22. Hukuk Dairesi 2016/12517 E. , 2019/9969 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı şirkete ait hastanede 23.06.2011-03.11.2013 tarihleri arasında çalıştığını, maaşlarının düzensiz olarak ödendiğini, 2013 yılı Mart ayından Kasım ayına kadar hiç ücret ödemesi yapılmadığını, yıllık izinlerinin ve şua izninin kullandırılmadığını, ilgili mevzuat uyarınca olması gereken haftalık çalışma saatlerine riayet edilemeyerek fazla çalışma yaptırıldığını, ancak karşılığının ödenmediğini, davalının işyerini kapatmış olması nedeniyle iş sözleşmesine son verdiğini ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatı, ödenmeyen ücret alacağı, yıllık izin ücreti, şua izin ücreti, fazla çalışma ücreti alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağından usulden reddi gerektiğini, ücretlerin banka aracılığı ile ödendiğini, davalı hastanenin faaliyetlerinin Malatya Valiliği’nin oluru ile durdurulmuş olduğunu ve gerekli bildirimlerin yapılmış olması nedeniyle davacının haksız ve yersiz tazminat taleplerinin reddi gerektiğini, haftalık çalışma sürelerine riayet edildiğini, davacının fazla mesai yapmadığını, yapıldığında ise karşılığının ödendiğini beyanla davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece toplanan delillere, tanık beyanlarına ve bilirkişi raporuna göre davanın kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz Başvurusu:
Karar, yasal süresi içerisinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
1-Davalının hukuki dinlenilme haklarının kısıtlanıp kısıtlanmadığı hususu taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.
Savunma hakkı Anayasa’mızın hak arama hürriyeti başlıklı 36.maddesinde "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir." düzenlemesi ile açıkça hüküm altına alınmıştır.
İddia ve savunma hakkı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun hukuki dinlenilme haklı başlıklı 27. maddesi ile usul hukukumuza yansıtılmıştır. Anılan maddenin birinci fıkrasında davanın taraflarının kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip oldukları belirtildikten sonra maddenin ikinci fıkrasında bu hakkın "açıklama ve ispat hakkı"nı da içerdiği vurgulanmıştır. Davanın taraflarının usul hukuku hükümlerine aykırı olarak açıklama ve ispat hakkını kullanmalarının kısıtlanması, iddia ve savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurur.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 27.maddesinde yer bulan “Hukuki Dinlenilme Hakkı” gereğince davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir. Mahkeme iki tarafa eşit şekilde hukukî dinlenilme hakkı tanıyarak hükmünü vermelidir. Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6.maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukukî dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkı içinde teminat altına alınmıştır. Bu hakka, tarafın hâkime meramını anlatma hakkı ya da iddia ve savunma hakkı da denilmektedir. Ancak, hukukî dinlenilme hakkı, bu ifadeleri de kapsayan daha geniş bir anlama sahiptir. Bu hak çerçevesinde, tarafların gerek yargı organlarınca gerekse karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur. Kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak karar verilmesi, kural olarak mümkün değildir.
Bu kapsamda hukuki dinlenilme hakkı, bilgilenme/bilgilendirme, açıklama yapma, yargı organlarınca dikkate alınma ve kararların gerekçeli olması gibi hususları içerdiği açıktır. Bilgilenme hakkı, yargılamanın içeriğine dair tam bir bilgi sahibi olmanın yanında gerek karşı tarafın gerekse de yargı organlarının dosya içeriğine yapmış oldukları işlemleri öğrenmelerini kapsar.
Bilgilenme/bilgilendirme hakkının etkin biçimde kullanılabilmesi için gönderilecek tebligat ve davetiyelerde kanunda öngörülmüş şekil şartlarına sıkı sıkıya uyulması gerekmektedir. Ayrıca bu hak sadece davanın başındaki iddia ve savunmalar açısından değil yargılamanın her aşamasında dikkate alınmalıdır. Bu kapsamda devam eden bir yargılamada, tarafların açıklamaları için bilgilendirme yeterli olmayıp yargılamada yer alan diğer kişilerin (tanık, bilirkişi gibi) açıklamaları açısından da önemlidir. Bilgilenme hakkının usulüne uygun kullanımı ile tarafların haklarında öğrendikleri isnat ve iddialara karşı beyanda bulunabilme, davaya yönelik bilgi ve belge verebilme yani açıklama yapma hakkı da hukuki güvenceye bağlanmaktadır. Böylece davanın her iki tarafına eşit şekilde açıklama yapma hakkı tanınması ile adaletin görünür kılınması sağlanacaktır. Açıklamada bulunma hakkı, tarafların, yazılı veya sözlü şekilde iddia ve savunmalara karşı itirazda bulunabilme, davaya ilişkin beyanda bulunmalarını sağlar.
Somut olayda, davacının ıslah talebini havi dilekçesi davalıya 29.02.2016 tarihinde tebliğ edilmiş olup davalının ıslah talebine karşı beyanda bulunma süresi olan iki haftalık süre son bulmadan 09.03.2016 tarihli duruşmada dosya hakkında karar verilmiştir. Bu durum yukarıda izah edilen hukuki dinlenilme ve savunma hakkının kısıtlanması mahiyetindedir. Nitekim davalı karar tarihinden sonra yasal süresi içersinde ıslah talebine karşı beyanda bulunmuş ve itirazlarını bildirmiştir. Ancak davalının yasal süresinde bildirdiği beyan ve itirazları değerlendirilemeden karar verilmiştir. Mahkemece yapılması gereken; yargılamaya devam edilerek ıslah talebine karşı kanunen davalıya tanınan süre geçtikten ve varsa davalının itirazları değerlendirildikten sonra karar vermekten ibrettir. Bu hususun gözetilmemesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
2-Davalının yemin deliline dayanıp dayanamayacağı ve ücret alacağı taraflar arasındaki bir diğer uyuşmazlık konusudur.
Hukuk yargılamasında ispat araçlarından olan “Yemin” 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 225 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir.
Kanunun 225. maddesine göre, yeminin konusunu, davanın çözümü bakımından önem taşıyan, çekişmeli olan ve kişinin kendisinden kaynaklanan vakıalar teşkil eder. Bir kimsenin bir hususu bilmesi onun kendisinden kaynaklanan vakıa sayılır.
Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği vakıalar, bir işlemin geçerliliği için, kanunen iki tarafın irade açıklamalarının yeterli görülmediği hâller ve yemin edecek kimsenin namus ve onurunu etkileyecek veya onu ceza soruşturması ya da kovuşturması ile karşı karşıya bırakacak konular yemin konusu olamaz (6100 sayılı Kanun md. 226).
Uyuşmazlık konusu vakıanın ispatı için yeminden başka delili olduğunu beyan etmiş olan taraf da yemin teklif edebilir. Yemin teklif olunan kimse, yemini edaya hazır olduğunu bildirdikten sonra, diğer taraf teklifinden vazgeçerek başka bir delile dayanamaz ve yeni bir delil de gösteremez. Yemin teklif edilen kimse, duruşmada bizzat hazır bulunmadığı takdirde, kendisine yemin için bir davetiye çıkarılır. Yemin davetiyesine, yemine konu hususlar hakkında sorulacak sorular ile geçerli bir özrü olmaksızın yemin için tayin olunan gün ve saatte mahkemeye bizzat gelmediği veya gelip de yemini iade etmediği yahut yemini eda etmekten kaçındığı takdirde, yemin konusu vakıaları ikrar etmiş sayılacağı yazılır (6100 sayılı Kanun md. 227-228)
Yemin için davet edilen kimse, tayin edilen gün ve saatte mahkemede geçerli bir özrü olmaksızın bizzat hazır bulunmaz yahut hazır bulunup da yemini iade etmez ya da yemini eda etmekten kaçınırsa yemin konusu vakıaları ikrar etmiş sayılır. Kendisine yemin iade olunan kimse, yemin etmekten kaçınırsa yemin konusu vakıa ispat edilememiş sayılır.
Yeminin konusunu oluşturan vakıa, her iki tarafın değil, yalnızca kendisine yemin teklif edilen tarafın şahsından kaynaklanıyorsa yemin iade edilemez.
Yemin edecek taraf gerçek kişi olup, yeminden evvel ölür veya fiil ehliyetini kaybederse yemin teklif edilmemiş sayılır. Yemin, bizzat tarafa teklif olunur ve tarafça eda yahut iade olunur. Taraflardan biri tüzel kişi yahut ergin olmayan veya kısıtlı bir kimse ise onlar adına yapılmış bir işleme ilişkin vakıanın ispatı için yemin, tüzel kişiyi temsile yetkili kişi veya organ yahut kanuni mümessil tarafından eda ya da iade olunabilir (6100 sayılı Kanun md. 229 ilâ 232).
Yasanın 233. maddesi uyarınca, yemin mahkeme huzurunda eda olunur. Hâkim, yeminin icrasından önce yemin edecek kimseye, hangi konuda yemin edeceğini açıklar, yeminin anlam ve önemini anlatır ve yalan yere yemin etmesi hâlinde cezalandırılacağı hususunda dikkatini çeker. Yemin edecek kimse, yemin konusunun yeterli açıklıkta olmadığını ileri sürerse; hâkim, karşı tarafın görüşünü aldıktan sonra derhâl bu konuda kararını verir. Değinilen madde gereğince yemin, "Size sorulan sorular hakkında, gerçeğe uygun cevap vereceğinize ve hiçbir şey saklamayacağınıza namusunuz, şerefiniz ve kutsal saydığınız bütün inanç ve değerler üzerine yemin eder misiniz?" şeklinde yöneltilir ve yemin teklif edilen kimse tarafından "Bana sorulan sorular hakkında gerçeğe uygun cevap vereceğime ve hiçbir şey saklamayacağıma namusum, şerefim ve kutsal saydığım bütün inanç ve değerlerim üzerine yemin ediyorum." denilmek suretiyle eda edilmiş sayılır.
Yasanın 234 ve devamı maddeleri gereğince, okuma ve yazma bilen sağır veya dilsizler, yemin hakkındaki beyanlarını yazıp imzalayarak yemin ederler. Okuma ve yazma bilmeyen sağır veya dilsizler, işaretlerinden anlayan bir bilirkişi aracılığıyla yemin ederler.
Yemin edecek kimse, mahkemeye gelemeyecek kadar hasta veya özürlü ise hâkim, bulunduğu yerde o kimseye yemin ettirir. Bu sırada isterlerse taraf vekilleri ve karşı taraf da hazır bulunabilir. Mahkemenin yargı çevresi dışında oturan kimse, yemin için davaya bakan mahkemeye gelmek zorundadır. Ancak, yemin edecek kişi, mahkemenin bulunduğu il dışında oturuyor ve bulunduğu yerde aynı anda ses ve görüntü nakledilmesi yolu ile yemin icrası mümkün değil ise istinabe yolu ile yemin ettirilir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 237 ve müteakip maddeleri uyarınca, hâkim, eksik olan noktaları tamamlamak veya açık olmayan hususları aydınlatmak için yeminin konusu ile bağlantılı gördüğü soruları yemin eden kimseye sorabilir. Hâkim, yemin eden kimsenin beyanını dinleyip tutanağa geçirir ve yazılanları yüksek sesle huzurunda okur; beyanında ısrar edip etmediğini sorar ve verilen cevabı tutanağa kaydeder. Yemin eda edildikten sonra, yalan yere yemin nedeniyle açılan ceza davası, esas dava bakımından bekletici sorun yapılamaz.
Somut olayda; davalı şirket vekili süresinde verdiği cevap dilekçesinde yemin deliline dayanmıştır. Davacının ıslah talebine karşı verdiği beyan dilekçesinde ise, ücret alacağı konusunda yemin teklifinde bulunduklarını, davacının yemin teklifini kabul ettiği takdirde yemin metnini sunacaklarını beyan ettiği halde Mahkemece davalının beyan süresi beklenilmeden karar verildiği için bu teklifin yerine getirilmediği anlaşılmaktadır. Mahkemece davalıdan yemin sorusu alınmalı ve sonrasında yeminle ilgili usuli işlemler tamamlanarak davacı duruşmaya davet edilmek suretiyle yemin teklifinde bulunulmalı, davalı tarafın yemin teklifi davacı asile usulüne uygun şekilde bildirilip sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
3-Davalı yasal süresi içerisinde bildirdiği delil listesinde tanık deliline dayanmış ve tanık isim ve adreslerini de bildirmiştir. Davalı tanıklarından ... ve ... adına davetiye çıkartılmış, ancak diğer tanık Buket Didem Oğuz’a herhangi davetiye çıkartılmadığı gibi bunun nedeni de açıklanmamıştır. Ne var ki, davalı bu tanığın dinlenilmesinden vazgeçmiş değildir. Davalı vekili 01.03.2016 havale tarihli beyan dilekçesinde “tanıklarının dinlenilmesinden vazgeçilmesi” hususundaki 22.12.2015 tarili ara karardan rücu edilmesini ve mernis adreslerine yeniden tebligat çıkartılmasını talep etmiştir. Mahkemece davalının bu konudaki talebinin karşılanmadığı ve davalının bildirdiği tanıkların tamamına davetiye çıkartılamadan ve beyanları alınmadan karar verildiği anlaşılmaktadır. Davalının bildirdiği tanıklar dinlenilmeksizin yukarıdaki açıklamalarda yer alan savunma hakkının kısıtlanması mahiyette karar verilmesi hatalı olup kararın bu yönden de bozulması gerekmiştir.
4- 30.12.2014 tarihli duruşmada, sadece davacı vekilinin gelmiş olduğu başka gelen olmadığı belirtilmiş, ancak devamında gelmediği belirtilen davalı vekilinin beyanları zabta geçirilmiş ve duruşmada huzurdaymışçasına sulhe davet edilmiştir. Bu şekilde zabıtta çelişki yaratılması da usule aykırı olmuştur.
SONUÇ:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair yönlerin incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 07.05.2019 tarihinde oybirliği ile karar verildi.