Esas No: 2021/8496
Karar No: 2022/4964
Karar Tarihi: 24.05.2022
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2021/8496 Esas 2022/4964 Karar Sayılı İlamı
3. Hukuk Dairesi 2021/8496 E. , 2022/4964 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ANTALYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 3. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE
MAHKEMESİ :
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen itirazın iptali davasının reddine dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair verdiği kararın duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle daha önceden belirlenen 10/05/2022 duruşma günü davacı vekili Av. ... ile davalı vekili Av. ... geldiler. Başka gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunan vekillerin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için başka bir güne bırakılması uygun görüldüğünden, belli gün ve saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, kendisine ait 290 tane keçiyi davalının akrabası dava dışı ... ...’a 11/05/2013 tarihli sözleşmeyle 100.000,00 TL bedelle sattığını ve karşılığında 4 adet bono aldığını, ... ...'un borcunu ödeyememesi üzerine borcun yeniden yapılandırıldığını, buna göre davalı ile yapılan 14/02/2015 tarihli sözleşmeye göre ... ...'un borcunu ödememesi durumunda davalı adına kayıtlı taşınmazda yapılacak olan inşaattan ... ...'a düşecek bir adet bağımsız bölümün bedeli 165.000,00 TL olduğu kabul edilerek verileceğinin davalı tarafından vaat ve taahhüt edildiğini, önce ... ...’a 43.700,00 TL verdiğini, davalının talebi doğrultusunda da ... ...'un oğlu ... ...’un hesabına 21.700,00 TL daha yatırdığını ve alacağının 165.000,00 TL olduğunu ve 4 adet senedin düzenlendiğini, senetlerinin ödenmemesi üzerine davalı ve dava dışı borçlular ... ve ... ...'a ihtarname gönderildiğini, ihtarnamenin neticesiz kalması üzerine ... ... ve ... ... aleyhine icra takibi başlatıldığını, davalının ... ... ile birlikte hareket ettiği ve inşaattan bir adet bağımsız bölüm alacağı algısı oluşturarak zarara uğratıldığını, davalının dava dışı ...'in borcunu ödememesi halinde taşınmazı devredeceğini garanti ettiğini ancak bu borcunu yerine getirmediğini, bu nedenle alacağın tahsili için icra takibi yapıldığını, takibe itiraz edildiğini ileri sürerek, davalının takibe konu itirazın iptali ile takibin devamını, takibe konu alacağın %20'sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davacının protokolden bahsederek alacak iddiasında bulunsa da söz konusu alacak – borç ilişkisinde borçlu sıfatına sahip olmadığını, resmi şekilde yapılmayan taşınmaz devrini içerir sözleşmelerin hukuki sonuç doğurmayacağını savunarak davanın reddi ile davacı aleyhine %20'den aşağı olmamak kaydıyla tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesince verilen davanın reddine dair karara karşı davacı tarafça istinaf yoluna başvurulmuş, Bölge Adliye Mahkemesince; davaya dayanak teşkil eden 14.02.2015 tarihli protokolde davalı ... ...'a isabet edecek bağımsız bölümün ...'a teminat olarak devredileceğinin belirtildiği, ayrıca protokolden dolayı davalı ...'ın borçlu olmadığının sözleşmeye dercedildiği, bu durumda davacının dava dışı ... ...'dan olan alacağının davalı tarafından garanti edildiği ve borcun üstlenildiğinden söz edilmesinin mümkün olmadığından, davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun HMK'nun 353/1.b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiş olup, bu kez davacı tarafça temyiz yoluna başvurulmuştur.
Davacı eldeki dava ile 14.02.2015 tarihli sözleşme nedeniyle dava dışı asıl borçlunun borcunu ödememesi nedeniyle davalı -taahhüt eden aleyhine başlatılan icra takibine vaki itirazın iptalini istemiştir.
Üçüncü kişinin edimini taahhüt TBK 128. maddede düzenlenmiştir. (mülga BK. 110. Madde) " Üçüncü bir kişinin fiilini başkasına karşı üstlenen, bu fiilin gerçekleşmemesinden doğan zararı gidermekle yükümlüdür. " Bu maddedeki düzenlemeye göre bir üçüncü kişinin edimini akdin karşı tarafına taahhüt eden kimse, bu edim yerine getirilmediği takdirde bundan doğan zararı tazmin etmekle mükelleftir. Taahhüt eden bir başkasını borç altına sokmamakta sadece üçüncü kişinin belirli bir edimde bulunacağı hususunda garanti vermekte ve bu suretle kendisi borç altına girmektedir. Taahhüt eden, taahhüt beyanını üçüncü kişinin mümessili sıfatıyla değil, kendi adına yapmaktadır. Bu nedenle de taahhüt edilen edim yerine getirilmediği takdirde açılan dava artık tazminat davası olarak kabul edilmelidir. Taahhüt edenin tazminat borcu asıl borç olarak kendiliğinden doğar ve borç doğduğu anda muaccel olur . Taahhüt eden, üçüncü kişinin edimini borçlanmadığından bunun yerine getirilmesi için ona ihtarda bulunmaya veya ek bir süre vermeye dahi gerek yoktur. Bu nedenle taahhüt edilenden önce üçüncü kişiye başvurmasını isteyemez. Burada halefiyet söz konusu değildir, çünkü taahhüt edenin borcu, tazminat borcudur. Bu borç edimin yerine getirilmemesi nedeniyle karşı tarafın uğramış olduğu zarardır. Buradaki zarar ifanın gerçekleşmemesi nedeniyle doğan müspet zarardır. Taahhüt eden üçüncü kişinin edimi ifa etmesi için gerekli her türlü çabayı gösterdiğini ispat etmek suretiyle sorumluluktan kurtulamaz. Burada bir çeşit kusursuz sorumluluk hali düzenlenmiştir. (Fikret Eren, Borçlar Hukuku )
Somut uyuşmazlıkta taraflar arasında 14.02.2015 tarihli sözleşmenin dava dışı borçlunun, borcunu tasfiye amacıyla düzenlendiği ve davalının taahhüt eden sıfatıyla sözleşmeyi imzaladığı anlaşılmaktadır. Her ne kadar ilk derece mahkemesince, taraflar arasındaki sözleşmenin davalının taşınmaz devrine ilişkin taahhüdünü içerdiği, tapulu taşınmazların devrinin TMK'nin 706, 6098 sayılı TBK'nin 237 ve Tapu Kanunu'nun 26 maddeleri gereğince resmi şekilde yapılmadıkça hukuken geçerli bir sonuç doğurmayacağı, sözleşmeye göre davalının sözleşme içeriğindeki borçtan sorumlu olmadığının açıkça şerh düşüldüğü, verilen taahhüdün yerine getirilmemesi sonucunda davalının borçtan sorumlu olacağına dair ya da uygulanacak farklı herhangi bir yaptırım veya yükümlülük düzenlenmediği anlaşılmakla davanın reddine karar verilmiş ise de; TBK 128. maddesi gereğince yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere, dava dışı asıl borçlunun borcunu ödememesi nedeniyle, üçüncü kişinin edimini taahhüt eden davalının tazminat borcunun asıl borç olarak kendiliğinden doğduğu bu nedenle davacının uğramış olduğu zarardan sorumlu olduğu kabul edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK'nın 373/1 maddesi uyarınca temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, aynı Kanunun 371. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının BOZULMASINA, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3.815 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 24/05/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.