Abaküs Yazılım
16. Hukuk Dairesi
Esas No: 2013/1249
Karar No: 2013/1824
Karar Tarihi: 07.03.2013

Yargıtay 16. Hukuk Dairesi 2013/1249 Esas 2013/1824 Karar Sayılı İlamı

16. Hukuk Dairesi         2013/1249 E.  ,  2013/1824 K.
  • KADASTRO TESPİTİNDEN DOĞAN DAVA
  • YOLSUZ TESCİL
  • İYİNİYET
  • KARAR BAŞLIĞINDA YAZILMASI ZORUNLU OLAN BİLGİLER
  • HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU (HMK) (6100) Madde 297
  • TÜRK MEDENİ KANUNU (TMK) (4721) Madde 1023
  • TÜRK MEDENİ KANUNU (TMK) (4721) Madde 1024
  • KADASTRO KANUNU (3402) Madde 5

"İçtihat Metni"

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay"ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, gereği görüşüldü:

Kadastro sırasında K... Köyü çalışma alanında bulunan 119 ada 45, 46 ve 156 ada 6 parsel sayılı 3359,86, 6884,46 ve 2540,29 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle sırasıyla 09.05.2006 ve 30.05.2006 tarihlerinde davalı Adile adına tespit ve tescil edilmiş, 27.11.2008 tarihinde de kayden satın alma yoluyla katılan Hanifi"ye intikal etmiştir. Davacı Muharrem tarafından, tespit tarihinden önce Asliye Hukuk Mahkemesinde, davalı Adile ve arkadaşlarına yönelik açılan senedin iptali ve elatmanın önlenmesi davası, çekişmeli parseller hakkında tutanak düzenlenmiş olması nedeniyle 17.02.2009 tarihinde Kadastro Mahkemesine aktarılmıştır. Yargılama sırasında Hanifi, dava konusu taşınmazları tapu kaydına istinaden satın aldığını ileri sürerek davaya katılmıştır. Kadastro Mahkemesinde çekişmeli taşınmazlara ait kadastro tutanağı ile aktarılan dava dosyası birleştirilerek yapılan yargılama sonunda davacı Muharrem"in davasının reddine, müdahil davacı Hanifi"nin davasının kabulüne, çekişmeli 119 ada 45, 46 ve 156 ada 6 parsel sayılı taşınmazların Hanifi adına tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı Muharrem vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı Muharrem tarafından, tespit tarihinden önce Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan senedin iptali ve el atmanın önlenmesi davası, çekişmeli parseller hakkında tutanakdüzenlenmiş olması nedeniyle Kadastro Mahkemesine aktarılmıştır. Hal böyle olunca çekişmeli taşınmazların tespitinin 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 5. maddesi hükmüne göre yapılması gerektiği ve devreden dava kapsamında kalan bu taşınmazların malik hanelerinin doldurulmasının hukuken sonuç doğurmayacağı kuşkusuzdur. Ne var ki, taşınmazlar "davalı" oldukları göz ardı edilerek yolsuz olarak davalı Adile adına tespit ve tescil edilmiştir. Katılan Hanifi ise, çekişmeli taşınmazları bu tescile güvenerek kayden satın aldığını ileri sürmek suretiyle yargılamaya katılmıştır. Mahkemece de, katılan Hanifi"nin, kötü niyetli olduğu kanıtlanamadığı gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm kurulmuştur. Çekişmeli taşınmazların öncesinin davacı tarafın miras bırakanı Ahmet"e ait olduğu konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, son kayıt maliki ve katılan Hanifi"nin, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun 1024. maddesi uyarınca yolsuz tescili bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi olup olmadığı ile aynı Yasanın 1023. maddesi gereğince iyi niyetli sayılıp sayılamayacağı noktasında toplanmaktadır. Genel olarak, tapu sicilindeki bir kaydın yanlış olduğunu bilmeksizin bu kayda dayanarak mülkiyet veya sınırlı bir ayni hak kazanan kimse iyi niyetlidir, tapu sicilindeki mevcut yanlışlık kendisine karşı ileri sürülemez. Bir diğer ifadeyle, taşınmazın malikini gösteren tapu sicilindeki kayıtlara (tescile) karşı, bu kayıtlar gerçek hak sahipliği durumunu göstermese (yolsuz tescil olsa) bile, iyi niyet tam olarak korunmuştur. Buna göre; tapuda bir taşınmazın maliki görünen kişinin gerçek hak sahibi olmadığını bilmeyen ve gerekli özeni gösterse dahi bilebilecek durumda olmayan kişi, bu kişinin kendisine tanıdığı ayni hakkı, tasarruf yetkisi eksikliğine rağmen kazanacaktır. Görüldüğü üzere, kanun koyucu tapuda taşınmazla ilgili kayıtlara ilişkin olarak "tapu siciline güven ilkesi"ni benimsemiştir. Bir kimse iyi niyetle, bu kayıtlara güvenerek bir hukuki işlem yapmış ise, kişi korunur ve hak sahibi olur; yeter ki bu kişi, kendisine düşen dikkat ve özeni göstermiş olsun. Nitekim, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun 3/1. maddesi uyarınca Kanunun iyi niyete hukuki bir sonuç bağladığı durumlarda, asıl olan iyi niyetin varlığıdır. Bu itibarla iyi niyetli olunmadığı, başka bir ifadeyle kötü niyetli olunduğu hususunu ispat külfeti bu iddiada bulunana aittir. Ancak, aynı maddenin ikinci fıkrasında belirtildiği üzere, durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimse iyi niyet iddiasında bulunamaz. Bu doğrultuda, Yargıtay Büyük Genel Kurulu"nun 14.02.1951 tarih ve 1949/17-1951/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında "Vakıa ve karinelerden, olayda halin icapları veçhile kendisinden beklenen özeni sarf etmemiş olması itibariyle kanunen iyiniyet iddiasında bulunamayacağı belirlenmiş kimsenin eski Medeni Kanunun 931. maddesinden (yeni TMK. m. 1023) yararlanamayacağı ve bu hususun mahkemece re"sen nazara alınacağı..." şeklindeki görüş benimsenmiştir. Yine bu görüşten hareketle, "kötü niyet iddiasının def"i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğinden (re"sen) nazara alınacağı ilkeleri" Yargıtay Büyük Genel Kurulu"nun 08.11.1991 tarih ve 1990/4-1991/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında kabul edilmiş; bilimsel görüşler de aynı doğrultuda gelişmiştir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun 1023 ve 1024. maddelerinde yer alan hükümler, yukarıda açıklanan genel ilkelere paralel özel düzenlemelerdir. Nitekim 1023. maddede "iyi niyetle tapu kütüğündeki tescile dayanarak mülkiyet veya bir başka ayni hak kazanan üçüncü kişinin" bu kazanımının korunacağından söz edilirken, 1024. maddede "Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise, bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişinin bu tescile dayanamayacağı" belirtilmiştir. Başka bir deyişle, tapuya güven ilkesi gereği taşınmazın mülkiyetini iyi niyetle edinen kişinin kazanımı korunurken, tapudaki tescilin yolsuz olduğunu bilen veya bilmesi gereken kişinin iyi niyet iddiası dinlenmeyecektir.

Somut olaya gelince; Mahkemece, lehine tescil kararı verilen katılan Hanifi"nin kötü niyetli olduğu kanıtlanamadiği gerekçesi ile yazılı şekilde karar verilmiştir. Ne var ki; adı geçen çekişmeli taşınmazların kadastro tespiti sırasında, kadastro tespit bilirkişileri heyetinde muhtar olarak yer aldığı gibi, davacı ve davalılar arasında görülen ve Asliye Hukuk Mahkemesinden aktarılan davanın 28.12.2004 tarihli duruşmasında da, davalı Adile"nin tanığı olarak dinlenmiş, beyanında ise tarafların kök murisi Ahmet"in çekişmeli taşınmazları, davalı Adile"ye sattığını murisin akli dengesinin yerinde olduğunu ifade etmiştir. Dosya içeriği ve adli tıp raporu karşısında katılan Hanifi"nin, yolsuz tescili bilmediği veya bilmemesi gerektiği düşünülemeyeceği gibi, taraflar arasındaki çekişmeyi bilmediğinden de söz edilemez. Hal böyle olunca, yasa koyucunun yukarıda açıklanan düzenlemelerdeki amacının ilk bakışta şeklen iyi niyetli görüneni değil, gerçekten iyi niyetli olan kişiyi korumak olduğu göz önünde tutulduğunda, tapu kütüğündeki tescile güvenerek mülkiyet edinen son kayıt maliki Hanifi"nin, çekişmeli taşınmazları edinmesinde kendisinden önceki malik olan davalı Adile ile el ve işbirliği içerisinde bulunduğu ve "iyiniyetli olma" koşulunu sağlamadığı anlaşılmış olup, Türk Medeni Kanunu 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanamayacağı kuşkusuzdur. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda çekişmeli taşınmazların davacı ve davalıların murisi Ahmet"e ait olduğu; davalı Adile"nin dayandığı 07.08.2000 tarihli harici senedin dava konusu 119 ada 46 ve 156 ada 6 parsel sayılı taşınmazları kapsadığı, 119 ada 45 parsel sayılı taşınmazı ise kapsamadığı belirlenmiştir. Kaldı ki miras bırakan Ahmet"in, davalı Adile lehine harici satış senedini düzenlediği 07.08.2000 tarihinde, akli dengesinin yerinde olmadığı ve hukuki işlem ehliyetinin bulunmadığı adli tıp raporu ile saptandığına göre; Mahkemece, davacı Muharrem"in davasının kabulüne, katılan Hanifi"nin davasının reddine, çekişmeli taşınmazların payları oranında miras bırakan Ahmet mirasçıları adına tesciline karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması isabetsiz olduğu gibi hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 297. maddesi gereğince karar başlığında tarafların kimlikleri ve adreslerinin yazılması zorunlu olduğu halde katılan Hanifi"nin kimlik bilgileri ve adresinin karar başlığında gösterilmemesi de isabetsiz olup, davacı Muharrem vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde ilgilisine iadesine, 07.03.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.



Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi