alacağın 3.000.000,00 TL’lik kısmına dava tarihinden ödeme tarihi olan 30/11/2016 tarihine kadar, 8.132.302,80 TL’sine dava tarihinden ödeme tarihi olan 24/01/2017 tarihine kadar , 24.020,73 TL bakiye alacağa ise ıslah tarihinden itibaren avans faizi işletilmesine karar verilmiş; karar, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1) Davacı vekilinin asıl ve birleşen davaya yönelik temyiz itirazı yönünden;
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 05/07/2017 tarihinde yürürlüğe giren 7035 sayılı Kanunu'nun 30 uncu maddesi ile değişik 361 inci maddesinin birinci fıkrası ise; “Bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinden verilen temyizi kabil nihai kararlar ile hakem kararlarının iptali talebi üzerine verilen kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabilir.” hükmünü içermektedir.
Dosyanın incelenmesinde; istinaf incelemesi sonucunda verilen karar, davacı vekiline 29/06/2021 tarihinde tebliğ edilmiş, temyiz dilekçesi ise HMK’nın 361 inci maddesinde öngörülen iki haftalık yasal süre geçirildikten sonra 16/07/2021 tarihinde verilmiştir.
HMK'nın 366 ıncı maddesi atfıyla aynı Kanunun 352 nci maddesi uyarınca, süresinden sonra yapılan temyiz istemleri hakkında Yargıtay tarafından temyiz isteminin reddine karar verilebilir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz dilekçesinin süre yönünden reddi gerekmektedir.
2) 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297 inci maddesinde; hükümde, tarafların iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerinin yer alacağı belirtildikten sonra, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerektiği düzenlenmiştir.
Yargıtayın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için de ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş bir hükmün bulunması gerektiği açıktır.
Öte yandan; HMK’nın 166. maddesi uyarınca davaların birleştirilmesi durumunda birleştirilen her dava birbirlerinden bağımsız ayrı bir dava niteliğini korur, asıl ve birleştirilen dava dosyalarının yalnızca tahkikat safhası müşterek olup, mahkemece usul hükümlerine göre her dava hakkında ayrı ayrı hüküm kurulmalı, yargılama gideri ve vekâlet ücreti her dava için ayrı ayrı belirlenmelidir.
Somut olayda; bölge adliye mahkemesince, asıl ve birleşen dava yönünden ayrı ayrı hüküm fıkrası oluşturulmadığı gibi yargılama sırasında davalı tarafça davacıya yapılan ödeme kadar davanın konusuz kaldığı, yapılan ödemenin asıl alacağa mahsup edileceği belirtilmekle birlikte, asıl ve birleşen davaya konu alacak miktarlarının toplamı üzerinden mahsup işleminin gerçekleştirildiği, asıl ve birleşen dava yönünden ayrı ayrı konusuz kalan miktarın belirlenmediği, yine asıl ve birleşen dava tarihleri farklı olmasına rağmen, asıl mı birleşen mi dava tarihi olduğu belirtilmeksizin, faiz başlangıç tarihinin “ dava tarihinden itibaren” ifadesine yer verilerek belirlendiği; kararın HMK’nın 297. maddesinde öngörülen niteliklere haiz olmadığı, denetime olanak sağlamadığı ve bu hâliyle infazının da mümkün olmadığı görülmektedir. İnfazda tereddüt oluşturacak şekilde karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırıdır.
Kabule göre de; 492 sayılı Harçlar Kanunu'na bağlı (I) sayılı tarifenin, "Yargı Harçları" başlığı altında düzenlenen "Karar ve ilam harcı" başlıklı III. kısmının 1. fıkrasında, konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden tarifede gösterilen oranda nispi karar ve ilam harcı; 2-(a) fıkrasında ise, 1'inci fıkra dışında kalan davalarla, taraf teşkiline imkan bulunmayan davalarda verilen esas hakkındaki kararlar ve davanın reddi kararlarında maktu karar ve ilam harcı alınacağı hükme bağlanmıştır.
Bu durumda; konusu belli bir değerle ilgili bulunan davada esas hakkında karar verilmesi halinde nispi harç alınacağı; usule ilişkin nihai kararlarla, davanın konusuz kalması halinde verilecek kararlarda ise maktu harç alınacağı kuşkusuzdur.
Somut olayda; bölge adliye mahkemesince, dava konusu alacağın 11.132.302,80 TL’lik kısmı yargılama aşamasında tahsil edildiğinden, konusuz kalan bahse konu miktar üzerinden davalılar aleyhine maktu karar ve ilam harcına hükmedilmesi gerekirken; yanılgılı değerlendirme ile nispi karar ve ilam harcı alınmış olması usul ve kanuna aykırıdır.
3) Bozma nedenine göre davalılar vekilinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz dilekçesinin REDDİNE, ikinci bentte açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK'nın 371 inci maddesi uyarınca temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının davalı yararına BOZULMASINA, HMK'nın 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca dava dosyasının kararı veren bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, üçüncü bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 3.815 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalılara verilmesine, 21/06/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.