3. Hukuk Dairesi 2020/3653 E. , 2020/7993 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında birleştirilerek görülen alacak ve hapis hakkı tanınması davalarının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, asıl davanın kabulüne, birleşen davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar; ablalarının eski eşi, aynı zamanda teyzelerinin oğlu olan davalıya ait taşınmazı 1996 yılında şifahi olarak yapılan anlaşma ile 50.000 Alman Markı ödeyerek satın aldıklarını, taşınmazdaki binanın birinci katını davacı ..."ın, ikinci katını ise davacı ..."un kullandığını, evin eksik kalan kısımlarını kendi imkanları ile yaptırdıklarını, davalıya güvendikleri için tapuda adlarına tescil işlemini gerçekleştirmediklerini, ancak davalının kendilerine karşı Bucak 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde elatmanın önlenmesi ve ecrimisil davası açtığını, yapılan yargılama sonucunda elatmanın önlenmesi isteminin kabulüne, ecrimisil isteminin reddine karar verildiğini ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, satım bedelinin denkleştirici adalet ilkesi uyarınca ulaştığı değerden şimdilik 10.000 TL ile taşınmaza yapılan 10.000 TL gider olmak üzere toplam 20.000 TL"nin yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmişlerdir.
Davacılar birleşen davada, harici satış bedeli ve yapılan masraflar kendilerine ödeninceye kadar dava konusu taşınmazda hapis hakkı tanınmasını talep etmişlerdir.
Davalı; taşınmazı davacılara satmadığını, davacıların eve yaptıklarını ileri sürdükleri giderleri kabul etmediğini savunarak, davaların reddini istemiştir.
Mahkemece; satım sözleşmesinin ispat edilemediği, taşınmaz için yapılan giderlerin ise taşınmazın halen davacıların zilyetliğinde olması nedeniyle talep edilemeyeceği, birleşen davada ise hukuki yararın bulunmadığı gerekçesiyle, asıl ve birleşen davanın reddine dair verilen karar, tarafların temyizi üzerine Dairece verilen 05.12.2017 tarihli ve 2016/4793 E. 2017/17073 K. sayılı kararla vekalet ücreti yönünden düzeltilerek onanmış, davacıların karar düzeltme istemi üzerine Dairece verilen 25.12.2018 tarihli ve 2018/2152 E 2018/13301 K. sayılı kararla; (davacıların sair karar düzeltme istemi reddedildikten sonra) taraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi ve ecrimisil davasında dava konusu taşınmazın davacı (işbu davaların davalısı) tarafından davalılara (işbu davaların davacılarına) haricen satıldığı gerekçesiyle el atmanın
önlenmesi isteminin kabulüne, ecrimisil isteminin ise reddine karar verildiği, güçlü delil teşkil eden bu kararla satım sözleşmesinin ve kararlaştırılan satış bedelinin ödendiğinin davacılar tarafından ispat edildiği, ancak davacıların satış bedeli olarak 50.000 DM ödediklerini ispat edemedikleri, bu nedenle öncelikle arsa vasfındaki taşınmazın üzerinde davalı tarafından yaptırılan bina da gözetilerek sözleşmenin yapıldığı 1996 yılındaki değerinin belirlenmesi, sonrasında bu bedelin ifanın imkansız hale geldiği elatmanın önlenmesi ve ecrimisil davasının açıldığı tarih itibariyle çeşitli ekonomik etkenlerin ortalamaları alınmak suretiyle ulaşacağı alım gücünün tespit edilmesi ve istemle bağlı kalınarak bu bedelin davacı tarafa iadesine karar verilmesi gerektiğinden bahisle bozulmuştur.
Davacılar; 08/10/2019 tarihli ıslah dilekçesiyle taleplerini 292.321,48 TL"ye artırmıştır.
Bozmaya uyan mahkemece; bozmadan sonra ıslah yapılamayacağı gerekçesiyle, asıl davanın kabulü ile talep ile bağlı kalınarak 20.000 TL alacağın; doğalgaz masrafı olan 500 TL"sinin 01.05.2013 tarihinden, 9.500 TL"sinin 01.08.1996 tarihinden, bakiye kısmın ise dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline, birleşen davanın ise reddine karar verilmiş; karar, taraflarca temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, bozmanın kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinin artık mümkün olmamasına, davacı tarafça verilen temyiz dilekçesinde kararın asıl dava yönünden onanması, birleşen dava yönünden bozulmasının talep edilmiş olmasına ve özellikle temyiz süresinin sona ermesinden sonra davacı tarafça verilen19/11/2020 tarihli dilekçenin temyiz incelemesine esas alınamayacak olmasına göre; davacı tarafın tüm, davalı tarafın ise sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Davalı tarafın diğer temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Bilindiği üzere, Yargıtay"ın bozma kararına uyan mahkeme, artık bozma kararı gereğince işlem yapmak ve hüküm kurmak zorundadır. Çünkü, mahkemenin bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğmuştur.
Bundan başka, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak meydana gelebilir. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme, (bozma kararının kapsamı dışında kalmış olması nedeniyle) kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur.
Buna göre, bir hususun bozma kararının kapsamı dışında kalarak kesinleşmesi iki şekilde olabilir:
1) O husus açıkça bir temyiz sebebi olarak ileri sürülmüş, fakat Yargıtay"ca reddedilmiştir.
2) Veya o hususta bir temyiz itirazı ileri sürülmemiş olmasına rağmen, dosyanın Yargıtay dairesince incelendiği sırada dosyada bulunan yazılardan onun bir bozma sebebi sayılması mümkün olduğu halde o cihet Yargıtay"ca bozma nedeni yapılmamıştır.
Bu açıklamalar ışığında yapılan incelemede; uyulan bozma kararı gereğince mahkemece, öncelikle (arsa vasfındaki taşınmazın üzerindeki bina ile birlikte satılmış olması nedeniyle) taşınmazın üzerinde davalı tarafından yaptırılan bina da gözetilerek sözleşmenin yapıldığı 1996 yılındaki değerinin belirlenmesi, sonrasında bu bedelin ifanın imkansız hale geldiği elatmanın önlenmesi ve ecrimisil davasının açıldığı tarih itibariyle denkleştirici adalet ilkesi uyarınca ulaşacağı alım gücünün tespit edilmesi ve ulaşılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, taşınmazın arsa olarak değeri ile üzerindeki binanın yapım bedeli ve ağaçların satış tarihindeki değerlerini ayrı ayrı belirleyen ve bu değerlerden sadece arsa bedelinin denkleştirici adalet ilkesi uyarınca ulaştığı alım gücünü belirleyen, binanın yapım bedeli ile ağaçların değerini ise davanın açıldığı tarih itibariyle yeniden tespit eden bilirkişi raporu esas alınmak suretiyle, bozma kararının gereği tam olarak yerine getirilmeden, eş söyleyişle usuli kazanılmış hak ihlal edilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
Bundan ayrı, uyulan bozma kararında; davacı tarafın bina için yaptığını ileri sürdüğü giderlere yönelik itirazları reddedilerek, bu yöne ilişkin istem bozma kararı kapsamı dışında bırakılmış, ayrıca bozma kararı kapsamına alınan satış bedeli yönünden ise istemle bağlı kalınarak karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir. Buna göre, mahkemece; davalı yararına oluşan usuli kazanılmış hak gözetilerek, satış bedelinin ve ifanın imkansız hale geldiği tarihteki alım gücünün tespit edilmesi ve istemle (10.000 TL) bağlı kalınarak bu bedelin davacı tarafa iadesine karar verilmesi gerekirken, davacı tarafın bina için yaptığı giderler dahil edilmek ve istem aşılmak suretiyle usuli kazanılmış hakkın bu yönden de ihlal edilmiş olması doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacı tarafın tüm, davalı tarafın ise sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK’nın 428. maddesi gereğince davalı taraf yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalı tarafa iadesine, 6100 sayılı HMK"nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nın 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 17/12/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.