Esas No: 2021/5814
Karar No: 2022/2702
Karar Tarihi: 24.03.2022
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2021/5814 Esas 2022/2702 Karar Sayılı İlamı
3. Hukuk Dairesi 2021/5814 E. , 2022/2702 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 19.HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE
MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen menfi tespit davasının reddine dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesince yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davacı tarafın istinaf başvurusunun reddine yönelik olarak verilen kararın süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; Kurum mensubu ...’un sağlık karnesini kullanarak hastanelerinde ameliyat olan ...isimli şahıs hakkında suç duyurusunda bulunduklarını, Kurumun da olayı bu şekilde öğrendiğini, buna rağmen Kurumca haklarında 2009 yılı Sosyal Güvenlik Kurumu özel sağlık hizmeti sunucularından sağlık hizmeti satın alma sözleşmesinin 5.1.4. maddesi uyarınca 111.251.65 TL cezai şart bedeli tahsili ve 28.275,19 TL tedavi tutarının 06.04.2009 tarihinden itibaren yasal faiziyle iadesi istenildiğini, cezai işleme konu eylemin gerçekleşmesinde kusurlarının bulunmaması nedeniyle kuruma borçlu olmadıklarının tespitini istemiştir.
Davalı; davacı hastanece hastanın kimlik kontrolü yapılmaması nedeniyle Kurum mensubu kişi yerine başka bir kişinin tedavisinin yapıldığı, bu nedenle davacının kusurlu olduğundan davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.
Mahkemece; davacı, tedavi masraflarını kuruma fatura ettiği hastanın kimlik tespitini personelinin kusurlu davranması sebebiyle doğru şekilde yapmamış ve böylece hastanın hukuka aykırı olarak kayınbiraderinin sağlık güvencesinden yararlanmasına sebebiyet vermiş olduğundan davanın reddine karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesinin kararına karşı, davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince; davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş ve hüküm, davacı tarafça temyiz edilmiştir.
1-)Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı bilgi ve belgelere, özellikle temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararında yazılı gerekçelere göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-)Uyuşmazlık davacı hastanece Kurum mensubu olmayan hastanın tedavi giderlerinin Kurum mensubu hasta üzerinden faturalandırılması nedeniyle davacı hakkında cezai işlem uygulanıp uygulanmayacağına ilişkindir.
Dava konusu olayda davacı hakkında uygulanan 2009 Yılı Sosyal Güvenlik Kurumu özel sağlık hizmeti sunucularından sağlık hizmeti satın alma sözleşmesinin 5.1.4. maddesinde “Kurum tarafından sağlık yardımları karşılanmayan kişilere sundukları sağlık hizmetini Kurum tarafından sağlık yardımları karşılanan kişiler üzerinden Kuruma fatura ettiğinin Kurumca tespit edilmesi halinde; bu hizmet bedelinin, 10.000,00.-TL (Onbin)’den az olmamak şartıyla beş katı tutarında cezai şart uygulanır ve Kurumca tespit edilen fiiller açıkça belirtilmek suretiyle sağlık hizmeti sunucusuna tebliğ edilir.” hükmü yer almaktadır.
Somut uyuşmazlıkta; dava dışı ...’ın sağlık güvencesi bulunmaması nedeniyle davacı hastanede aldığı tedavi hizmetini kayınbiraderi olan ...’un sağlık karnesini ve nüfus cüzdanını kullanmak suretiyle gerçekleştirdiğinin davacı tarafça tespit edilip hasta ...hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunulması üzerine Kurumun durumdan haberdar olduğu ve davacı hakkında cezai işlem uygulandığı anlaşılmıştır. Ancak taraflar arasında imzalanan 2009 sözleşmesinin yukarıda bahsi geçen hükmünde cezai işleme konu eylemin Kurumca tespit edilmesi gerektiği belirtilmiştir. Oysaki uyuşmazlık konusu olayda Kurumun tespitinden önce davacının durumu bildirmiş olması nedeniyle cezai işlem uygulanmasının yerinde olmadığı, aksi halde bu durumun iyiniyet kuralları ile de bağdaşmayacağı, TMK’nun 2. maddesinde yerini bulan iyiniyetin korunması gerektiği, nitekim 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun “Dürüst Davranma” alt başlıklı 2. maddesinde “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır.” ilkesine yer verildiği, devamında da “Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” kuralının getirildiği, aynı Kanunun “İyiniyet” başlıklı 3.maddesinde ise “Kanunun iyiniyete hukuki bir sonuç bağladığı durumlarda, asıl olan iyiniyetin varlığıdır./ Ancak, durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimse iyiniyet iddiasında bulunamaz” denildiği, objektif iyiniyet olarak da tanımlanan ve dürüstlük kuralını düzenleyen TMK.’nun 2. maddesi, bütün hakların kullanılmasında dürüstlük kuralı çerçevesinde hareket edileceğini ve bir kimsenin başkasını zararlandırmak ya da güç duruma sokmak amacıyla haklarını kötüye kullanmasını yasanın korumayacağını belirtilmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında düzenlenen, hakkın kötüye kullanılması yasağı kuralının amacı, hakime özel ve istisnai hallerde (adalete uygun düşecek şekilde) hüküm verme olanağını sağlamaktadır. Bir hakkın kullanılmasının açıkça adaletsizlik oluşturduğu, gerçek hakkın tanınması ve bireyin korunması için tüm hukuki yolların kapalı bulunduğu zorunluluk hallerinde, TMK.nun 2. maddesi uygulama alanı bulur ve olağanüstü bir imkan sağlar; haksızlığı düzeltici, yasadaki kuralları tamamlayıcı fonksiyonunu yerine getirir (25.1.1984 T. 1983/3 E., 1984/1 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı). Dürüstlük kuralı bir kimseden dürüst bir insan olarak beklenen davranışı ifade eder. Bir davranışın bu nitelikte olup olmadığı, toplumda geçerli ahlak ölçülerine gelenek ve göreneklere, karşılıklı uygulanagelen teamüllere ve hakları sağlayan ilişkilerin amacına göre tayin edilir.
Hal böyle olunca davacının cezai işleme konu eylemi dürüst davranarak kendisinin bildirmesine rağmen Kurumca cezai işlem uygulanması yerinde olamayacağından 111.251,65 TL cezai şart tahsili işlemi yönünden borçlu olmadığına karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacının sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK'nın 373/1 maddesi uyarınca temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, aynı Kanunun 371. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının talebi halinde davacıya iadesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 24/03/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.