10. Hukuk Dairesi 2015/10179 E. , 2015/10599 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : İş Mahkemesi
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, taraf avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Davada öncelikle halledilmesi gereken sorun; zararlandırıcı sigorta olayına maruz kalan sigortalıyı çalıştıran davalı ... ile davalı ... arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinin bir başka ifade ile, asıl işveren-alt işveren (taşeron) ilişkisi olup olmadığının saptanmasıdır.
506 sayılı Kanunun 87. maddesi hükmünde tanımlandığı üzere taşeron; bir işte ya da bir işin bölüm veya eklentilerinde asıl işverenden iş alan ve kendi adına sigortalı çalıştıran 3. kişidir.
Asıl işveren taşeron ilişkisinin varlığı için öncelikle işin başka bir işverenden alınmış olması, bir başka ifade ile asıl işverenin işverenlik sıfatına devredilen iş dolayısıyla sahip olması, asıl işyeri ya da işyerinden sayılan yerlerde kendi adına işçi çalıştırıyor olması gerekir.
İşin belirli bir bölümünde değil de tamamının bir bütün halinde ya da bölümlere ayrılarak başkalarına devredildiği, işten bu yolla tamamen el çekildiği, sigortalı çalıştırılmadığı için işveren sıfatının haiz olunmadığı durumda ise, bunları devralan kişiler alt işveren, devredenlerde asıl işveren olarak nitelendirilemeyecektir.
Aracı sıfatının kazanılmasında diğer koşullar ise, asıl işverenden istenilen işin, asıl iş yada işyeriyle ilgili işin bir bölümünde veya işyeri eklentilerinde alınmış olması ve bu işte işi alanın kendi işçilerinin çalıştırılması ve bu nedenle de işveren sıfatına sahip olunmasıdır.
Eldeki dosyada, davalı...’nin, iş kazasının dava dışı ... tarafından kiralanan binanın, diğer davalı... tarafından bir bütün olarak üstlenilen çatı kaplama tadilat işinin yapılması sırasında meydana geldiği, dolayısıyla asıl işverenlik sıfatının bulunmadığını savunduğu, davalı ... tarafından işin yapımına ilişkin faturanın dava dışı ...adına düzenlendiği, 10.04.2002 tarihli kira sözleşmesine göre, hipermarket niteliğindeki binanın, dava dışı ...ve ... tarafından, 05.05.2002 tarihinden itibaren 6 yıl süre ile dava dışı ...’ne kiralandığı, hükme esas alınan kusur raporunda dosya kapsamında bulunan tanık beyanlarına dayanılarak, devam eden inşaat işinin davalı ... tarafından yürütüldüğü, ...’nin ise asıl işin bir bölümünü üstlendiği kabul edilerek davalıların %60, sigortalının %40 kusurlu olduğu kanaatinin bildirildiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece, öncelikle dosyaya sunulan kira sözleşmesine konu binanın, iş kazasının meydana geldiği ... inşaatının çatı kaplama işinin yapıldığı yer olup olmadığı, olay tarihi itibariyle çatı kaplama işi dışında başka inşaat faaliyetinin bulunup bulunmadığı, devam eden bina inşaatının çatı kaplama işinin alınıp alınmadığı belirlenmeli, yapılan işe ilişkin tüm sözleşmeler ve ilgili belgeler getirtilerek davalılar arasındaki hukuki ilişki bir başka ifade ile, asıl işveren-taşeron ilişkisi olup olmadığı saptanarak hasıl olacak sonuca göre, davaya konu iş kazasının meydana gelmesinde davalıların, sigortalının veya dava dışı şirketlerin kusurunun bulunup bulunmadığı, asıl işveren-taşeron ilişkisi ile birlikte değerlendiren, oluşa uygun, konusunda ve işçi sağlığı iş güvenliği alanında uzman bilirkişi kurulundan kusur raporu alınmalı, varsa çelişki giderilerek, böylelikle kusur oran ve aidiyetleri usulünce belirlenmeli ve elde edilecek sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
Yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, eksik inceleme ve araştırmayla yazılı şekilde karar tesisi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
2-5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 7. maddesinde, iş mahkemelerinde sözlü yargılama usulü uygulanır. Ancak 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 447 inci maddesi ile sözlü yargılama usulü kaldırılmış, aynı yasanın 316 ve devamı maddeleri gereğince iş davaları için basit yargılama usulü benimsenmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlükte olduğu dönemde 319 uncu madde hükmü uyarınca savunmanın değiştirilmesi yasağı, 127 inci madde hükmü uyarınca iki haftalık yasal süre içerisinde sunulacak cevap dilekçesinin verilmesiyle başlayacağından, zamanaşımı defi cevap dilekçesi ile ileri sürülmelidir.
Eldeki dosyada, davacı Kurum tarafından sunulan ıslah dilekçesinin davalı ...’ne 25.12.2014; davalı...’ne ise 30.12.2014 tarihinde tebliğ edildiği, davalıların süresi geçtikten sonra sunulan cevap dilekçeleri ile ıslaha karşı zamanaşımı definde bulundukları anlaşılmaktadır.
Mahkemece, yukarıda yapılan açıklamalar ışığında, davalı tarafça süresinde ileri sürülen zamanaşımı defi bulunmamasına rağmen, yazılı şekilde talep edilen bir kısım alacağın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, taraf avukatlarının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcını istek halinde davalılara iadesine, 01.06.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.