Abaküs Yazılım
3. Hukuk Dairesi
Esas No: 2020/11565
Karar No: 2022/3295
Karar Tarihi: 07.04.2022

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2020/11565 Esas 2022/3295 Karar Sayılı İlamı

3. Hukuk Dairesi         2020/11565 E.  ,  2022/3295 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : İZMİR BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
    VEK. AV. ...



    Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen tazminat davasının reddine dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davacı tarafın istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile kararın kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına yönelik olarak verilen kararın, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

    Y A R G I T A Y K A R A R I

    Davacı; davalı ile İzmir 14. Noterliğinin 15.02.2006 tarih ve 02639 yevmiye numaralı gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi akdedildiğini, davalıya 334.930 USD ödendiğini, ancak taşınmazın devrinin imkansız olduğunu öğrenmeleri üzerine diğer ödemeleri durdurduklarını, bunun üzerine davalının İzmir 20. Noterliğinin 06.12.2006 tarih ve 30077 yevmiye nolu ihtarıyla sözleşmeyi feshederek, 300.000 USD cezai şartı kesip bakiye 34.930 USD iade ettiğini, sözleşme konusu taşınmazın hisseli olması nedeni ile ediminin ifasının imkansız olduğunu, taşınmaz üzerinde temlik tasarrufunu engelleyen çok sayıda tedbir ve haciz şerhi bulunduğunu, sözleşmede kararlaştırılan cezai şartın fahiş olduğunu, bu nedenle tümden iptalinin veya tenkisinin gerektiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 900.000 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
    Davalı, davanın reddini dilemiştir.
    Mahkemece, davanın zamanaşımından reddine karar verilmiş, karara karşı davacının istinaf talebinde bulunması üzerine, bölge adliye mahkemesince dava tarihi itibariyle on yıllık zamanaşımı süresinin dolmaması sebebiyle, davacının istinaf talebinin kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, esas hakkında karar vermek üzere dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmiş, bölge adliye mahkemesi kararı, davalının temyiz talebinde bulunması ile yapılan temyiz incelemesi sonucu, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin (kapatılan) 06.11.2018 tarih, 2017/9122 Esas, 2018/10307 Karar sayılı ilamı ile onanmış; Mahkemece tekrar davanın reddine karar verilmiş; hükme karşı, davacı istinaf talebinde bulunmuştur.
    Bölge Adliye Mahkemesince, davacının istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulü ile 437.100,00 TL'nin dava tarihi olan 04.02.2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı taraftan tahsiline karar verilmiş; hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
    Davacı eldeki dava ile, davalı ile akdedilen gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi kapsamında 334.930 USD ödeme yaptıklarını, ancak sözleşme konusu taşınmazın devrinin imkansız olduğunu öğrenmeleri üzerine ödemeleri durdurduklarını, bunun üzerine davalının sözleşmeyi feshederek ödedikleri bedelden 300.000 USD’yi kesip bakiye 34.930 USD’yi iade ettiğini, kararlaştırılan cezai şartın fahiş olduğunu, cezai şartın iptalinin veya tenkisinin gerektiğini ileri sürerek, 900.000 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş; ilk derece mahkemesince, sözleşme konusu taşınmazın devrine bir engel bulunmadığı, davalının sözleşmeyi haklı nedenle feshettiği, bu sebeple cezai şart uygulamasının haklı olduğu, sözleşmenin değeri de dikkate alındığında belirlenen cezai şartta tenkise gerek bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; davacının istinaf talebinde bulunması üzerine, bölge adliye mahkemesince, davacı kooperatifin tacir olduğu, sözleşmenin fesih tarihi olan 06.12.2006 tarihi itibariyle davacının 300.000 USD cezai şartın tamamından sorumlu tutulması halinde, faaliyetine devam etmesinin zorlaşacağı, cezai şartın davacının iktisaden çöküntüye uğramasına yol açabileceği, bu nedenle cezai şarttan %50 oranında indirim yapılmasının taraflar arasındaki hak ve menfaatler dengesine uygun olacağı gerekçesiyle, davacının istinaf talebinin kısmen kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Türk Borçlar Hukuku kural olarak sözleşme serbestisi ilkesini benimsemiştir. Dava konusu sözleşme tarihinde yürürlükte bulununa 818 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK)’nun 19. maddesine göre taraflar kanuna, ahlak ve adaba, kamu intizamına, şahsiyet haklarına aykırı olmamak şartıyla aralarında her konuda serbestçe sözleşme yapabilir. (6098 sayılı TBK 26. mad.) Taraflarca, dava konusu sözleşmenin 2. maddesinde, sözleşmenin feshine neden olan tarafın karşı tarafa 300.000 USD ceza şart ödeyeceği kararlaştırılmıştır. Sözleşme serbestisi ilkesi gereği taraflar cezai şartın miktarını tayin etmekte serbest iseler de, 818 sayılı TBK’nın 161/son (6098 sayılı TBK’nın 182/son) maddesi hükmüne göre, hakim fahiş gördüğü cezaları resen tenkis etmekle yükümlüdür.
    Sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 24. maddesi (6102 sayılı TTK’nın 22. mad.) aynen; “Tacir sıfatını haiz bir borçlu, Borçlar Kanununun 104 üncü maddesinin 2 nci fıkrasiyle 161 inci maddesinin 3 üncü fıkrasında ve 409 uncu maddesinde yazılı hallerde, fahiş olduğu iddiasiyle bir ücret veya cezanın indirilmesini mahkemeden istiyemez.” hükmünü içermektedir.
    Buna göre Türk Ticaret Hukukunda cezai şart, miktarı yönünden sadece TBK’nın 20. maddesindeki “ahlâka aykırılık” kavramı ile sınırlanmış bulunmaktadır. TTK’nın 24. maddesi uyarınca tacirin, borçlu olduğu cezai şartın tenkisini istemesi mümkün değildir. Ancak, taraflarca sözleşme ile kararlaştırılan cezai şart miktarı, borçlu durumda olan tacirin, iktisaden mahvına neden olacak ve onun eskisi gibi ticarî faaliyetini devam ettirmesine imkân tanımayacak derecede ağır ve yüksek ise, ahlâk ve adaba aykırı olarak kabul edilerek, cezai şartın kısmen veya tamamen iptaline karar verilmesi mümkündür. Borçlunun, iktisadî ve ticarî faaliyet ve varlığını tehlikeye girmesine veya yıkılmasına sebebiyet verecek her cezai şart, ahlâk ve adaba aykırıdır.
    Somut olayda; davacı yapı kooperatifi Türk Ticaret Kanunu kapsamından tacirdir. (12.11.2021 tarih, 2020/2 Esas, 2021/3 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı) bu sebeple yukarıda değinildiği üzere dava konusu sözleşmenin 2. maddesinde kararlaştırılan cezai şartın tenkisi, ancak cezai şartın tacir olan davacının ekonomik olarak mahvına sebep olacak derecede ağır ve yüksek olması halinde mümkündür. Nitekim, kararlaştırılan cezai şartın bu nitelikte olduğunun tespit edilmesi halinde cezai şart, aynı zamanda genel ahlak ve adaba aykırı olduğu da kabul edilecektir. Ancak cezai şartın davacı için iktisadi yıkım teşkil edip etmediğinin, tarafların veya hâkimin subjektif değerlendirilmesine göre takdir edilmesi mümkün değildir. Buna göre, davacının cezai şartın kabul edildiği tarihteki iktisadî durumunun, konusunda uzman bilirkişiler aracılığı ile tespit etmesi gerekmekte olup, bölge adliye mahkemesi tarafından bu yönde bir inceleme yapılmadan eksik inceleme ile karar verildiği anlaşılmaktadır.
    O halde, davacıya ait tüm ticari defter ve kayıtlar ile belgeler getirtilerek, ticari defter ve kayıtlar ile davacının ekonomik durumunu etkileyen diğer unsurlar üzerinde inceleme yapılıp, Yargıtay denetimine elverişli uzman bilirkişi veya bilirkişi kurulundan rapor alınmak suretiyle, sözleşmenin düzenlendiği tarihte tarafların iktisadi durumu, davacının ödeme gücü ve kabiliyeti, sözleşmenin feshindeki kusur durumu ve yukarıda açıklanan ilkeler göz önüne alınarak, dava konusu cezai şartın davacının iktisadi olarak mahvına sebebiyet verip vermeyeceği somut olarak belirlenip, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve soyut gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle İzmir İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesinin 30.09.2020 tarih 2020/1640 Esas, 2020/1532 Karar sayılı kararının HMK'nın 371. maddesi uyarınca davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, HMK’nın 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 07/04/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.




    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi