Abaküs Yazılım
3. Hukuk Dairesi
Esas No: 2022/555
Karar No: 2022/3002
Karar Tarihi: 31.03.2022

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2022/555 Esas 2022/3002 Karar Sayılı İlamı

3. Hukuk Dairesi         2022/555 E.  ,  2022/3002 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : SAKARYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 7. HUKUK DAİRESİ
    İLK DERECE
    MAHKEMESİ : KOCAELİ 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

    Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen tazminat davasının reddine dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine yönelik olarak verilen kararın, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

    Y A R G I T A Y K A R A R I
    Davacı; göğüs ağrısı şikayeti ile 28.07.2011 tarihinde Kocaeli Devlet Hastanesine başvurduğunu ve burada kardiyoloji servisine yatışının yapıldığını, yapılan tetkikler sonrasında anjiyo yaptırması önerilerek 29.07.2011 tarihinde taburcu edildiğini, 01.08.2011 tarihinde davalıya ait Akademi Hastanesine giderek anjiyo yaptırdığını, anjiyo neticesinde kendisine ana damarının tıkalı olduğu ve acilen operasyon geçirmesi gerektiği, kalp krizi riskinin bulunduğunun söylendiğini, operasyon ile ilgili tüm tetkiklerin yapıldığını, 03.08.2011 tarihinde bypass operasyonu geçirdiğini, operasyondan normal süresi içinde çıkarıldığını, ancak operasyon esnasında aldığı anestezinin etkisinden çıkamadığını ve normal süresi içinde uyandırılamadığını, hipoksik iskemik ensefalopati tanısı ile hiç uyanmadan 14 gün makinelere bağlı olarak yoğun bakımda kaldığını, 20.08.2011 tarihinde yoğun bakımdan çıkarılarak servise alındığını, 22.08.2011 tarihinde taburcu edildiğini, taburcu edildikten sonra hafıza kaybı sorunu yaşamaya başladığını, sonradan yapılan tetkikler sonucunda beynine bir süre oksijen gitmemesi nedeniyle hafıza kaybı oluştuğunun tespit edildiğini, operasyon tarihinden önceki 4-5 yıllık dönem ile ayrıca yaşadığı, daha önce bulunduğu yerleri, mekanları da hatırlamadığını, sık sık gittiği yerlerde kaybolduğunu, operasyon öncesinde market işlettiğini ancak rahasızlığı sebebiyle çalışamadığını, daha önce ailesi hariç yaşlı anne ve babasına bakmasına rağmen şu anda bakıma muhtaç durumda olduğunu, kaybolma korkusuyla evden çıkamadığını, bu duruma aneztezi sırasında yaşanan teknik sorunlar nedeniyle beyninin oksijensiz kalmasının sebebiyet verdiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 2.000,00 TL maddi tazminat ile 50.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
    Davalı, davanın reddini dilemiştir.
    Mahkemece, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin yargı yeri belirlemesinden sonra yargılama yapılarak, davanın reddine, karar verilmiş; hükme karşı davacı taraf istinaf talebinde bulunmuştur.
    Bölge Adliye Mahkemesince, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
    1- Dava, teşhis ve tedavi hizmetini üstlenen özel hastanenin sorumluluğuna ilişkin olup, bir davada dayanılan olguları hukuksal açıdan nitelendirmek ve uygulanacak yasa hükümlerini arayıp bulmak hakimin doğrudan görevidir. (1086 sayılı HUMK 76 mad., 6100 sayılı HMK 33. mad.) Davanın temelini vekillik sözleşmesi oluşturmaktadır. Dava, davalı hastane ve doktorların vekillik sözleşmesinden kaynaklanan özen borcuna aykırılık olgusuna dayanmaktadır. (Dava konusu olay tarihi olan 03.08.2011 tarihi itibariyle yürürlükte olan 818 sayılı TBK 386, 390. mad.) Vekil, iş görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden değil de, bu sonuca ulaşmak için yaptığı uğraşların özenle görülmemesinden sorumludur. Vekilin sorumluluğu, genel olarak işçinin sorumluluğuna ilişkin kurallara bağlıdır. (TBK 390/II. mad.) Vekil, işçi gibi özenle davranmak zorunda olup, hafif kusurundan bile sorumludur. (TBK 321/1 mad.) O nedenle doktorun meslek alanı içinde olan bütün kusurları (hafif de olsa) sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Doktorlar, hastalarının zarar görmemesi için yalnız mesleki değil, genel hayat tecrübelerine göre herkese yüklenebilecek dikkat ve özeni göstermek zorundadır. Doktor, tıbbi çalışmalarda bulunurken, bazı mesleki şartları yerine getirmek, hastanın durumuna değer vermek, tıp biliminin kurallarını gözetip uygulamak, tedaviyi her türlü tedbirlerini alarak yapmak zorundadır. Doktor, ufak bir tereddüt gösteren durumlarda, bu tereddüdü ortadan kaldıracak araştırmalar yapmak ve bu arada koruyucu tedbirler almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında seçim yaparken, hastanın ve hastalığın özellikleri göz önünde tutulmalı, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınmalı ve en emin yolu tercih etmelidir. (Prof. Dr. Haluk, Tandoğan: Borçlar Hukuk Özel Borç İlişkileri, Cilt 2, Ankara 1982, s. 236 vd.) Gerçekten de mesleki bir iş gören; doktor olan vekilden ona güvenen müvekkil titiz bir ihtimam ve dikkat göstermesini beklemekte haklıdır. Titiz bir özen göstermeyen vekil, TBK’nın 394/1. maddesi uyarınca vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır.
    Somut olayda; mahkemece, adli tıp raporunda davalının kusurlu olmadığının tespit edildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Hükme esas alınan Adli Tıp Kurumu 7. İhtisas Dairesinden alınan raporda, davacıya yapılan operasyon sırasında verilen anestezik ilaçların ve ilaç dozlarının uygun olduğu, davacıda operasyon sonrası gelişen nörolojik klinik tablonun epileptik nöbet ile ortaya çıktığı ve kognitif yetersizlik ile sonuçlandığının anlaşıldığı, davacıda gelişen bu klinik tablonun nedenine yönelik yorum yapılamamakla birlikte, bypass operasyonu sonrası nörolojik komplikasyonlar gelişebildiğinin tıbben bilindiği ve kişide gelişen bu nörolojik tablonun bypass operasyonuna bağlı olması halinde dahi bir komplikasyon olarak değerlendirileceği, Özel Akademi Hastanesinde kişinin tedavisini yürüten hekimlerin uygulamalarının tıp biliminin genel kabul görmüş ilke ve kurallarına uygun olduğu, sağlık hizmetinin yürütülmesinde idarenin organizasyon hatasının tespit edilmediği belirtilmiştir. Mahkemece davacının rapora karşı itirazlarını karşılamak üzere, Adli Tıp Kurumu Üst Kurulundan rapor alınmasına karar verilmiş, Adli Tıp Kurumu tarafından, talebin Üst Kurulca değerlendirmeyi gerektirecek ölçütlerin hiçbirini karşılamadığı, çelişkiye neden olan başka bir bilirkişi görüşü bulunmadığı gerekçesiyle dosya işlemsiz olarak iade edilmiş, böylece davacının adli tıp raporuna karşı itirazları karşılanmamıştır. O halde mahkemece, üniversite öğretim üyelerinden oluşturulacak, özellikle nöroloji, kardiyoloji ve anestezi ve reanimasyon uzmanının da bulunduğu akademik kariyere sahip bilirkişi kurulundan, davacının diğer itirazları ile birlikte,
    özellikle ameliyat öncesi kontrol edilmesi gereken değerlerinin kontrol edilip edilmediği, ameliyat sırasında teknik bir hata yapılıp yapılmadığına ilişkin itirazlarını da karşılar nitelikte, davacıda meydana gelen hafıza kaybının nedenine ilişkin somut tespit yapılarak, olayda davalıya ve ameliyat sırasında görev yapan doktorlara ve sağlık personeline atfı kabil bir kusur bulunup bulunmadığı konusunda, nedenlerini açıklayıcı, taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak sonucuna göre karar verilmelidir. Mahkemece, bu yönler göz ardı edilerek eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
    İlk derece mahkemesi kararının, yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına karar verilmiş olduğundan, HMK'nın 373. maddesinin birinci fıkrası uyarınca, iş bu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin bölge adliye mahkemesi kararının da kaldırılmasına karar verilmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun reddine dair Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesinin 27.10.2021 gün 2021/234 Esas, 2021/1834 Karar sayılı kararının kaldırılarak, Kocaeli 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/147 Esas, 2020/338 Karar sayılı kararın BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, HMK’nın 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 31/03/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.













    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi