
Esas No: 2022/3612
Karar No: 2022/5863
Karar Tarihi: 15.06.2022
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2022/3612 Esas 2022/5863 Karar Sayılı İlamı
3. Hukuk Dairesi 2022/3612 E. , 2022/5863 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil/tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacılar vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı ... tarafından sulh hukuk mahkemesine açılan davada; annesinden miras yolu ile kendisine intikal etmesi gereken dedesi ...'nun sahibi olduğu tarlanın, kadastro tespiti sırasında dayısının oğlu olan davalı ve dayısı ... tarafından 1936 tarihli özel idare müdürlüğündeki vergi kaydı gereğince beyanname tanzim edilip davalı adına tapuya tescil edildiğini ileri sürerek; davalı adına kayıtlı bulunan 311 ada 88 nolu parselin tapu kaydının davacının miras payı oranında iptali ile mirasçıların hissedar olduğuna dair karar verilmesini talep etmiş, 07/11/1995 tarihli ıslah dilekçesi ile de, davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı; dedesinin arazisinin olmadığını, uyuşmazlık konusu taşınmazın babası Hasan'dan kaldığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemenin 21/08/1992 tarihli ve 1992/127 E. 1992/162 K. sayılı kararı ile; davaya konu uyuşmazlıkta asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş, Asliye Hukuk Mahkemesinin 25/10/2005 tarihli ve 1992/185 E. 2005/426 K. sayılı kararıyla; davanın kabulüne, davacı ...'in miras payı oranında tapu kaydının iptal ve tesciline dair verilen karar, davalının temyizi üzerine, Yargıtay 8. Hukuk Dairesince verilen 16/03/2006 tarihli ve 2006/511 E. 2006/1767 K. sayılı kararla; yeniden keşif yapılarak, ...’nun mirasçıları arasında taksimin yapılıp yapılmadığının keşifte dinlenecek yerel bilirkişi ve tanık beyanları ile açıklığa kavuşturulması, taksim yapılmış ise kimlere hangi parsellerin düştüğünün tek tek belirlenmesi, bunlara ait kayıt ve belgelerin bulundukları yerlerden getirtilerek dosya arasına konulması ve ondan sonra uyuşmazlığın çözümü konusunda bir karar verilmesi gerekçesiyle bozulmuştur.
Bozma ilamı sonrası yapılan yargılamada 21/01/2010 tarihinde davacı, davaya konu taşınmazın satıldığını, tazminat davası olarak davasını ıslah ettiğini belirtmiştir.
Davacı ..., yargılama sırasında 25/09/2007 tarihinde vefat etmiş, mirasçıları davaya devam etmişlerdir.
Bozmaya uyan mahkemece; davalı tarafça fiili taksimin ispat edilemediği, dava konusu taşınmazın kök muristen kaldığı ve bu taşınmaz üzerinde tüm mirasçıların payları oranında hakları olduğu gerekçesiyle, dava tarihi itibari ile davacının hissesinin değeri üzerinden davanın kısmen kabulü ile 413,67 TL'nin 02/07/1992 dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalının tüm temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik ve muristen intikal hukuksal sebeplerine dayalı olarak TMK'nın 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddesi gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır.
Mahkemenin 25/10/2005 tarihli kararının temyiz incelemesini gerçekleştiren Yargıtay 8. Hukuk Dairesince; dava konusu parselin tarafların ortak mirasçıları ...'dan kaldığı belirtildikten sonra, taksim hususunda taraf tanıklarının çelişkili beyanlarının bulunduğu, bu hususun açıklığa kavuşturularak uyuşmazlığın çözümü hususunda karar verilmesi gerektiğinden bahisle bozulmuştur.
Tapu müdürlüğünce, mahkemeye kök muris ... adına herhangi bir taşınmaz mal kaydına rastlanılmadığı bildirilmiştir.
Mahkemece 07/03/2014 tarihinde yapılan keşifte, davacı tanıklarının vefat ettiği, başkaca tanık dinlenilmesinin davalı tarafça muvafakat edilmediği, mahalli bilirkişinin dava konusu taşınmazın mülkiyeti konusunda bilgisinin bulunmadığı belirtilmiştir.
Bu durumda, dava konusu parselin tarafların ortak mirasçıları ...'dan kaldığı, davalı tanıklarının açıkladığı şekilde taksim yapıldığı hususunu ispatlanmadığı gerekçesiyle mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmüş ise de, ödenecek tazminatın hesaplanması noktasında verilen kararın yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Şöyle ki, davacı ...'in, annesinden miras yolu ile intikal etmesi gereken dedesi ...'nun sahibi olduğu taşınmazdaki hissenin, davalı adına tapuda kayıtlı olduğunu ileri sürerek, TKM'nin 639 uncu maddesinin birinci fıkrası (TMK'nun 713 üncü maddesinin birinci fıkrası) uyarınca taşınmaz üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Bu dava devam ederken, davacının tescilini talep ettiği taşınmaz üçüncü kişilere satış suretiyle temlik edilmiştir.
Bunun üzere davacı, davayı tazminat davası olarak devam edilmesini istemiş ve değerini fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 9.000 TL olarak gösterip harcını ikmal etmiş, ve şimdilik 9.000 TL maddi tazminatın tahsilini talep etmiştir.
HMK'nun 125 inci maddesi uyarınca; davalının, dava devam ederken dava konusu taşınmazı bir başkasına (üçüncü kişiye) temlik etmesi halinde davacı bir seçim hakkına sahiptir; ya davasını dava konusunu devralana yöneltecek, ya da davasını (somut olayda olduğu gibi) dava konusunu üçüncü kişiye devreden davalıya karşı tazminat davası olarak devam edilmesini isteyecektir. Görülüyor ki, davacının davasını tazminat davasına dönüştürmesi halinde davanın tarafları aynı kalmakta, sadece davanın konusu değişmektedir. Bu değişikliğe karşı, davayı değiştirme ve genişletme itirazı ileri sürülemeyecektir. Zira, HMK'nun 125 inci maddesi davayı değiştirme ve genişletme yasağının bir istisnasıdır. Bir başka anlatımla, kural olarak davacının davasını tazminat davasına çevirebilmesi için davalının rızasına ihtiyaç olmadığı gibi davacının davalıdan istediği tazminat toplamı, dava dilekçesinde belirtilen (veya sonradan takdir edilen) değerinden fazla olsa bile, davacının dava konusunu artırdığından ve bunun için davalının rızasının gerekli olduğundan söz edilemez. Esasen işin niteliği de böyle bir düzenlemeyi ve uygulamayı gerekli kılmaktadır. Bu halde, davacının davalıdan isteyebileceği tazminat, davalının üçüncü kişiye devretmiş olduğu dava konusu taşınmazın devir tarihindeki gerçek değeri olacaktır (HGK'nun 1983/845 E. 1983/3 K. sayılı ilamı da aynı yöndedir.).
Hal böyle olunca, mahkemece; davacının dava konusu taşınmazdaki hisselerinin üçüncü kişiye devrettiği tarihteki değerini davalıdan tazminat olarak isteyebileceği gözetilerek, taleple bağlı kalınarak ve davacılara ait hisselerin üçüncü kişiye devir tarihindeki rayiç değerinin tahsiline karar verilmesi gerekirken, dava tarihi itibariyle davacıların hisse oranına düşen bedel yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalının tüm temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK'nın 428. maddesi gereğince davacılar yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 53,00 TL bakiye temyiz harcının temyiz eden davalıya yükletilmesine, 6100 sayılı HMK'nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
15/06/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.