1. Hukuk Dairesi 2017/185 E. , 2020/777 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 11.02.2020 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı vekili Avukat ... ile temyiz edilen davacılar vekili Avukat ... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan babaları ...’nin, ilk eşten olma çocuklarından mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak dava konusu ... parsel sayılı taşınmazda bulunan ... no’lu bağımsız bölümü davalı ikinci eşine 16.12.1998 tarihinde satış yoluyla temlik ettiğini ileri sürerek dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile miras payları oranında adlarına tescilini istemişlerdir.
Davalı, mirasbırakanla evlenmeden önce yurt dışında çalışarak yaptığı birikimlerle aldığı dava dışı taşınmazı mirasbırakana yardımcı olabilmek için sattığını ve parasını mirasbırakana verdiğini, mirasbırakanın davacı oğullarının borçlarını kapatmak için kendisinden ve akrabalarından para aldığını, babasından miras olarak gelen parayı da mirasbırakana verdiğini, tüm bunlara karşılık mirasbırakanın dava konusu taşınmazı kendisine devrettiğini, mirasbırakanın davacı oğulları ... ve ...’a taşınmaz verdiğini, davacı oğlu ...’e otobüs yazıhanesinin işletmesini devrettiğini, mirasbırakanın başkaca taşınmazları da bulunduğunu belirtip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, temlikin muvazaalı olduğunun ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine dair verilen karar Dairece, miras bırakandan kalan tüm taşınmazların değerlerinin belirlenmesi sonrasında, dava konusu taşınmazın mirasbırakanın mal varlığı içerisindeki oranı da gözetilerek değinilen ilkeler çerçevesinde değerlendirme yapılarak sonuca gidilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığına işaret edilerek bozulmuş; mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda temlikin makul sınırda kalmadığı ve muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1933 doğumlu mirasbırakan ...’in 22.06.2011 tarihinde ölümü üzerine ilk eşten olma davacı çocukları ..., ..., ..., ..., ..., ... ile 1984 yılında evlendiği ikinci eşi davalı ... ve bu eşten olma dava dışı oğlu ...’in mirasçı kaldıkları, dava konusu ... parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan ... no’lu bağımsız bölümün mirasbırakan adına kayıtlı iken tamamını 16.12.1998 tarihinde davalı eşi ...’e satış
yoluyla temlik ettiği, mirasbırakanın dava dışı ... ada ... parsel sayılı taşınmazı 05.07.1999 tarihinde davacı oğlu ...’a, adı geçenin de 06.11.2009 tarihinde dava dışı ...’a satış yoluyla temlik ettiği, mirasbırakan adına kayıtlı başkaca taşınmazların da bulunduğu anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanununun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ile durumun aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince, muris muvazaasında en önemli unsur mirasbırakanın diğer mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla temliki yapmasıdır. Eldeki davada mirasbırakanın ilk eşinden olma davacı çocuklarıyla arasında herhangi bir ihtilaf ya da onlardan mal kaçırmasını gerektirir bir durum ortaya konulabilmiş değildir. Bir önceki bozma ilamında değinildiği üzere mirasbırakanın geride kalan taşınmaz değerleri saptanmış ve mirasbırakan üzerinde olanların daha değerli olduğu anlaşılmıştır. Toplanan tüm deliller yukardaki ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde mirasbırakanın mal kaçırmak amacıyla temliki yaptığı iddiası sübuta ermemiştir.
Hâl böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davalının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 02.01.2020 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 2.540.00. TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenlerden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 11.02.2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
-KARŞI OY-
Dava, muris muvazaası hukuki sebebine dayalı tapi iptal-tescil davasıdır.
İlk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş, sayın çoğunluk tarafından davanın reddine karar verilmesi gerektiği belirtilerek hüküm bozulmuştur.
Sayın çoğunluk ile aramızda oluşan uyuşmazlık, mirasbırakanın temlikteki asıl amacının mal kaçırmaya yönelik olup olmadığına ilişkindir.
Dayanağı, 01.04.1974 tarih ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı olan muris muvazaasına ilişkin sayın çoğunluk tarafından belirtilen ilkeler hususunda bir tereddüt bulunmamaktadır. Ne var ki, somut olayda mirasbırakanın ikinci eşi olan davalının ev hanımı olduğu ve düzenli bir gelirinin bulunmadığı, mirasbırakan tarafından öncelikle Tepebaşı"nda bulunan 7 nolu bağımsız bölümün davalıya alındığı, daha sonra da dava konusu taşınmazın devredildiği anlaşılmaktadır. Tanık beyanlarından mirasbırakanın davacı çocukları ile davalının arasında kaldığı ve taşınmazı bedelsiz olarak davalıya verdiği anlaşılmaktadır.
Bu halde, temlikin mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla yapıldığı kanaatinde olduğumuzdan, davanın kabulüne ilişkin mahkeme hükmünün onanması gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluğun bozma görüşüne katılmıyoruz.