Esas No: 2022/3426
Karar No: 2022/5106
Karar Tarihi: 26.05.2022
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2022/3426 Esas 2022/5106 Karar Sayılı İlamı
3. Hukuk Dairesi 2022/3426 E. , 2022/5106 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen kararın, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalı şirkette çalışırken 28.10.2002 tarihinde yükleme bandının üzerinden düşerek yaralandığını, kaza nedeniyle iki kez beyin ameliyatı geçirdiğini, çeşitli hastanelerde tedavi olduğunu ancak kaza neticesinde hafıza ve hareket kabiliyetinin azaldığını, iş gücünde azalma meydana geldiğini, kaza sebebiyle kendisinin ve ailesinin maddi ve manevi kaybı olduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla işten uzak kalması nedeniyle 2.000 TL, işgücü kaybı nedeniyle 8.000 TL olmak üzere toplam 10.000 TL maddi ve 60.000 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek en yüksek mevduat faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş, ıslah ile meslekten kazanç kaybına ilişkin talebini 301.908 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı; davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; celp olunan Mersin 6. Asliye Ceza Mahkemesinin 2003/52 esas sayılı dava dosyasından alınan 21/08/2003 tarihli kusur raporuna göre davacı mağdurun 2/8 oranda, davalının işyerinde çalışan işçilerden hamallık işini yapan Yusuf Kaya ve işyerinde işçileri ve işi organize eden Kemal Allıkan'ın 3/8’er oranda kusurlu olduklarının belirlendiği, keza Yusuf Kaya ve Kemal Allıkan'ın TCK 459/2 maddesi gereği cezalandırılmasına karar verildiği, kararın kesinleştiği, dolayısı ile davalının istihdam eden olarak kazadan sorumlu olduğu, Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulunun 03/02/2017 tarihli raporunda davacının %83 oranında maluliyeti olduğunun tespit edildiği, hesap bilirkişisi tarafından düzenlenen 07/08/2017 tarihli raporda ise davacının maluliyeti sebebiyle talep edebileceği maddi tazminatın 301.908,41 TL olduğu hesaplanmış ise de dava dilekçesinde tahsili talep edilen 8.000 TL'nin kabulü ile ıslahla fazla talep edilen geri kalan kısmın olay tarihi olan 28/10/2002'den ıslah tarihi olan 08/05/2018 tarihine kadar 15 yıl 6 ay geçtiği için ıslahla talep edilen 293.908 TL miktar için dava zamanaşımına uğramış olmakla bu talebin zamanaşımı nedeni ile reddine, davacı vekilinin 2.000 TL geçici iş göremezlik tazminatı talebinden feragati nedeniyle bu talebin reddine, tarafların mali ve içtimai durumları, davacının olaydaki kusur durumu, olayın oluş şekli, davacının %83 oranındaki maluliyeti, olay tarihindeki ekonomik koşullar, davacının olaydan duyduğu üzüntü dikkate alınarak davacı için 30.000 TL takdir olunan manevi tazminatın davalıdan tahsiline dair verilen karar, taraf vekillerinin temyizi üzerine; Dairemizin 10/12/2020 tarihli, 2020/10144 esas, 2020/7678 karar sayılı ilamıyla "...Somut olayda, davacılar zararın miktarını, dava dosyasına sunulan davacının meslekten kazanma gücünü belirleyen bilirkişi raporu ile 10.05.2017 tarihinde öğrenmiş ve 08.05.2018 tarihinde ıslah ile maddi tazminat talebini artırmıştır. O halde, anılan nedenlerle zamanaşımı definin reddine karar verilmesi gerekirken, zamanaşımı süresinin olay tarihi itibariyle işlemeye başladığı ve ıslah tarihi itibariyle zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı" gerekçesi ile bozulmuştur.
Mahkemece; bozmaya uyulduğu belirtilerek, davanın 28/10/2002 tarihinde meydana gelen kaza nedeni ile meslekte kazanma gücünü kaybeden ...'ın kaza nedeni ile oluşan maddi zararının tahsili talebine ilişkin olduğundan davacının geçici iş göremezlik tazminat talebinin reddine, maluliyeti nedeniyle 301.908,41 TL maddi tazminatın ve 30.000 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 28/10/2002 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine, fazla manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1-Anayasanın 141 inci maddesinin üçüncü fıkrası; "Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır." buyurucu hükmünü içermektedir. HMK'nın 297 nci maddesinde de, kararın kapsayacağı hususlar ayrıntılı biçimde belirtilmiş olup, bu maddenin birinci fıkrasının (c) bendine göre; iki tarafın iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebebin mahkeme kararlarında açıkça gösterilmesi zorunludur.
Bir mahkeme kararının gerekçesi, davaya konu maddi vakaların mahkemece ne şekilde nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyar. Kısaca, maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasındaki bağlantıyı gösterir.
Hâkim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendini denetler. Yargıtay da, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler. Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz.
Bu açıklamalar ışığında yapılan incelemede; mahkemece yapılan yargılama, davacının geçirdiği kaza neticesinde görülen ceza yargılamasında kusurlu bulunan kişilerin olay tarihinde işvereni olan davalıdan 818 sayılı BK’nun 55. maddesi uyarınca istihdam edenin kusursuz sorumluluğu hükümlerine göre maddi ve manevi tazminat talebine ilişkin olup, bu hususta yargılama sonunda mahkemece gerekçesiz bir şekilde hüküm kurulmuştur. Kararın gerekçesiz olması sebebi ile de Yargıtay'ın hukuki denetim yapması imkansız kılınmıştır.
Hal böyle olunca, mahkemece; Anayasanın 141 inci maddesinin üçüncü fıkrası ve ona koşut bir düzenleme içeren HMK’nın 297 nci maddesindeki hükümler gözetilerek, dosya kapsamında toplanan delillerden çıkarılan sonuç ve hukuki sebebin açıkça gösterilmesi suretiyle, davaların esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesis edilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
2-Bozma nedenine göre tarafların sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle, kararın HUMK'nın 428’inci maddesi gereğince taraflar yararına BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenle tarafların sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan temyiz harçlarının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 6100 sayılı HMK'nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440 ıncı maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 26/05/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.