Esas No: 2022/3381
Karar No: 2022/5119
Karar Tarihi: 26.05.2022
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2022/3381 Esas 2022/5119 Karar Sayılı İlamı
3. Hukuk Dairesi 2022/3381 E. , 2022/5119 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVALILAR : 1-..., 2-..., 3-..., 4-..., 5-...
VEK. AV. ...
Taraflar arasındaki itirazın iptali ve alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; ... ili, ... ilçesi, ... mahallesi, ... ... mevkii, 434 parsel sayılı taşınmazın babası tarafından davalıların murisinden kendisi adına satın alındığını, üzerinde bulunan takyidatlar dolayısıyla taşınmazın ancak 1/2’sinin kendisine devredildiğini, taşınmazın yarı hissesinin ise tapu müsait olduğunda devir ve temlik edileceğinin kararlaştırıldığını, davalıların murisinin kendisine 16.07.2003 keşide, 16.07.2013 vade tarihli bir senet verdiğini, taşınmazın kalan hissesinin on yıl içerisinde devredilmemesi halinde senedin işleme konacağının kararlaştırıldığını, devir işlemlerinin gerçekleştirilmemesi sebebiyle senet bedelinin tahsili amacıyla takip başlattığını, davalıların takibe haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek, itirazın iptali ile takibin devamına veya senet bedeli olan alacağın vade tarihi olan 16.07.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiş, sonrasında eldeki davanın davalı ... yönünden alacak davası, diğer davalılar yönünden itirazın iptali davası olarak ikame ettiğini belirtmiştir.
Davalılar; davalı ...’e, dava konusu icra takibinde borçlu olarak gösterilmemesi sebebiyle husumet yöneltilemeyeceğini, dava konusu senette yer alan imzanın murisleri ...’e ait olmadığını savunarak, davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yapılan yargılama neticesinde, davanın reddine karar verilmiş; hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı eldeki dava ile davalıların murisinden bir taşınmaz satın aldığını, üzerinde bulunan takyidatlar sebebiyle taşınmazın sadece yarı hissesinin kendisine devredildiğini, davalıların murisinin kendisine bir senet verdiğini, on yıl içerisinde taşınmazın kalan yarı hissesinin devredilmemesi halinde senedin işleme konabileceğinin kararlaştırıldığını, taşınmazın devredilmemesi üzerine davalılar aleyhine takip başlattığını, davalıların takibe haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek, itirazın iptaline karar verilmesini talep etmiş, sonrasında eldeki davayı davalılarından ...’e karşı alacak davası, diğer davalılara karşı ise itirazın iptali davası olarak ikame ettiğini belirtmiş; davalılar da dava konusu senette yer alan imzanın murisleri ...’e ait olmadığını savunarak, davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece, davalılardan ... yönünden davanın husumetten reddine, diğer davalılar yönünden ise davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine dair verilen karar, davacının temyiz talebinde bulunması üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin (kapatılan) 08.03.2018 tarih, 2016/19000 Esas, 2018/2778 Karar sayılı ilamı, “...Somut olayda, davalı-borçluların itirazları davacı alacaklıya tebliğ edilmediğinden bir yıllık hak düşürücü süre başlamamıştır. O halde, mahkemece, işin esasına girilerek hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirir...” gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde, davalıların senette yer alan imzanın murisleri ...’e ait olmadığı iddiası sebebiyle ... Kurumundan alınan raporda imzanın borçlunun eli ürünü olup olmadığı hususunda net bir görüş bildirilmediği, senetteki imzanın borçluya ait olduğunun ispat külfetinin davacı alacaklıya ait olduğu, ancak davacının süresinde bilirkişi raporuna itiraz etmediği, ayrıca yeni bir rapor alınmasına yönelik talepte de bulunmadığı, ispat yükü kendisinde olan davacının senetteki imzanın davalıların murisine ait olduğunu ispat edemediği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 266. maddesi hükmüne göre, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren konularda bilirkişi oy ve görüşünün alınması zorunludur. Genel hayat tecrübesi ve kültürünün sonucu olarak herkes gibi hakimin de bildiği konularda bilirkişi dinlenmesine karar verilemeyeceği gibi, hakimlik mesleğinin gereği olarak hakimin hukuki bilgisi ile çözümleyebileceği konularda da bilirkişi dinlenemez. Her halde seçilecek bilirkişinin mesleği itibarıyla konunun uzmanı olması gerekir.
HMK’nın 281. maddesinde; tarafların, bilirkişi raporunda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını, belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri, mahkeme, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden ek rapor alabileceği, ayrıca gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme yaptırabileceği açıklanmıştır.
Diğer yandan bilirkişiler, raporlarını hazırlarken raporun dayanağı olan somut ve özel nedenleri bilimsel verilere uygun olarak göstermek zorundadır. Bilirkişi raporu aynı zamanda Yargıtay denetimine de elverişli olacak şekilde bilgi ve belgeye dayanan gerekçe ihtiva etmelidir. Ancak bu şekilde hazırlanmış raporun denetimi mümkün olup, hüküm kurmaya dayanak yapılabilir.
Ayrıca bilirkişi raporu kural olarak hakimi bağlamaz. Hakim, raporu serbestçe takdir eder. Hakim, raporu yeterli görmezse, bilirkişiden ek rapor isteyebileceği gibi gerçeğin ortaya çıkması için önceki bilirkişi veya yeniden seçeceği bilirkişi vasıtasıyla yeniden inceleme de yaptırabilir. Bilirkişi raporları arasındaki çelişki varsa hakim çelişkiyi gidermeden karar veremez.
Somut olayda; davalıların dava konusu senette yer alan imzayı inkar etmeleri üzerine ... Kurumundan alınan raporda, senette yer alan imzanın kuvvetle muhtemel ...'in eli ürünü olduğu belirtilmiştir. Dava konusu olayda öncelikle dava takibe konu senette yer alan imzanın davalıların murisine ait olup olmadığının teknik bir inceleme ile tespit edilmesi gerekmektedir. HMK’nın 266/1. maddesine göre hakim, hukuk dışında özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde kendiliğinden bilirkişi incelemesine başvurabilir. O halde mahkemece, ... Kurumu'nun imza incelemesinde üst ve son merci olmadığı gözetilerek, üniversitelerin ... öğretim üyelerinden (grafoloji alanında uzman) oluşturulacak bilirkişi heyetinden, dava konusu senette yer alan imzanın davalıların murisin el ürünü olup olmadığına ilişkin kesin kanaat içerir şekilde yeniden rapor alınarak karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın HUMK'nın 428. maddesi gereğince temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 26/05/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.