11. Hukuk Dairesi 2019/1537 E. , 2019/3206 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada Silifke 1. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 23/06/2016 tarih ve 2015/127-2016/329 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesinin davalı vekili tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosyanın incelenmesinde duruşma için gerekli tebligat giderinin yatırılmamış olması nedeniyle 6100 sayılı Kanun"un geçici 3/2. maddesi delaletiyle uygulanması gereken HUMK 3156 sayılı Kanun ile değişik 438/1. maddesi gereğince duruşma isteğinin reddiyle incelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra
dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin 05.10.2007 ila 08.06.2012 tarihleri arasında davalı şirkete ait gemilerde birinci kaptan olarak çalıştığını, müvekkilinin iş sözleşmesinin davalı şirketçe çalışmış olduğu geminin Kıbrıs - Lübnan ve Suriye seferlerine başlaması üzerine ehliyetinin anılan seferler bakımından yetersiz olduğu gerekçesiyle feshedildiğini ancak müvekkilinin ehliyetinin bu seferler bakımından yeterli olduğunu, davalı şirketin anılan fesih gerekçesinin haklı olduğu kabul edilse bile davalı şirkete ait başka gemiler de bulunduğunu, davalı şirketin feshe son çare olarak başvurulması ilkesine riayet etmeyerek müvekkiline bu gemilerden uygun olan bir tanesinde çalışması için teklif götürülmediğini ileri sürerek, belirsiz olan kıdem tazminatı alacağının şimdilik 10.000,00 TL’sinin fesih tarihinden itibaren mevduata uygulanan en yüksek faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemiş, akabinde 03.06.2015 tarihli ıslah dilekçesiyle talebini 28.486,50 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı vekili davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda, taraflar arasındaki uyuşmazlığın mülga 818 sayılı B.K’nın hizmet sözleşmelerine ilişkin hükümleri uygulanmak suretiyle çözüme kavuşturulması gerektiği, anılan Kanun’un 344. maddesi hükmüne göre, muhik sebeplerin varlığı halinde her iki tarafın da herhangi bir ihtara gerek kalmaksızın sözleşmeyi feshedebileceği ancak işverence sözleşmenin haksız olarak feshedildiği durumlarda işçinin tazminat talep etme hakkı bulunduğu, davacının iş sözleşmesinin çalışmakta olduğu geminin Kıbrıs - Lübnan seferlerine başlaması üzerine kaptanlık ehliyetinin bu seferler bakımından yeterli olmadığı gerekçesiyle feshedildiği,dosyaya sunulan belgelerden davacının kaptanlık ehliyetinin zikredilen güzergahlarda kaptan olarak çalışmak için yetersiz olduğunun anlaşıldığı ancak, davacının davalı şirkette görev yaptığı süre boyunca Taşucu - Kıbrıs seferlerinde kaptan olarak çalıştığı, davalı şirkete ait belirtilen güzergahta seerlere devam eden başka gemiler de bulunduğu, davalının feshe son çare olarak başvurulması ilkesine riayet etmeyerek davacıya bu gemilerden uygun olan bir tanesinde çalışması için teklifte bulunulmadığı, bu nedenle taraflar arasındaki sözleşmenin davalı işverence haksız olarak feshedildiği kanaatine varıldığı gerekçesiyle, davanın kabulüne, 28.486,50 TL tazminat alacağının 10.000,00 TL’sinin dava, bakiye kısmının ise ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi bile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
1-) Dava, iş sözleşmesinin haksız olarak feshedildiği iddiasına dayalı kıdem tazminatı istemine ilişkin olup, mahkemece yazılı gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir. Ancak, davalı yanca, davalı şirketin KKTC uyruklu, davacının çalıştığı geminin de KKTC bayraklı olması gerekçe gösterilerek, yetkisizlik ilk itirazında bulunulmuş ve yabancılık unsuru taşıyan somut uyuşmazlığın, yetkili KKTC Mahkemeleri tarafından anılan ülke hukuku uygulanmak suretiyle çözüme kavuşturulması gerektiği savunulmuştur.
Toplanan delillerden, somut uyuşmazlığın, davalı şirketin KKTC uyruğu hasebiyle 5718 sayılı Yasa’nın 1. maddesi anlamında yabancılık unsuru taşıdığı anlaşılmaktadır. 5718 sayılı Yasa’nın “İş Sözleşmeleri Ve İş İlişkileri Davaları” başlığını taşıyan 44. maddesi, “Bireysel iş sözleşmesinden veya iş ilişkisinden doğan uyuşmazlıklarda işçinin işini mutaden yaptığı iş yerinin Türkiye’de bulunduğu yer mahkemesi yetkilidir. İşçinin, işverene karşı açtığı davalarda işverenin yerleşim yeri, işçinin yerleşim yeri veya mutad meskeninin bulunduğu Türk Mahkemeleri de yetkilidir.” hükmünü haiz olup, aynı Yasa’nın 27. maddesinde de, yabancılık unsuru taşıyan iş sözleşmelerinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda hangi ülke hukukunun uygulanması gerektiğine ilişkin kıstaslar belirlenmiştir. Bu durumda, mahkemece, öncelikle, 5718 sayılı Yasa’nın 44. maddesi gözetilerek, davalının yetki ilk itirazı hakkında bir karar verilmesi, Türk mahkemelerinin yetkili olduğunun kabulü halinde ise, aynı Yasa’nın 27. maddesi hükmü kapsamında uyuşmazlığa uygulanacak hukuk belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yetki ilk itirazı hakkında olumlu olumsuz bir karar verilmeden ve somut uyuşmazlığa uygulanacak hukukun ne olduğu tartışılmaksızın Türk hukuku uygulanmak suretiyle sonuca gidilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
2-) Bozma sebep ve şekline göre davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalı yararına BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davalıya iadesine 29/04/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.