Esas No: 2022/2103
Karar No: 2022/3916
Karar Tarihi: 21.04.2022
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2022/2103 Esas 2022/3916 Karar Sayılı İlamı
Özet: (Bu özet Yapay Zeka tarafından yazılmıştır. Hukuki olarak geçerliliği yoktur.)
Davalı, yasa gereği sözleşmeyi feshederek işten ayrıldığını ancak cezai şartın geçersiz olduğunu savunarak tazminat ödemek istemediği için davacının açtığı tazminat davasının kısmen kabul edilmesi sonrası temyiz etmiştir. Yargıtay ise, taraflar arasındaki sözleşmenin cezai şartının geçersiz olduğuna ve davalının tazminat ödemekle yükümlü olmadığına hükmetmiştir. Kanun maddeleri olarak da, dava Borçlar Kanunu'na tabi iken uyuşmazlık konusu olan sözleşme 375 sayılı KHK'ye dayanıyor ve cezai şartın yasa dışı olduğunu belirten 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 420. maddesi uyarınca işçi lehinde tek taraflı ceza koşulu içeren sözleşme hükümlerinin geçerli olduğunu belirten hükümleri kullanılmıştır.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen kararın, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalının 375 sayılı KHK’nin ek 6. maddesine göre istihdam edilmeye başlandığını, kendilerine 15/06/2012 tarihinde işten ayrılma talebinde bulunduğunu, 02/07/2012 tarihinde de haklı bir neden olmaksızın işten ayrıldığını, 375 sayılı KHK’nın 6. maddesine göre sözleşmede belirlenen süreden önce işten ayrılan davalının, sözleşme brüt ücretinin üç katından az olmamak üzere, fesih tarihinden sözleşmenin bitiş tarihine kadar olan sürenin aylık brüt ücretiyle çarpımı sonucu bulunacak tutarı tazminat olarak ödemesi gerektiğinden 39.967,82 TL’nin işten ayrılış tarihinden itibaren yasal faiziyle davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı; eşinin asker olduğunu, sözleşmeyi eşinin tayini üzerine feshettiğini, tek yanlı olarak konan cezai şartın geçersiz olduğunu, geçerli sayılsa bile TBK’nun 182. maddesi gereğince indirilmesi gerektiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.
Mahkemece; dosyada mevcut Yargıtay ve Uyuşmazlık Mahkemesi kararlarına göre davacı ile davalı arasındaki ilişkinin hizmet akdinden kaynaklanmadığı, statü hukukundan kaynaklandığı, bu nedenle gerek 375 sayılı KHK Ek madde 6/6, gerekse taraflar arasındaki sözleşmenin 8. maddesi kapsamında fesih ile ilgili herhangi bir haklı neden varlığı veya yokluğu öngörülmediğinden davalının eşinin kamu görevindeki tayini nedeni ile yer değiştirmesi veya farklı bir neden sözleşmenin feshine haklı bir neden olarak değerlendirilmemiş ve bilirkişi tarafından davacının hizmet sözleşmesinde belirlenen ücret üzerinden sözleşmede eksik olan 6 aylık hesaplanan bedel üzerinden davacı kurumun cezai şart uygulayacağı miktar 36.952,50 TL olarak kabul edilmiş, ancak davalının ekonomik durumu, davacının devlet kurumu olması, davalı yerine istihdam edebileceği personeli hızlı bir şekilde istihdam edebileceği, davacı tarafından sözleşme gereğince uygulanacak cezai şartın davalının ekonomik açıdan zorlanmasına sebebiyet vereceği ve TBK 182. maddesinde düzenlenen ''Taraflar, cezanın miktarını serbestçe belirleyebilirler. Asıl borç herhangi bir sebeple geçersiz ise veya aksi kararlaştırılmadıkça sonradan borçlunun sorumlu tutulamayacağı bir sebeple imkânsız hâle gelmişse, cezanın ifası istenemez. Ceza koşulunun geçersiz olması veya borçlunun sorumlu tutulamayacağı bir sebeple sonradan imkânsız hâle gelmesi, asıl borcun geçerliliğini etkilemez. Hâkim, aşırı gördüğü ceza koşulunu kendiliğinden indirir.'' hükmü gereğince davalıya uygulanması gereken cezai şart bedeli 36.952,50 TL den %40 oranında indirim yapılmak suretiyle belirlenerek; davanın kısmen kabulüne; davalının davacıya 22.171,5 TL yi temerrüt tarihi olan 25.08.2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödemesine karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere göre davacının tüm temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Davalının temyiz itirazının incelenmesi yönünden;
Taraflar arasında 375 sayılı KHK’nin Ek 6. maddesine göre düzenlenmiş hizmet sözleşmesinin 12. maddesine göre davalının tam zamanlı bilişim personeli olarak 06/02/2012 – 31/12/2012 tarihleri arasında davacı Kurumda çalışacağının belirlendiği, davalının kuruma verdiği 04/06/2012 günlü dilekçesinde eşinin tayininin çıktığını, 02/07/2012’den itibaren Ankara’dan ayrılması gerektiğini bildirdiği, 15/06/2012 günlü dilekçe ile de 04/06/2012 günlü dilekçesindeki sebeplerden dolayı 02/07/2012 tarihinden itibaren işten ayrılmak istediğini ve ilişiğinin kesilmesini talep ettiği, işten ayrılış tarihinin kayıtlarda 03/07/2012 olarak gösterildiği anlaşılmış olup, hizmet akdinin davalı tarafından feshedildiği hususunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık konusu olan sözleşmenin 8. maddesinde yer alan tazminatın davalıdan tahsili gerekip gerekmediğine ilişkindir.
6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü Ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 4. maddesinde yer alan “(1) Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girmesinden önce gerçekleşmiş olup da, Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girdiği sırada henüz herhangi bir hak doğurmamış fiil ve işlemlere, Türk Borçlar Kanunu hükümleri uygulanır.” hükmü uyarınca davalının tazminata hak kazandığını iddia ettiği tarih akdin sona erdiği 02/07/2012 tarihi olduğu için uyuşmazlığa 6098 sayılı yasa hükümleri uygulanmalıdır.
Her ne kadar dava konusu sözleşmenin dayanağı olan 375 sayılı KHK nin Ek 6. maddesinde işçi tarafından sözleşmenin süresinden önce feshedilmesi halinde haklı nedeni olup olmadığına bakılmaksızın davalı işçinin tazminat ödeyeceği belirlenmişse de, 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı TBK.’un 420. maddesinde hizmet sözleşmelerine sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulunun geçersiz olduğu belirtilmiştir. Genel hüküm niteliğinde olması sebebiyle Borçlar Kanunu dışındaki uyuşmazlıklar bakımından da bu hükümler uygulanmaktadır. İşçi lehinde tek taraflı ceza koşulu içeren sözleşme hükümleri geçerlidir. Bunun yanında ceza koşulunun özellikle işveren lehine geçerli olabilmesi için karşılıklı olması ve eşit koşulları taşıması ve denk olması gerekir.
Kanunlar hiyerarşisi uyarınca herhangi bir özerk idarî kurumun ve Bakanlar Kurulu Kararnamesi’nin mevcut kanunlara aykırı olmasının mümkün olmadığı gibi kanuna herhangi bir aykırılık hâlinde bu düzenlemelerin uygulanmasının mümkün olmayacağı, 6098 sayılı TBK’nun 420. maddesine aykırı herhangi bir idarî düzenlemenin uygulanma kabiliyetinin bulunmadığı gözetildiğinde 375 sayılı KHK nin Ek 6. maddesi dayanak olarak gösterilmek suretiyle davacı tarafından talep edilen cezai şartın karşılıklı olmaması nedeniyle geçersiz olduğundan, davacının cezai şart talebinin reddi yerine kabulü hatalıdır.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacının tüm temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle mahkeme kararının davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde davalıya iadesine, 6100 sayılı HMK'nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21/04/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.