20. Hukuk Dairesi 2017/339 E. , 2018/657 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi müdahil davacı ... ve davalı ... vekilleri tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında ... köyü 220 ada 12, 13 ve 14 sayılı parseller sırasıyla 408,80 m², 3951,63 m² ve 1156,73 m² yüzölçümündeki taşınmazlar, davalı ... adına ağaçlık vasfıyla tesbit edilmiştir.
Davacı ... Yönetimi, çekişmeli taşınmazların evveliyatlarının orman olduğu iddiasıyla dava açmış, yargılama sırasında ... 13 nolu taşınmazın Mart 315 tarih 55 sıra nolu tapu kaydına dayanarak, kendisine ait olduğu iddiasıyla davaya asli müdahil olarak katılmıştır.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, 220 ada 12 nolu parselin kadastro tesbit tutanağının iptaline, orman vasfıyla ... adına tapuya kayıt ve tesciline, 220 ada 14 nolu taşınmazın tesbit gibi tesciline, müdahil davacı ... tarafından açılan davanın kısmen kabulüne, 220 ada 13 sayılı parselin bilirkişi ek krokide (A) harfi ile gösterilen 3058,18 m² kısmının dava konusu parselden iptali ve ifrazı ile aynı adanın son parsel numarası verilmek suretiyle müdahil davacı ... adına tapuya kayıt ve tesciline, (B) harfi ile gösterilen geriye kalan 893,45 m² kısmın 220 ada 13 nolu parsel numarası ile birlikte davalı ... adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davacı ... Yönetimi ve davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir. Temyiz incelemesi üzerine yerel mahkeme hükmü Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 01/10/2013 tarih ve 2013/6280 - 8577 Esas ve Karar sayılı ilamı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 01/10/2013 tarih ve 2013/6280 - 8577 Esas ve Karar sayılı bozma ilamında özetle; "Mahkemece, davaların kısmen kabulüne dair karar verilmiş ise de, hükme esas alınan bilirkişi raporları hüküm kurmaya elverişli değildir. Şöyle ki; yörede 1979 yılında orman kadastrosu yapıldığı düzenlenen raporlardan anlaşılmış ise de taşınmazların tamamının orman tahdidindeki konumu tam belirlenememiştir. Ayrıca, 13 parsele uygulanan tapu kaydının zemine uymadığı tespit edilmiş ancak davacı yararına imar ihya koşulları oluşup oluşmadığı denetlenmemiştir.
Bu nedenle; mahkemece, yeniden yapılacak inceleme ve keşifte dava konusu taşınmazlar ile komşu taşınmazların, memleket haritası, kadastro paftası, orman kadastro haritası ile aplikasyon ve 2. madde uygulama haritasına göre konumu duraksamaya yer vermeyecek biçimde saptanmalı; bilirkişilere tahdit hattı ile irtibatlı müşterek kroki düzenlettirilmeli, davakonusu taşınmazların orman sayılan yerlerden olup olmadığı belirlenmelidir. Yukarıda açıklanan yönteme göre yapılacak araştırma sonunda, 13 parselin (A) kısmı orman olmadığı ve zilyetlikle iktisap edilecek yerlerden olduğu anlaşılırsa, bu defa müdahil gerçek kişi yönünden 3402 sayılı Kanunun 14 ve 17. maddelerindeki koşulların gerçekleşip gerçekleşmediği araştırılmalı; imar ve ihya üzerinde durulup, bu konuda ve zilyetliğin tesbiti yönünden tanık beyanlarına başvurulmalı; parselin öncesinin ne olduğu, imar ve ihyanın kim tarafından ve hangi tarihte tamamlanıp bittiği, zilyetliğin hangi tarihte başlayıp kimler tarafından ne biçimde sürdürüldüğü, kullanımın ekonomik amacına uygun olup olmadığı, tanıkların imar ve ihya ile zilyetlik olgusunu hangi olaylarla nasıl hatırladıkları saptanmalı; müdahil gerçek kişinin belgesiz zilyetlik yoluyla kazandıkları toprak olup olmadığı, varsa cinsi ve miktarı tapu ve kadastro müdürlüklerinden çekişmeli taşınmaz dışında, başka taşınmazlar için salt zilyetlik nedenine dayalı olarak açtıkları tescil davalarının bulunup bulunmadığı mahkemeler yazı işleri müdürlüğünden sorulup tesbit edilmeli, tüm kanıtlar toplanıp birlikte değerlendirilmeli; oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmelidir.“ görüşüyle bozulmuştur.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda; -Mahkemenin asıl 2014/3 esas ve birleşen 2009/467 esas sayılı dosya davacısı orman idaresi yönünden davanın kabulüne, müdahil davacı ... yönünden davanın reddine, çekişmeli; 220 ada 14, 220 ada 13 ve 220 ada 12 parsel sayılı taşınmazların kadastro tespit tutanaklarının iptali ile dava konusu taşınmazların aynı yüzölçümü ve niteliği ile birlikte tamamının orman vasfında ... adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm müdahil davacı ... ve davalı ... vekillerince temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro tespitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 05.11.1979 tarihinde ilân edilen orman kadastrosu ve 2. madde çalışması ve 3402 sayılı Kanuna göre yapılıp 03/11/2009 - 02/12/2009 tarihlerinde ilân edilen arazi kadastrosu vardır.
İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye, uzman orman bilirkişi tarafından eski tarihli hava fotoğrafları ve memleket haritasına dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan inceleme ve araştırmada çekişmeli taşınmazların orman sayılan yerlerden olduğu anlaşıldığına ve yazılı biçimde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik yoktur ancak hükmün 2 nolu bendinin ikinci fıkrasında geçen ""kadastro tespit tutanaklarının iptali ile dava konusu taşınmazların aynı yüzölçümü ve niteliği ile birlikte orman vasfında ... adına tapuya kayıt ve tesciline"" cümlesi hatalıdır şöyleki; Mahkemece taşınmazların kadastro tespitlerinin iptaline denilmesi gerekirken kadastro tespit tutanakları iptal edilmiştir ayrıca taşınmazların hem aynı nitelik ile tescillerine denilmiş hemde devamında orman vasfı ile tescillerine denilmiş olup taşınmazların kadastro tespiti sırasında nitelikleri ağaçlık olup aynı nitelikle denilip vasıflarının orman yapılması da hüküm içinde çelişki oluşturduğundan hatalıdır ancak bu hususlar hükmün bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün düzeltilerek onanması uygun görülmüştür.
Bu sebeple, hükmün 2 nolu bendinin ikinci fıkrasında geçen ""tespit tutanaklarının"" cümlesinin çıkarılarak yerine ""tespitlerinin"" cümlesinin eklenmesine yine ""ve niteliği"" cümlesinin çıkarılarak hükmün düzeltilmesine ve hükmün 6100 sayılı Kanunun geçici 3. maddesi atfıyla HUMK’nın 438/7. maddesine göre düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 06/02/2018 tarihinde oy birliği ile karar verildi.