Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2017/324
Karar No: 2020/776

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2017/324 Esas 2020/776 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2017/324 E.  ,  2020/776 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-TAZMİNAT

    Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, olmadığı taktirde bedel istekli dava sonunda yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 11.02.2020 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat .... ile temyiz edilen davalı ... Kaşıkçı vd. vekili Avukat ... geldiler davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalı ... ve diğerleri gelmedi yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
    -KARAR-
    Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı taktirde bedel isteğine ilişkindir.
    Davacı, davalı kızı Deniz ile davalı damadı Secaaaddin’in “bir kısım borçları nedeniyle ve bankadan kredi çekemedikleri için sıkıntıda olduklarını, dava konusu taşınmazın kısa bir süreliğine ipotek gösterilmesi halinde sıkıntıdan kurtulacaklarını” söyleyerek hile ile yanlarında çalışan davalı ... adına vekaletname aldıklarını, davalı vekilin vekalet görevini kötüye kullanarak taşınmazını iradesine aykırı şekilde diğer davalılar ..ve ...’a sattığını, satış bedeli ödenmediğini, bedeller arasında fark olduğunu, davalıların el ve işbirliği içinde hareket ederek kendisini zararlandırdıklarını, davalı kızı ile damadının kendisini alt katlarında oturtarak bugüne kadar oyalayıp şimdi ise ecrimisil istediklerini ileri sürerek dava konusu 432 ada 203 parsel sayılı taşınmazda bulunan 27 no’lu bağımsız bölümün tapu kaydının iptali ile adına tescilini, olmadığı taktirde bedelin faiziyle birlikte tahsilini istemiştir.
    Davalılar Deniz ve Secaaddin, hak düşürücü ve zamanaşımı sürelerinin geçtiğini, kayıt maliki ya da vekil olmadıkları için husumet yöneltilemeyeceğini, davacının satış işlemini bildiğinin Çatalca 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2001/285 Esas sayılı dosyasına sunduğu 09.02.2004 tarihli dilekçeden de anlaşıldığını; davalı vekil ... vekaletnamenin davacı ve davalı ... ile Secaaddin’in bilgisi dahilinde verildiğini, pazarlama ve satış bedeli konusunda bilgisi olmayıp sadece imza attığını, paranın miktarını dahi bilmediğini; aşamalarda, vekaletle taşınmazı sattığını, bedeli de davalılar ...ve ...’in yanında davacıya elden teslim ettiğini, ne kadar olduğunu hatırlamadığını, davalılar Deniz ve Secaaddin’in şirketinde 2009 yılına kadar şoför olarak çalıştığını, vekaletnamenin işlemleri tamamlaması için verildiğini, organizasyonu yapanın davalı ... olduğunu, alanı tanımadığını; davalılar Ece ve ..., zamanaşımı süresinin geçtiğini, dava konusu taşınmazı emlakçı aracılığı ile 2003 yılında davacıdan satın aldıklarını, bilahare taşınmazı dava dışı kişiye sattıklarını ve kayıt maliki olmadıklarını; aşamalarda, davalı ..., taşınmazı 75.000 TL bedelle satın aldığını ve bedeli vekile elden verdiğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
    Mahkemece, dava tarihi itibariyle kayıt maliki olmadıkları gerekçesiyle iptal tescil isteğinin ve iddianın sübut bulmadığı gerekçesiyle de tazminat isteğinin bütün davalılar yönünden reddine karar verilmiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden, davacının 23.05.2003 tarihli vekaletname ile dava konusu 432 ada 203 parsel sayılı taşınmazda bulunan 27 no’lu bağımsız bölüm üzerinde ipotek tesis ettirmeye ve satmaya yetkili olmak üzere davalı ...’ı vekil tayin ettiği, dava konusu 432 ada 203 parsel sayılı taşınmazda bulunan 27 no’lu bağımsız bölümün tamamı davacı adına kayıtlı iken davalı vekil ...’ın vekaleten hareketle taşınmazın tamamını 26.05.2003 tarihinde 75.000 TL bedelle yarı yarıya davalılar Ece ve Nadir Doğan Kaşıkçı’ya satış yoluyla temlik ettiği, adı geçen davalıların da taşınmazın tamamını 27.02.2009 tarihinde dava dışı İnci Sedef Eren’e satış yoluyla temlik ettikleri, dava tarihi itibariyle davalıların kayıt maliki olmadıkları, mahkemece keşfen dava konusu taşınmazın 26.05.2003 satış tarihi itibariyle değerinin 225.000 TL olarak saptandığı anlaşılmaktadır.
    Bilindiği üzere, Borçlar Kanununun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
    6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
    Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
    Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK"nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK"de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK"de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
    Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
    Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK"nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
    Somut olaya gelince, tapu iptal ve tescil istekli davaların tapu kayıt malikine karşı açılması gerektiği gözetilerek iptal tescil isteği bakımından davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmadığı gibi olayla resmi anlamda ilişkisi bulunmayan davalılar Deniz ve Secaaddin yönünden davanın reddine karar verilmiş olmasında da bir isabetsizlik yoktur. Davacının bu yönlere ilişkin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine.
    Davacının diğer temyiz itirazlarına gelince;
    Bilindiği üzere vekalet görevinin kötüye kullanılmasında en önemli unsur vekil ile alıcıların el ve işbirliği içinde hareket ederek maliki zararlandırmalarıdır. Somut olayda mahkemece dava konusu taşınmazın satış tarihi itibariyle değeri 225.000 TL olarak saptanmış; davalılar Ece ve Nadir Doğan Kaşıkçı, taşınmazı 75.000 TL bedelle satın aldıklarını savunmuşlardır. Bu durumda davacının zararlandırıldığı açıktır.
    Hal böyle olunca, bedel isteği bakımından davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
    Davacı vekilinin değinilen yönden yerinde bulunan temyiz itirazının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 02.01.2020 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 2.540.00. TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenlerden alınmasına, peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine, 11.02.2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
    -K A R Ş I O Y Y A Z I S I-

    Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki sebebine dayalı tapu iptal-tescil, olmazsa bedel isteğine ilişkindir.
    Sayın çoğunluk ile aramızdaki uyuşmazlık; davalılar Deniz ve Şecaattin"in de diğer davalılar ile birlikte sorumlu olup olmayacaklarına ilişkindir.
    Davalı ... ve Şecaattin karı-koca olup, davalı vekil de bunların yanında çalışmaktadır. Yine vekil olan davalı ..., beyanında bu davalıların isteği üzerine davacının vekili olduğunu, satış karşılığında bir bedel almadığını belirtmiştir.
    Bilindiği üzere vekaletin kötüye kullanılması niteliği itibariyle haksız fiil olup, bu fiili işleyenler birlikte sorumlu olacaklarıdır. Davalılardan Vekil Cüneyt ve diğer davalılardan Deniz ile Şecaattin el ve işbirliği içinde hareket ettiklerine göre bu davalılar da diğerleri ile birlikte taşınmaz bedelinden müteselsilen sorumludurlar. Bu nedenle bozma gerekçesine bu hususun da eklenmesi suretiyle kararın bozulması gerektiği düşüncesiyle Deniz ile Şecaattin hakkındaki davanın reddedilmesi yönündeki çoğunluk görüşüne katılmak mümkün olmamıştır.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi