10. Hukuk Dairesi 2014/20939 E. , 2015/20257 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :Asliye Hukuk(İş) Mahkemesi
Tarihi :07.07.2014
Davacı, belirtilen tarihler arası çalıştığının ve sigorta başlangıcının 11.12.1986 tarihi olduğunun tespitini istemiştir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne ve davacının Esnaf ve Sanatkarlar Odası Başkanlığı nezdinde 11.12.1986 tarihinde kayıt yaptırdığının tespitine, karar verilmiştir.
Hükmün, davalının temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava dosyası üzerinde yapılan incelemede, davacının talebinin tam olarak ne olduğunun açık olarak ortaya konulamadığı anlaşılmıştır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 31. maddesi, uyuşmazlığını çözümü için aydınlatılması zorunlu olan hususlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz, yahut çelişki bulunan durumlarda, hakimin taraflara açıklama yaptırılabileceği, soru sorabileceği, delil göstermelerini isteyebileceği düzenlemiş olup; davacının, dava dilekçesindeki “belirtilen tarihler arası çalıştığının ve sigorta başlangıcının 11.12.1986 tarihi olduğunun“ yönelik talebinin kapsamını belirlemek için HMK 169 ve devamı maddeleri gereği isticvap edilerek, talebi açıklattırıldıktan sonra, sonucuna göre, araştırma ve değerlendirme yapılması zorunludur.
Dosya kapsamına göre; şayet davacının iddia ve talebi, 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalılığın tespiti talebine ilişkin ise;
01.04.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Kanunun 24"üncü maddesine göre, bir kimsenin zorunlu Bağ Kur sigortalısı olması için, meslek kuruluş kaydı ile birlikte, kendi adına ve hesabına bağımsız çalışması gerekli iken, anılan maddelerde 19.4.1979 gün ve 2229 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik ile meslek kuruluş kaydı zorunluluğu kaldırılarak, “kendi adına ve hesabına” çalışma koşulu ve belirtilen
./....
nitelikte çalışmaya başlama tarihi sigortalılık niteliğini kazanmak için yeterli kabul edilmiştir. Öte yandan, 20.04.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Kanun"un 6"ncı maddesi ile değişik 1479 sayılı Kanunun 24"üncü maddesinde, zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olmak için ticari kazanç veya serbest meslek kazancı dolayısıyla gerçek veya götürü usulde gelir vergisi mükellefi olma, gelir vergisinden muaf olanların da meslek kuruluşuna kayıtlı olması hükmü yer almaktadır. Yine 22.03.1985 tarihinde 3165 sayılı Kanunla getirilen düzenleme ile de kendi nam ve hesabına çalışanlardan vergi mükellefi olan, esnaf siciline veya meslek kuruluşuna kaydı olanların Bağ-Kur sigortalısı olacağı belirtilmiştir.
619 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile getirilen düzenlemelerin, anılan KHK’nin Anayasa Mahkemesi’nce iptalinden sonra 4956 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle bu kez; gerçek ve basit usulde gelir vergisi mükellefi olanlar, mükellefiyet tarihinden, gelir vergisinden muaf olanlardan Esnaf ve Sanatkarlar Sicili ile birlikte kanunla kurulu meslek kuruluşuna usulüne uygun kayıt olanlar ise talep tarihinden itibaren zorunlu sigortalı olarak Kanun kapsamına alınmışlardır.
01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 4. maddesinin 1. fıkrasında “Bu Kanunun kısa ve uzun vadeli sigorta kolları uygulaması bakımından;
b) Köy ve mahalle muhtarları ile hizmet akdine bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan ise;
1) Ticarî kazanç veya serbest meslek kazancı nedeniyle gerçek veya basit usûlde gelir vergisi mükellefi olanlar,
2) Gelir vergisinden muaf olup, esnaf ve sanatkâr siciline kayıtlı olanlar, sigortalı sayılırlar.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Uyuşmazlığın çözümü, sigortalılık niteliğini taşıdıkları halde Bağ-Kur’a kayıt ve tescil yaptırmamış olanlar hakkında Bağ-Kur Kanununda öngörülen düzenlemelerin irdelenmesini zorunlu kılmaktadır.
1479 sayılı Kanun, zorunlu sigortalılık şemsiyesi altına en son alınan “esnaf ve sanatkarlar ve diğer bağımsız çalışanlara” Kanunda yazılı sosyal güvenlik hükümlerini uygulama amacını taşımakta olup, 26"ncı madde ile sigortalı olma hak ve yükümlülüğünden vazgeçilemeyeceği ve kaçınılamayacağını, bu Kanuna göre sigortalı sayılanların, sigortalı sayıldıkları tarihten itibaren üç ay içinde Kuruma başvurarak kayıt ve tescil yaptırmalarının zorunlu olduğunu, aksi durumda Kurum tarafından resen tescil işleminin yapılacağı hükme bağlanmıştır.
Buna karşın, 1479 sayılı Kanunda sigortalılık hak ve mükellefiyetlerinin belirli tarihlerden başlatılmasını zorunlu kılan düzenlemeler de yer almaktadır. Bunlardan ilki, “Tescilini yaptırmayanlar hakkında yapılacak işlemler” başlıklı Ek-Geçici 13. madde hükmünde, tescilleri yapılmamış ancak sigortalılık niteliğini taşıyanlar yönünden Kanunun tanıdığı hak ve mükellefiyetlerin 2654 sayılı Kanunun yürürlük tarihi olan 20.4.1982 tarihinden başlatılacağı öngörülmüştür.
619 sayılı KHK’nin Geçici 1"inci maddesi hükmünde ise; “Bu Kanuna göre sigortalılık niteliği taşıdıkları halde bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar kayıt ve tescilini yaptırmamış olan sigortalıların sigortalılık hak ve
../....
mükellefiyetleri bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren başlar. Ancak, 1479 sayılı Kanuna göre zorunlu sigortalı olarak tescil edilmiş olmak kaydıyla, 20.04.1982 tarihinden bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar vergi dairelerine kayıtlı olarak kendi nam ve hesabına bağımsız çalıştıklarını belgeleyen sigortalıların, vergiye kayıtlı bulundukları süreler, bu süreye ilişkin primleri, ödeme tarihinde bulundukları gelir basamağı prim tutarı üzerinden ödemek kaydıyla sigortalılık süresi olarak değerlendirilir.” denilmekte olup, 04.10.2000 tarihinde yürürlüğe girmiş ise de, Anayasa Mahkemesi’nin 08.08.2001 tarihinde yürürlüğe giren 26.10.2000 günlü kararı uyarınca 619 sayılı KHK. tüm hükümleriyle iptal edilmiştir.
4956 sayılı Kanunun 47"nci maddesiyle, Bağ-Kur Kanununa eklenen Geçici 18"inci madde; “Bu Kanuna göre sigortalılık niteliği taşıdıkları halde 04.10.2000 tarihine kadar kayıt ve tescilini yaptırmamış olan sigortalıların sigortalılık hak ve mükellefiyetleri 04.10.2000 tarihinden itibaren başlar. Ancak, bu Kanuna göre zorunlu sigortalı olarak tescil edilmiş olanların sigortalılıkları, bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren altı ay içinde Kuruma yazılı olarak başvurmaları ve 20.04.1982-4.10.2000 tarihleri arasındaki vergi kayıtlarını belgelemek ve belgelenen bu sürelere ilişkin olarak 49" uncu ve ek 15"inci maddelere göre hesaplanacak prim borçlarının tamamını, tebliğ tarihinden itibaren bir yıl içinde, ödeme tarihinde bulundukları gelir basamağının yürürlükte olan prim tutarı üzerinden ödemek kaydıyla bu süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilir.” hükmünü amirdir.
5510 sayılı Yasanın 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren Geçici 8. maddesinde “Bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (4) numaralı alt bendi hariç diğer alt bentlerine göre sigortalılık niteliği taşıdıkları halde bu Kanunun yürürlük tarihine kadar kayıt ve tescillerini yaptırmayanların sigortalılık hak ve yükümlülüğü bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren başlar. Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (4) numaralı alt bendine göre sigortalı sayılanların hak ve yükümlülüğü ise 7 nci maddenin birinci fıkrasının (b) bendine göre başlar.” hükmünü amirdir.
Somut olayda; Kurumdan gelen cevabi yazıdan davacının 01.02.1997 tarihinden itibaren 2926 sayılı Yasa kapsamında(5510 sayılı Yasanın 4/1-b-4 maddesi kapsamında) Tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğu, 1479 sayılı Yasa kapsamında (5510 sayılı Yasanın 4/1-b-1,2,3 maddesi kapsamında) sigortalılığın olmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle davacının 01.10.2008 tarihinden önce 1479 sayılı Yasa kapsamında tescil veya prim ödemesinin olmadığının anlaşılması halinde 5510 sayılı Yasanın geçici 8. maddesi gereği 01.10.2008 tarihinden öncesi yönünden sigortalı kabul edilemeyeceği gözetilmelidir.
Dosya kapsamına göre; şayet davacının iddia ve talebi, 506 sayılı Yasa veya 2926 sayılı Yasa kapsamında sigortalılığın tespiti talebine ilişkin ise; bu yasalar esas alınarak hak düşürücü sürelerin ve sigortalılık şartlarının varlığı değerlendirilmelidir.
Kabule göre de; davalı Kurumun, harç dışındaki yargılama gideri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulabileceğinin gözetilmemiş olması isabetsizdir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın, eksik inceleme ve araştırmayla yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma gerekir.
.../....
O hâlde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istem halinde davalıya iadesine, 23.11.2015 günü oybirliğiyle karar verildi.