22. Hukuk Dairesi 2014/9004 E. , 2015/16899 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA : Davacı, ücret farkı, akdi, ilave tediye farkı, kanuni ilave tediye farkı ile yıpranma prim farkı alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin Yol Su Elektrik Genel Müdürlüğünde işe başladığını ve yakın zamanda emekli olduğunu, kadrolu işçi statüsünde işe başladığı 2001 yılına kadar mevsimlik işçi olarak çalıştığını, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 120. maddesine göre iş yeri ve işyerinin bir bölümü başka birine devredildiğinde mevcut iş sözleşmesi bütün hak ve borçları ile devralana geçtiğini ve müvekkilin haklarının da devralan il özel idaresine geçtiğini, müvekkilin Türkiye Yol İş sendikası üyesi olduğunu, kadroya geçirildiğinde mevsimlik işçi statüsünde geçen sürelerin kıdem hesabında dikkate alınmadığını, intibakı yapılan işçi ile aynı kıdem sahip müvekkili arasında ücret farklılığı oluştuğunu, kadrolu işçi statüsüne tüm hak ve alacakları ile geçirilmesi sırasında intibakının yanlış yapıldığının tespitine ve intibak neticesi belirlenecek derece ve kademeden emekli olması gerektiğinin tespitine, ücret, akdi ilave tediye farkı, kanuni ilave tediye farkı ve yıpranma prim farkı alacağının faizi ile birlikte davalı idareden tahsilini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili davacının talebinin haksız ve yersiz olduğunu, alacakları ve taleplerinin zaman aşımına uğradığını, 2001 yılında kadroya geçtiğini ve şimdiye kadar itirazı olmadığını, Köy Hizmetlerine bağlı iş yerleri için 1999 yılından önce toplu iş sözleşmesinde mevsimlik çalışan işçiler daimi statüde çalışan işçiler için düzenlenen ücret cetvellerine tabi olmadığını, 2001 yılından önce geçen hizmetlerin derece ve kademe ilerlemesinde dikkate alınacağına dair bir düzenlemeye yer verilmediğini, belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan kanıtlara ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davacının intibakının hatalı yapıldığı, mevsimlik işçilikte geçen sürelerin dikkate alınmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
./..
Temyiz:
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacının mevsimlik işçilikte geçirdiği sürelerin ücretinin tespitinde dikkate alınıp alınamayacağı, buna göre de toplu iş sözleşmesindeki ücret skalası itibariyle intibakının yapılmasının gerekip gerekmediği ile fark ücret talebinin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümü için davacının hukuki durumunun öncelikle ortaya konulması gereklidir.
Davacı 2001 yılına kadar mevsimlik işçi statüsünde Köy Hizmetleri Müdürlüğünde çalışmıştır. 2001 yılında ise davacının daimi işçi kadrosuna geçtiği görülmektedir. Daha sonra davacının 2005 yılına kadar daimi işçi Köy Hizmetleri Müdürlüğü’nde çalıştığı, bu tarihten sonra ise Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü ile taşra teşkilatının kapatılmasını müteakip kanunla davalı idareye devredildiği anlaşılmaktadır.
Somut olay bakımından davacının 2001 yılında mevsimlik işçilikten daimi işçiliğe geçişi önem arz etmektedir. Bu geçişin hukuki niteliği iş sözleşmesinin değiştirilmesi, kanuni ifadeyle çalışma koşullarında değişiklik yapılmasıdır. Bilindiği üzere 4857 sayılı Kanun’un 22. maddesinde bu husus düzenlenmiştir. Anılan hükümde, “İşveren, iş sözleşmesiyle veya iş sözleşmesinin eki niteliğindeki personel yönetmeliği ve benzeri kaynaklar ya da işyeri uygulamasıyla oluşan çalışma koşullarında esaslı bir değişikliği ancak durumu işçiye yazılı olarak bildirmek suretiyle yapabilir. Bu şekle uygun olarak yapılmayan ve işçi tarafından altı işgünü içinde yazılı olarak kabul edilmeyen değişiklikler işçiyi bağlamaz” denilerek değişikliğin hangi usulde yapılması gerektiği açıklanmıştır.
Bununla birlikte 2001 yılında 4857 sayılı Kanun"u değil, mülga 1475 sayılı İş Kanun"u yürürlükteydi. Bu kanunda ise 4857 sayılı Kanun’un 22. maddesinin karşılığını oluşturacak bir düzenleme bulunmamaktaydı. Bu nedenle bu dönemde iş sözleşmesinin değiştirilebilmesi için tarafların iradelerinin uyuşması yeterliydi. Ayrıca özel şekil kurallarına uyulması gerekli değildi. Tekrar olaya dönüldüğünde; mevsimlik işçi statüsünden daimi işçi statüsüne geçişle ilgili 22.10.2000 tarihinde, Türk-İş ile Hükümet arasında yapılan protokolle geçiş koşullarının ve özellikle hangi ücret seviyesi ile geçisin yapılacağının belirlendiği, davacının da söz konusu koşulları kabul ederek daimi işçi statüsüne bu koşullarda geçtiği ve uzun yıllar bu şartlarda çalıştığı anlaşılmaktadır. Ayrıca bu değişikliğin bütün olarak değerlendirildiğinde işçi lehine olduğu da açıktır.
Diğer taraftan davacının her zaman daimi işçi olarak çalışmış diğer daimi işçilerle aralarında ücret farklı oluştuğu ve bunun eşit davranma borcu ile eşitlik ilkesine aykırılık oluşturduğu iddiasının da değerlendirilmesi gereklidir. Bilindiği üzere işverenin eşit davranma borcunun temelinde eşit durumda olanlara haklı neden yoksa farklı davranılmaması yatmaktadır. Bu itibarla öncelikle eşit durumda olanlar arasında farklı işlem yapılması gereklidir. Oysa somut olayda bu koşul gerçekleşmemiştir. Zira her zaman daimi işçi olarak çalışan işçilerle, önce mevsimlik işçi olarak çalışmaya başlayıp sonradan daimi işçiliğe geçen işçilerin eşit davranma borcu kapsamında karşılaştırılabilmeleri mümkün değildir. Sonradan daimi işçiliğe geçen işçiler ancak sonradan daimi işçiliğe geçen işçilerle eşit davranma borcu bakımından karşılaştırılabilirler.
Ayrıca belirtmek gerekir ki, davacının mevsimlik işçilikte geçen sürelerin ücret seviyesinin belirlenmesinde esas alınmasını, bu süreler dikkate alınarak kademe ve derece ilerlemesinin yapılıp toplu iş sözleşmesindeki skalaya göre ücret seviyesinin belirlenmesini istediği görülmektedir. Bununla birlikte toplu iş sözleşmesinin kademe ve derece ilerlemesine ilişkin hükümlerinin incelenmesinde kademe ve derece ilerlemesinin hizmet süresine göre otomatik olarak gerçekleşmediği, olumlu sicil ve belirli başarı puanlarının da ./..
alınması gerektiği, yine bulunun kademe ya da derecede de belirli süre çalışma koşulunun da bulunduğu gözlemlenmektedir. Toplu iş sözleşmesinin söz konusu hükümlerinin daimi işçiler öngörülerek getirildiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle de mevsimlik işçilikte geçen sürelerin ücret seviyesinin belirlenmesinde daimi işçilikte geçmiş gibi kabul edilmesi intibakı istenen toplu iş sözleşmesi hükümleri uyarınca da mümkün değildir.
Sonuç olarak, davacı açısından 2001 yılında iş sözleşmesi değişikliği gerçekleşmiş olup, davacının da sürekli daimi işçi olarak çalışan işçilerle aynı ücret seviyesinin kendisine uygulanmasını istemesinin hukuki dayanağı bulunmamaktadır. Bu nedenle davanın reddi yerine kabulüne karar verilmesi isabetsizdir.
Ayrıca 6360 sayılı On Dört ilde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Yedi ilçe Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun"la, ilk mahalli idareler genel seçimlerinden (30.03.2014) itibaren yürürlüğe girmek üzere, büyükşehir belediyelerinin sınırları il mülki sınırı olarak belirlenerek sayıları artırılmış ve büyükşehir belediyelerinin bulunduğu illerdeki köylerin ve belde belediyelerinin tüzel kişilikleri kaldırılarak mahalleye dönüştürülmüş, aynı Kanun"un 1/5. maddesi gereği bazı il özel idarelerinin de tüzel kişilikleri kaldırılmıştır. ... 30 Mart 2014 tarihinde tüzel kişiliğini tüzel kişiliğini kaybetmiştir. 6100 sayılı Kanun"un 114/1-d. maddesi gereğirce taraf sıfatı dava şartlarındandır. Her ne kadar dava bu tarih öncesi açılmışsa da anılan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 115. maddesi gereği mahkeme dava şartlarının mevcut olup olmadığını yargılamanın her aşamasında kendiliğinden araştırmak zorundadır. Bu nedenle, son bulan tüzel kişinin kanuni halefi olan Belediyeye dava bildirilerek yargılamaya devam edilmesi gerekirken taraf sıfatı kalkan idare aleyhine hüküm kurulması yerinde değildir.
Sonuç:
Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 11.05.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.