Esas No: 2022/3051
Karar No: 2022/4870
Karar Tarihi: 23.05.2022
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2022/3051 Esas 2022/4870 Karar Sayılı İlamı
3. Hukuk Dairesi 2022/3051 E. , 2022/4870 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK (TÜKETİCİ) MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki hakem heyeti kararına itiraz davasının mahkemece yapılan yargılaması neticesinde davanın kısmen kabulüne dair kesin olarak verilen hükmün Adalet Bakanlığınca kanun yararına bozulması istenilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, davalı müşterinin bankadan kullanmış olduğu 19.08.2019 tarihli 35.000-TL bedelli tüketici kredisi nedeni ile hayat sigorta bedeli adı altında toplam 1.761,37 -TL tutarında masraf alındığı, daha sonra yine bankadan kullanmış olduğu 19.12.2019 tarihli 50.763,25-TL bedelli tüketici kredisinde de hayat sigorta bedeli adı altında 1.594,12-TL masraf alındığı, 19.12.2019 tarihli kredisi ile aslında davalının 19.08.2019 tarihli kredisini kapattığını, bunun üzerine sigorta bedelinin iadesini talep ettiği, banka tarafında da kendisine 631,79-TL iade edildiğini, davalının bu bedelin az olduğunu aradaki farkın da iadesi gerektiğini ve bu bedelin yasal olmadığını ileri sürerek Tüketici Sorunları Hakem Heyetine şikayet yoluna başvurduğunu, Manavgat Kaymakamlığı Tüketici İlçe Hakem Heyeti 19.03.2020 Tarih ve ... Karar sayılı kararı ile şikayetçi/davalının talebini kısmen kabul ederek 2.723,70-TL. hayat sigorta bedelinin davalıya iadesine karar verdiğini, davaya konu kararı veren Tüketici Hakem Heyetinin eksik ve hatalı inceleme sonucunda verildiğini belirterek tüketici hakem heyeti kararının iptalini talep etmiştir.
Davalı, tüketici hakem heyeti kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, kredi kullandırımı sonrası riskin gerçekleşmesi sureti ile azalan bakiye riskine ve poliçe teminat şartlarına uygun olarak iadesi gereken miktarı 1.643,59 TL olduğu, her ne kadar kısa kararda iade edilmesi gereken kısmın 1.454,10 TL olduğu şeklinde hüküm kurulmuş ise de, bu hususun işlem hatasından kaynaklı olduğu, hakkaniyete uygun iade miktarının 1.643,59 TL olduğu gerekçesiyle açılan davanın kısmen kabulü ile dava konusu Manavgat İlçe Tüketici Hakem Heyetinin ... karar numaralı 19/03/2020 tarihli kararının karar kısmında geçen " Haksız alınan ücretin 2.723,70 TL'nin " ibaresinin kaldırılarak yerine " Haksız alınan ücretin 1.643,59 TL'nin " şeklinde düzeltilmesine ve bu düzeltilmiş hali ile hakem kararanını onanmasına, karar verilmiştir.
Adalet Bakanlığının 03/03/2022 tarihli yazısında; haksız tahsil edildiği ve eksik iade edildiği ileri sürülen 2.723,70 TL'lik sigorta priminin iadesi istemli davada, mahkemece öncelikle iadesi istenen prim yönünden sigorta şirketine de yönetilmesi gereken talebin doğrudan ve sadece sigorta şirketinin acentesi konumundaki davacı bankaya yöneltilmiş olması (davanın sigorta şirketine izafeten açılmamış olması) nedeniyle yukarıda anılan açık kanun hükmü ve yerleşik Yargıtay uygulamalarına rağmen anılan kalem yönünden husumet yokluğunun düşünülmemesinin ve mevcut haliyle devam olunan davada kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişkiye düşülmesinin ve gerekçeli kararda taraflara yüklenen hak ve borçları değiştirir şekilde hükmün iki kere tavzihine gidilmesinin ve bu yapılırken dahi tavzih gerekçesi içinde çelişkilere yer verilmesinin ve yine 6502 sayılı Kanunun 70 inci maddesinin altıncı fıkrası ile Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 12 nci maddesinin sadece tüketici aleyhine hükmedilecek vekalet ücretine ilişkin olduğuna dikkat edilmeden tüketici lehine de reddedilen değerin altında olmak üzere nisbi vekalet ücretine hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı bulunduğu ileri sürülerek; kararın, 6100 sayılı HMK’nın 363 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca kanun yararına bozulması talep edilmiştir.
Dava, tüketici hakem heyeti kararının iptali istemine ilişkindir. Uyuşmazlık, acenta durumunda davacı bankaya husumet düşüp düşmediği, gerekçeli karar ile kısa karar arasında çelişkinin olup olmadığı, hak ve borçları değişitirir nitelikte iki kez tavzih kararının verilip verilmeyeceği ve yine davalı tüketici lehine usulüne uygun vekalet ücretine hükmedilip hükmedilmediği noktasında toplanmaktadır.
1-Acentaya karşı dava açılıp açılmayacağının incelenmesinde;
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 105/2. maddesine göre “Bu sözleşmelerden doğacak uyuşmazlıklardan dolayı acente, müvekkili adına dava açabileceği gibi, kendisine karşı da aynı sıfatla dava açılabilir. Yabancı tacirler adına acentelik yapanlar hakkındaki sözleşmelerde yer alan, bu hükme aykırı şartlar geçersizdir”. Hal böyle olunca sigorta poliçesine konu borcun erken ödenmesi nedeniyle bakiye sigorta bedelinin iadesinin acenta durumunda bulunan davacı bankadan talep edilebileceği değerlendirilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmesinde kanun yararına bozma yoluna başvurulabilecek nitelikte olan ve açıkça yürürlükteki yasalara aykırı bulunan bir karar verilmemiştir. Yasalara mutlak şekilde muhalefet edilmedikçe kanun yararına bozma kararı verilemez.
O halde mahkemece, verilen karar usul ve yasaya uygun olduğundan Adalet Bakanlığı’nın bu yöne ilişen kanun yararına temyiz talebinin reddi gerekir.
2-Gerekçeli karar ve kısa karar arasında çelişkinin incelenmesinde;
Mahkeme kararında yazılacak hususlar 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 297. maddesinde belirtilmiştir. Maddeye göre, hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, isteklerin her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir.
Öte yandan, kanunun aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararın hüküm fıkralarının, açık, anlaşılır, çelişkisiz ve uygulanabilir olması gerekmekle birlikte, kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi sebeplere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak, kısaca maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir.
Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi sebeple haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtayın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
Bu husus 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 298/2. maddesinde de “Gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz.” şeklinde özellikle düzenlenmiştir.
Gerekçe-hüküm çelişkisi, 10.04.1992 gün ve 1991/7 esas, 1992/4 karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına da aykırıdır.
Somut olayda; kısa kararda, açılan davanın kısmen kabulü ile dava konusu Manavgat İlçe Tüketici Hakem Heyetinin ... karar numaralı 19/03/2020 tarihli kararının karar kısmında geçen " Haksız alınan ücretin 2.723,70 TL'nin " ibaresinin kaldırılarak yerine " Haksız alınan ücretin 1.454,10 TL'nin " şeklinde düzeltilmesine ve bu düzeltilmiş hali ile hakem kararanını onanmasına, karar verilmiş ancak gerekçeli kararın hüküm fıkrasında ise, açılan davanın kısmen kabulü ile dava konusu Manavgat İlçe Tüketici Hakem Heyetinin ... karar numaralı 19/03/2020 tarihli kararının karar kısmında geçen " Haksız alınan ücretin 2.723,70 TL'nin " ibaresinin kaldırılarak yerine " Haksız alınan ücretin 1.643,59 TL'nin " şeklinde düzeltilmesine ve bu düzeltilmiş hali ile hakem kararanını onanmasına, karar verilmiş; bu suretle de gerekçe ile kısa karar arasında çelişkiye sebebiyet verilmiştir.
O halde mahkemece, gerekçeli karar ve kısa karar arasında çelişkili hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olduğundan Adalet Bakanlığı’nın bu yöne ilişen kanun yararına bozma talebinin kabulü gerekir.
3-Hak ve borçları değiştirir nitelikte iki kez tavzih kararının verilmesinin incelenmesinde;
6100 sayılı HMK'nın "Hükmün tashihi" başlıklı 304 üncü maddesinin birinci fıkrası; “Hükümdeki yazı ve hesap hataları ile diğer benzeri açık hatalar, mahkemece re'sen veya taraflardan birinin talebi üzerine düzeltilebilir. Hüküm tebliğ edilmişse hâkim, tarafları dinlemeden hatayı düzeltemez. Davet üzerine taraflar gelmezse, dosya üzerinde inceleme yapılarak karar verilebilir.” Aynı Kanun'un "Hükmün tavzihi" başlıklı 305 inci maddesi; “Hüküm yeterince açık değilse veya icrasında tereddüt uyandırıyor yahut birbirine aykırı fıkralar içeriyorsa, icrası tamamlanıncaya kadar taraflardan her biri hükmün açıklanmasını veya tereddüt ya da aykırılığın giderilmesini isteyebilir. Hüküm fıkrasında taraflara tanınan haklar ve yüklenen borçlar, tavzih yolu ile sınırlandırılamaz, genişletilemez ve değiştirilemez." hükmünü içermektedir.
Somut olayda; mahkemece, 18.03.2021 tarihli ilk tavzih kararı ile hüküm fıkrasının 2. bendinde yer alan “492 Sayılı Harçlar Yasası uyarınca alınması gereken 112,27 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 54,40TL harcın mahsubu ile bakiye kalan 57,87TL karar ve ilam harcının davalıdan alınarak hazineye irad kaydına,” ifadesi “492 Sayılı Harçlar Yasası uyarınca alınması gereken 73,78 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 54,40TL harcın mahsubu ile bakiye kalan 19,38TL karar ve ilam harcının davacıdan alınarak hazineye irad kaydına,” şeklinde düzeltilmiştir. Yine mahkemece, 29.03.2021 tarihli ikinci tavzih kararı ile
hüküm fıkrasının 3., 4. ve 5. bendi “3-Davacı tarafından yargılama gideri olarak yapılan 917,50 TL'nin davanın kabul red oranına göre hesap edilip isabet eden 363,84 TL'nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, geri kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,” “4-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.'nin 12/1. ve 13/3. göre belirlenen 162,01 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,” “5-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.'ne göre belirlenen 162,01 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,” karar verilmiştir.
Düzeltilen hüküm fıkraları tarafların hak ve borçlarını değiştirir nitelikte olması nedeniyle usul ve yasaya aykırı olduğundan Adalet Bakanlığı’nın bu yöne ilişen kanun yararına bozma talebinin kabulü gerekir.
4-Davalı lehine hükmedilen vekalet ücretinin incelenmesinde;
6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 70/6. maddesinde “Tüketici hakem heyetlerinin tüketici lehine verdiği kararlara karşı açılan itiraz davalarında, kararın iptali durumunda tüketici aleyhine, avukatlık asgari ücret tarifesine göre nisbi tarife üzerinden vekâlet ücretine hükmedilir.” ve yine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin ‘Tüketici mahkemeleri ve tüketici hakem heyetlerinde ücret’ başlıklı 12. maddesinde de“Tüketici hakem heyetlerinin tüketici lehine verdiği kararlara karşı açılan itiraz davalarında, kararın iptali durumunda tüketici aleyhine, avukatlık asgari ücret tarifesine göre nisbi tarife üzerinden vekâlet ücretine hükmedilir.” düzenlenmesi yer almaktadır. Söz konusu yasal düzenlemeler tüketici aleyhine hükmedilen vekalet ücretine yönelik olup, tüketici lehine hükmedilecek vekalet ücretine ilişkin karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret tarifesinin uygulanması gerekmektedir.
Yukarıda yer alan açıklamalar doğrultusunda dava dosyasının incelenmesinde; davalı tüketici lehine hükmedilecek vekalet ücretine ilişkin olarak karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret tarifesinin 13/1. ve 13/2. maddesine göre tüketici lehine reddedilen değerin altında olmamak üzere nisbi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olduğundan, Adalet Bakanlığının yerinde görülen kanun yararına temyiz talebinin kabulü gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle Adalet Bakanlığı’nın kanun yararına bozma talebinin REDDİNE, 2., 3. ve 4. bentlerde açıklanan nedenlerle Adalet Bakanlığı’nın kanun yararına bozma taleplerinin kabulü ile kararın sonuca etkili olmamak üzere KANUN YARARINA BOZULMASINA, aynı maddenin üçüncü fıkrası uyarınca gereği yapılmak üzere bozma kararının bir örneğinin ve dava dosyasının Adalet Bakanlığına gönderilmesine, 23.05.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.