Esas No: 2022/153
Karar No: 2022/3210
Karar Tarihi: 06.04.2022
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2022/153 Esas 2022/3210 Karar Sayılı İlamı
3. Hukuk Dairesi 2022/153 E. , 2022/3210 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 18. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE
MAHKEMESİ :
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen alacak davasının reddine dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine yönelik olarak verilen kararın, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, davalı avukatın Edirne 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/153 esas sayılı dosyasında aleyhine açılan alacak davasında 09.01.2013 tarihinden itibaren vekili olarak görev yaptığını, yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verildiğini, verilen kararın dosya davacısı tarafından temyiz edilmesi üzerine bozulduğunu, davalı avukatın yasal süresi içinde temyiz etmediğinden bahisle temyiz isteminin reddedildiğini, bozma sonrası mahkemesinde yargılamaya devam edildiğini, davalının kararı temyiz etmemesi sebebiyle mahkeme ilamında adı geçen davacıya ödeme yapılmak zorunda kalındığını, zarara uğradığını belirterek tazminat isteminin kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş, hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesi'nin 2021/2709 E. 2021/2092 K. sayılı kararı ile oy çokluğu ile esastan reddine karar verilmiş olup; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava; vekilinin görevini yerine getirmemesi neticesinde doğan zararın tazmini talebine ilişkindir. Davalı öncelikle Avukatlık Kanunu 40. madde gereği zamanaşımı süresinin dolduğunu savunarak davanın reddini dilemiştir.
Avukatlık Kanununun 40. maddesinde, “iş sahibi tarafından sözleşmeye dayanılarak avukata karşı ileri sürülen tazminat istekleri, bu hakkın doğumunun öğrenildiği tarihten itibaren bir yıl ve her halde zararı doğuran olaydan itibaren beş yıl geçmekle düşer” hükmü bulunmakta olup, bu hükümle müvekkilin avukata karşı tazminat isteminin bir ve beş yıllık zamanaşımına tabi olduğu belirtilmiştir. Eldeki davada davacı, davalının davacının vekilliğini yürüttüğü davada aleyhine hükmedilen karar için süresinde temyiz başvurusu yapmadığından bahisle uğradığı zararın tazminini talep etmektedir. Mahkemece, ilgili kararın süresinde temyiz edilmediği buna ilişkin Yargıtay ilamının davacı ... vekiline 11.05.2016 tarihinde tebliğ olduğu, bu tarih itibarıyla davacının da tazminata dayanak teşkil eden olaya muttali olduğundan hak düşürücü sürenin dolması gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacı tarafından kararın istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi Başkanının muhalif oyuyla istinaf başvurursunun esastan reddine karar verilmiştir.
Davalı tarafından davacının vekilliğinin üstlenildiği Edirne 2. Asliye Hukuk Mahkemesi 2016/353 E. sayılı dosyasında mevcut bulunan davacı imzalı dilekçe içeriğine göre davalı avukatın 03/08/2015 tarihinde vekaletten azledildiği, Yargıtay 23. Hukuk Dairesine ait 17.02.2016 tarih 2015/2118 E. 2016/819 K. sayılı ilamının davacı ... vekili Av. ...'ya 11/05/2016 tarihinde işyerinde daimi işçisi ... ... eline tebliğ edildiği, eldeki görülen davanın ise 24/07/2018 tarihinde açıldığı dosya kapsamından anlaşılmıştır. Bu durumda, davalı avukatın görevini ihmal suretiyle davacı tarafın zarara uğramasına sebep olduğu gerekçesi ile açılan tazminat davasında, dayanak dava dosyasında, avukatın süresinde temyiz başvurusunda bulunmuş olsaydı dahi kararın lehine bozulup bozulmayacağı ihtimalinin araştırılması ile sonuca gidilmesi gerekecektir. Başka bir deyişle, davacı müvekkilin, vekilin eylemi ile zarara uğrayıp uğramadığı, zararın gerçekleşip gerçekleşmediği hususunun eldeki davada tartışılarak incelenmesi gerekir. Açılan davanın bu halde lehe sonuçlanmayacağı ve davacının haklarını başka bir hukuki yol ve yöntemle de ileri sürüp elde edemeyeceğinin anlaşılması ve bu zararla davalı vekilin eylemleri arasında illiyet bağının kurulması halinde ancak ”zarar” kavramının oluştuğunun kabulü gerekir. Dava dosyasında henüz avukatın sebep olduğu iddia edilen zararın varlığı tespit edilemediğinden, Avukatlık Kanunu 40 md. gereği 5 yıllık hak düşürücü süre henüz dolmamıştır. Hal böyle olunca, davacının davalı avukatın eylemi nedeniyle zarara uğrayıp uğramadığı konusunda bilirkişi heyetinden taraf ve yargı denetimine elverişli bilirkişi raporu alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
2-Bozma sebebine göre davacının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
İlk derece mahkemesi kararının, yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına karar verilmiş olduğundan, HMK'nın 373/1 maddesi uyarınca, bu karara karşı yapılan istinaf başvurularının esastan reddine ilişkin bölge adliye mahkemesi kararının da kaldırılmasına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK'nın 373/1 maddesi uyarınca temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, aynı Kanunun 371. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının davacı yararına BOZULMASINA, 2. bentte açıklanan nedenlerle davacının sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 06/04/2022 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.
(Muhalif)
K A R Ş I O Y
Dava, taraflar arasında akdedilen avukatlık sözleşmesi uyarınca avukatın sorumluluğunu yerine getirmemesi nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemidir. Davacı müvekkil, avukatın temyiz süresini geçirmiş olması nedeniyle uğradığı zararın tazminini istemiştir.
Daire çoğunluğu ile aramızdaki ihtilaf, Avukatlık Kanunu 40. madde kapsamında iş sahibi tarafından sözleşmeye dayanılarak avukata karşı ileri sürülen tazminat isteklerinde zamanaşımı süresinin ne zaman başlayacağı hususundadır.
Davalının vekil olarak takip ettiği dosyada Yargıtay 23. Hukuk Dairesi tarafından 17.2.2016 tarihinde süresinde temyiz edilmediğinden dilekçenin reddine karar verilmiştir. Bu karar müvekkilin başka bir vekiline 11.5.2016 tarihinde tebliğ edilmiş, davacı tarafından ise 24.7.2018 tarihinde vekilin sorumluluğu nedeniyle tazminat davası açılmıştır.
Bölge Adliye Mahkemesi çoğunluğu tarafından 11.5.2016 tarihi öğrenme tarihi kabul edilerek Avukatlık Kanunu 40. maddeye göre zamanaşımı dolduğundan davanın reddine kara verilmiş, muhalif üye tarafından asilin öğrenme tarihi araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği yönünde karşı oy yazılmıştır.
Daire çoğunluğu tarafından, açılan tazminat davasında, dayanak tazminat davasında avukatın süresinde temyiz başvurusunda bulunmuş olsaydı kararın lehine bozulup bozulmayacağı araştırması yapılması, zararın gerçekleşip gerçekleşmediği araştırılması gerektiği, bu nedenle zarar kavramı henüz oluşmadığından 40. maddedeki 5 yıllık süre dalmadığı yönünde bozma yapılmıştır.
Daire görüşüne katılmak mümkün değildir. Avukatlık Kanunu 40. maddeye göre “İş sahibi tarafından sözleşmeye dayanılarak avukata karşı ileri sürülen tazminat istekleri, bu hakkın doğumunun öğrenildiği tarihten itibaren bir yıl ve her halde zararı doğuran olaydan itibaren beş yıl geçmekle düşer.”
Yasada belirtilen hakkın doğumu, avukatın ihmalinin öğrenildiği, zararın doğumunun öğrenildiği tarihtir. Yoksa zararın kapsamının veya miktarının öğrenildiği tarih değildir. Zamanaşımı, davanın esasının incelenmesinden önce ele alınması gereken ve davanın esasının incelenmesine engel olun husustur. Zamanaşımı defi, tahkikata başlamadan önce incelenerek karara bağlanır (HMK m. 142). Daire çoğunluğu görüşü kabul edilecek olursa zamanaşımı defi atlanılarak tahkikata geçilmiş olacaktır. Dolayısıyla 40. maddedeki bir yıllık zamanaşımı avukatın ihmalinin, verdiği zararın öğrenildiği tarihten itibaren başlaması gerekir.
Somut olayda yerel mahkemece, bozma ilamının avukat ...’ya tebliğ tarihi olan 11.5.2016 tarihinin davacı asılın da öğrenme tarihi kabul edilmiş ise de bu tarihte söz konusu avukatın davacını vekili olup olmadığı tartışmalıdır. Vekâletname 6.11.2019 tarihinde sunulmuştur. Avukat ...’nın Av. ... ... tarafından 4.3.2013 tarihinde yetkilendirildiği, 27.3.2013 tarihinde ise yetki belgesi veren avukatın dosyadan çekildiği iddia edilmiştir.
Davada davacı müvekkilin, davalı vekilin ihmalini öğrenme tarihi tam olarak araştırılmamış, tebliğ alan avukatın ise o tarihte davacı ile vekâlet ilişkisi olup olmadığı da tartışılmamıştır. Ayrıca davalı avukat hakkında ceza davası olduğu bahsedildiğinden TBK 72. maddedeki “tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır” hükmü gereği ceza zamanaşımı süresi de araştırılmadığından değişik gerekçe ile hükmün bozulması düşüncesinde olduğumdan sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.