4. Hukuk Dairesi 2018/397 E. , 2018/1550 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacılar ... ve .... vekili Avukat ... tarafından, davalılar ... Gazetecilik Basın Yayın Matbaacılık Ltd. Şti. ve diğerleri aleyhine 31/12/2014 gününde verilen dilekçe ile basın yoluyla kişilik haklarının ihlali nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 12/11/2015 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalılar vekili ile katılma yoluyla davacılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davacıların yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Davalıların temyiz itirazlarına gelince;
Dava, basın yoluyla kişilik haklarının ihlalinden kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece; davanın, davacı ... yönünden aktif husumet yokluğundan reddine, diğer davacı .... yönünden kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm davalılar vekili ile katılma yoluyla davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacılar vekili; davalılardan ...’ın eser sahibi olduğu, diğer davalıların ise yayın sahibi oldukları Yeni Akit Gazetesi’nin 27/08/2014 tarihli nüshasının 11. sayfasında “İki Parti, İki Kongre” başlıklı köşe yazısının yayınlandığını, davaya konu köşe yazısında müvekkillerinin kayıt dışı siyaset ve ekonomi baronu olarak gösterildiğini, bu ifadelerin müvekkillerinin kişilik haklarına zarar verdiğini belirterek uğranılan manevi zararın giderilmesi isteminde bulunmuştur.
Davalılar vekili, haberin eleştiri sınırları içinde kaldığını belirterek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece; davaya konu köşe yazısında ‘...’ olarak bahsedilenin davacı şirket olduğu gerekçesiyle, davacı ... yönünden davanın aktif husumet yokluğundan reddine, diğer davacı .... yönünden kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve
güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır.
Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması,genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu’nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Davaya konu olayda; köşe yazısı bir bütün olarak değerlendirildiğinde, yazıda geçen söz ve ifadelerin eleştiri sınırları içinde kaldığı, davacıların kişilik haklarını ihlal eder nitelikte olmadığı anlaşıldığından davanın tümden reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçe ile kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş ve hükmün bu nedenle davalılar yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın, yukarıda (2) sayılı bentte açıklanan nedenlerle davalılar yararına BOZULMASINA, davacıların tüm temyiz itirazlarının (1) sayılı bentte gösterilen nedenlerle reddine ve davalılardan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 06/03/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.