Abaküs Yazılım
20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2017/10314
Karar No: 2018/1029

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2017/10314 Esas 2018/1029 Karar Sayılı İlamı

20. Hukuk Dairesi         2017/10314 E.  ,  2018/1029 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
    FERÎ MÜDAHİL : ...

    Taraflar arasındaki davanın yapılan yargılaması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 30/01/2018 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden ve duruşma talebinde bulunan davalı Hazine vekili Av. ... ile karşı taraftan davacı .... Vekili Av. ..., Av. ... geldiler, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra,gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya içindeki tüm belgeler incelenip gereği düşünüldü:
    K A R A R
    Davacı vekili 21/11/2013 tarihli dilekçesinde; Pendik ilçesi, ... köyü hudutları içinde kalan ve Kadıköy Asliye Hukuk Mahkemesinin 06.10.1944 tarih ve 1943/251 E. - 800 K. sayılı ilâmına dayalı olarak 59 nolu Orman Kadastro Komisyonunun düzenlemiş olduğu 31.07.1989 tarihli mahkeme kararı uygulama tutanağı ile orman olmadığı tespit edilen 18 adet tapu kaydından, kayıt maliki adına 10 adet özel orman tesis edildiğini, iktisap sebebi orman kadastrosu olarak belirlenen ... köyü 232, 233 ve 234 parsel sayılı özel ormanların Orman Yönetiminin talebi doğrultusunda 12.11.1990 tarih ve 7990 sayı ile düzenlenen resmî senet ile tapu siciline tescil edildiğini, kayıt makili ... mirasçılarına intikali yapıldıktan sonra aynı gün resmî senet ile önceki ismi "Göçbeyli Emlak Ormancılık ve Ticaret A.Ş." olan ve bilahare isim değişikliği ile ...İstanbul Turizm A.Ş. olan müvekkil şirket tarafından bedeli ödenmek suretiyle satın alındığını, müvekkil şirket tasarrufunda iken Hazine 08.11.2000 tarihinde, bu parseller ile ilgili olarak tapu iptali ve tescil davası açıldığını, Pendik 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/117 sayılı dosyasında yapılan yargılama sonucunda, mahkemece davanın kabulüne, ... köyü 232, 233 ve 234 parsel sayılı özel orman parsellerinin tapu kayıtlarının iptali ile orman vasfıyla Hazine adına tapuya tescillerine karar verildiğini ve bu kararın Yargıtay denetiminden geçerek 11.10.2012 tarihinde kesinleştiğini, müvekkilinin tapu kayıtlarında özel orman niteliği ile tescil edilmiş olan bu taşınmazları bedelini ödeyerek satın aldığını, tapu kayıtlarının iptali ile büyük ölçüde zarara uğradıklarını, Medenî Kanunun 1007. maddesi gereği tapu sicilinin oluşumunda ve işlemlerinde oluşan hatalardan devletin kusursuz olarak sorumlu olduğunu, müvekkilinin tapu siciline güvenerek ve üzerinde herhangi bir şerh olmayan taşınmazı satın aldığını, oluşan zararın müvekkilinin YHGK"nın 15.12.2010 tarih ve 2010/618 E. - 668 K. sayılı kararında da belirtildiği gibi gerçek ve müspet zarar olduğunu belirterek, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile müvekkilinin gerçek zararının tespiti ve şimdilik kaydı ile 841.811,78.-TL’nin 11.10.2012 tarihinden itibaren ...Bankası kısa vadeli kredilere uyguladığı avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 01.06.2015 tarihli harçlandırılmış ıslah dilekçesi ile dava değerini 520.074.000,00 TL olarak ıslah etmiştir.
    Davalı Hazine, zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin geçtiğini, husumetin Hazineye yöneltilemeyeceğini, ancak davacının satın aldığı kişiden sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayalı olarak ödediği satış bedelini isteyebileceğini, zarar ile tapu sicilinin tutulması arasında illiyet bağının olmadığını, talep edilen tazminat miktarının fahiş olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
    Yargılama sırasında Av. ... vekili, müvekkilinin davacı şirket ile eldeki davayı açma konusunda anlaştıklarını ve davacı şirket tarafından müvekkiline vekalet verildiğini, ancak davayı açmak için harç ve masraflar beklenirken eldeki davanın açıldığını, müvekkil tarafından haksız azilden kaynaklanan alacağının tahsili için İstanbul Anadolu 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açtıklarını, müvekkilin davacı yanın davayı kazanmasında menfaati bulunduğu iddiasıyla feri müdahil olarak katılmalarına karar verilmesini talep etmiş, mahkemece ara karar ile hukukî yarar yokluğundan istemin reddine karar verilmiştir.
    Daha önce mahkemece, davanın 520.074,000,00.-TL üzerinden kabulüne ve 11.10.2012 tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine ve feri müdahil olmak isteyen Av. ... vekili tarafından temyiz edilmekle bozulmuştur.
    Hükmüne uyulan Yargıtay 20.Hukuk Dairesinin 21/06/2016 gün ve 2016/1425 E. - 7300 K. sayılı bozma kararında özetle;
    "1) Fer"i Müdahil talep eden Av. ... vekilinin temyiz itirazları bakımından;
    Davaya müdahale 6100 sayılı HMK"nın 65 ve devamı maddelerinde asli ve fer"i müdahale olarak düzenlenmiştir. Açılan bir davada dava konusu şey üzerinde taraflar dışında hak iddia eden kişinin hukukî durumu, asli müdahil olarak doktrin ve uygulamalarda kabul edilmiştir. Dava sonunda verilecek hüküm üçüncü kişinin hukukî durumunu etkiliyor ise üçüncü kişinin davaya katılmasında hukukî yararı vardır. Fakat, üçüncü kişi davaya taraf gibi bilakis taraflardan birinin yanında ve onun yardımcısı olarak katılırsa; işte, bu durumu düzenleyen müesseseye de fer"i müdahale denmektedir.
    6100 sayılı HMK"nın 68. maddesinde (HUMK m. 57) feri müdahilin, yanında katıldığı tarafın yararına olan iddia ve savunma vasıtalarını ileri sürebileceği, onun işlem ve açıklamalarına aykırı olmayan her türlü usûl işlemlerini yapabileceği düzenlenmiştir.
    Mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak kurulan hüküm sadece davalı Hazine tarafından temyiz edilmiştir. HMK"nın 68. maddesinde de belirtildiği üzere, ferî müdahil, lehine katıldığı tarafla birlikte hareket eder, yani, onun yardımcısıdır; bu hükme karşı temyiz yoluna başvurma yetkisi de doğal olarak somut olayda davalı tarafa aittir. Lehine müdahale talep edilen taraf, hükmü temyiz etmediğinden ve hakkında hüküm kurulmayan ferî müdahale talebinde bulananın da yalnız başına kararı temyiz etme yetkisi bulunmadığından temyiz isteminin reddine karar vermek gerekmiştir
    2) Davalı Hazinenin temyiz itirazlarına gelince;
    Mahkemece davanın kabulüne karar verilmişse de; yeterli inceleme ve araştırma yapılmadan hüküm kurulmuştur. Şöyle ki; dosyadaki bilgi ve belgelere göre, çekişmeli taşınmazların 59 numaralı Orman Kadastro Komisyonu üyelerinden bir kısmı tarafından Orman Genel Müdürlüğü tarafından kendilerine verilen yetki ve görevin dışına çıkılarak Orman ve Kadastro Kanunları ile 4785 sayılı Kanun karşısında hiçbir geçerliliği bulunmayan eski tapu kayıtlarının ve 1944 yılı mahkeme kararının uygulanmasından sözedilerek o tarihte yürüklükte bulunan ve 02.09.1986 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan, Orman Kadastro Yönetmeliğinin 60. maddesi dayanak gösterilerek kanun ve yönetmeliğe uygun olarak kurulmayan ve orman kadastro komisyonu niteliğinde olmayan yetkisiz üç kişilik bir heyet tarafından düzenlenen 31.07.1989 tarihli “Mahkeme Kararı Uygulama Tutanağı” esas alınarak bu üç parselin de özel orman olarak Orman İdaresinin talebi doğrultusunda 12/11/1990 tarih 7990 sayı ile düzenlenen resmî senet ile tapu kütüğüne tescil edildiği ve kayıt maliki A.Ziyaettin Diler mirasçılarına intikal yapıldığı, bilahare aynı gün ve yevmiye ile resmî senet ile 05/12/1990 tarihinde ismi Royal İstanbul Turizm A.Ş. olan ...Emlak Ormancılık ve Tic A.Ş. tarafından satın alındığı, alım tarihinde tapu kaydında “Devlet Ormanı” olduklarına ilişkin şerh bulunmadığı, daha sonra Hazinenin açmış olduğu dava sonucu Pendik 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 15/02/2011 gün, 2005/117- 2011/86 E.K. sayılı ilâmıyla tapu kayıtlarının iptaline, taşınmazların orman niteliğiyle Hazine adına tescillerine karar verildiği, hükmün temyiz edilmesi üzerine de Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 11/10/2011 gün ve 2011/8590 E. - 11344 K. sayılı ilâmıyla onandığı, karar düzeltme taleplerinin ise Dairenin 11/10/2012 gün ve 2012/6934 E. -11455 K. sayılı kararı ile reddedilerek kesinleştiği anlaşılmıştır.
    Davanın dayanağı, TMK"nın 1007. maddesidir. Bu maddede tapu sicilinin tutulmasından doğan zararlardan Hazinenin sorumlu olduğu hükme bağlanmıştır. Bu sorumluluk objektif (kusursuz) sorumluluk halidir. Diğer bir anlatımla, zararın meydana gelmesi sonucu illiyet bağının kesilmemiş olması durumunda Hazinenin sorumlu tutulacağı hüküm altına alınmış bulunmaktadır. Davacı, tapu kaydına güvenerek bu taşınmazları satın almış, daha sonra tapu kaydı iptal edilmiştir. TMK"nın 1023. maddesinde "Tapu sicilindeki kayda iyi niyetle güvenerek mülkiyet veya bir başka aynî hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur" denilmek suretiyle mülkiyet hakkının önemi vurgulanmış, bu kazanımın korunması için ise kişinin tapu kaydına “iyiniyetle” güvenmesi şartı aranmıştır.
    TMK"nın 1024. maddesi “Bir aynî hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise, bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz.
    Bağlayıcı olmayan bir hukukî işleme dayanan veya hukukî sebepten yoksun bulunan tescil yolsuzdur.
    Böyle bir tescil yüzünden aynî hakkı zedelenen kimse, tescilin yolsuz olduğunu iyiniyetli olmayan üçüncü kişilere karşı doğrudan doğruya ileri sürebilir” hükmünü içermektedir.
    Mahkemece davacının dava konusu taşınmazı tapu kaydına güvenerek satın aldığı belirtilmişse de; davacının taşınmazı alırken iyiniyetli olup olmadığı, tescilin yolsuz olmasına karşın taşınmazı satın alan kişinin bu durumu bildiği ya da bilmesi gereken üçüncü kişi olup olmadığı hususları konusunda bir değerlendirme yapılmamıştır. Dava konusu taşınmazlara ilişkin Hazinenin açtığı dava sonucu verilen tapu iptal kararını onayan Yargıtay 20. Hukuk Diaresinin 11/10/2011 gün ve 2011/8590 E. - 11344 K. sayılı kararında; dava konusu taşınmazların özel orman olarak kişiler adına yapılan tescilin yolsuz tescil olduğu belirtilmek suretiyle taşınmazların tapu kaydının iptaline karar verilmiştir. Bu durumda mahkemece, dava konusu taşınmazları, tapuya tescil edildiği gün satın alan ve tazminat talebinde bulunan davacının taşınmazların yolsuz olarak tescil edildiğini bilip bilmediği ya da bilmesi gerekip gerekmediği, taşınmazı edinirken iyiniyetli hareket edip etmedikleri, taşınmazı satın alan şirket ile kayıt malikleri arasında bir ilişki olup olmadığı, bu edinimin muvazaalı olup olmadığı hususlarının araştırılarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve araştırma ile karar verilmiş olmasının yerinde olmadığı gereğine değinilmiştir.
    Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra davacı şirketin iyi niyetli olup olmadığının tespitine yönelik yapılan araştırma sonucu davaya konu taşınmazların satın alınması sırasında tapu kütüklerinde herhangi bir şerhin mevcut olmadığı, davacı şirketin kurucu ortakları ve sonraki ortakları ile taşınmazları satan ... mirasçıları arasında herhangi bir akrabalık bağının bulunmadığı, davacı şirketin dava konusu taşınmazları satın alırken tapuya güven ilkesi gereğince satın aldığı ve iyi niyetli olduğu kabul edilerek DAVANIN KABULÜNE, 520.074.000.00.-TL tazminatın 11/10/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı Hazineden alınıp davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava; TMK"nın 1007. maddesi hükmü gereğince açılan tazminat istemine ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamına toplanan delillere göre mahkemenin değerlendirmesi yerinde değildir.
    Şöyle ki;
    Davanın dayanağını oluşturan TMK"nın 1007. Maddesi " Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlarda Devlet sorumludur." hükmünü içermekte;
    TMK"nın 1023. maddesi " Tapu kütüğündeki tescile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur."
    TMK"nın 1024. maddesi " Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz.
    Bağlayıcı olmayan bir hukuki işleme dayanan veya hukuki sebepten yoksun bulunan tescil yolsuz tescildir."
    TMK"nın 3. maddesi " Kanunun iyi niyete hukuki bir sonuç bağladığı durumlarda asıl olan iyi niyetin varlığıdır."
    Ancak, durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimse iyi niyet iddiasında bulunamaz."
    TMK"nın 705. maddesi " taşınmaz mülkiyetinin kazanılması tescille olur." tescilden önce mülkiyetin hangi hallerde kazanılacağı bu maddenin ikinci fıkrasında gösterilmiştir.
    TMK"nın 1021. maddesi " kurulması kanunen tesciline tabi ayni haklar, tescil edilmedikçe varlık kazanamaz."
    TMK"nın 1022. maddesi "Ayni Haklar, kütüğe tescil ile doğar; sıralarını ve tarihlerini tescile göre alır."
    TMK"nın bu hükümleri birlikte değerlendirildiğinde ayni hakların tapu kütüğüne tescil ile doğacağı, taşınmaz mülkiyetinin ancak tescil ile kazanılabileceği, kurulması kanunen tescile tabi ayni hakların tescil edilmeden varlık kazanamayacağı, bir hakkın tescil edilmedikçe aynı hak niteliğini kazanamayacağı, tapu sicili oluşturulmadığı sürece mülkiyetin nakline ilişkin işlemlerin "tasarruf" aşamasında kalacağı, diğer taraftan tapu kütüğündeki tescile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka ayni hak kazanan kişinin bu kazanımın korunacağı, iyi niyetin bu iddiada bulunana bir özen ve itina borcu yüklediği tapu sicilinin yanlış tutulmasından dolayı zarara uğrayan kişinin bütün zararlarından devletin sorumlu olduğu Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk mahiyetinde bulunduğu hususlarında herhangi bir kuşku bulunmamaktadır.
    Ne var ki, Devletin kusursuz sorumluluğununda şartları vardır.
    Bunun için tapu kütüğündeki tescile iyi niyetle dayanarak mülkiyet edinen üçüncü kişinin bu kazanımı korunur, bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz bu halde iyi niyetli olduğu düşünülemez.
    Dairemizin birçok kararlarında iyi niyetli üçüncü kişilerin iyi niyetlerinin korunduğu ve bu şekilde onama ya da bozma kararları verildiği, hatta temyiz aşamasında dosyaya ibraz edilen İstanbul 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/640 - 2014/152 E.K. sayılı davacısı ...Bankası A.Ş., davalısı Hazine olan TMK"nın 1007. maddesine göre açılan tazminat davasında davanın reddine ilişkin verilen kararın Dairemizce 2015/9957 E. - 2016/2126 K. sayılı kararı ile ... köyü 239, 240, 241 sayılı parseller için taşınmazların tescilinden 9 yıl sonra satın alan ... Bankası A.Ş."nin iyi niyetli olduğu kabul edilmiş ve bu doğrultuda bozma kararı verilmiştir. Eldeki davada ise yolsuz tescili bilen ve aynı günlü işlemle tapuda satın alanın iyi niyetli olamayacağı kabul edilmekle birbirinden farklı iki ayrı dava olduğu anlaşılmıştır.
    Dairenin bozma kararında iptal edilen 232, 233, 234 sayılı parsellerin yolsuz tescil sonucu oluştuğunun kabul edildiği, davacının taşınmazı alırken yolsuz tescili bilip bilmediği, taşınmazı edinirken iyi niyetli hareket edilip edilmediği, taşınmazın satın alan ile satanlar arasında bir ilişki olup olmadığı bu edinimin muvazaya dayalı bulunup bulunmadığının tam olarak belirlenmesi gereğine değinilmiş olmakla taşınmazların tapusunun yolsuz tescil sonucu oluştuğu bu nedenle tapuların iptal edildiği tapuların iptaline ilişkin Pendik 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/117 E. - 2011/86 K. sayılı kararı ve bu kararın temyizi sonucu Dairemizin 2011/8590 E. - 11344 sayılı kararlarında da benimsendiği gibi ... köyü 232, 233,234 sayılı parsellerin yolsuz tescil sonucu özel orman olarak tescil edildiği ancak Devlet ormanı olduğu kabul edilerek yolsuz tescil sonucu tapuların oluştuğu hükmen kesinleşmekle bu konuda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.
    Uyuşmazlık bu yolsuz tescilin davacı .... tarafından bilinip bilinmediği bozma sonucuna göre davacının iyi niyetli olup olmadığı noktasında toplanmakta olup bu hususun açıklığa kavuşturulması gerekir. Çünkü yolsuz tescili bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişinin bu halde iyi niyetli olamayacağı yasa gereğidir.
    Pendik Tapu Sicil Müdürlüğünün 12.11.1990 günlü tapu sicil muhafızlıklarında düzenlenen RESMİ SENET evrakının incelenmesinde; Tarım Orman ve Köy İşleri Bakanlığının 25/09/1989 gün ve 5342 sayılı yazıları doğrultusunda 59 nolu Orman Kadastro Komisyonu mahkeme kararı uygulama tutanağına göre 6/11/1932 tarih 13, 14, 15, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27 28, 29, 30, 31 nolu toplam 18 parça tapunun Ahmet Ziyaettin Diler adına kayıtlı olduğu bu tapuların uygulanması ile 18 parça tapunun 59 nolu Orman Kadastro Komisyonunca 10 parça taşınmaz ve özel orman niteliği ile 232, 233, 234, 235, 236, 237, 238, 239, 240 ve 241 parsel numarası verilerek tescillerinin yapıldığı tapu maliki ..."in 13/11/1953 tarihinde ölümü ile taşınmazların mirasçıları adına intikallerinin yapılmasından sonra mirasçıların verdikleri vekaletnameler doğrultusunda AYNI GÜN"LÜ işlemle 232, 233 ve 234 sayılı parsellerin tamamının ... Emlak Ormancılık Tic. A.Ş."ye 235-237 sayılı parselin ... kızı ..."e satışlarının yapıldığı 12/11/1990 gün 7990 numaralı tapudaki bu işlemin altının tapu sicil müdürü ve müdür yardımcıları yanında ..., ..., ... ve ...tarafından imzalandığı muris ... mirasçılarından bir kısmınca tapudaki bu işlem yapılmadan önce Kadıköy 7. Noterliğinin (22/09/1988 - 6/11/1999 - 18/10/1990) tarihli vekaletnamelerle ..."e vekalet verdikleri bu vekaletnameler esas alınarak muris ..."in mirasçılarının temsilcisi olarak) tapudaki işlemlerin yapıldığı anlaşılmaktadır.
    Tapuda yapılan bu işlemlerin yolsuz tescile dayalı olduğu kabul edilerek 232, 233, 234 sayılı parsellerin tapularının iptal edildiği, davacıların ise iptal edilen bu tapulara dayalı olarak eldeki tazminat davasını açtıkları anlaşılmakla bu yolsuz tescili davacıların bilip bilmedikleri ve iyi niyetli olup olmadıkları önem arz etmektedir. Dava konusu 232, 233, 234 sayılı parselleri tapudaki işlemle ...ve diğerlerinin vekaletleri doğrultusunda satışı yapılan ... Emlak Ormancılık ve Tic. A.Ş."nin 16 Nisan 1990 tarihli ticaret sicil gazetesinde yapılan ilan ile kuruluşunun yapıldığı ... ve ..."in kurucu ortakları oldukları, 5 Aralık 1990 tarihli ticaret sicil gazetesinde de eski adı ... Tic. A.Ş. olan şirketin ünvan değişikliği yapılarak ...adını aldığı, yönetim kurulu başkanının Necati Kurmel yönetim kurulu üyelerinin ... ve...oldukları, 08.11.1991 tarihli tapudaki ünvan değişikliği işlemiyle 232, 233, 234 sayılı parsellerin malikinin...Emlak Ormancılık A.Ş."den ...İstanbul Turizm A.Ş."ye intikalinin yapıldığı, nüfus kayıtlarına göre alıcı şirket ortakları ...l"in, ..."in babası, ..."in de ...in eşi olduğu yapılan tüm işlemlerin bilgileri dahilinde bulunduğu görülmektedir.
    Davacı her ne kadar tapuya güven ilkesine dayalı ve iyi niyetli 3. Kişi iddiasına dayanmakta ise de yukarıda tespit edilen duruma göre davacı şirket ortakları ...ve ..."in hem kök tapu kaydı malikleri ..."in mirasçılarının vekilleri ve hem de davacı şirketin ortaklarıdır.
    TMK"nın 1023 ve 1024. maddelerinde sözü edilen iyi niyet kuralının tapu kaydı oluşturulduktan sonra tapuya güven ilkesi gereği herkese açık olan tapu kaydının incelenebilmesi halinde mümkündür.
    Somut olayda; henüz tapu kaydı oluşmadan aynı günlü işlemle tapuda hem intikaller sağlanmış ve hem de satış işlemleri gerçekleştirilmiştir. İntikalleri sağlayan murisin mirasçıları vekilleri H. Necati Kurmel ve ... aynı zamanda davacı şirketin de yönetim kurulu ve ortaklarıdır, bu nedenle yolsuz tescilin bilinmemesinin mümkün olmadığı gibi bu yolsuz tescile dayalı olarak iyi niyetli olma iddiası da dinlenemez.
    Davaya konu taşınmazların bulunduğu ... köyünde ilk orman kadastrosu 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre 1942 yılında yapılmış daha sonra 1976 yılında 6831 sayılı Kanunun 1744 sayılı Kanun ile değişik hükümleri, 1981 yılında yapılan 2896 sayılı Kanunun uygulanması ve 14.11.1990 tarihinde ilan edilen 3302 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi uygulaması vardır.
    1942 yılında yapılan ilk orman kadastrosu üzerine tapu maliki ...in Orman Yönetimi aleyhine açtığı orman kadastrosuna itiraz davasında Kadıköy Asliye Hukuk Mahkemesinin 1943/251 - 1944/800 E.K. sayılı kararı ile Kasım 1932 tarih 13 ila 32 nolu tapu kayıtlarına dayalı olarak 46 hektar (460.000 m2)"lik alanın orman sınırı dışına çıkarıldığı bu kararın Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 05.02.1945 gün 1945/400 - 629 E.K. Sayılı kararı ile onanarak kesinleştiği, kesinleşen bu kararın krokisinin bulunamadığı daha sonra 13.07.1945 tarihli 4785 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesi ile bu yasanın yürürlüğe girdiği tarihte mevcut olan bütün ormanların tamamının Devletleştirildiği, Devletleştirilen Özel Ormanların sahiplerine iade edilmesi için 31.03.1950 tarihinde yürürlüğe giren 5658 sayılı Kanun uyarınca tapu maliki ..."in 28/07/1950 tarihli dilekçesiyle yapılan iade isteminin; dava konusu yerin sınırlarının ormanla çevrili olması nedeniyle İADE şartları olmadığından reddedildiği bu red işlemine karşı herhangi bir dava açılmadığından 09.12.1950 tarihinde kesinleştiği, dava konusu edilen taşınmazların bu nedenle 1945 yılında Devletleştirilen ... Devlet Ormanı sınırları içinde kaldığı anlaşılmaktadır.
    Öte yandan dava konusu taşınmazların bulunduğu ... köyünde 1962 yılında yapılan tapulama çalışmalarında A. Ziyaettin Diler"in pay sahibi olduğu Kasım 1932 tarih 13 ila 32 numaralı tapu kayıtları uygulanmaya çalışılmış ancak uygulanamayan kayıtlar listesine alınmıştır. Bu tapulama sırasında ... köyünde 1 ila 223 sayılı parseller ile ilgili toplam 1.628.225 m2 yüzölçümlü tapulama tutanakları düzenlenmiş parsellerin zilyetlik koşulları oluşmadığından Hazine adına tespitleri yapılmıştır. Tapu maliki ... mirasçılarının tapulama komisyonuna Kasım 1932 tarih 13 ila 32 numaralı tapu kayıtlarına dayalı olarak yaptıkları itirazlar reddedilmiş buna karşı tapu maliklerinin bu parsellere karşı kadastro mahkemesinde dava açtıkları anlaşılmıştır.
    Davaya konu parsellerin de içinde bulunduğu taşınmazların dayanağını oluşturan Kasım 1932 tarih 13 ila 32 numaralı tapuların toplam yüzölçümü 968.738 m2 muris ..."in payının 453.996 m2 olduğu kalan payın ise kime ait olduğunun bilinemediği bu tapulara dayalı olarak 59 numaralı Orman Kadastro Komisyonunca yapılan işlemler sonucunda oluşturulan 10 adet (232, 233, 234, 235, 236, 237, 238, 239, 240, 241) özel orman parselinin toplam yüzölçümünün ise 8.440.355 m2 olarak tapu kaydından çok fazla yüzölçümü ile tespit edildiği bu tespitlerde tazminata konu 232 sayılı parselin 130 hektar 6000 m2 yüzölçümü ve Burçaklara Özel ormanı, 233 parselin 7 hektar 7318 m2 yüzölçümü ve ...Özel Ormanı, 234 parselin ise 92 hektar 8082 m2 yüzölçümü ve ... Bayırı Özel Ormanı olarak belirlendiği bu üç parselin toplam yüzölçümünün 2.311.400 m2"ye tekabül ettiği bu parsellerin de içinde bulunduğu Bağlıca Devlet Ormanının toplam yüzölçümünün ise 26.135.000 m2 olduğu anlaşılmaktadır.
    Davaya konu 232, 233, 234, parsellerin tesciline dayanak gösterilen 59 nolu Orman Kadastro Komisyonu, Tarım Orman ve Köy İşleri Bakanlığının 13/2/1987 tarih 6 sayılı olurları ile Orman Genel Müdürlüğünün 15/03/1989 sayılı iş emirleri ile ... köyü sınırları içinde bulunan ormanlardan 6831 sayılı Kanunun 3302 ve 3373 sayılı kanunlarla değişik 2/B madde uygulaması çalışmaları yapmak üzere görevlendirilmiş, 59 nolu Orman Kadastro Komisyonu da 7/6/1989 tarihli işe başlama tutanağı ile çalışmalarına başlayıp 14/06/1989 tarihli işi bitirme tutanağı düzenlenmesi ile çalışmalara son verilmiş ve bu tutanak başkan ..., ormancı üye ..., ziraatçi üye ..., ziraat odası temsilcisi ..., köy temsilcisi ...ve bilirkişi ... tarafından imzalanarak işlem bitirildikten sonra İstanbul Orman Bölge Müdürlüğünün 23 Haziran 1989 gün 9396 sayılı 59 nolu Orman Kadastro Komisyonu Başkanlığına gönderilen yazı ile ... mirasçıları vekili Av. ..."nın başvurusu üzerine 20 adet tapuya dayalı olarak açılan dava sonucu Kadıköy Asliye Hukuk Mahkemesinin 1943/251 E. - 1944/800 K. sayılı kararının uygulanması ve sonuçtan bilgi verilmesinin istenilmesi üzerine bu kez 59 numaralı Orman Kadastro Komisyonu mahkeme kararı uygulama tutanağı başlığı altında çalışma yaparak 18 parça tapu ve mahkeme kararının uygulanması yapılarak toplam 10 parça özel orman parseli belirlediği bu çalışmanın 31/07/1989 tarihinde bitirildiği ve altının 59 nolu Orman Kadastrosu Komisyonu başkanı Seyfullah İnan, ormancı üye ... ve ziraatçi üye ... tarafından imzalandığı diğer komisyon üyelerinin isim ve imzalarının mevcut olmadığı anlaşılmıştır.
    59 nolu Orman Kadastro Komisyonunun çalışmalarının sonucu 14/11/1990 tarihinde Balıca köyünde askı ilanına çıkarılmış bu ilan tutanağında mahkeme kararının uygulama tutanağına ilişkin herhangi bir bilginin bulunmadığı görülmektedir. Bu ilana göre 6 ay içerde kadastro mahkemelerinde dava açılabileceği tapulu yerlerde ise 10 yıl içinde dava açma hakkının bulunduğu açıklanmıştır.
    Anlaşıldığı üzere 6831 sayılı kanunun 2/B maddesi uygulaması yapmak üzere ise başlayan 59 nolu orman kadastro komisyonu işi bitirdikten sonra mahkeme kararını uygulama tutanağı adı altında ayrı bir çalışma yaparak davaya konu 232, 233, 234 sayılı parselinde içinde bulunduğu özel orman parselleri oluşturmuş ancak bu çalışmanın altı 6831 sayılı kanununun 7. maddesi gereğince bir başkan ve dört üyeden oluşması gerektiği anlaşılan Kanuna aykırı olarak sadece üç kişi tarafından imzalanmıştır.
    59 nolu Orman Kadastro Komisyonunca 10 parça yerin özel orman olduğu belirlenip tutanağı düzenlenerek askı ilanına dahi çıkarılmadan 12/11/1990 tarihinde tapuya tescilleri sağlanmış tescil nedeni olarak ise orman kadastro komisyonu gösterilmiştir. 14/11/1990 tarihinde askı ilanına çıkarılan 59 nolu Orman Kadastro Komisyonu işleminin bu tarihten önce 12/11/1990 tarihinde tapu sicilinde tescil nedeni gösterilmiş olması hayatın olağan akış ve gerçeklerine aykırı düşmektedir.
    Mevcut yasalarımıza göre tapu sicillerinin nasıl oluşturulacağı bellidir. Genel arazi kadastrosunun kesinleşmesi halinde tescil nedeni "kadastro" olduğu yazılarak ya da dava sonucu kesinleşenler için "hükmen" yazılarak tapu sicil kaydı oluşturulur. 6831 sayılı Kanun gereğince yapılan orman kadastro işlemlerine karşı gerçek ya da tüzel kişilerin açtıkları orman kadastrosuna itiraz davalarında davanın kabul edilmesi halinde tescil kararı verilmeyip orman sınırı dışına çıkarılmasına karar verildiği, ayrıca tescil hükmü kurulmadığı bununda yasa hükmü olduğu, yasada sayılan tescil halleri dışında tapu kütüğüne başka bir tescil dayanağının bulunmadığı buna göre tescil sebebi olarak orman kadastro komisyonu gösterilemeyeceği hususu da açıktır.
    Kaldı ki, dava konusu parsellere uygulanan Kasım 1932 tarih 13 ila 32 numaralı tapu kayıtlarının tarla ve ağıl yeri nitelikli olduğu Kartal ilçesi, Kurtdoğmuş köyüne ait bulunduğu değişebilen sınırlara sahip olduğu eskiden beri orman niteliğinde olan dava konusu taşınmazlara cins, mevkii ve köy olarak uymadığıda anlaşılmaktadır.
    Birçok aşamadan geçen dosya kapsamına göre;
    Eldeki dava TMK"nın 1007. maddesine dayalı olarak 21/11/2013 tarihinde açılan Hazinenin kusursuz sorumluluğundan kaynaklanan TAZMİNAT istemine ilişkindir.
    Tazminata konu 232, 233, 234 parsel sayılı ÖZEL ORMAN niteliğindeki taşınmazların tapu kayıtları 1990 yılında 59 nolu Orman Kadastro Komisyonu işlemi gereğince tapuya tescil edilen ancak Hazine tarafından 08/11/2000 tarihinde açılan tapu iptali davası sonucu özel orman tapuluranın iptali ile Devlet ormanı niteliği ile Hazine adına tescile ilişkin verilen kararın gerekçesinin yolsuz tescile dayandığı bu kararın Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 10/11/2011 gün ve 2011/8590 E. - 11344 K. sayılı kararı ile ONANARAK kesinleşmesinden sonra eldeki tazminat davasının açıldığı, bu hali ile taşınmazın yolsuz tescil sonucu oluştuğundan kuşku bulunmadığı mahkemece daha önce davanın kabulüne ilişkin verilen kararın temyiz sonucu Dairenin 21/06/2016 gün ve 2016/1425 E-730 K sayılı kararı ile bozulduğu bozma kararında "taşınmazların yolsuz tescil sonucu oluştuğu bu nedenle taşınmazları tapuya tescil edildiği gün satın alan ve tazminat talebinde bulunan davacının taşınmazları yolsuz olarak tescil edildiğini bilip bilmediği yada bilmesi gerekip gerekmediği, taşınmazı edinirken iyiniyetle hareket edip etmediği, taşınmazı satın alan şirket ile kayıt malikleri arasında bir ilişki bulunup bulunmadığı, bu edinimin muvazalı olup olmadığı" hususlarının araştırılmasının gerekli olduğuna değinilmiş olmakla yukarıda teferruatlı olarak açıklandığı üzere 232, 233, 234 parsel sayılı taşınmazların yolsuz tescil sonucu oluştuğu konusunda kuşku bulunmadığı, bu halde tapuya güven esasına dayalı olarak taşınmazın iyi niyetle satın alınıp alınmadığı hususunun değerlendirilmesinde ise; tapuya iyi niyetle güvenerek satın aldığını iddia eden kişinin bu iyi niyetinin korunabilmesi için yolsuz olarak tescil edilen bir ayni hakkın satın alan tarafından bililinmemesi gerekir. Başka bir deyişle TMK"nın 1024. maddesine göre "Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise, bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz" kaldiki TMK 705,1021, 1022, 1023. maddeleride göz önünde bulundurulduğunda taşınmaz mülkiyetinin kazanılmasının tescil ile olacağı, bir hakkın tapuya tescil edilmedikçe ayni hak niteliğini kazanamayacağı, mülkiyetin nakline ilişkin işlemlerin tapu oluşuncaya kadar "TASARRUF" aşamasında kalacağı, somut olayda da henüz tapu oluşmadan aynı gün aynı işlemle orman kadastro komisyonu kararına göre tapuya tescil işlemi yapılarak, aynı gün aynı işlemde intikal ve satış işlemlerininde gerçekleştirildiği, tapu kaydı maliki Ahmet Ziyaettin Diler"in mirasçılarının verdikleri vekaletnamelere dayalı olarak vekaleten Necati Kurmal tarafından intikal işlemlerinin yapıldığı, vekaletname tarihleri gözönünde bulundurulduğunda tescil işleminden çok daha öncelerine isabet ettiği, taşınmazların tapuya tescilinden sonra aynı gün "...Emlak Ormancılık ve Ticaret A.Ş."ye satışının yapıldığı bir süre sonra da taşınmazların Ticaret Sicilinde yapılan ünvan değişikliği soncu "...Emlak Ormancılık ve Ticaret A.Ş"nin "... İstanbul Turizm A.Ş" adını alması nedeniyle tapu kayıtlarının "..." adına geçtiği bu her iki şirketinde yönetim kurulu ve ortaklarının ... vd. olduğu anlaşılmakla taşınmazı devralan davacı şirketin yolsuz tescili bildiği ve bilebilecek durumda olduğu, kaldı ki 3.kişilerin iyiniyet iddiasının ancak sicil oluştuktan sonra ileri sürülebileceği bu hali ile iyiniyet olgusunun gerçekleşmediği ve dinlenemeyeceği anlaşılmakla TMK"nın 1007. maddesine dayalı olarak açılan davanın REDDİNE karar verilmesi gerekirken dosya kapsamına uygun olmayan gerekçelerle yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, Yargıtaydaki duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre takdir edilen 1630,00.-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekil ile temsil ettiren davalı Hazineye verilmesine 15.02.2018 günü oyçokluğu ile karar verildi.

    KARŞI OY

    Davacı vekili, asliye hukuk mahkemesinin 06.10.1944 tarih ve 1943/251 - 800 sayılı ilâmına dayalı olarak 59 nolu Orman Kadastro Komisyonunun düzenlemiş olduğu 31.07.1989 tarihli mahkeme kararı uygulama tutanağı ile orman olmadığı tespit edilen 18 adet tapu kaydı nedeniyle kayıt maliki adına 10 adet özel orman tesis edildiğini, iktisap sebebi orman kadastrosu olarak belirtilen dava konusu 232, 233 ve 234 parsel sayılı özel orman niteliğindeki taşınmazların Orman İdaresinin talebi doğrultusunda 12.11.1990 tarih ve 7990 sayı ile düzenlenen resmî senet doğrultusunda tapu siciline tescil edildiğini, kayıt maliki A.Ziyaettin Diler mirasçılarına intikali yapıldıktan sonra aynı gün resmî senet ile önceki ismi "...Ormancılık ve Ticaret A.Ş." iken bilahare isim değişikliği ile Royal İstanbul Turizm A.Ş olan müvekkil şirket tarafından resmî senet ile bedeli ödenmek suretiyle satın alındığını, dava konusu taşınmazların müvekkil şirket tasarrufunda iken Hazine tarafından Asliye Hukuk Mahkemesine 08.11.2000 tarihinde açılan tapu iptali ve tescil davası sonucu 2005/117 Esas 2011/86 sayılı karar ile dava kabul edilerek 232, 233 ve 234 parsel sayılı özel orman parsellerinin tapu kayıtlarının iptali ile orman vasfıyla Hazine adına tapuya tesciline karar verildiğini ve Yargıtay denetiminden geçerek 11.10.2012 tarihinde kesinleştiğini, müvekkilinin tapuya özel orman niteliği ile tescil edilmiş olan bu taşınmazları bedelini ödeyerek satın aldığını, tapu kayıtlarının iptali ile müvekkilinin zarara uğradığını, Medenî Kanunun 1007. maddesi gereği fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile tapu kayıtlarının iptali nedeniyle mahkemece belirlenecek gerçek müspet zararlarının şimdilik kaydı ile 841.811,78.-TL’nin 11.10.2012 tarihinden itibaren faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, harçlandırılmış dilekçesi ile dava değerini 520.074.000,00-TL olarak ıslah etmiştir. Davalı Hazine ise zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin geçtiğini, husumetin Hazineye yöneltilemeyeceğini, ancak davacının satın aldığı kişiden sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayalı olarak ödediği satış bedelini isteyebileceğini, zarar ile tapu sicilinin tutulması arasında illiyet bağının olmadığını, talep edilen tazminat miktarının fahiş olduğunu savunarak davanın reddi gerektiğini ileri sürmüştür.
    Mahkemece, davanın 520.074.000,00.-TL üzerinden kabulüne ve 11.10.2012 tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesine karar verilmiş, hükmün davalı Hazine ve davacı yanında feri müdahil olmak isteyen ... vekili tarafından temyizi üzerine, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 2016/1425 E. - 2018/1029 K. sayılı kararı ile "Fer"i müdahilin temyiz isteminin reddine, davalı Hazine"nin temyiz isteminin kabulü ile davanın dayanağının tapu sicilinin tutulmasından doğan zararlardan Hazinenin sorumluluğunun hükme bağlandığı TMK"nın 1007. maddesi olduğu, bu maddede düzenlenen sorumluluk halinin objektif (kusursuz) sorumluluk olup zararın meydana gelmesi sonucu illiyet bağının kesilmemiş olması durumunda tapu sicilinin tutulmasından doğan tüm zararlardan Hazinenin sorumlu tutulacağının hükme bağlandığı, mahkemece davacının dava konusu taşınmazları
    tapu kaydına güvenerek satın aldığı belirtilmişse de davacının taşınmazı alırken iyiniyetli olup olmadığı, tescilin yolsuz olmasına karşın taşınmazı satın alan kişinin bu durumu bildiği ya da bilmesi gereken üçüncü kişi olup olmadığı hususları konusunda bir değerlendirme yapılmadığı, dava konusu taşınmazlara ilişkin Hazinenin açtığı dava sonucu verilen tapu iptal kararını onayan Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 11/10/2011 gün ve 2011/8590 - 11344 sayılı ilâmında; dava konusu taşınmazların özel orman olarak kişiler adına yapılan tescilin yolsuz tescil olduğu belirtilmek sureti ile taşınmazların tapu kaydının iptaline karar verildiği, bu durumda mahkemece, dava konusu taşınmazları tapuya tescil edildiği gün satın alan ve tazminat talebinde bulunan davacının taşınmazların yolsuz olarak tescil edildiğini bilip bilmediği ya da bilmesi gerekip gerekmediği, taşınmazı edinirken iyiniyetli hareket edip etmedikleri, taşınmazı satın alan şirket ile kayıt malikleri arasında bir ilişki olup olmadığı, bu edinimin muvazalı olup olmadığı hususlarının araştırılması" gereğine değinilerek hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
    Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda; davacı şirketin kurucu ortakları ile sonraki ortaklarının dava konusu taşınmazları davacı şirkete satan Kadriye Diler ve arkadaşlarının davacı şirketle herhangi bir organik ya da fiili bağının bulunmadığını, aralarında akrabalık bağı da olmadığını, taşınmazların satın alındığı tarihte taşınmazlar üzerinde satışı önleyici ya da davacı tarafın kötü niyetini ortaya koyan beyan, şerh, tedbir bulunmadığı gerekçesi ile davanın kabulüne 520.074,000,00.-TL tazminatın 11.10.2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazine"den tahsili ile davacıya ödenmesine, karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Tüm dosya kapsamından; 232, 233, 234, 235, 236, 237, 238, 239, 240 ve 241 parsel sayılı taşınmazların 59 numaralı Orman Kadastro Komisyonu üyelerinden bir kısmının Orman Genel Müdürlüğü tarafından kendilerine verilen yetki ve görevin dışına çıkarak Orman ve Kadastro Kanunları ile 4785 sayılı Kanun karşısında hiçbir geçerliliği bulunmayan eski tapu kayıtlarının ve 1944 yılı mahkeme kararının uygulanmasından sözederek o tarihte yürürlükte bulunan ve 02.09.1986 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan, Orman Kadastro Yönetmeliğinin 60. maddesi dayanak gösterilerek kanun ve yönetmeliğe uygun olarak kurulmayan ve orman kadastro komisyonu niteliğinde olmayan yetkisiz üç kişilik bir heyet tarafından düzenlenen 31.07.1989 tarihli “Mahkeme Kararı Uygulama Tutanağı” esas alınarak tapu kütüğüne özel orman niteliği ile tescil edildiği, tapu maliki ..."in 13.11.1953 tarihinde ölümü nedeniyle taşınmazların mirasçıları adına intikallerinin yapılmasından sonra mirasçılarının verdikleri vekaletnameler doğrultusunda aynı gün yapılan işlem ile 232, 233 ve 234 sayılı parsellerin 12.11.1990 tarihinde Göçbeyli Emlak Ormancılık ve Ticaret A.Ş."ye satıldığı, taşınmazlar bilahare isim değişikliği ile ... İstanbul Turizm A.Ş. olan şirket tasarrufunda iken Hazine tarafından Asliye Hukuk Mahkemesine açılan tapu iptali ve tescil davası sonucu 2005/117 Esas, 2011/86 Sayılı karar ile dava kabul edilerek 232, 233 ve 234 parsel sayılı özel orman parsellerinin tapu kayıtlarının iptali ile orman vasfıyla Hazine adına tapuya tesciline karar verildiği ve kararın Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 11/10/2011 gün ve 2011/8590-11344 sayılı ilâmıyla onandığı, karar düzeltme taleplerinin ise Dairenin 11/10/2012 gün ve 2012/6934-11455 sayılı kararı ile reddedilerek kesinleştiği, davacı şirketin taşınmazları satın aldığı tarihte tapu kayıtlarında “devlet ormanı” olduklarına ilişkin şerh bulunmadığı, bozmadan sonra yapılan yargılama esnasında da davacının dava konusu taşınmazların yolsuz tescil edildiğini bildiği, bilmesi gerektiği, iyi niyetle hareket etmediği ve ediniminin muvazaalı olduğuna dair maddi bir vakıa olmadığı gibi haklarında herhangi bir ceza yargılaması da bulunmadığı anlaşılmaktadır.
    Dava yolsuz olduğu gerekçesi ile iptal edilen tapu kaydı nedeniyle doğan zararın tazmini istemine ilişkin olup 4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesinde düzenlenmiştir. Devlet tapu sicilinin tutulmasından doğan zararlardan kusursuz olarak sorumlu olmakla tapu sicilinin tutulmasında sicil görevlisinin hukuka aykırı bir işlemi ve bununla zararlı sonuç arasında uygun nedensellik bağının bulunması gerekli ve yeterlidir. Eylemin kusura dayanıp dayanmamasının bir önemi olmayıp sadece Devletin memuruna rücuu halinde iç ilişkide etkisi sözkonusu olacaktır. Devletin sorumluluğu kusursuz sorumluluğun özel bir durumu niteliğindedir. Sorumluluğun dayanağı sicile güven ilkesi yüzünden tapu siciline bağlı menfaatlerin ve yanlış tesciller nedeniyle ayni hakların telafi edilemez şekilde değişmesi ve hak sahiplerinin onlardan yoksun kalma tehlikesinin varlığı ile açıklanabilir.
    Devlet tapu sicilinin tutulmasını üzerine almış, tapu siciline tanınan güvenden dolayı hak durumuna
    aykırı kayıtlardan doğan tehlikeyi de üstlenmiş olduğundan tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanan Devletin sorumluluğu bir tehlike sorumluluğudur.
    Dava konusu taşınmazların özel mülkiyete konu olamayacak yerlerden olduğunun davacı tarafından bilindiği ya da bilinmesi gerektiği, tapu tescil bilgilerine göre taşınmazı alan kişinin kötü niyetli olduğu başka bir deyişle tapu kaydındaki tescilin yolsuz olduğunu bildiği ispat edilmediğine göre taşınmazları satın alan kişinin kötü niyetli olduğunun kabulü de doğru değildir. Dava konusu taşınmazların devletin hüküm ve tasarrufu altında olması gereken yerlerden olduğunun davacı tarafça bilinmesi gereğinin kabulü tapu tesis edilirken yasaları çok daha iyi bilmesi beklenen tapu sicil müdürlüğünün durumu bilmeyerek hareket ettiğinin kabulü sonucunu doğurur ki bu devletin sorumluluğunda tutulan tapu sicilinin güvenilirliği ilkesi ile uyumlu değildir. Ayrıca mahkemece Dairemizin bozma ilamına uyulmuş " dava konusu taşınmazları tapuya tescil edildiği gün satın alan ve tazminat talebinde bulunan davacının taşınmazların yolsuz olarak tescil edildiğini bilip bilmediği ya da bilmesi gerekip gerekmediği, taşınmazı edinirken iyiniyetli hareket edip etmedikleri, taşınmazı satın alan şirket ile kayıt malikleri arasında bir ilişki olup olmadığı, bu edinimin muvazalı olup olmadığı " yönünde araştırma yapılarak davacı tarafın iyi niyetli olmadığı belirlenememiş ve bu inceleme doğrultusunda hüküm kurulmuştur.
    Kaldı ki Asliye Hukuk Mahkemesinin 06.10.1944 tarih ve 1943/251 - 800 sayılı ilâmına dayalı olarak 59 nolu Orman Kadastro Komisyonunun düzenlemiş olduğu 31.07.1989 tarihli mahkeme kararı uygulama tutanağı ile orman olmadığı tespit edilen 18 adet tapu kaydı nedeniyle kayıt maliki adına tesis edilen 232, 233, 234, 235, 236, 237, 238, 239, 240 ve 241 parsel sayılı 10 adet özel ormandan üç tanesi olan dava dışı 239, 240 ve 241 parsel sayılı taşınmazlar ... Bankası tarafından... mirasçılarından satın alınmış ve bankanın tasarrufunda iken bilahare Pendik Asliye Hukuk Mahkemesinin kesinleşen 2009/580 Esas, 2010/340 Karar Sayılı Kararı ile bu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile orman olarak tesciline karar verilmiş,...Bankasının TMK"nın 1007. maddesi gereğince tazminat istemine dayalı Hazine aleyhine açtığı dava, mahkemece "iyi niyetli satın almadan bahsedilemeyeceği" gerekçesi ile reddedilmiş, temyizi üzerine Dairemizin 2015/9957 Esas, 2016/2126 karar sayılı kararı ile bozulmuştur. Bozma ilamında özetle: “ Davanın dayanağı, TMK"nın 1007. maddesidir. Bu madde tapu sicilinin tutulmasından doğan zararlardan Hazinenin sorumlu olduğunu hükme bağlamıştır. Bu sorumluluk objektif (kusursuz) sorumluluk halidir. Diğer bir anlatımla, zararın meydana gelmesi sonucu illiyet bağının kesilmemiş olması durumunda Hazinenin sorumlu tutulacağı hüküm altına alınmış bulunmaktadır. Davacı, tapu kaydına güvenerek bu taşınmazları satın almış, daha sonra tapu kaydı iptal edilmiştir. TMK"nın 1023. maddesinde; tapu sicilindeki kayda iyi niyetle güvenerek mülkiyet veya bir başka aynî hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur, denilmek suretiyle mülkiyet hakkının önemi vurgulanmıştır. O halde, davalı Hazinenin tazminatla sorumlu tutulması gerekir. Taşınmazların davacının mülkiyet hakkını kaybettiğine ilişkin yargı kararının kesinleştiği tarihteki niteliğine göre değeri esas alınarak davacı lehine tazminata hükmedilmesi gerekirken, davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bu nedenle hükmün bozulması gerekmiştir." gereğine değinilmiştir. Karar düzeltme talebi de 24.10.2016 tarihinde reddedilmiştir.
    Temyiz incelemesine konu 232, 233 ve 234 parsel sayılı taşınmazlar ile aynı şekilde yolsuz tescil sonucu oluşan dava dışı 239, 240 ve 241 parsel sayılı taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile orman niteliği ile Hazine adına tescil edilmeleri nedeniyle zarara uğrayan üçüncü kişinin kaybı TMK 1007. maddesi gereği tazmin edilirken aynı nedenlerle tapu kayıtları iptal edilen davacı tarafın "kötü niyetli olduğu" gerekçesi ile zararının tazmin edilmemesi hukuk güvenilirliği ilkesi ile bağdaşmadığı gibi kişinin tapu kayıtları iptal edilerek mülkiyet hakkından yoksun bırakılması TC. Anayasası ile teminat altına alınmış mülkiyet hakkına ve AİHS hükümlerine de aykırılık teşkil eder. Bu tarz uyuşmazlıklarda kamu yararı ile bireysel haklar arasında adil bir denge kurulması gerektiğinin düşünülmesi gerekmektedir.
    Düşünce ve kararımız yukarıda açıklandığı gibi olup, iyi niyet iddiasının dinlenemeyeceği gerekçesi ile tazminat davasının reddedilmesi gerektiği yönündeki Sayın çoğunluğun bozma görüşüne katılmıyoruz.




    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi