Esas No: 2022/2697
Karar No: 2022/4184
Karar Tarihi: 27.04.2022
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2022/2697 Esas 2022/4184 Karar Sayılı İlamı
3. Hukuk Dairesi 2022/2697 E. , 2022/4184 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
VEK. AV. ...
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın zamanaşımı ve husumet yokluğu nedeniyle reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; dava dışı şirketin, 233 sayılı KHK’nın 35. maddesi gereğince çıkarılan 22/05/2002 tarihli ve 2002/4100 sayılı Bakanlar Kurulu kararı uyarınca, turizm belgeli yatırım ve işletmelerden mesken ve sanayi abonelerine uygulanan tarifelerin en düşüğü üzerinden elektrik ücreti alınması gerekirken, fazla ücret alındığı iddiasıyla aleyhine açmış olduğu davanın kabul edilerek 203.860,93 TL’nin avans faizi ile birlikte tahsiline karar verildiğini, söz konusu kararın icrası için takip başlatılması üzerine icra dosyasına toplam 351.025,77TL ödediğini ileri sürerek; ödemek zorunda kaldığı bedelin, ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili; dava zamanaşımı süresinin geçtiğini, ayrıca yapılan işlemlerin yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerine aykırı olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; bilirkişilerce düzenlenen 19/01/2010 tarihli raporda, davacı şirket ile dava dışı abone arasındaki ihtilafın davalı ... Müsteşarlığının hatalı bildirimi ile meydana geldiğinin belirtildiği, davacı şirketin bedel ödemesine davalının sebebiyet verdiği, abonenin zararını karşılayan davacı şirketin davalıya rücu hakkının olduğu gerekçesiyle, davanın kabulüne dair verilen 11/03/2010 tarihli karar, tarafların temyizi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesince verilen 05/03/2012 tarihli ve 2012/1978 E. 2012/3330 K. sayılı kararla; davalı tarafın cevap dilekçesinde bildirdiği zamanaşımı def'i hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmediği gerekçesiyle bozulmuştur.
Bozmaya uyan mahkemece; davacı şirketin genel müdürünün “Olur” tarihinin 15/06/2009 olduğu, davanın ise 27/07/2007 tarihinde açıldığı, zamanaşımı def'inin reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle, davanın kabulüne dair verilen 26/06/2012 tarihli karar, tarafların temyizi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesince verilen 03/12/2012 tarihli ve 2012/14168 E. 2012/18328 K. sayılı kararla; ödeme ve dava tarihleri itibariyle BK’nın 60/1 maddesinde öngörülen bir yıllık zamanaşımı süresi dolduğu, bu nedenle davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğinden bahisle bozulmuştur.
Mahkemece; zamanaşımı süresinin dolmadığı gerekçesiyle, önceki kararda direnilmesine, davanın kabulüne dair verilen 28/11/2013 tarihli karar, davalı tarafın temyizi üzerine, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 14/02/2018 tarihli ve 2017/1447 E. 2018/204 K. sayılı kararıyla; zamanaşımı süresi dolduğu gerekçesiyle bozulmuş, davacı vekilinin karar düzeltme istemi neticesinde verilen 17/01/2019 tarihli ve 2018/603 E. 2019/9 K. sayılı kararla; 818 sayılı Borçlar Kanunu'ndan doğan bu dava için aynı Kanun'da ayrıca özel olarak bir zamanaşımı süresinin öngörülmediği, alacak davalarında aynı Kanun'un 125. maddesi gereğince on yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiği, dava konusu olayda ödeme tarihinden davanın açıldığı tarihe kadar on yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığı, yerel mahkemenin zamanaşımı süresinin on yıl olduğuna ilişkin direnme kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle, karar düzeltme isteminin kabulü ile bozma kararının kaldırılmasına, direnme kararının onanmasına, davanın esasına ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Yargıtay 4. Hukuk Dairesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Dava dosyasının gönderildiği Yargıtay 4. Hukuk Dairesince verilen 12/06/2019 tarihli ve 2019/1263 E. 2019/3298 K. sayılı kararla; "...08/06/2011 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 637 Sayılı ... Bakanlığı'nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin Geçici 2. maddesinin 1. fıkrasında “Bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihte Dış Ticaret Müsteşarlığı merkez, taşra ve yurtdışı teşkilatları ile Hazine Müsteşarlığından Bakanlığa devredilen Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü ile Teşvik ve Uygulama Genel Müdürlüğüne ait her türlü taşınır, taşıt, araç, gereç ve malzeme, her türlü borç ve alacaklar, yazılı ve elektronik ortamdaki her türlü kayıtlar ve diğer dokümanlar ile kadro ve pozisyonlarda bulunan personel hiçbir işleme gerek kalmaksızın ... Bakanlığına devredilmiş sayılır. Mülkiyeti Hazineye ait veya Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki taşınmazlardan Maliye Bakanlığınca, Dış Ticaret Müsteşarlığına tahsis edilmiş taşınmazlar hiçbir işleme gerek kalmaksızın tahsis amacında kullanılmak üzere ... Bakanlığına tahsis edilmiş sayılır.” hükmü ve yine bu Kanun Hükmünde Kararname'nin geçici 2. maddesinin 6. fıkrasında ise “Mevzuatta Dış Ticaret Müsteşarlığına, İhracatı Geliştirme Etüd Merkezine ve Hazine Müsteşarlığının bu Kanun Hükmünde Kararname ile ... Bakanlığına devredilen birimlerinin görevleri nedeniyle Hazine Müsteşarlığına yapılmış olan atıflar ... Bakanlığına yapılmış sayılır.” hükmü yer almaktadır.
Eldeki davanın açıldığı tarihten sonra yargılama sırasında yürürlüğe giren bu hüküm gereğince, Hazine Müsteşarlığının her türlü borç ve alacakları hiçbir işleme gerek kalmaksızın ... Bakanlığına, bilahere 10 Temmuz 2018 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile ... Bakanlığı bünyesindeki "Teşvik Uygulama ve Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü" ...'na devredildiğinden, mahkemece, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının usule uygun biçimde davaya dahil edilip taraf teşkilinin sağlandıktan sonra davaya devam edilmesi gerekirken Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı aleyhine sonuçlandırılması doğru görülmemiş..." gerekçesiyle bozulmuştur.
Bozma kararına uyan mahkemece; indirimli tarife uygulama yükümlüsü olan davacının, bu yükümlülüğü nedeniyle meydana gelen gelir kaybından dahili davalı ... Bakanlığının sorumlu olacağına dair bir düzenlemenin bulunmadığı, ayrıca 637 sayılı KHK'daki hükmün, yalnızca mevzuat gereğince ... Bakanlığına devredilen birimlere ait olan görevler nedeniyle doğan borç ve alacakları kapsadığı, davanın ise bir yıllık zamanaşımı süresi dolduktan sonra açıldığı gerekçesiyle; davanın davalı ... Müşteşarlığı yönünden zamanaşımı nedeniyle reddine, dahili davalı Bakanlık yönünden ise husumetten reddine karar verilmiş; karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Bir mahkemenin Yargıtay tarafından verilen bozma kararına uyması sonucunda, bozma kararında gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak”olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararındaki esaslar çerçevesinde işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09/05/1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı).
Mahkemenin, Yargıtayın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (04/02/1959 tarihli ve 13/5 sayılı YİBK).
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında, somut olay incelendiğinde; mahkemece, zamanaşımı süresinin geçmediği gerekçesiyle, davanın davalı ... Müşteşarlığı yönünden kabulüne yönelik olarak verilen 28/11/2013 tarihli direnme kararının, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun karar düzeltme incelemesi neticesinde verdiği 17/01/2019 tarihli ve 2018/603 E. 2019/9 K. sayılı kararıyla onandığı, bu onama kararı ile zamanaşımı süresinin geçmediği yönündeki direnme kararının kesinleştiği ancak mahkemece kesinleşen bu husus nedeniyle davacı lehine oluşan usuli kazanılmış hak ihlal edilmek suretiyle, davalı ... yönünden davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
Diğer yandan; davalı ... Müsteşarlığının her türlü borç ve alacaklarının hiçbir işleme gerek kalmaksızın ... Bakanlığına, bilahere 10 Temmuz 2018 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile ... Bakanlığı bünyesindeki Teşvik Uygulama ve Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğünün Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına devredildiği yönündeki Yargıtay 4. Hukuk Dairesince verilen 12/06/2019 tarihli bozma kararına uyulmasına rağmen, mahkemece davacı yararına oluşan usuli kazanılmış hak ihlal edilmek suretiyle, husumet yokluğu nedeniyle dahili davalı bakanlık yönünden de davanın reddine karar verilmiş olması doğru değildir.
Buna göre, mahkemece yapılacak iş; davacı yararına oluşan usuli kazanılmış haklar dikkate alınmak suretiyle, uyuşmazlığın esası hakkında bir karar vermek olmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, hükmün HUMK'nın 428 inci maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440 ıncı maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27/04/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.