Esas No: 2021/7175
Karar No: 2022/2883
Karar Tarihi: 29.03.2022
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2021/7175 Esas 2022/2883 Karar Sayılı İlamı
Özet: (Bu özet Yapay Zeka tarafından yazılmıştır. Hukuki olarak geçerliliği yoktur.)
Davalılar arasındaki tazminat davası sonucunda mahkeme, davalı ...'den 360.000 TL tazminatın davacıya verilmesine karar verdi. Ancak, kararın gerekçesi bulunmadığı için usul ve kanuna uygun olmadığı gerekçesiyle Yargıtay tarafından bozuldu. Sair temyiz itirazları şimdilik incelenmeyecek. HUMK'nın 428. maddesi gereğince temyiz edilen hüküm bozulurken, davalı ...'in sair temyiz itirazları şimdilik görülmeyecek. 6100 sayılı HMK'nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olacak.
Kanun maddeleri:
- Anayasal olarak, mahkeme kararlarının gerekçeli olması gereklidir. Bununla ilgili düzenleme Anayasanın 141/3 maddesinde yer alır.
- Mahkeme kararlarının gerekçesiz olması, tarafların tatmin edilmemesine sebep olabilir. Gerekçenin önemi, 3/4-3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtilmiştir.
- HMK'nın 297. maddesi gerekçenin oluşturulmasını zorunlu kılar.
- Kararın gerekçesinin mahkemece oluşturulan hüküm ve olgular arasındaki mantıksal bağlantıyı göstermesi gerekir. Hüküm ve gerekçesi birbirine uygun olmalıdır.
- Hukuki dinlenilme hakkı, mahkemenin kararında açık ve somut bir gerekçenin oluşturulmasını da içerir. HMK'nın 27/2-c maddesi bu hususu vurgular.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda; davalı ...'na ilişkin davanın kabulüne yönelik olarak verilen hüküm, davalı ... vekili tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmekle; duruşma günü olarak belirlenen 29/03/2022 tarihinde davacı vekili Av. ... ile davalı asil ... ve vekili Av. ... geldiler. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunan vekillerin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00'e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, davalılardan ...'a güvenerek 2 adet taşınmazının tapusunu emaneten devrettiğini, kendisinin bilgisi dışında taşınmaza ipotek koydurduğunu, borcun ödenmemesi üzerine taşınmazlarının üzerine haciz konduğunu ve satış aşamasına geçildiğini, durumu öğrenince davalılardan ...'u avukat olarak tuttuğunu ve ona vekalet verdiğini, bu vekalet ile vekilin davalı ... aleyhine tapu iptali tescil davası açtığını, dava devam ederken ipotek nedeniyle taşınmazların satışa çıkarıldığını, satışın durdurulması için davalı avukat ... tarafından mahkemeye başvurulduğunu, mahkemece %20 teminat yatırılması mukabilinde satışın durdurulmasına karar verildiğini, ancak bu durumdan avukatlarınca bilgilendirilmediğinden satış işleminin gerçekleştiğini, dükkanlardan birini kendisinin alabildiğini, ancak diğerinin başkasına satıldığını, böylece davalı bankanın parasını aldığını, ancak kendisinin mağdur olduğunu, davalıların her birinin olayda ayrı ayrı kusuru bulunduğunu, bankanın da taşınmaza bilerek ipotek koydurduğunu iddia ederek 360.000,00 TL’nin davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı ... davaya cevap vermemiş, diğer davalılar davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece; davalılara yönelik açılan davanın ayrı ayrı reddine ilişkin verilen karar, davalı ... ile davacı tarafından davalı ...’e yönelik verilen hüküm yönünden teyiz edilmiş; (kapatılan) 13. Hukuk Dairesince davalı ...’in yetki belgesi ile yetkilendirilmiş avukat olduğu ve Avukatlık Kanunu 171'e göre kusuru ile verdiği zarardan sorumlu olduğu, mahkemece, yetki belgeli avukatın gerekli bilgilendirmeyi yapıp yapmadığı dosya kapsamındaki deliller çerçevesinde değerlendirilerek eyleminin kusurlu olup olmadığı ve zarara sebebiyet verip vermediği değerlendirilip hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerektiğinden bahisle bozulmuş, mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde; davanın kısmen kabulüne 360.000,00 TL tazminatın davalı ...’ten tahsil edilerek davacı tarafa ödenmesine, diğer davalılar yönünden bozma öncesi verilen karar kesinleşmiş olduğundan bu davalılar yönünden yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına, karar verilmiş; hüküm, davalı ... tarafından temyiz edilmiştir.
1- Bir mahkeme hükmünde, tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin birer birer, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde hükümde gösterilmesi gereklidir. Bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür. Gerekçe, hakimin (mahkemenin) tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hakim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini kendiliğinden araştırıp bularak hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar.
Hakim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını denetler. Üst mahkeme de, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler. Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz (Kuru, Baki/ Arslan, Ramazan/ Yılmaz, Ejder; Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı 6100 sayılı HMK’na Göre Yeniden Yazılmış, 22 Baskı, Ankara 2011, s.472).
Anayasa’nın 141/3 maddesi gereğince, mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması gereklidir. Gerekçenin önemi Anayasal olarak hükme bağlanmakla gösterilmiş olup, gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.
Kanunun aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
Nitekim, 07/06/1976 tarihli ve 3/4-3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde yeralan “Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği yasa koyucunun amacına
uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir.” şeklindeki açıklama ile de aynı ilkeye vurgu yapılmıştır.
Mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasanın 141/3. maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesi, işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir. Yine HMK’nın 27/2-c maddesinde de hukuki dinlenilme hakkının “Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini” de içerdiği açıklanarak bu husus vurgulanmıştır.
Öte yandan, mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukuki ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, başka bir dava yönünden kesin hüküm, kesin veya güçlü delil oluşturup oluşturamayacağı gibi hukuksal değerlendirmeler de bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle mümkündür.
Somut olayda ise, mahkemece; kararının gerekçesinde, bozma ilamına uyulmakla yargılamaya devam olunduğu, bozma ilamında belirtilen gerekçelerle davacının, kendisini zarara uğratan davalı ...’den uğradığı zararı tazmin edebileceği anlaşılmakla, davanın kısmen kabulü ile 360.000,00 TL tazminatın davalı ...’den alınarak davacıya verilmesine ifadelerine yer verilmiş olup, kararın gerekçesi bulunmamaktadır.
Bu bakımdan; kanunun aradığı anlamda, dava konusu uyuşmazlığa ilişkin gerekçeli bir hüküm mevcut olmaması ve ortada denetlenebilecek gerekçeli bir karar bulunmaması nedeniyle, usul ve kanuna uygun olmayan kararın bozulması gerekmiştir.
2- Bozma nedenine göre, davalı ...’in sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle HUMK'nın 428. maddesi gereğince temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenlerle davalı ...’in sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, 3.815 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalı ...'na verilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 29/03/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.