20. Hukuk Dairesi 2017/10226 E. , 2018/1031 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan yargılaması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davacı ... vekili Av. ... tarafından istenilmekle, tayin olunan 30/01/2018 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden ve duruşma talebinde bulunan davacı gelmedi karşı taraftan davalı Hazine vekili Av. ... geldi, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya içindeki tüm belgeler incelenip gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, 03/11/2014 havale tarihli dava dilekçesi ile davacı adına tapuda kayıtlı, ... mahallesi 405 ada 41 parsel sayılı taşınmazın, Orman Yönetimi tarafından açılan dava sonucunda, Urla Asliye Hukuk Mahkemesinin 2002/504-2004/99 sayılı kararı ile tapu kaydının iptaline ve orman niteliğiyle Hazine adına tesciline karar verildiğini, Türk Medeni Kanununun 1007. maddesinde, tapu sicilinin tutulmasından doğan zararlardan Devletin sorumlu olduğunun düzenlendiğini belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 50.000.-TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, daha sonra 03/11/2015 tarihli duruşmada dava değerini 67.577,12.-TL olarak ıslah ettiğini bildirmiştir.
Mahkemece, davanın kabulü ile 67.577,12.-TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiş, hüküm davacı ve davalı Hazine vekilleri tarafından temyiz edilmekle bozulmuştur.
Hükmüne uyulan Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 21/02/2017 gün ve 2016/12846 E. - 2017/1367 K. sayılı bozma kararı özetle; "Mahkemece verilen karar usûl ve kanuna aykırıdır. Şöyle ki; tapu sicilinin yanlış tutulması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin davalar nisbi harca tabi davalardandır.
492 sayılı Harçlar Kanununun 32. maddesinin birinci cümlesinde “Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz. Ancak ilgilisi tarafından ödenmeyen harçları diğer taraf öderse işleme devam olunmakla beraber bu para muhakeme neticesinde ayrıca bir isteğe hacet kalmaksızın hükümde nazara alınır” hükmüne yer verilmiştir.
Harçlar Kanununda, harç alınması veya tamamlanması yanların isteğine bırakılmamış; değinilen yönün mahkemece kendiliğinden (re"sen) gözetilmesi hükme bağlanmış ve yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılamayacağı vurgulanmıştır. Nitekim bu ilkeler, Hukuk Genel Kurulunun 12.10.2011 gün ve E: 2011/3-629, K: 2011/613 ile 23.10.2013 gün ve E: 2013/7-31, K: 2013/1481 , 24.12.2013 gün ve 2013/21- 445 E. - 2013/1625 K. sayılı ilâmlarında da benimsenmiştir.
Bundan ayrı; HMK"nın 177 ve devamı maddelerine göre yargılama aşamasında taraflardan her biri, yapmış olduğu usûl işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir. Kural olarak ıslah işlemi harca tâbi bir işlem olup; ıslah edilen husus, değer artırımı ise nispi tarifeye göre; değilse maktuen harç yatırılmalıdır. Davacı taraf, 492 sayılı Kanun kapsamında kendisi harçtan muaf olmadığı gibi, işlemi de yargı harçlarından müstesna değildir. Davacının yargı harçlarını ödeme yükümü altında olduğu anlaşıldığına göre, ıslah edilen dava değeri üzerinden nisbi tarifeye göre ıslah harcı ödenmedikçe eldeki davaya devam etme olanağı bulunmamaktadır. Davalı taraf harçtan muaf olsa dahi ıslah harcının alınması gerekir. Islah edilen miktar yönünden bakiye nispi karar ve ilâm harcı ödenmeksizin sonraki işlemlerin yapılmasına olanak bulunmamaktadır.
Somut olayda, davacı vekili dava dilekçesinde 50.000,00.-TL olarak açıkladığı tazminat talebini, 03/11/2015 tarihli duruşmada 67.577,12.-TL’ye yükseltmiş ise de başlangıçta nispi tarifeye göre harç yatırmadığı gibi; ıslah harcının da nispi olarak yatırılmadığı anlaşılmaktadır. Bu itibarla mahkemece, yukarıda belirtilen kanunî düzenleme gereğince, başvurma harcı ve ıslah tamamlama harcını nispi tarifeye göre yatırmak üzere davacıya süre verilip harçlar tamamlandıktan sonra ıslah edilen miktar üzerinden hüküm kurulması gerekirken harcı yatırılmayan dava ve ıslah dilekçesine değer verilerek yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırı olup bozma nedenidir" şeklindedir.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan ve harçlar tamamlattırıldıktan sonra, davanın kabulü ile 67.577,12.-TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiş, hüküm davacı ve davalı Hazine vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, 4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesine göre açılan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece çekişmeli taşınmazın niteliği tarla olarak kabul edilmek suretiyle ve kuru ot geliri üzerinden hesaplanan net gelir yöntemine göre, dava tarihi itibarıyla değerini belirleyen bilirkişi raporu hükme esas alınarak hüküm kurulmuş ise de çekişmeli taşınmaz hakkında Urla Asliye Hukuk Mahkemesinin 2002/504 E. - 2004/99 K. sayılı kararıyla, Orman Yönetimi tarafından ... aleyhine açılan tapu iptali ve tescil davası kabul edilerek, sicil kaydının iptali ve taşınmazın orman niteliğiyle Hazine adına tesciline karar verilmiş ve anılan karar Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 17.10.2005 gün ve 7552 E. - 12332 K. sayılı kararıyla onanarak 2005 yılında kesinleşmiştir.
O halde, davacının mülkiyet hakkını kaybettiği 2005 yılı itibarıyla taşınmazın nitelikleri ve özellikleri gözetilerek belirlenecek değer bakımından tazminat isteğinin kabulü gerekirken dava tarihine göre değer tespiti doğru değildir.
Bundan ayrı taşınmazın tapu kaydının iptal edildiği tarihteki niteliği 40 ağaç zeytinli tarla olduğundan; bu niteliğine göre hesaplama yapılması gerekirken kuru ot dışında bir şey yetişmeyeceğinden hareketle, m2 birim fiyatı 1,06.-TL üzerinden değerlendirme yapılmış olması da isabetsizdir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı ve davalı Hazine vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, Yargıtaydaki duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre takdir edilen 1630,00.-TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak kendisini avukat ile temsil ettiren davalı Hazineye; davalıdan alınarak davacıya verilmesine 15/02/2018 günü oybirliği ile karar verildi.