Esas No: 2022/3087
Karar No: 2022/5680
Karar Tarihi: 13.06.2022
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2022/3087 Esas 2022/5680 Karar Sayılı İlamı
3. Hukuk Dairesi 2022/3087 E. , 2022/5680 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVACILAR : 1-..., 2-..., 3-..., 4-..., 5-..., 6-...,
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece bozmaya direnmesine ilişkin kararı sonucunda, davacının direnme kararını temyiz etmesi üzerine Hukuk Genel Kurulunca "Direnme uygun olup, davacılar vekilinin esasa yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Yargıtay 3. Hukuk Dairesine gönderilmesi kararı üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar, kardeş olduklarını, babalarının vefat ettiğini ancak babalarının zilyedinde bulunan dava konusu gayrimenkullerin kadastro çalışmaları sırasında kardeşleri olan davalı adına tapuya tescil edildiğini, bunun üzerine taraflar arasında 17/04/2001 tarihinde “Borç Anlaşma Sözleşmesi” adıyla bir sözleşme imzalandığını, bu sözleşme gereği davalının da gayrimenkullerin satışından sonra paylarına düşecek kısımları ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğini, bu sebeple taraflar arasındaki bu sözleşmeye güvenerek kadastro işlemine itiraza ilişkin herhangi bir dava açma yoluna gitmemeyi tercih ettiklerini, ancak davalının sözleşme ile taahhüt ettiği edimlerini yerine getirmediğini, bugüne kadar herhangi bir ödemede bulunmadığını belirterek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla üçüncü kişilere satışı yapılan taşınmazların satış bedelinden hisselerine düşecek tutarın, satışı yapılmamış taşınmazların ise rayicinin tespit edilerek davacıların hisselerine düşen miktarın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
Davalı, davaya konu taşınmazların babadan intikal yoluyla değil bizzat kendisinin malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunması nedeniyle adına tespit ve tescil edildiğini, bu durumun davacıların tapu iptal ve tescil talebiyle açtığı Kırklareli Asliye Hukuk Mahkemesinin 2003/400 E., 2004/895 K. sayılı kararıyla da tespit edildiğini, davacıların bu taşınmazlar üzerinde herhangi bir hakkı bulunmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; kesin hüküm nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün davacılar tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 24/03/2016 tarih 2015/40193 E. 2016/8617 K. sayılı ilamı ile ‘’--Dava, taraflar arasında imzalanmış olan 17/04/2001 tarihli sözleşme gereğince alacağın tahsili talebine ilişkindir. Mahkemece, davacılar tarafından Kırklareli Asliye Hukuk Mahkemesinin 2003/400 E., 2004/895 K. sayılı kararı ile davalıya yönelik olarak açmış olduğu tapu iptal tescil davasında bahsi geçen taşınmazların davalı adına tesciline karar verildiği ve kararın kesinleştiğinden bahisle kesin hüküm nedeniyle davanın reddine karar verilmiş ise de---iki dava dosyasındaki talep sonuçlarının farklı olduğu ve Kırklareli Asliye Hukuk Mahkemesinin 2003/400 E., 2004/895 K. sayılı dosyasında verilip kesinleşen kararın bu dava açısından kesin hüküm teşkil etmeyeceği anlaşılmaktadır.-- O halde mahkemece işin esasına girilerek, taraf delilleri toplanıp sonucuna göre hüküm kurulması--’ gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Dairemizin bozma ilamı sonrasında davalı tarafından karar düzeltme talebinde bulunulmuş, Dairemizin 13/12/2017 tarih ve 2016/15984 E. 2017/12423 K. sayılı ilamı ile karar düzeltme talebinin reddine karar verilmiştir.
Mahkemece bozma ilamı sonrasında yapılan yargılama neticesinde ‘---dava konusu taşınmazların 1992-1993 yılları arasında Karakoç köyünde yapılan kadastro çalışmaları neticesinde davalı ... adına tespit ve tescil edildiği, davacıların dava konusu taşınmazların evveliyatında murisleri... ...'a ait olmasına rağmen sehven davalı adına tespit gördüğünden bahisle dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile... ... mirasçıları adına tescili istemiyle tapu kayıtlarının iptali ile... ... mirasçıları adına tescili istemiyle 10/06/2003 tarihinde tapu iptal tescil davası açtıkları ---Kırklareli Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 07/12/2004 tarih, 2003/400 E., 2004/895 K. sayılı ilamı ile dava konusu taşınmazların evveliyatında kök muris...'e ait olmayıp, davalının zilliyet ve tasarrufunda bulunan yerlerden olduğundan bahisle açılan davanın reddine karar verildiği, ilgili kararın Yargıtay 8. H.D'nin 24/03/2005 tarihli, 2005/1634 E., 2005/2303 K. sayılı ilamı ile onanması üzere 25/04/2005 tarihinde kesinleştiği, ----bu bağlamda dava konusu taşınmazların muristen intikalen ve irsen gelen yerlerden olmayip, davaliya ait olduğu hususunun belirlendiği, her ne kadar 17/04/2001 tarihli sözleşmede dava konusu taşınmazlar da zikredilmiş ise de sözleşmeden sonra yapılan yargılama ile taşınmazların murise ait olmadığının belirlenmesi karşısında artık söz konusu taşınmazlar yönünden sözleşmesinin aksinin ispat edildiği, dava konusu taşınmazlarda davacıların mülkiyet hakkının bulunmadığının Kırklareli Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 07/12/2004 tarih, 2003/400 E., 2004/895 K. Sayılı ilamı ile hüküm altına alındığı, ---hüküm bozulmuş ise de mahkememizce davanın kesin hüküm sebebi ile reddine karar verilmeyip taraflar arasında yapılan sözleşmeden sonra davacılar tarafından açılan tapu iptal ve tescil davasının reddedilmesi sebebi ile taşınmazların muristen intikal etmediği hususunun kesinleşmesi sebebi ile davanın reddine karar verildiği bu itibarla mahkememizce verilen 12/06/2014 tarih 2013/119 Esas 2014/342 Karar sayılı kararın yerinde olduğu anlaşılmakla Yargıtay 13. HD'nin 2015/40193 Esas, 2016/8617 Karar sayılı bozma kararına direnilmesi ---- gerekçesiyle bozma ilamına karşı önceki hükümde direnilmesine karar verilmiştir.
Bozma sonrası verilen direnme kararının davacı tarafından yeniden temyiz edilmesi neticesinde YHGK’nun 2018/(13)3-590 E. 2021/1688 K. sayılı ilamı ile’’ ---Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olay bakımından mahkemece kurulan ilk hükmün kesin hüküm nedeniyle davanın (dava şartı yokluğundan) reddi mahiyetinde mi yoksa kesinleşmiş mahkeme kararı nedeniyle ispat edilemediğinden davanın esastan reddi mahiyetinde mi olduğu noktasında toplanmaktadır.-- bozma kararında, mahkemenin işin esasına girmeksizin kesin hüküm nedeniyle davanın reddine karar verdiği, başka bir anlatımla dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddedildiği kabul edilerek tapu iptal davası sonucunda verilen kararın eldeki davada kesin hüküm teşkil etmeyeceği ve işin esasına girilerek taraf delilleri toplanıp sonucuna göre karar verilmesi gerektiği belirtilmiş, bozma nedenine göre esasa yönelik temyiz itirazları incelenmemiştir.---Hâl böyle olunca mahkemenin, verdiği ilk kararın bu mahiyette olmadığı yönündeki direnme gerekçesi haklı ve yerindedir.---Sonuç itibariyle direnme uygun olup işin esasına yönelik değerlendirmeyle verilen ret kararına karşı davacılar vekilinin temyiz itirazlarının incelenebilmesi, kesin hükmün delil niteliği ve bağlayıcılığı gerekçesine dayanılmasının eldeki davaya konu sözleşmeye aykırılık iddiasıyla açılan tazminat istemi yönünden yerinde olup olmadığı konusunda bir değerlendirme yapılabilmesi --- ‘’gerekçesiyle ‘ davacılar vekilinin esasa yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Yargitay 3. Hukuk Dairesine gönderilmesine,’ karar verilmiştir.
Hukukumuzda sözleşmeye bağlılık (...) ve sözleşme serbestliği ilkeleri kabul edilmiştir. Buna göre taraflar, sözleşme koşullarını istedikleri gibi düzenleyebilirler. Bu ilkelere göre, sözleşme yapıldığı andaki gibi aynen uygulanmalıdır. Başka bir ifade ile, sözleşme koşulları borçlu için sonradan ağırlaşmış, edimler dengesi sonradan çıkan olaylar nedeni ile değişmiş olsa bile, borçlu sözleşmedeki edimini aynen ifa etmelidir.
Yukarıda yapılan açıklamalardan anlaşıldığı üzere, TBK 26. maddesinde (818 sayılı BK 19. madde) yapılan düzenleme uyarınca, Türk Hukukunda esas olan sözleşme özgürlüğüdür.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; taraflar arasında imzaları inkar edilmeyen geçerli bir sözleşme olup bu sözleşmeye göre 17/04/2001 tarihinde “Borç Anlaşma Sözleşmesi” başlıklı sözleşmenin incelenmesinde; tarafların babası merhum... ...’un zilyetliğinde bulunan gayrimenkullerin kadastro çalışmaları sırasında davalı ... adına tapuya tescil edilmiş olması işlemi karşılığında, davalı da gayrimenkullerin satışından sonra davacıların paylarına düşecek kısımları ödemeyi kabul ve taahhüt etmiş olup, sözleşme altında davacıların ve davalının imzalarının yanı sıra; sözleşmenin huzurlarında imzalandığına dair sözleşmede imzası bulunan iki tanığın olduğu anlaşılmıştır.
Sözleşmede imzası bulunan iki tanık yargılama sırasında dinlenmiş olup özetle, davalının babasından kalan ancak üzerine tespit görülen taşınmazları satılması halinde davacı kardeşlerine de pay vereceğine ilişkin taahhütte bulunduğu yönünde beyanda bulunmuşlardır.
Yine Mahkemece kesin hüküm olduğu belirtilen Kırklareli Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 12/06/2014 tarih 2013/119 Esas ve 2014/342 Karar sayılı dosyasının incelenmesinde; eldeki davanın davacıları tarafından aynı davalı hakkında farklı hukuki sebebe dayalı olarak dava konusu gayrimenkullerin tapu kaydının iptali ve tescil isteminde bulunulmuş, anılan dosyada davadan önce taraflar arasında imzalanan 17.04.2010 tarihli sözleşmeye dayanılarak dava açılmadığı ve bu sözleşme ileri sürülerek iş bu sözleşmenin tartışılmadığı anlaşılmak suretiyle, mahkemenin gerekçesinde ‘...dava konusu taşınmazların evveliyatında kök muris...'e ait olmayıp, davalının zilliyet ve tasarrufunda bulunan yerlerden olduğu’ yazılmak suretiyle davanın reddine karar verilmiş ve verilen karar temyiz incelemesinden geçerek kesinleşmiştir.
Somut olayda, her iki davanın konusunun, aynı gayrimenkuller olduğu görülmekte ise de, sözleşmeye dayalı olarak açılan davalarda edimin yerine getirilip getirilmediği noktasının her davada ayrıca değerlendirilmesi gereklidir. Zira sözleşmenin geçerli olduğu ve edimin konusunu oluşturan hususlar dikkate alındığında, davaların aynı olduğunu kabul etmek mümkün değildir; dolayısıyla önceki davada verilen hükmün delil niteliği sonraki dava için kesin hüküm oluşturmayacaktır.
Akit serbestisi ilkesi gereğince ve BK.nun 19. maddesindeki buyurucu hükümlere aykırı olmamak koşuluyla irade hürriyeti ve akit serbestisi sınırları içinde taraflar diledikleri gibi sözleşme yapabilirler. Buna göre, taraflar arasında yapılan sözleşmenin, geçerli olduğu ve geçerli olan sözleşmeye dayalı olarak davacıların payları nispetinde talepte bulunabileceği dikkate alınarak karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın HUMK'nın 428. maddesi gereğince temyiz eden davacılar yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 6100 sayılı HMK'nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13/06/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.