Esas No: 2019/2654
Karar No: 2021/1858
Karar Tarihi: 22.12.2021
BAM Hukuk Mahkemeleri İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/2654 Esas 2021/1858 Karar Sayılı İlamı
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2654
KARAR NO: 2021/1858
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/02/2019
DOSYA NUMARASI: 2017/342 Esas - 2019/205 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 22/12/2021
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının müvekkilinden malzeme satın aldığını ve satılan malların da teslim edildiğini, buna ilişkin fatura ve irsaliye düzenlendiğini ve davalıya teslim ve tebliğ edildiğini, ancak davalının fatura bedellerini ödemediğini,bu nedenle davalı hakkında Büyükçekmece ... icra müdürlüğünün ... E sayılı dosyası ile takip yaptığını, davalının takibe itiraz ettiğini, itirazın haksız olduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı tarafça, davaya cevap verilmediği anlaşılmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 19/02/2019 tarih ve 2017/342 Esas - 2019/205 Karar sayılı kararı ile; "....Tarafların bildirdikleri deliller toplanmış; iddia ve savunmalarının irdelenip değerlendirilmesi bakımından taraf ticari defterleri ve dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak bilirkişi raporu alınmıştır. Bilirkişi 30/05/2018 tarihli raporunda özetle:" Davacının incelenen ticari defterlerinin usulüne uygun tutulduğu, davalının ticari defterlerini sunmadığı, davacının davalıya 11 adet ve toplamda KDV dahil 66.114,22 TL tutarlı fatura düzenlediği, bu faturalardan toplamda 51.629,00 TL bedelli dokuz adedini BS formu ile beyan ettiğini, davalının da BA formlarında toplamda 49.361,00 TL bedelli dokuz adet fatura beyanında bulunduğu, davacının takip dayanağı 3 adet faturadan 13.312,02 TL bedelli olanın davalı tarafından da BA formu ile beyan edildiğini, diğer 1.298,00 TL bedelli ve 3.894,00 TL bedelli faturaların davalı tarafından beyan edilmediği, ancak bu faturaların beyan zorunluluk miktarından düşük olduğu, bu faturaların dayanağı irsaliyelerde imza bulunmadığından iki fatura yönünden davacının ispatına muhtaç olduğu, sonuç olarak davacının takip tarihi itibariyle davalının yaptığı ödemeler düşüldüğünde davacının kendi ticari defterlerine göre 18.364,50 TL alacaklı gözüktüğü, davalı tarafından beyan edilmeyen ve irsaliyelerde de imza bulunmayan iki adet fatura toplam bedeli 5.192,00 TL düşüldüğünde davacının davalıdan 13.321,02 TL alacaklı bulunduğu" bildirilmiştir. Davacı vekili bilirkişi raporunda sözü edilen iki adet faturaya konu irsaliyelerde imza yoksa da bu irsaliyere konu malın kargo aracılığı ile teslim edildiğini bildirmiştir. Ancak bu hususta yazılan müzekkereye cevap alınamamıştır. Davacı vekili dava dilekçesinde yemin deliline de dayanmış olduğundan bu husus hatırlatılmış ve davacı vekili de yemin deliline dayandığını açıklamıştır. Davalı şirkete usulüne uygun yemin davetiyesi tebliğ edilmiş; ancak icabet edilmemiştir. Bu durumda yemine esas olan vakıalar ispat edilmiş kabul edilmiştir. Davacı vekili, takipte işlemiş faiz talep etmiş ise de davalıyı takipten önce temerrüde düşürdüğünü ispat edemediğinden bu husustaki talep ret edilmiştir. Hal böyle olunca tarafların iddia ve savunmalarına, sunulan ve sağlanan bilgi ve belgelere, bilirkişi raporuna, davalının yeminden kaçınmış sayılmış bulunmasına göre davanın kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur. " gerekçeleri ile; " 1-Davanın Kısmen Kabulü ile davalı borçlunun Bakırköy ... İcra müdürlüğünün ... E sayılı takip dosyasına yaptığı itirazın takip konusu asıl alacak yönünden iptaline, takibin bu miktar asıl alacak üzerinden devamına, işlemiş faize ilişkin iptal isteğinin reddine, Takip konusu 18.570,53 TL asıl alacak üzerinden %20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, ... " karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Müvekkili şirkete İstanbul Anadolu 2.Sulh Ceza Hakimliğinin 2016/4284D.İş sayılı kararı ile Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında 674 sayılı Kanunun Hükmünde Kararnamenin 13. ve 19. maddeleri ile CMK 133/I maddesi kapsamında Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu ("TMSF") yetkililerinin kayyım olarak tayin edildiklerini, müvekkili şirketin hali hazırda Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun gözetiminde, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun ilişkili olduğu Bakanın atadığı yöneticiler tarafından yönetildiğini, Davada müvekkili şirkete yapılan tebligatların hiç birinin usulüne uygun olmadığını, Sulh Ceza Hakimliği kararı ile müvekkili şirketi temsil etme yetkisi takip tarihi itibariyle kayyım sıfatıyla TMSF yetkililerine devredildiğinden, Tebligat Kanunu uyarınca tebligatın kayyımlara yapılması gerekirken, kayyımlara hiçbir tebligat yapılmaksızın, doğrudan şirket merkez adresine (kaldı ki gerekçeli kararda yer alan adresin müvekkili şirketin merkez adresi de olmadığını) yapılan tebligatların usulüne uygun olmadığını, yargılama sırasında müvekkili şirkete dava dilekçesi, tensip zaptı, bilirkişi raporu ve sair evraklar usulüne uygun bir şekilde tebliğ edilmediğini ve ön inceleme duruşmasının da usulüne uygun yapılmadığını, (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2017/936 Esas 2017/1308 Karar sayılı ilamı) "Tebligat Kanunu Madde 11 hükmünün "Kanuni mümessilleri bulunanlara veya bulunması gerekenlere yapılacak tebligat, kanunlara göre bizzat kendilerine yapılması icap etmedikçe bu mümessillere yapılır" hükmünün yer aldığını, işbu davada ise, müvekkili şirket kayyumlarına (TMSF tarafından oluşturulan Yönetim Kuruluna) hitaben gerekçeli karar dahil tek bir tebligat dahi yapılmadığını, müvekkili şirketin davadan ve mahkeme kararından ancak Vergi Dairesi Müdürlüğü'nce müvekkili şirkete gönderilen karar ilam harcı ödeme emri ile haberdar olduğunu, Yaşanan süreç içerisinde müvekkil şirketin kayıtlarının bir kısmının bulunamaması, bir kısmına ise savcılıklar tarafından el konulması, eski şirket çalışanlarının/ yetkililerinin ise zorunlu veya bağlı olarak görevden ayrılmış olması karşısında, davacı-alacaklı tarafından başlatılan icra takibine itiraz edilmesinin makul ve haklı olduğunu, icra takibine dayanak olan ilişki, müvekkili şirket içersinde kayıt, bilgi ve belgelerle teyit edilemediği için takibe de süresi içersinde itiraz edildiğini, benzer tüm takiplere aynı mantıktan hareketle itiraz edilerek, gerekli yasal itiraz haklarının kullanıldığını, dolayısıyla somut olaya özgü koşullar muvacehesinde müvekkili şirketin itirazının haksız veya kötü niyetli olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığından, icra inkar tazminatı uygulama koşullarının oluşmadığını, TMSF yetkililerinin şirketlere kayyum olarak atanması hakkında düzenlemenin yapıldığı 674 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 20 nci maddesinde yer alan "19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu ile temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından devralınan şirketler ve bunların varlıkları ile ilgili olarak Fona verilen yetkiler, bu Kanun Hükmünde Kararname ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna verilen kayyımlık görevi ile satış veya tasfiye işlemlerinde, bu şirketlerin yahut bunların sahiplerinin Fona borçlu olup olmadığına ve varlıkları üzerinde Fon haczi bulunup bulunmadığına bakılmaksızın kıyasen uygulanır." hükmü ile Fonun 5411 sayılı Bankacılık Kanunu ile sahip olduğu bir kısım yetkilerini bu kamu görevinin ifası esnasında da kullanabilmesinin sağlandığını, bu itibarla 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 138. maddesinin kıyasen görülmekte olan dava kapsamında da uygulanması gerektiğini, bu nedenle müvekkili şirket aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesinin hukuku aykırı olduğunu belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK'nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, faturadan kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Dosya kapsamında mevcut İstanbul Anadolu 2.Sulh Ceza Hakimliği'nin 26/09/2016 tarih ve 2016/4284D.İş sayılı kararı ile davalı şirkete TMSF’nin kayyım olarak atanmasına karar verilmiştir. Ancak bu atama sadece yönetim organının değiştirilmesine yönelik olup, davalı şirketin tüzelkişiliği devam etmektedir. Yargılama sırasında davalı şirketin dava dilekçesinde belirtilen adresine çıkartılan tebligatın bila tebliğ iade edilmesi üzerine mahkemece Ticaret Sicil Müdürlüğüne yazı yazılarak davalı şirketin adresi sorulmuş, bildirilen adresin ilk çıkartılan tebligat adresi ile aynı olması nedeniyle diğer tebligatlar TK 35 madde uyarınca yapılmıştır. Davalı tarafça adresin değiştiğine dair dosyaya bildirim de yapılmamıştır. Açıklanan nedenlerle ve davalı şirketin tüzel kişiliği devam ettiğinden yargılama sırasında davalı şirkete yapılan tebligatlar geçerli ve usulüne uygundur. Dolayısıyla davalının savunma hakkının kısıtlandığından söz edilemez. Öte yandan davalı tarafça kararın esasına yönelik bir istinaf nedeni ileri sürülmediğinden bu yönde bir değerlendirme yapılmamış, kamu düzenine aykırılık teşkil edecek bir hususa da rastlanılmamıştır. İcra takip dayanağının, faturalara istinaden cari hesap alacağı olarak gösterildiği, davalı tarafça, faturalara konu malların alınmadığına dair itiraz ileri sürülmeyip, borcun ödendiğinin de ispatlanmadığı, bu hali ile itiraz haksız olup, fatura alacağının likit olduğu, miktarının belirlenmesinin yargılamayı gerektirmediği, davalı şirketin TMSF'ye devredilmeyip yönetimine kayyım atandığı, dolayısıyla uyuşmazlıkta 5411 sayılı Bankacılık Kanunu' nun 138. maddesinin uygulama yeri olmadığı, koşulları oluşmakla mahkemece davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesinin usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmaktadır. Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK' nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 1.268,55 TL istinaf karar harcından, istinaf eden davalı tarafından peşin olarak yatırılan 318,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 950,55 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 22/12/2021 tarihinde HMK' nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.