Esas No: 2022/2657
Karar No: 2022/4869
Karar Tarihi: 23.05.2022
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2022/2657 Esas 2022/4869 Karar Sayılı İlamı
3. Hukuk Dairesi 2022/2657 E. , 2022/4869 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :TÜKETİCİ MAHKEMESİ
VEK. AV. ......
Taraflar arasındaki ... heyeti kararına itiraz davasının mahkemece yapılan yargılaması neticesinde davanın reddine dair kesin olarak verilen hükmün Adalet Bakanlığınca kanun yararına bozulması istenilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, davalının bankadan kredi çektiğini, erken kapama nedeniyle ödemiş olduğu hayat sigorta ücretinin iadesi için ... heyetine başvuruda bulunduğunu, ... heyetinin yeterli araştırma ve inceleme yapmaksızın karar verdiğini, ... ... Heyetinin 14/04/2021 tarih ve ... sayılı kararının iptalinin gerektiğini belirterek ... ... Heyetinin 14/04/2021 tarih ve ... sayılı kararının iptaline karar verilmesi talep etmiştir.
Davalı, davacı bankadan kredi kullandığını, bu krediye ilişkin 3.675,76-TL hayat sigortası adı altında ücret tahsil edildiğini, kredisini erken kapattığını, krediyi 44 gün sonra kapatması nedeniyle sigorta bedelinin iadesini talep ettiğini, ancak bankanın sadece 1.368,46-TL ödeme yaptığını, bakiye bedelin ödenmesine ilişkin ... heyeti kararının yerinde olduğunu savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, 6502 sayılı Yasa'nın 38. Maddesi "Tüketicinin yazılı veya kalıcı veri saklayıcısı aracılığıyla açık talebi olmaksızın kredi ile ilgili sigorta yaptırılamaz. Tüketicinin sigorta yaptırmak istemesi hâlinde, istediği sigorta şirketinden sağladığı teminat, konut finansmanı kuruluşu tarafından kabul edilmek zorundadır. Bu sigortanın kredi konusuyla, meblağ sigortalarında kalan borç tutarıyla ve vadesiyle uyumlu olması gerekir." şeklindeki düzenlemeyi içerdiği, davalı tüketicinin 22/12/2020 tarihinde 37 ay vadeli 69.444,00 TL ihtiyaç kredisi kullandığı, bu krediye istinaden kendisinden 3.675,76 TL tahsil edildiği, tüketicinin 04/02/2021 tarihinde kredisini kapattığı, tüketicinin fayda sağladığı dönem için ödemesi gereken sigorta bedelinin 3.675,76/37x1,5=149,01 TL olduğu, tüketiciden 2.158,29 TL fazladan alındığı ve bu bedelin iadesi gerektiği gerekçesiyle davanın reddine, ... heyeti kararının onanmasına karar verilmiştir.
Adalet Bakanlığının 25/02/2022 tarihli yazısında; dava dışı sigorta şirketinin acentesi sıfatıyla sigorta sözleşmesinin tarafı olan davacı bankaya doğrudan dava açılamayacağı, acenteye ancak yürüttüğü işler nedeniyle izafeten dava açılabileceği, doğrudan acenteye yönelik bir istemin ancak kişisel kusur ileri sürülüp kanıtlanması şartına bağlı olduğu gözetilip, somut davada da bu yönde bir iddia ve ispat olmadığı dikkate alınarak, davacı bankaya yönelik istemin husumet nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğinden tüketici ... heyeti kararının iptaline yönelik karar vermek yerine yazılı şekilde hüküm kurulması ve ayrıca duruşma açılmadan yapılan değerlendirmeyle “hukuki dinlenilme hakkını” ihlal edecek şekilde hüküm kurulmuş olmasının da usul ve yasaya aykırı bulunduğu ileri sürülerek; kararın, 6100 sayılı HMK’nın 363 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca kanun yararına bozulması talep edilmiştir.
Dava, tüketici ... heyeti kararının iptali istemine ilişkindir. Uyuşmazlık, acenta durumunda davacı bankaya husumet düşüp düşmeyeceği ve duruşma açılmadan dosya üzerinden karar verilip verilmeyeceği noktasında toplanmaktadır.
1-Acentaya karşı dava açılıp açılmayacağının incelenmesinde;
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 105/2. maddesine göre “Bu sözleşmelerden doğacak uyuşmazlıklardan dolayı acente, müvekkili adına dava açabileceği gibi, kendisine karşı da aynı sıfatla dava açılabilir. Yabancı tacirler adına acentelik yapanlar hakkındaki sözleşmelerde yer alan, bu hükme aykırı şartlar geçersizdir”. Hal böyle olunca sigorta poliçesine konu borcun erken ödenmesi nedeniyle bakiye sigorta bedelinin iadesinin acenta durumunda bulunan davacı bankadan talep edilebileceği değerlendirilerek işin esası hakkında karar verilmesinde kanun yararına bozma yoluna başvurulabilecek nitelikte olan ve açıkça yürürlükteki yasalara aykırı bulunan bir karar verilmemiştir. Yasalara mutlak şekilde muhalefet edilmedikçe kanun yararına bozma kararı verilemez.
O halde mahkemece, verilen karar bu yönden usul ve yasaya uygun olduğundan Adalet Bakanlığı’nın bu yöne ilişen kanun yararına temyiz talebinin reddi gerekir.
2-Davada duruşma açılmadan karar verilip verilmeyeceğinin incelenmesinde;
6502 sayılı yasanın 73/4. maddesine göre 6100 sayılı HMK'nın basit yargılama usulüne göre yargılamanın yürütülmesi gerekir. Basit yargılama usulünü düzenleyen 6100 sayılı Kanun’un 317. maddesinde de, davalıya tebligat yapılması gerektiği; 320/1. maddesinde de mahkemenin mümkün olan hallerde tarafları duruşmaya davet etmeden dosya üzerinden karar vereceği hükme bağlanmıştır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki; sözü edilen maddeye göre, duruşma yapmadan karar verilebilmesi için, hukuken bunun mümkün olması gerekir, başka bir anlatımla, ancak hukukun cevaz verdiği hallerde duruşma açmadan dosya üzerinden karar verilebilir (Örneğin ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararları gibi) veya Kanunun duruşma açılmadan dosya üzerinden karar verilmesinde hakime takdir hakkı tanındığı hallerde dosya üzerinden karar verilebilir (Örneğin İİK'nun 17-18. maddelerinde öngörülen şikayet başvurusu gibi). Kanunun açıkça duruşma açılarak yargılama yapılmasını emrettiği hallerde dosya üzerinden karar verilemez.
Bilindiği üzere HMK'nın hukuki dinlenme hakkı başlıklı 27. maddesi uyarınca davanın tarafları, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hak yargılama ile ilgili bilgi sahibi olunmasını da kapsar.
Hukuki dinlenme hakkının gereği olarak, taraflar duruşmaya çağrılmadan hüküm verilememesi, Anayasa'nın 36. maddesi ile düzenlenen iddia ve savunma hakkının kullanılmasına olanak tanınması ilkesinin doğal bir sonucudur. Aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılama hakkının da en önemli unsurudur.
Gerçekten savunma hakkını güvence altına alan T.C. Anayasa'nın 36. maddesi ile 6100 sayılı HMK'nın 27. maddesinde açıkça belirtildiği üzere, taraf dinlenmek ve savunması alınmak üzere kanuni şekillere uygun olarak davet edilmedikçe karar verilmesi mümkün bulunmadığından; Mahkemece duruşma açılması gerekirken, dosya üzerinden inceleme yapılarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
O halde mahkemece, hukuki dinlenilme hakkının bir gereği olarak duruşma açılarak karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde dosya üzerinden hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olduğundan Adalet Bakanlığı’nın bu yöne ilişen kanun yararına temyiz talebinin kabulü gerekir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle Adalet Bakanlığı’nın kanun yararına bozma talebinin REDDİNE, 2. bentte açıklanan nedenlerle Adalet Bakanlığı’nın kanun yararına bozma talebinin kabulü ile kararın sonuca etkili olmamak üzere KANUN YARARINA BOZULMASINA, aynı maddenin üçüncü fıkrası uyarınca gereği yapılmak üzere bozma kararının bir örneğinin ve dava dosyasının Adalet Bakanlığına gönderilmesine, 23.05.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.