Esas No: 2022/1844
Karar No: 2022/3843
Karar Tarihi: 20.04.2022
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2022/1844 Esas 2022/3843 Karar Sayılı İlamı
3. Hukuk Dairesi 2022/1844 E. , 2022/3843 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 5. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE
MAHKEMESİ :
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen tespit davasının kısmen kabulüne dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; taraf vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine dair verilen kararın süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
YARGITAY KARARI
Davacı; davalının dedesinden miras kalan taşınmazın 1972 yılında ... tarafından kamulaştırıldığını öğrendiğini ve kamulaştırma bedelinin artırılması davasının takibi için dava dışı avukat...'a vekaletname verdiğini, ancak kamulaştırmanın yılı itibariyle 20 yıllık hak düşürücü sürenin dolmuş olması nedeniyle reddedileceği, iç hukuk yollarının tüketilmesinden sonra altı ay içerisinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde, Türk Devleti aleyhine tazminat isteminde bulunulacağı ve tazminat miktarının da ne olduğu bilinemeyeceği ifade edilmesi akabinde davalının daha fazla beklemek istememesi, avukatlık ücreti ve masraflarını karşılayamayacağını bildirerek, açılacak davanın tüm masraflarının karşılanması ve takip edilecek hukuk yolları sonucunda elde edilecek alacak hakkının davacıda kalmasına yönelik, davalı ile aralarında 15/04/2005 tarihli temlik sözleşmesi düzenlendiğini, sözleşmeye istinaden 10.000 TL peşin, 10.000 TL yargılama gideri ve 10.000 TL de avukatlık ücret avansı olmak üzere toplam 30.000 TL masraf yapıldığını, temlikten sonra İstanbul 18. Asliye Hukuk Mahkemesinde devam eden davada 01/12/2005 tarihinde davanın reddine dair verilen kararını, mevzuattaki değişiklik sonrasında davanın esası incelenmek üzere bozulduğunu, bundan sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurulmasına gerek kalmadığını, davanın kabulüne dair verilen kararın, 16/05/2014 tarihinde kesinleştiğini; söz konusu davanın temlik eden davalının vekili aracılığı ile takip edildiğini, 21/05/2015 tarihinde davalı tarafça vekilin azledilmesi üzerine, vekil yönünden vekalet ücreti, temlik alan yönünden ise, temlik sözleşmesine göre kamulaştırma bedelinin tamamına ilişkin talebe hakkı olmadığının bildirildiğini, temlik konusu alacak nizalı hale geldiğinden depo kararı verilmesi gerektiğini, temlik sözleşmesinin 11 yıl önce yapılması ve dava masraflarının da karşılanmış olması nedeniyle davalının haksız olduğunu ileri sürerek; davalının kamulaştırma bedeli üzerindeki hakkının 30.000TL ile sınırlı olduğunun, kamulaştırma bedelinin tamamını talebinin haksız olduğunu, anılan bedelin tümünün davacıya ait olduğunun tespiti ile yargılama sonunda depo hesabından davacıya ödenmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı; davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, temlik sözleşmesinin geçersiz olduğunun davacıya ihtar edildiği halde haksız kazanç elde etme amacıyla hareket ettiğini, temlik sözleşmesinin açıkça kanuna aykırı olduğunu, sözleşme gereğince vaktinde ödeme yapılmadığını, bundan ayrı sözleşmenin Kamulaştırma Kanunu'nun 31.maddesinin (f) bendi uyarınca da konusu suç teşkil ettiğinden geçersiz olduğunu, davalı tarafı yargılamada temsil eden Av. ...... ile davacının da birlikte hareket ederek temliknamenin düzenlenmesini sağladıklarını, davacının delilleri arasında yer alan ihtarnamenin dahi davacı ve Av. ... ... tarafından birlikte gönderildiğini savunarak, davanın reddini dilemiştir.
İlk derece mahkemesince; taraflar arasındaki temlik sözleşmesinin geçerli olduğu ve hukuki sonuç doğuracağı, aksinin kabulünün ahde vefa ilkesine ve dürüstlük kurallarına aykırı olduğu, davacı açısından temerrüt koşullarının da oluşmadığı gerekçesiyle; davanın kabulü ile İstanbul İli Eyüp İlçesi ... Mah.112 ada, 72 parsel sayılı taşınmazın ... tarafından kamulaştırılması sonucu tespit edilen kamulaştırma bedelinden temlik sözleşmesi gereğince davalının hak ve alacağının 30.000TL ile sınırlı olduğunun tespitine, tevdi mahalli tayini suretiyle depo ettirilen kamulaştırma bedelinden dava konusu 30.000TL temlik tutarının mahsup edilerek davacıya ödenmesine karar verilmiş; davacı vekili 11/03/2019 tarihli dilekçesi ile, depo ettirilen kamulaştırma bedelinden dava konusu 30.000TL temlik tutarının mahsup edilerek, bakiye bedelin davacıya ödenmesinin talep edilmesi üzerine, ilk derece mahkemesince verilen 14/03/2019 tarihli ek karar ile, davalıya icranın geri bırakılmasına ilişkin karar ibraz etmek üzere süre verilmesine karar verilmiş; davacı tarafından ek karar, davalı tarafından da asıl karar istinaf edilmiştir.
Bölge adliye mahkemesince; alacağın temliki sözleşmesinin yasal şekil şartlarını taşıdığından geçerli olduğu gerekçesiyle, ilk derece mahkemesi kararında usul ve esas yönünden hukuka aykırılık bulunmadığı belirtilerek, davacı vekilinin ek karara karşı, davalı vekilinin asıl karara karşı istinaf başvurusunun oyçokluğuyla esastan reddine karar verilmiş; karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Alacağın devri, alacaklı ile onu devir alan üçüncü şahıs arasında; kanun, sözleşme veya işin niteliği engel olmadıkça, borçlunun rızasına ihtiyaç olmaksızın yapılabilen yazılı şekle bağlı sözleşme, kanun ya da kazaî kararla gerçekleşen tasarrufî bir muameledir. Alacağın devri kural olarak borçlunun rızasına ihtiyaç olmaksızın yapılabilen tasarrufî bir hukukî işlemdir, külli değil, cüz’i ve sınırlı bir halefiyet meydana gelmektedir. Burada alacaklının değişmesi söz konusudur (Uygur, Turgut.: 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu Şerhi, C. 1, 3. Baskı, Ankara 2013, s. 1096).
Kural olarak, bütün alacaklar temlik edilebilir. Böylece hâlen iktisap edilmiş (kazanılmış) bir alacak kadar ileride iktisap olunacak bir alacak da; keza muaccel bir alacak kadar bir vadeye veya şarta bağlanmış olan alacaklar da temlik olunabilir. Alacağın hukukî muameleden, haksız fiilden, sebepsiz zenginleşmeden veya doğrudan doğruya kanundan doğmuş olmasının da bir önemi yoktur (Hukuk Genel Kurulunun 2/.03/2019 tarihli ve 2017/11-2630 E., 2019/328 K. sayılı kararı).
Alacağın iradî devrinde (sözleşmeye dayanan devir); bu devrin geçerli olabilmesi için sözleşmenin taraflarının fiil ve tasarruf ehliyetinin bulunması, geçerli bir sözleşmenin olması, alacaklı ile üçüncü kişi arasında TBK’nın 184. maddesi gereğince yazılı devir sözleşmesinin yapılması, devredilen alacak hakkının mevcut olması ve devir engeli bulunmaması koşullarının gerçekleşmiş olması gereklidir.
Diğer taraftan kamulaştırma bedelinin artırılması davası ile kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsiline dair davalar üzerinde de ayrı ayrı durulmasında fayda bulunmaktadır.
Kamulaştırma, Devlet ve kamu tüzel kişileri tarafından kamu yararı için gerekli, özel kişilere ait taşınmaz malların ve kaynakların kanunla gösterilen esas ve usullere göre yetkili organlarca verilen karar uyarınca ve parası peşin ödenerek zorla mülkiyetinin alınması veya irtifak kurulmasıdır.
Devlet, yararına olan kamulaştırma hak ve yetkisini, kamu idareleri eliyle gerçekleştirir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 46. maddesinin birinci fıkrasında da; “Devlet ve kamu tüzelkişileri; kamu yararının gerektirdiği hallerde, gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını, kanunla gösterilen esas ve usullere göre, kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idarî irtifaklar kurmaya yetkilidir.” denilmiştir.
Kamulaştırma, mülkiyet hakkının idarenin tek taraflı tasarrufu ile malikin rızası olmaksızın kısıtlandığı veya sona erdirildiği istisnai hâllerden biridir.
Bu noktada, kamulaştırma değerinin artırılması davası, kamulaştırılan taşınmazın, idarece takdir olunan değerinin yerinde bulunmaması halinde açılan bir dava türü olduğu; kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili davasının ise, bir kamu kurumunun taşınmazına hiçbir kamulaştırma işlemi yapılmadan el atılan mülk sahibinin, el atan kamu tüzel kişiliğine karşı, fiili duruma razı olarak, mülkiyet hakkının devrine karşılık taşınmaz bedelinin tahsili istemiyle açılan bir dava türü olduğu, şeklinde açıklanabilir.
Değinilen bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Taraflar arasında uyuşmazlık bulunmayan ve davalının temlik eden, davacının ise temlik alan olduğu, 15/04/2005 tarihli temlik sözleşmesinde, "...gayrimenkulle ilgili açılmış veya açılacak olan kamulaştırma bedelinin artırılması ile ilgili talep ve dava haklarımı ... devir ve temlik ettiğimi..." ifadelerinin yer aldığı; temlik sözleşmesinde de açıkça ifade edildiği üzere, davalı tarafça temlik edilen dava hakkının kamulaştırma bedelinin artırılması davasına dair olduğu; dosya arasında bir örneği bulunan ve 16/05/2014 tarihinde kesinleşen İstanbul 18. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/389 Esas- 2013/278 Karar sayılı kararın gerekçesinde, dava dışı ... tarafından dava konusu taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığı ifade edildiği, buna göre, açılan davanın haksız fiilden kaynaklı dava olduğu ve davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca ilk derece mahkemesince; davanın, kamulaştırmasız el atmadan kaynaklı haksız fiil tazminatı niteliğinde olduğu; tarafların irade açıklamasının ise kamulaştırma bedelinin artırılması davasına ilişkin olması karşısında, davacının kamulaştırmasız el atma davasından kaynaklı tazminat hakkının kendisine temlik edildiğini ispatlayamadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken, uyuşmazlığın sözleşmeye bağlılık ve bu kapsamda tarafları bağlayan sözleşme hükümleri çerçevesinde çözümlenmesi gerektiği hususu ihlal edilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
İlk derece mahkemesi kararının, yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına karar verilmiş olduğundan, HMK'nın 373/1 maddesi uyarınca, iş bu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin bölge adliye mahkemesi kararının da kaldırılmasına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK'nın 373/1 maddesi uyarınca temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, aynı Kanunun 371. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 20/04/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.