Esas No: 2022/279
Karar No: 2022/2730
Karar Tarihi: 24.03.2022
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2022/279 Esas 2022/2730 Karar Sayılı İlamı
3. Hukuk Dairesi 2022/279 E. , 2022/2730 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : SAKARYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 5. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE
MAHKEMESİ : KOCAELİ 1. TÜKETİCİ MAHKEMESİ
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen ipoteğin fekki davasının reddine dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelenmesi sonucunda; davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine yönelik karara süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
YARGITAY KARARI
Davacı, kendisine ait Kocaeli ili ... ilçesi, ...Köyünde kain 118 ada 9 parselde kayıtlı arsa niteliğindeki taşınmaza önce 20.01.2006 tarihinde 175.000,00 TL bedelli, sonrasında da kullandığı 65.000,00 TL'lik tüketici kredisi nedeniyle 29.12.2006 tarih 11810 yevmiye nolu 130.000,00 TL limitli ikinci dereceden teminat ipoteği verildiğini, 130.000,00 TL bedelli 2400903 numaralı ipoteğin Akbank ...Şubesi nezdinde bulunan 888-0184-0058037 nolu hesap ile bağlantılı 65.000,00 TL bedelli tüketici kredisi için verildiğini, 2008 yılında taşınmazın dava dışı 3. kişi ...'e satıldığını, bu kişinin ipoteğe konu borcun düzenli ödendiğini bildiğinden taşınmazı satın aldığını, 65.000,00 TL bedelli kredi için 200.000,00 TL üzeri geri ödeme yaptığını ve neticeden 22.12.2009 tarihli borç tasfiye sözleşmesi hazırlandığını, ödemeler yapıldığını, son olarak bankanın verdiği ödeme planına uygun olarak 2017 Eylül ayı içerisinde sözü edilen kredinin tümüyle ödendiğini, yaptığı müracaat üzerine davalı banka tarafından ipotek ücreti ve diğer ipotek kaldırma masraflarının tahsil edildiğini, sonrasında gerek kendisi gerekse 3. kişinin ihtarına rağmen ipoteğin davalı bankaca kaldırılmadığını, 2012 yılında dava dışı Girişim Varlık Yönetim A.Ş.nin, aleyhine ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibe geçildiğini, açılan dava üzerine Kocaeli 1. İcra Hukuk Mahkemesinin 2012/215 Esas sayılı dosyası ile takibin iptaline karar verildiğini, her ne kadar ilgili varlık yönetim şirketi alacakları devraldığını söylemekte ise de ipoteğin banka lehine verildiğini ve ipoteğe konu kredi geri ödemelerinin sonraki tarihlerde de bankaya yapılmaya devam ettiğini, her ne kadar taşınmazı devretmiş ise de devrettiği kişiye karşı ipoteğin kalkmasından sorumlu olduğunu, ipotek veren olarak ipoteğin hukuki muhatabı olduğunu beyanla Kocaeli ili ... ilçesi ...Köyünde kain 118 ada 9 parselde kayıtlı arsa niteliğindeki taşınmazda bulunan 29.12.2006 tarih 11810 yevmiye nolu 130.000,00 TL limitli ikinci dereceden teminat ipoteğinin fekkine karar verilmesini istemiş,28.05.2019 tarihli dilekçesinde de ili, ... ilçesi, ...Köyünde kain 118 ada, 9 parsel numarasında kayıtlı arsa niteliğindeki taşınmazda bulunan 29.12.2006 tarih, 11810 yevmiye nolu 130.000,00 TL limitli ikinci dereceden teminat ipoteğine konu tüketici kredisinden dolayı borçlu bulunmadığının tespitine, sözü edilen tüketici kredisi kapatılmış olduğundan bu kredi nedeniyle verilmiş yukarıda tarih, sayı ve miktarı belirtilmiş teminat ipoteğinin fekkine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davacının aktif dava ehliyeti olmadığını, davacının ipoteğin terkinini talep etmesinde hukuki faydası da olmadığını, dava konusu taşınmazın 3.kişi mülkiyetinde olup davacının, ipoteğin fekki davası açma hak ve yetkisi olmadığını, ipoteğin fekki davasının, sadece taşınmazın maliki tarafından açılabildiğini, davanın husumet yokluğu yönünden reddi gerektiğini, ipotek akit tablosundaki şartlar incelendiğinde de görüleceği üzere, sözkonusu ipoteğin muhatap ...nin kendisine ait asalet kredi borçlarının yanında doğmuş ve doğacak kefalet kredi borçlarının da teminatı için tesis edildiğinin açıkça hüküm altına alındığını, ipoteğin davacının kefalet borçlarının da teminatını teşkil ettiğinden davacının ...firmasına kefaletinden kaynaklanan borçları ile asalet borçları ödenmeden kaldırılmasının mümkün olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk derece mahkemesince ;davanın reddine dair karar davacının istinaf başvurusu üzerine davacının davaya konu taşınmazı ipotek ile yükümlü olarak dava dışı üçüncü kişiye sattığı, dava tarihi itibari ile davacının taşınmazda hak sahibi olmadığı,TMK'nin 883. maddesinde alacağın sona ermesi halinde malikin ipoteğin terkini isteyebileceğinin açık bir şekilde düzenlenmesi karşısında davacının ipoteğin terkini talebi ile ilgili olarak aktif dava ehliyetinin bulunmadığı gibi davacının davalı bankadan çekilen 65.000,00 TL’lik kredinin ödendiği hususunda davalı bankanın bir itirazının bulunmaması, davacı banka tarafından söz konusu kredi ile ilgili olarak davacı aleyhine yapılan bir icra takibinin bulunduğuna ilişkin davacının bir iddiasının bulunmaması karşısında sözkonusu kredinin ödendiğinin tespitine ilişkin menfi tespit talebinde hukuki yararının bulunmadığının anlaşılmasına göre mahkemece davanın aktif husumet ve hukuki yarar yokluğundan reddine dair karar verilmiş Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararda isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun esastan reddine yönelik verilen karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; çekilen kredi nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti ile taşınmaz üzerine konulan ipoteğin fekki taleplerine ilişkindir.
Davaya konu 29.12.2006 tarihli 11810 yevmiye numaralı ipotek senedinde''...sair Bankacılık ve borç işlemlerinden dolayı doğmuş ve doğacak asalet ve kefalet borçlarının ayrıca herhangi bir şekilde Bankaya karşı doğmuş ve doğacak ipotek verene ait asalet borçlarının teminatı olarak ...'' ikinci dereceden 130.000,00 TL tutarında ipotek tesis edilmiştir.
Dava konusu dayanak kredi sözleşmesinin tüketici kredisinden kaynaklandığı hususları taraflar arasında ihtilaflı değildir. Ayrıca tüketici kredisi borcunun kapatılmış olduğu iddiasına davalı tarafça bir itirazda da bulunulmamıştır.
Sözleşme tarihi itibariyle yürürlükte olan 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanununun 4822 Sayılı Kanunla değişik 6. maddesi ile sözleşmelerdeki haksız şart düzenlenmiş ve "Satıcı ve sağlayıcının tüketiciyle müzakere etmeden, tek taraflı olarak sözleşmeye koyduğu, tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde iyi niyet kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme koşulları haksız şarttır. Taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu her türlü sözleşmede yer alan haksız şartlar tüketici için bağlayıcı değildir. Eğer bir sözleşme şartı önceden hazırlanmışsa ve özellikle standart sözleşmede yer alması nedeniyle tüketici içeriğine etki edememişse, o sözleşme şartının tüketiciyle müzakere edilmediği kabul edilir. Sözleşmenin bütün olarak değerlendirilmesinden, standart sözleşme olduğu sonucuna varılırsa, bu sözleşmedeki bir şartın belirli unsurlarının veya münferit bir hükmünün müzakere edilmiş olması, sözleşmenin kalan kısmına bu maddenin uygulanmasını engellemez. Bir satıcı veya sağlayıcı, bir standart şartın münferiden tartışıldığını ileri sürüyorsa, bunu ispat yükü ona aittir. 6/A, 6/B, 6/C, 7, 9, 9/A, 10, 10/A ve 11/A maddelerinde yazılı olarak düzenlenmesi öngörülen tüketici sözleşmeleri en az oniki punto ve koyu siyah harflerle düzenlenir ... " hükmü, yine 4077 Sayılı Kanununun değişik 6. ve 31. maddelerine dayanılarak hazırlanan Tüketici Sözleşmelerindeki Haksız Şartlar Hakkında Yönetmeliğin 7. maddesinde "satıcı, sağlayıcı veya kredi veren tarafından tüketici ile akdedilen sözleşmede kullanılan haksız şartlar batıldır" hükmü getirilmiştir.
Taraflar arasında düzenlenen 29.12.2006 tarihli konut kredisi sözleşmesine dayanak ipotek senedinde "sair Bankacılık ve borç işlemlerinden dolayı doğmuş ve doğacak asalet ve kefalet borçlarının ayrıca herhangi bir şekilde Bankaya karşı doğmuş ve doğacak ipotek verene ait asalet borçlarının teminatı olarak " yer alan hükmü, yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ışığında haksız şart niteliğindedir.
Hal böyle olunca mahkemece davacının hukuki yararı ve aktif husumet ehliyeti olduğu kabul edilerek davanın esasına girilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirir.
İlk derece mahkemesi kararının, yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına karar verilmiş olduğundan,HMK'nin 373. maddesinin birinci fıkrası uyarınca,iş bu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin bölge adliye mahkemesi kararının da kaldırılmasına karar verilmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK'nin 373. maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, aynı Kanununun 371. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesi kararının davacı yararına BOZULMASINA, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 24/03/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.