4. Hukuk Dairesi 2016/8263 E. , 2019/1469 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalılar ... ve ... aleyhine 28/04/2014 gününde verilen dilekçe ile haksız eylem nedeniyle maddi ve evlilik birliği devam ederken üçüncü kişiyle birlikte olma iddiasına dayalı manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 06/10/2015 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi taraf vekillerince süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, kişilik haklarının ihlali nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, maddi tazminat isteminin reddine, manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, müvekkilinin davalı ..."nun resmi nikahlı eşi olduğunu, davalı ..."nun evlilik birliği sırasında müvekkilinin eşi ...... ile gayrimeşru birlikte yaşamı kabul etmek için ...... mahallesi 931 ada 1 parsel B blok 1 bağımsız bölüm nolu taşınmazın 1/2 hissesinin devrini istediğini ve davalı ... taşınmazı devrettikten sonra davalı ... ile davalı ..."ın birlikte yaşamaya başladıklarını, davalı ..."ın söz konusu daireyi alım gücünün olmadığını, söz konusu daireyi müvekkili ile davalı ..."in birlikte edindiklerini, dairenin davalı ..."a devri ile müvekkilinin dairenin yarısına tekabül edecek bedel kadar maddi zarara uğradığını belirterek maddi, davalının diğer davalı eşin evli olduğunu bilmesine rağmen onunla birliktelik yaşayarak müvekkilinin evliliğinin bitmesine neden olduğunu, bu durumun kişilik haklarına saldırı teşkil ettiğini belirterek de manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Davalılar vekilleri, davanın reddi gerektiğini savunmuşlardır.
Mahkemece, manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne, taşınmazın ...... birliği içerisinde birlikte edinilmiş mal olduğu iddiası mal rejimine ilişkin olup maddi tazminata konu edilemeyeceği gerekçesiyle maddi tazminat talebininse şartları oluşmadığından reddine karar verilmiştir.
1-Davacının davalılardan ..."na ve ..."nun da davacıya yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde; davacı, davalı eşinin sadakat yükümlülüğüne uymadığını ve davalı ..."na gayrimeşru birlikte yaşamı kabul ettirmek için sahip oldukları evlerinin 1/2 hissesinin devrini yaptığını ileri sürerek maddi ve manevi tazminat talep etmiştir. Hem evlilik devam ederken birlik yükümlülüklerine uyulup uyulmadığını belirleme görevi hem de mal rejimine yönelik davaya bakma görevi ...... Mahkemesine aittir. Görev kamu düzeni ile ilgili olup yargılamanın her aşamasında dikkate alınır.
Yerel mahkemece açıklanan yönler gözetilerek, davalı ... yönünden mahkemenin görevsizliği nedeniyle dava dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekirken işin esasının incelenmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
2-Davalılardan ..."nun temyiz itirazlarına gelince;
Dava konusu uyuşmazlık, evlilik birliği devam ederken, eşlerden biri ile evli olduğunu bilerek birlikte olan üçüncü kişiden diğer eşin manevi tazminat isteminde bulunup bulunmayacağı hususundadır.
Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 06/07/2018 tarihli ve 2017/5 E. - 2018/7 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere; TMK 185/3 maddesinde düzenlenen sadakat yükümlüğü, evlilik sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, ihlal edilmesi durumunda yalnızca sözleşmenin taraflarının yani eşlerin birbirlerine karşı ileri sürebilecekleri nisbi hak niteliğindedir. Yani mutlak bir hak mahiyetinde olmadığı için, herkese karşı ileri sürülemez.
Davacı, kişilik hakkı ihlallerini düzenleyen genel hükümlere yani TMK’nun 24-25 ve TBK’nun haksız fiil sorumluluğuna ilişkin temel düzenlemesi olan 49/1 (BK. 41/1) ve kişilik değerlerinin zedelenmesine ilişkin TBK 58. (BK 49.) maddelerine de dayanamaz. sözkonusu yasa maddeleri gereğince haksız fiil sorumluluğundan söz edilebilmesi için, diğer şartların yanında ayrıca zarara sebep olan fiilin hukuka aykırı olması yani emredici bir hukuk normuna aykırı olması gerekir. Somut olayda, eş olmayan davalı yönünden fiilin hukuka aykırılık şartı gerçekleşmemiştir.
Müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümlerin de uygulanması mümkün değildir. Zira, TBK’nun 61. (BK 50.) maddesinde birden fazla kişinin ortak kusurlu davranışları nedeniyle bir zarara yol açmaları durumunda müteselsil sorumluluğun sözkonusu olacağı düzenlenmiştir. Bu kapsamda sorumluluğa gidilebilmesi için, aldatan eş ile birlikte olan davalının fiilinin de hukuka aykırı olması gerekir. Davalının dava dışı eş ile birlikteliği şeklindeki davranışı, aldatılan eş yönünden haksız fiil olarak nitelendirilemeyeceğinden, müteselsil sorumluluk esasına göre de sorumluluğuna gidilemez.
Aldatılan eş yansıma yoluyla zarara uğradığını da iddia edemez. Zira, üçüncü kişinin aldatan eşe karşı herhangi bir hukuka aykırı eylemi ve verdiği herhangi bir zarar bulunmadığından, yansıma yoluyla istenebilecek zarar da sözkonusu olamaz.
TBK’nun 49/2 (BK.41/2) maddeleri gereği, fiilin emredici bir norma değil de sadece ahlaka aykırı olması durumunda, sorumluluğa gidilebilmesi için, failin zarar görene zarar verme kastıyla yani somut olayda, davalının davacı aldatılan eşe bilerek ve isteyerek zarar vermeyi amaçlamış olması gerekir. Sadece birlikte olduğu eşin evli olduğunu bilmesi bu tür sorumluluk için yeterli değildir.
Şu durumda; açıklanan yasal düzenlemeler ve Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun yukarıda anılan kararı uyarınca yerel mahkemece, evlilik birliği devam ederken eşlerden biri ile evli olduğunu bilerek birlikte olan davalıya karşı açılan davanın tümden reddedilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda (1) sayılı bentte açıklanan nedenlerle davacı ile davalılardan ... yönünden (2) sayılı bentte açıklanan nedenlerle davalı ... yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacının davalı ... ......"na yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve taraflardan peşin alınan harçların istekleri halinde geri verilmesine 14/03/2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.