Esas No: 2021/8591
Karar No: 2022/2797
Karar Tarihi: 28.03.2022
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2021/8591 Esas 2022/2797 Karar Sayılı İlamı
Özet: (Bu özet Yapay Zeka tarafından yazılmıştır. Hukuki olarak geçerliliği yoktur.)
Davalı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddedilmesine karar verildiğine dair bir mahkeme kararı mevcuttur. Davacı, davalıdan önceden satın aldığı aracın ayıplı olduğunu ve zarara uğradığını iddia ederek tazminat talebinde bulundu. İlk derece mahkemesi davacının talebini kabul etti ancak bu karar temyiz edilerek bölge adliye mahkemesine gönderildi. Bölge adliye mahkemesi ise davacının sahip olduğu aracın satış bedeli üzerinde davalının menfaat elde ettiği gerekçesiyle tazminat talebini reddetti. Ancak yapılan incelemeler sonucunda, kararın usul ve kanuna aykırı olduğu tespit edilerek ilk derece mahkemesi kararının bozulması yönünde karar verildi. Bu kararın temel dayanağı, Türk Borçlar Kanunu’nun 219. ve 227. maddeleridir.
Türk Borçlar Kanunu'nun 219. maddesi, satıcının ayıplarından dolayı sorumluluğunu düzenlemektedir. Satıcının, satılanın ayıpları sebebiyle alıcıya karşı sorumluluğu bulunmaktadır. Ayrıca satıcının bu ayıpları bilmemesi, sorumluluğunu ortadan kaldırmamaktadır.
227. madde ise, satıcının bir ayıp nedeniyle sorumlu olduğu hallerde alıcının sahip olduğu seçimlik hakları belirtmektedir. Alıcı, satılanın ayıpları sebebiyle aşağıdaki seçimlik haklardan birini kullanabilir:
1. Satılanı geri verme ve sözleşmeden dönme
2. Satılanı elinde tutarak ayıp oranında indirim isteme
3. Satılanın onarımını satıcıya yaptırarak masrafların tamamını talep etme
4. İmkansızlık olmadığı takdirde ayıpsız bir benzeri ile değiştirme
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 46. HUKUK DAİRESİ
İHBAR OLUNANLAR :
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen tazminat davasının kabulüne dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davalı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine yönelik olarak verilen kararın, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı şirket; davalıdan 02/11/2011 tarihinde 60.000 Euro bedelle satın aldığı aracı 07/11/2013’te dava dışı ...’a sattığını, ...’ın ise 18/12/2013’te aracı dava dışı ... isimli şirkete devrettiğini, aracın 2014 yılının 3.ayında kaçak olduğu gerekçesiyle polis tarafından yakalanarak el konulduğunu, ...’ın ... şirketine yasal faizi ile birlikte 177.000 TL ödediğini ve sonrasında aleyhlerine 07/11/2013 tarihli araç satış sözleşmesinin iptali ile bedelin tahsili için açtığı dava sonucunda mahkeme kararı gereğince ...’a 155.000 TL ile birlikte faiz, vekalet ücreti ve yargılama gideri toplamı 187.485,19 TL ödediğini, şirketin iyi niyetle ve resmi kayıtlara güvenerek aracı satın aldığını, aracın ayıplı olduğunu ve ayıp sebebiyle zarara uğradığını iddia ederek, şirket tarafından mahkeme kararı gereğince ... ...'e ödenen 187.485,19 TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı; ithalatçıdan satın alınan araç için resmi belge ve kayıtlara güven ilkesi gereğince hareket ettiğini, araçta ortaya çıkan ayıba ilişkin herhangi bir kusuru veya ihmali olmadığını, sonradan ortaya çıkan ayıba ilişkin mevzuatta öngörülen derhal bildirim şartına uyulmadığını, davacının ithalatçıya dava açması gerektiğini, davanın kötü niyetli açıldığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla araç bedelinin satış tarihindeki değerinden davacının elde ettiği menfaatlerin mahsubu gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince; aracın gizli ayıplı olması sebebiyle satıcının alıcının zararını gidermek zorunda olduğu, mahkeme kararı ile oluşan alacak miktarı ve zararları ödemek zorunda kalan davacının zapta karşı tekeffül hükümleri uyarınca kendisine aracı satan kişiye başvurabileceği, talep edilen miktarın ödenen miktar ve zarar olduğu gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiş; karar, davalı tarafça istinaf edilmiştir.
Bölge adliye mahkemesince; somut olayda ayıba karşı tekeffül hükümlerinin uygulanması gerektiği, zamanaşımı süresinin dolmadığı, davacının zararının kesinleşmiş mahkeme ilamı ve ödeme belgesi ile dava değeri kadar olduğu ve davalı yanca da satış bedeli para üzerinde tasarruf edilerek menfaat elde edildiğinden davalının elde ettiği menfaatlerin mahsubu gerekmediği gerekçesiyle, davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı bilgi ve belgelere, özellikle temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararında yazılı gerekçelere göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 219. maddesi uyarınca; satıcı, alıcıya karşı herhangi bir surette bildirdiği niteliklerin satılanda bulunmaması sebebiyle sorumlu olduğu gibi, nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik ayıpların bulunmasından da sorumlu olur. Satıcının bu ayıpların varlığını bilmemesi sorumluluğa engel değildir.
Aynı Kanun'un 227. maddesine göre; satıcının satılanın ayıplarından sorumlu olduğu hâllerde alıcı, aşağıdaki seçimlik haklardan birini kullanabilir:
1. Satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme.
2. Satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinde indirim isteme.
3. Aşırı bir masrafı gerektirmediği takdirde, bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteme.
4. İmkân varsa, satılanın ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesini isteme.
Somut olayda; davacı sözleşmeden dönmekle ancak ödediği satış bedelini faiziyle birlikte davalıdan talep edebilcektir.
Hal böyle olunca ilk derece mahkemesince; davacı tarafça uyuşmazlık konusu aracın satın alımı sırasında ödenen bedelin faiziyle iadesine hükmedilmesi gerekirken, davacının kendi alıcısına yargılama sonucu ödemek zorunda kaldığı bedel ve yargılama gideri toplamının iadesine karar verilmiş olması, usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
İlk derece mahkemesi kararının, yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına karar verilmiş olduğundan, işbu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin bölge adliye mahkemesi kararının da kaldırılmasına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalının sair temyiz itirazlarının REDDİNE, ikinci bentte açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK'nın 373/1 maddesi uyarınca temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, aynı Kanun'un 371. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 28/03/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.