Esas No: 2019/2753
Karar No: 2021/1850
Karar Tarihi: 22.12.2021
BAM Hukuk Mahkemeleri İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/2753 Esas 2021/1850 Karar Sayılı İlamı
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2753 Esas
KARAR NO: 2021/1850 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/05/2019
NUMARASI: 2017/1012 Esas 2019/457 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 22/12/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili ile davalı şirket arasında 14/03/2003 tarihli akaryakıt bayilik sözleşmeleri, 14/03/2008 tarihli satış taahhütnamesi, 25/09/2010 tarihli ariyet sözleşmesi, ayni tarihli akaryakıt bayilik sözleşmesi ve bayilik protokolü imzalandığını ve Afyon ili Merkez İlçesi, ... Mah., ... Ada, ... Parselde kurulu benzin istasyonu ve müştemilatında davalı şirkete bayilik ve işletme hakkı tanındığını, diğer davalının 14/03/2008 ve 25/09/2010 tarihlerinde imzalanan bayilik sözleşmelerine garantör sıfatıyla taraf olduğunu, davalı şirketin süre gelen ilişki boyunca oluşan cari hesap borcunu ödemediğini, bu nedenle birçok kez protokol ve sözleşme yapıldığını ve davalı tarafından keşide edilen çeklerin banka aracılığıyla tahsil edildiğini, ancak 2015 yılına ait 366.495,95 TL ve 174.927,78 TL ki toplam 541.423,73 TL cari hesap alacağını ödemediğini, bu borcun ödenmesi için davalı şirketin yetkilisi diğer davalı ... tarafından 18/12/2015 tarihli 210323,34 TL ve 04/12/2015 tarihli 329.192,53 TL'lik ... Afyonkarahisar Çarşı Şubesine ait 2 adet çek keşide edildiğini, çeklerin bankaya ibrazı üzerine karşılıksız çıktığını, anılan çeklerin cari hesap borcuna karşılık verildiğini, ... E sayılı dosyasıyla icra takibi yapıldığını, davalı şirketin takibe imzaya itiraz ettiğini ve şirketin müşterek imzayla temsil edilmesine rağmen çekin tek imzayla keşide edildiğini belirterek itirazda bulunduğunu, Afyonkarahisar 2. İcra hukuk Mahkemesinin 2017/161 Esas 2017/337 Karar sayılı kararıyla itirazın kabul edilerek takibin durdurulduğunu ve müvekkili aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedildiğini, bu nedenle alacağın tahsil edilemediğini belirterek cari hesaptan kaynaklanan 541.423,73 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalıdan tahsiline ve davalının kötü niyet tazminatını tahsil amacıyla Eskişehir ... Dairesinin ... Esas sayılı dosyasındaki takibin tedbiren durdurulmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesi ile, mahkemenin yetkisiz olup, müvekkillerinin bulunduğu Afyonkarahisar Mahkemelerinin yetkili olduğunu, bu nedenle davanın öncelikle yetki yönünden reddi gerektiğini, davanın zamanaşımına uğradığını, taraflar arasında akdedilen sözleşmelerin süresinin 5 yıl olup, bu süre sonunda kendiliğinden sona ereceğine ilişkin düzenleme bulunduğunu, müvekkili ...'nun sözleşmelerde imzasının olmadığını, karşılıksız kaldığı belirtilen çeklerin teminat çekleri olup, kayıtsız şartsız borç ikrarını içermediğinin kabulü gerektiğini, cari hesaba esas teşkil eden faturaların taraflar arasında düzenlenen sözleşme ve protokollere uygun olarak düzenlenip düzenlemediğinin belli olmadığını belirterek haksız davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 09/05/2019 tarih ve 2017/1012 Esas - 2019/457 Karar sayılı kararında; "....Mahkememizce davalı şirketin defterlerinin incelenmesine ilişkin talimat raporu ve davacı şirketin defterlerinin incelenmesi sonucu düzenlenen rapordaki açıklamalara itibar edilmiştir. Davacı ile davalı şirket arasında akaryakıt bayilik sözleşmesi, protokol ve bu sözleşmenin eki olan satış taahhütnamesi ve ariyet sözleşmesinin imzalandığı, diğer davalı ...'nun 25/09/2010 tarihli bayilik sözleşmesi ve aynı tarihli protokolü garantör sıfatıyla imzaladığı, sözleşmenin 5 yıl süreli olduğu ve 25/09/2015 tarihi itibariyle sona erdiği anlaşılmaktadır. Taraflar arasındaki sözleşme kapsamında oluşan cari hesap ilişkisine göre davacının davalı şirketten olan alacağının tasfiyesi için 18/12/2015 tarihli 210.323,10 TL bedelli ve 04/12/2015 tarihli 329.192,53 TL bedelli ... Afyonkarahisar Çarşı Şubesine ait iki adet çekin keşide edilerek davacı şirkete verildiği, çeklerin bankaya ibrazında karşılıksız çıktığı ve bu nedenle davacı tarafından alacağın tahsili amacıyla Afyonkarahisar İcra Müdürlüğünün ... E sayılı dosyasıyla kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla icra takibi yapıldığı, davalı şirketin itirazı üzerine Afyonkarahisar 2. İcra Hukuk Mahkemesinin 2017/161 E sayılı dosyasında borca itiraz davasının görüldüğü ve yapılan yargılama neticesinde, 2017/337 K sayılı, 21/09/2017 tarihli kararla itirazın kabul edildiği ve icra takibinin İİK 169/a-5.maddesi uyarınca durdurulduğu anlaşılmıştır. Kararın gerekçesinin "takibe konu çeklerin keşidecisinin davalı ... ... A.Ş. olduğu, şirketi temsil yetkisinin müşterek imza ile davalı ... ve ...'e ait olduğunu, ancak çeklerin tek imzayla keşide edilmesi ..." ne dayalı olduğu görülmüştür. Davalı şirketin ticari defter ve kayıtlarının incelenmesine ilişkin talimat raporunda belirtildiği şekilde, davalı şirketin ticari defter ve kayıtlarının usulüne uygun tutulmadığı, dayanak kayıtlarının bulunmadığı, alt hesap kullanılmadığı ve davacı tarafa cari hesap borcuna karşılık verdiği 13/04/2015 tarihli ve 06/04/2015 tarihli toplam 189.385,68 TL tutarındaki iki adet çekin defterlerinde kayıtlı olduğu, bunun dışındaki çeklerin ve özellikle Afyonkarahisar 2. İcra Hukuk Mahkemesinin 2017/161 E sayılı dosyasına konu Afyonkarahisar İcra Müdürlüğünün ... E sayılı dosyasında takip konusu yapılan iki adet çekin defterlerinde kayıtlı olmadığı, davalının kendi defterlerine göre davacı şirkete cari hesap borcunun 91.114,90 TL olduğu, mahkememizce davacı şirketin ticari defterlerinde yaptırılan incelemesi sonucu düzenlenen rapordan anlaşıldığı üzere, davacı şirketin ticari şirket defter ve kayıtlarının usulüne uygun tutulduğu ve bayilik sözleşmesinden kaynaklanan cari hesap borcunun tasfiyesi amacıyla davalı şirket tarafından muhtelif çeklerin verildiği, sözleşmenin devam ettiği Mayıs 2015 tarihi ve bu tarihten sonra da aynı tutardaki çeklerin bir çok kez yenileriyle değiştirildiği ve borcun tasfiyesi amacıyla davalı şirket tarafından verilen 18/12/2015 tarihli 210.323,34 TL bedelli ve 04/12/2015 tarihli 329.192,53 TL bedelli çeklerin yine davacı defterlerinde kayıtlı olduğu, taraf defterleri arasındaki farkın, davalı şirket tarafından keşide edilip davacıya verilen ancak daha sonra yenileriyle değiştirilen çeklerin davalı şirket deflerinde kayıtlı olmamasından kaynaklandığı, bedeli ödenmemiş olan ve karşılıksız çıkan bu çekler nedeniyle davacının cari hesaptan kaynaklanan alacağının 541.423,73 TL olduğu anlaşılmaktadır. Taraflar arasındaki sözleşmenin süresinin dolması nedeniyle sona ermiş olması daha önce devam eden sözleşmesel ilişkiden kaynaklanan alacağın da sona ereceği anlamına gelmediği, davalının bu yöndeki savunmasına itibar edilmesinin mümkün bulunmadığı, davacı şirketin usulüne uygun bulunan, dayanak kayıtlarla doğrulanan ve kendi lehine delil teşkil eden ticari defterlerine göre cari hesaptan kaynaklanan alacağının 543.423,73 TL miktarında bulunduğu, davalı şirketin ticari defterlerindeki kayıtların dayanak belge ve kayıtlarla doğrulanmadığı gibi defterlerinin usulüne uygun tutulmadığı, bu nedenle lehine delil teşkil ettiğinin kabul edilemeyeceği ve HMK 222/3.maddesi uyarınca davacın usulüne uygun bulunan ticari defterlerindeki kayıtlara itibar edilmesi gerektiği ve davacının 541.423,73 TL alacağını talep etmesinin mümkün bulunduğu sonucuna varılmıştır. Davalı şirket tarafından borcun tasfiyesi amacıyla davacı şirkete verilen 13/04/2015 tarihli 77.697,36 TL bedelli ve 06/04/2015 tarihli 111.688,32 TL bedelli çeklerinde davalı şirket adına tek imzayla keşide edildiği, ancak bu çeklerin davalı şirket defterlerinde kayıtlı olduğu, Afyonkarahisar İcra Müdürlüğünün ... E sayılı dosyasında takip konusu yapılan ve davalı şirketin, takibe konu çeklerin şirket adına tek imzayla keşide edildiği, şirketin çift imzayla temsilinin gerektiği, dolayısıyla bu çeklerin şirketi bağlamayacağı yönündeki itirazının Afyonkarahisar 2. İcra Hukuk Mahkemesince kabul edilerek icra takibinin durdurulmasına karar verilmiş ise de, icra hukuk mahkemesinin dar yetkili mahkeme olup, sınırlı ve belirli kurallar çerçevesinde yargılama yapabildiği, dolayısıyla anılan mahkeme kararının huzurdaki bu davanın neticesine bir etkisi olamayacağı, davalı şirketin davacıya olan borcuna karşılık, davalı şirket adına tek imzayla keşide edilen iki adet çekin davalı şirket kayıtlarında yer alması ve davacıya olan borcun bu şekilde ödenmesi karşısında taraflar arasındaki ticari ilişkide davalı şirket temsilcilerinin tek imzayla keşide ettiği çeklerin davalı şirket tarafından benimsendiğinin kabulü gerektiği, bunun dışında esasında bu davanın cari hesabına dayalı olduğu ve davacının da cari hesap nedeniyle davalı tarafından alacaklı olduğu alınan bilirkişi raporuyla sübuta erdiği anlaşılmakla davanın kabulü gerektiği kanaatine varılmıştır. Davalı ...'nun davalı şirketin temsilcisi olduğu, 25/09/2010 tarihli protokol ve bayilik sözleşmesinde garantör sıfatıyla imzalarının bulunduğu anlaşılmıştır. Eski 818 sayılı BK 111.maddesinde ve 6098 sayılı TBK'nun 129.maddesinde 3. kişinin edimini taahhüt düzenlenmiştir, 3 kişinin taahhüt sözleşmesinin geçerli olabilmesi için borcun belirlenebilir yahutta sınırlarının çizilebilir olması yeterli olup, kefalet sözleşmesinden farklı olarak belli bir limiti ya da bedeli içermesinin zorunlu olmadığı, 25/09/2010 tarihli akaryakıt bayilik sözleşmesinin 49.maddesinde ve aynı tarihli bayilik protokolünün 3.1.1.maddesinde, garantörlüğün ne şekilde olacağının açıklandığı ve sözleşmede garantör sıfatıyla imzası bulunan davalı ...'nun sorumluluğunun anılan maddelerde açıkça tanımlandığı ve davalı şirketin tüm yükümlülük, taahhüt ve edimlerinin davacı şirkete 3. kişinin edimini taahhüt niteliğinde ve sözleşmenin tarafı davalı şirketin taahhüdünden bağımsız olarak garanti edildiği anlaşılmakla, davacının bayilik sözleşmesi kapsamında oluşan cari hesaptan kaynaklanan alacağını davalı ...'ndan da talep edebileceği kabul edilmiş ve davanın kabulüne ilişkin aşağıdaki hüküm kurulmuştur. ..."gerekçesi ile, Davanın KABULÜNE, 541.423,73 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlardaki avans faiziyle birlikte müteselsilen davalılardan alınarak davacı tarafa verilmesine, Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 36.984,65 TL nispi karar harcından, peşin yatırılan 9.246,17 TL harcın mahsubu ile noksan kalan 27.738,48 TL harcın davalıdan tahsili ile HAZİNEYE GELİR KAYDINA, Davacı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 35.606,95 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, Davacı tarafından yapılan toplam 1.510,50 TL yargılama gideri ile 9.246,17 TL peşin harç, 31,40 TL başvuru harcı toplamı 10.788,07 TL'nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına, karar verilmiş ve karara karşı davalılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalılar vekili istinaf dilekçesi ile, İstanbul 1.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/1012 E. (2019/457 K.) sayılı dosyası üzerinden devam eden davaya ilişkin olarak, 09/05/2019 tarihinde verilen hükmün açıkça hatalı ve hukuka aykırı olduğunu, Hem davacı tarafın ticari defter ve muhasebe kayıtları üzerinde hem müvekkili şirket muhasebe kayıtları üzerinde ayrı ayrı bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, ancak bu iki bilirkişi raporları arasındaki inceleme konusu çek ve petrol ürünleri alım satımına ve malların teslimine ve bu faturalara ilişkin yapılan ödemelere ilişkin kayıtlar birbirini teyit etmemesine rağmen aradaki çelişkiyi gidermek için yeni bir bilirkişi raporu aldırılmadan herhangi bir gerekçe kararda olmamasına rağmen davacı tarafın muhasebe kayıtlarına göre düzenlenen bilirkişi raporuna göre hüküm kurulmuş olması açıkça hukuka aykırı olduğunu, Hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemek kaydıyla, yerel mahkemece önce davalı müvekkili şirketin akabinde davacı yanın ticari defter ve kayıtları incelenmiş raporlar arasında çelişki ve büyük oranda farklılıklar olmasına rağmen, çelişkileri ortadan kaldıracak, hüküm kurmaya ve denetime elverişli bir rapor alınmadığını, bu nedenle yerel mahkeme kararı açıkça hatalı ve hukuka aykırı olduğunu,
Kaldı ki, kabul anlamına gelmemek kaydıyla, müvekkili şirketin ticari defter ve kayıtları incelenirken iddia edilen cari hesaptan kaynaklanan mal alım satımının buna ilişkin veri girişlerinin, faturaların (fatura tebliğinin yapılıp yapılmadığı, faturalara konu malların teslim edilip edilmediğine yönelik irsaliye faturalarının ve teslime ilişkin diğer kayıtların) olup olmadığı hususları ile yapılan ödemelerin düşülüp düşülmediği hususları yönünden bir inceleme dahi yapılmadığını, bu noktada salt davacının iddia edilen cari hesap kayıtlarına ve defterlerine dayanılarak hüküm tesis edilmiş olması usul ve hukuka aykırı olduğunu, Hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemek kaydıyla, huzurdaki dava cari hesaptan kaynaklandığı ileri sürülen ve bu nedenle verildiği iddia olunan çeklere ilişkin sözde alacak davası olduğundan, iddia edilen çeklerin müvekkilinin ticari defterlerinde kayıtlı olması gerekirken ve buna karşılık müvekkiline mal verildiğinin de ispat edilmesi gerekirken bu yönlü bir ispat da yapılamadığı halde davanın kabulüne karar verilmiş olması açıkça hatalı ve hukuka aykırı olduğunu, Yerel Mahkeme huzurundaki davada kabul anlamına gelmemek kaydıyla, ilk olarak incelemesi gereken hususlardan biri de iddia edilen cari hesap alacağına ilişkin verildiği ileri sürülen çeklerin müvekkili ticari defterlerinde kayıtlı olup olmadığı hususudur ki, müvekkilinin ticari defterlerinde kayıtlı olmayan çeklere ve tek taraflı davacı tarafın defterlerine dayanılarak tanzim edilen bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm tesis edilmiş olması açıkça hatalı ve hukuka aykırı olduğunu, kaldı ki, davacı yanın iddia edilen sözleşme ve protokollere göre müvekkiline mal verdiğinin ve teslimin yapıldığının ispat edilmesi gerektiği, yine aynı noktadan hareketle, kabul anlamına gelmemek kaydıyla, iddia edilen çeklere karşılık mal satımı ve teslimi yapıldığı hususuna ilişkin bir kayıt da olmadığı kaldı ki, iddia edilen çeklerin teminat olarak alındığı; dolayısıyla, iddia edilen çeklerin kayıtsız şartsız borç ikrarını da içermediği dikkate alındığında davanın reddi yerine kabulüne hükmedilmiş olması açıkça hukuka aykırı olduğunu, Yerel mahkemenin, kabul anlamına gelmemek kaydıyla iddia edilen protokol ve bayilik sözleşmelerinde müvekkili ...'nun garantör sıfatıyla imzalarının bulunduğunu belirterek hüküm tesis etmişse de, adı geçen müvekkilinin garantör olarak imzaları bulunmadığından yerel mahkeme kararının bu yönü ile de kaldırılmasını talep ettiklerini, 14.03.2003 tarihli Akaryakıt Bayilik Sözleşmesi içeriğinde bu tarihten itibaren 5 yıl geçerli olduğu belirtilmekte olup; Sözleşmenin alt bölümünde “Garantör” için ayrılan kısımda davalı müvekkili ...'nun hiçbir şekilde "garantör" sıfatıyla imzası bulunmadığından sorumluluğu da olmadığını, yine, 14.03.2003 tarihli Akaryakıt Bayilik Sözleşmesi, içeriğinde 13.12.2012 tarihine kadar geçerli olduğu belirtilmekte olup; Sözleşmede müvekkili davalı ...'nun hiçbir şekilde "garantör" sıfatıyla imzası bulunmadığından sorumluluğu da olmadığını, 14.03.2008 tarihli Akaryakıtlık Bayilik Sözleşmesi içeriğinde de bu tarihten itibaren 5 yıl geçerli olduğu belirtilmekte olup; Sözleşmenin alt bölümünde “Garantör” için ayrılan kısımda davalı müvekkili ...’NUN hiçbir şekilde “garantör” sıfatıyla imzası bulunmadığından sorumluluğu da olmadığını, Kaldı ki, hiçbir şekilde kabul beyanına tazammum etmemek ve gerek iş bu istinaf taleplerindeki itirazları gerekse dosya kapsamındaki diğer yazılı itirazları saklı kalmak kaydıyla, 25.09.2010 tarihli akaryakıt Bayilik Sözleşmesi ve 25.09.2010 tarihli Bayilik Protokolü içeriğinde bu tarihten itibaren 5 yıl geçerli olduğu belirtilmekte olduğu, hiçbir şekilde kabul beyanına tazammum etmemek kayıt ve şartıyla, belirli süreli sözleşmelerde, garantörün de sadece sözleşme süresiyle sınırlı sorumlu olduğu, sözleşmenin süresinin bitim tarihinde garantörün de sorumluluğunun sona erdiğini, Yerel mahkeme hiçbir şekilde kabul beyanına tazammum etmemek ve tüm yazılı itirazları saklı kalmak kadıyla, zaman aşımı itirazlarını haksız ve hukuka aykırı olarak reddetmiş olduğunu, Dava konusu olayda davacı, davalı müvekkili şirket ile ‘14.03.2003 tarihli Akaryakıt Bayilik Sözleşmesi, 14.03.2003 tarihli Bayilik Sözleşmesi ve 14.03.2003 tarihli Akaryakıt Bayilik Sözleşmesi, 14.03.2008 tarihli Satış Taahhütnamesi, 25.09.2010 tarihli Ariyet Sözleşmesi, 25.09.2010 tarihli Akaryakıt Bayilik Sözleşmesi, 25.09.2010 tarihinde Bayilik Protokolü imzalandığını’ iddia ettiğinden; hiçbir şekilde kabul beyanına tazammum etmemek kayıt ve şartıyla, 818 sayılı (Eski) BK’nun 126. Ve 6098 sayılı (Yeni) BK’nun 147. Maddesinde parasal nitelikteki alacaklar için 5 yıllık zamanaşımı süresi düzenlendiğinden, mevzuatta belirtilen zamanaşımı süresinin her halükarda iddia edilen tüm Sözleşme ve Protokoller yönünden geçirilmiş olduğu bu nedenle de davacının iş bu davaya konu taleplerinin zamanaşımına uğradığı açık olup; yerel mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş olması hatalı ve hukuka aykırı olduğunu, Kabul anlamına gelmemek kaydıyla, müvekkili davalı ...'nun iddia edilen sorumluluğundan sözleşmelerin hitamında sona erdiği ve iddia edilen sözleşmelerin belirtilen süreli olması ve davacının bu süre içinde ifa için garantöre başvurmaması halinde ödeme için garanti sözleşmesine de dayanılacağı ve bu nedenle davanın reddi gerektiğini, Hiçbir şekilde kabul beyanına tazammum etmemek ve işbu itiraz ve beyanları saklı ve baki kalmak kayıt ve şartıyla; müvekkili davalı ...’nun iddia edilen sorumluluğunun sözleşmelerin hitamında sona erdiği, salt bu nedenle dahi müvekkili davalı ...’nun garantör sıfatıyla ya da başkaca bir sıfatla iddia edilen sözleşmelerden ve cari hesaptan sorumlu olduğu söylenemeyeceğini, yine hiçbir şekilde kabul beyanına tazammum etmemek kayıt ve şartıyla, iddia edilen sözleşmelerin belirli süreli olması ve davacının bu süre içinde ifa için garantöre başvurmaması halinde, ödeme için garanti sözleşmesine de dayanamayacağını, kaldı ki, her iki müvekkilinin de davacıya karşı hiçbir şekilde ne iddia edilen sözleşmeler, ne de cari hesaptan kaynaklanan bir borcu bulunmadığını, hal böyle iken aksi yöndeki hukuka aykırı yerel mahkeme kararının müvekkilleri lehine kaldırılması gerektiğini, Hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemek kaydıyla, iddia edilen çeklerin teminat olarak alındığı, dolayısıyla iddia edilen çeklerin kayıtsız şartsız borç ikrarını içermediğinin kabulü gerektiği dikkate alındığında, yerel mahkeme kararının açıkça hukuka aykırı olduğunu, (Yargıtay 12. Hukuk Dairesi E : 2013/17239 K : 2013/25547) Kabul beyanına tazammum etmemek kadıyla, davacı tarafça sunulan cari hesap dökümleri içeriğindeki ve aralarındaki çelişki olması, iddia edilen 2 adet çekin de yine iddia edilen sözleşmelerin bitim tarihlerinden sonrasına ait çekler olması ve yine kabul anlamına gelmemek kaydıyla müvekkili ...'nun tek başına attığı imzanın müvekkili diğer davalı şirketi borçlandırıcı nitelik taşımadığı hususlarının ne bilirkişi raporlarında ne de yerel mahkemece irdelenmemiş olması hatalı ve hukuka aykırı olduğunu, Davacı taraf, işbu davasına dayanak olarak 31.01.2015 - 01.01.2017 tarihleri arasına ilişkin “Cari Hesap Dökümü” ve yine 02.01.2015 – 01.01.2017 tarihleri arasına ilişkin “Cari Hesap Döküm”’lerine dayanmışsa da, hiçbir şekilde kabul beyanına tazammum etmemek kayıt ve şartıyla, davacı tarafça sunulan cari hesap dökümleri kendi içerisinde ve birbirleri ile çelişmekte olduğu ve taraflarınca kabul edilmediğini, yine, kabul beyanına tazammum etmemek kayıt ve şartıyla; iddia edilen 2 adet çek yine iddia edilen sözleşmelerin bitim tarihlerinden sonrasına ait çekler olup; salt bu husus dahi davacı iddialarının mesnetsiz ve gerçeklikten uzak olduğunu ortaya koyduğunu,Davacı tarafça iddia edilen cari hesap borcunun aslında gerçek olmadığı, davalı müvekkillerinin davacıya hiçbir şekilde ne iddia edilen Sözleşme ve Protokollerden ne de iddia edilen Cari Hesaptan kaynaklı bir borcunun bulunmadığını, kaldı ki; iddia edilen 2 adet çekin keşide edildiği tarihte, müvekkili şirket çift imza ile temsil edilmekte olduğu, ancak söz konusu çekler çift imzayla imzalanmadığını, kabul beyanına tazammum etmemek kayıt ve şartıyla, müvekkili ...’nun tek başına attığı imza müvekkilim diğer davalı şirketi borçlandırıcı nitelik taşımadığını, kaldı ki, takibe konu edilen çeklerle ilgili süresi içerisinde tarafımızca takibe itiraz edildiği ve Afyonkarahisar 2.İcra Hukuk Mahkemesi 2017/161 E. 2017/337 K. sayılı dosyası üzerinden görülen davada 21/09/2017 tarihinde “…Takibe konu çeklerin keşidecisinin ... A.Ş. olduğu, şirketi temsil yetkisinin müşterek imza ile ... ve ...’e ait olduğu ancak çeklerin tek imza ile keşide edildiği anlaşıldığından davanın kabulü ile takibin İİK’nun 169/a-5 maddesi uyarınca durdurulmasına…” karar verildiğini, Davacının hiçbir şekilde kabul beyanına tazammum etmemek ve işbu itirazları saklı kalmak kaydıyla, iddia ettikleri cari hesap dökümleri ile protokol ve sözleşmelere konu ürünleri müvekkiline teslim etme hususunda geçerli ve yazılı bir delil sunulamadığını, ancak bu hususun da bilirkişi ve yerel mahkemece dikkate alınmamış olması karşısında yerel mahkeme hükmünün anılan yönü ile hatalı ve hukuka aykırı olduğunu, Davacı taraf, hiçbir şekilde kabul beyanına tazammum etmemek kaydıyla, dava dilekçesinde 2015 yılına ait 366.495,95 TL ve 174.927,78 TL olarak toplam 541.423,73 TL cari hesap alacağı olduğunu iddia etmekle birlikte, iddia ettiği cari hesap alacağına ilişkin hiçbir şekilde fatura, faturaların müvekkiline tebliğ edildiğine dair tebliğ - tebellüğ belgesi, iddia edilen ürünlerin teslimine ilişkin imzalı kaşeli sevk irsaliyesi vs. sunmamış olup, delil listesinde de bu yönde bir delil belirtilmediğinden, davacı yanın başkaca yeni bir delile sunmalarına ve iddianın genişletilmesine muvafakatımızın olmadığına yönelik beyanlarını tekrarla, davacının davaya ve iddia ettikleri cari hesap dökümleri ile protokol ve sözleşmelere konu ürünleri müvekkiline teslim etme hususunda geçerli ve yazılı bir delil sunulamamış olduğu ve yine iddia edilen cari hesap alacağına dair faturaların da taraflar arasında akdedilen akaryakıt bayilik sözleşmeleri ve protokollerine uygun olarak düzenlenip düzenlenmediğinin de belirsiz olduğu da dikkate alınarak davanın reddine karar verilmesi gerekirken eksik ve hatalı inceleme ile davanın kabulüne karar verilmesinin açıkça hukuka aykırı olduğunu, Hiçbir şekilde kabul beyanına tazammum etmemek ve işbu davaya cevap dilekçesinde yazılı beyan ve itirazları saklı ve baki kalmak kayıt ve şartıyla, davacı tarafından delil olarak dayanılan 14.03.2003 tarihli Akaryakıt Bayilik Sözleşmesi, 14.03.2003 tarihli Bayilik Sözleşmesi ve 14.03.2003 tarihli Akaryakıt Bayilik Sözleşmesi, 14.03.2008 tarihli Satış Taahhütnamesi, 25.09.2010 tarihli Ariyet Sözleşmesi, 25.09.2010 tarihli Akaryakıt Bayilik Sözleşmesi, 25.09.2010 tarihinde Bayilik Protokolü maddelerinde genel olarak davacı şirketin müvekkili şirkete her türlü petrol ürünü, her türlü akaryakıtı (kurşunsuz benzin - süper benzin - normal benzin - motorin - gaz - fuel oil) ) beyaz ürünü (benzin, motorin türleri ve biyodizel) siyah ürünü (kal-yak, fuel-oil 6) madeni yağ ürünlerini, otogaz LPG'yi satacağından, müvekkili şirketin de bu ürünleri davacıdan satına alarak nihai tüketiciye ve petrol mevzuatının istasyonlu akaryakıt bayileri için belirlediği kişi / kuruluşlara satacağından söz edildiğinin görüldüğünü, buna göre, yine hiçbir şekilde kabul beyanına tazammum etmemek kayıt ve şartıyla, davacı işbu davada cari hesap alacağı olduğu iddiasında olmakla iddia edilen sözleşmelerdeki ürünlerin müvekkiline satış ve tesliminin yapıldığını usulüne uygun fatura ve irsaliyeler ve diğer yazılı ve esin delillerle ispat etmek zorunda olmasına rağmen bahse geçen yönde bir delil de sunamadığını, ancak yerel mahkeme ve tüm itirazlarımıza rağmen bilirkişiler, hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemek ve gerek iş bu istinaf dilekçesi gerekse de dosya kapsamındaki itirazlarımız saklı kalmak kaydıyla, anılan hususlar yönünden de bir inceleme ve değerlendirme yapmamış olup; yerel mahkeme hükmünün bu yönü ile de müvekkillerim lehine kaldırılmasını talep ettiğini, Diğer yandan kabul anlamına gelmemek kaydıyla; davacının iddia ettiği sözleşme ve protokollere göre, müvekkili şirkete ürün verdiği iddiasında ise iddia edilen cari hesap alacağına rağmen ürün verdiğini ileri sürdüğü zamanlarda ihtirazi kayıt ileri sürüp sürmediğini ve geçmiş yıllara ilişkin haklarını saklı tutup tutmadığını da ispat etmek zorunda iken bu yönlü bir ispat da davacı yanda yapılamadığından davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, Yerel mahkemece hatalı ve hukuka aykırı olarak hükme esas alınan ve taraflarınca itiraz edilen bilirkişi raporunda “…Talimatla alınan bilirkişi raporunda incelenen cari hesap hareketleri içerisinde, davalının borç bakiyesini azaltan ve cari hesaptan indirim konusu yapılan bazı çeklerin esasında tahsil edilmeden yeni çeklerle değiştirildiği, söz konusu çek değiştirmelere ilişkin olarak talimatla alınan bilirkişi raporunda yer alan cari hesap hareketlerinde herhangi bir kayda rastlanmadığı…” şeklinde belirtilerek buna dayanak olarak ileri sürülen çek değişimlerine ilişkin tabloya yer verildiğinin belirtildiğini, ancak hiçbir şekilde kabul beyanına tazammum etmemek ve dosya kapsamındaki tüm yazılı itirazları saklı kalmak kaydıyla; bilirkişi tarafından raporda yer verilen iddia edilen çek değişimlerine ilişkin tabloda, davacı tarafından işbu davaya dayanak olarak sunulan 25/09/2010 tarihli bayilik protokolünün 3.1.2 teminat çeki başlığı altında yer verilen ... Bankası / Afyon Şubesine ait ... çek numaralı ve yine ... Bankası / Afyon Şubesine ait ... numaralı çeklerin bilirkişice tanzim edilen çek değişik tablosunda dahi yer almadığını, Yine hukuka aykırı olarak hükme esas alınan raporda bilirkişinin salt iddia edilen sözde cari hesap alacağını ve davacı tarafından sunulan cari hesap hareketlerini baz alarak hesaplama yapmış olması buna karşılık iddia edilen sözleşme ve protokolleri ve taraflarınca sunulan itiraz ve delilleri dikkate almadan hesaplama ve değerlendirme yapmış olması da fahiş hata teşkil etmekte olduğunu, hal böyle iken, hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemek kaydıyla, açıkça eksik ve hatalı değerlendirmeye dayanan bilirkişi raporunun hükme esas alınarak karar verilmiş olması açıkça hatalı ve hukuka aykırı olduğunu, Hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemek ve iş bu itirazlarımız saklı kalmak kaydıyla, davacı şirketin, müvekkiline iddia edilen sözleşme hükümlerine aykırı davrandığına ve/veya yükümlülüklerini yerine getirmediğine yönelik yazılı bir ihtarı bulunmadığını, Hiçbir şekilde kabul beyanına tazammum etmemek kayıt ve şartıyla, davacı tarafça sunulan 25/09/2010 tarihli Akaryakıt Bayilik Sözleşmesi’nin XII-) Garantörlük maddesi içeriğinde “...Garantör, BAYİ’nin bu sözleşme hükümlerine aykırı davranışı sebebiyle ... lehine sözleşmeden doğmuş ve doğacak her türlü hak ve alacağı, ... tarafından kendisine gönderilen ve BAYİ’nin sözleşme gereği yükümlülüklerini yerine getirmediğini bildiren ilk yazılı talebi üzerine protesto çekmeye, hüküm elde etmeye…” şeklinde devam etmekte olup; yine kabul anlamına gelmemek kaydıyla, davacı şirketin, müvekkili davalı ...’na iddia edilen işbu sözleşme maddesi gereği, hiçbir şekilde müvekkili şirketin sözleşme hükümlerine aykırı davrandığına ve/veya yükümlülüklerini yerine getirmediğine yönelik yazılı bir talebi ve/veya ihtarı bulunmadığını, kaldı ki, yine kabul anlamına gelmemek kaydıyla, davacı yanca sunulan delil listesinin 11. maddesinde “25.09.2010 tarihli ariyet sözleşmesi”ne delil olarak dayanılmış ve ileri sürülen bu delile gerekçe olarak da “Bayilik sözleşmesinin hükümlerine uyması konusunda davalının ihtar edildiğini kanıtlamaktadır” şehükümlerine uyması konusunda davalının ihtar edildiğini kanıtlamaktadır” şeklinde iddia edilmişse de, iddia edilen Sözleşmenin adı ve kapsamı dikkate alındığında ihtar niteliğinde olmadığı açık olup; iddia edilen Ariyet Sözleşmesi’nin ihtar olarak ileri sürülmesi de taraflarınca kabul edilmediğini, buna rağmen anılan hususun yerel mahkemece dikkate alınmamış olması da açıkça hukuka aykırı olduğunu, Kabul anlamına gelmemek kaydıyla, yerel mahkemenin davanın kabulüne yönelik hukuka aykırı kararının yanısıra müvekkili aleyhine hükmedilen faiz, harç, vekalet ücreti ile yargılama giderleri yönünden de hükmün hukuka aykırı olduğu ve bu yönü ile de kararın kaldırılması gerektiğini, Yerel mahkemenin davanın kabulüne karar vermiş olması açıkça hatalı ve hukuka aykırı olduğundan, müvekkilleri aleyhine hükmedilen faiz, harç, vekalet ücreti ile yargılama giderleri yönünden de söz konusu hüküm hukuka aykırı aykırı olup, hükmün anılan yönlerden de müvekkilleri lehine kaldırılması gerektiğini, nitekim, yine hiçbir şekilde kabul beyanına tazammum etmemek ve gerek iş bu istinaf dilekçesindeki itiraz ve talepleri gerekse de dosya kapsamındaki diğer yazılı itirazlarımız saklı kalmak kaydıyla, bir an için vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği varsayılsa dahi bunun nispi vekalet ücreti olmayıp, maktu vekalet ücreti olması gerekeceğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın istinaf mahkemesince yeniden görülmesine, mümkün değil ise hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden karar verilmek üzere yerel mahkemeye iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK'nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, davacı ile davalı şirket arasında imzalanan ve diğer davalınında garantör olarak imzaladığı bayilik sözleşmesi uyarınca cari hesap borcuna karşılık verilen 2 ayrı çekin karşılıksız çıkması nedeniyle cari hesaptan kaynaklanan bu alacağın tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne,541.423,73 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlardaki avans faiziyle birlikte müteselsilen davalılardan alınarak davacı tarafa verilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı ... TİC.A.Ş. ile Davalı ...arasında; 14/03/2003 tarihli 5 yıl süreli Akaryakıt Bayilik Sözleşmesi, 14/03/2003 tarihli 13/12/2012 tarihine kadar geçerli Akaryakıt Bayilik Sözleşmesi, 14/03/2008 tarihli 5 yıl süreli Akaryakıt Bayilik Sözleşmesi, 14/03/2008 tarihli Satış Taahhütnamesi imzalandığı görülmüştür. Davacı tarafça 06/09/2010 tarihli ihtarla REKABET HUKUKU düzenlemeleri uyarınca sözleşmenin 18/09/2010 tarihi sonrasında geçersiz olacağı ve rekabet hukuku düzenlemelerine uygun sözleşmenin yeniden tesisi halinde ...'in ilgili birimleri ile görüşülmesi gerektiği bildirilmiştir. Bu ihtar sonrasında 25/09/2010 tarihli 5 yıl süreli Akaryakıt Bayilik Sözleşmesi, 25/09/2010 tarihli Ariyet Sözleşmesi ve 25/09/2010 tarihli Bayilik Protokolünün imzalandığı ve Davalı ...'nun 25/09/2010 tarihli Akaryakıt Bayilik Sözleşmesi, 25/09/2010 tarihli Bayilik Protokolünü garantör olarak imzaladığı ve 25/09/2010 tarihli Akaryakıt Bayilik Sözleşmesinin 5 yıllık geçerlilik süresinin sonunda sona erdiği anlaşılmıştır. Somut olayda, sözleşme kapsamında ki cari hesap alacağının tasfiyesi için davalı şirket tarafından tek imza ile keşide edilen 324974 seri nolu, 18/12/2015 keşide tarihli ve 210.323,34 TL. Lik çek ile ... seri nolu, 04/12/2015 keşide tarihli ve 329.192,53 TL.lik ... Afyonkarahisar Çarşı Şubesine ait iki adet çek keşide ederek davacıya verdiği anlaşılmıştır. Çeklerin bankaya ibrazı sonrasında karşılıksız çıkması üzerine davacı tarafından İstanbul ... İcra Müdürlüğünün ... Esas sayılı dosyası ile çek bedelleri ve ferilerinin tahsili talebiyle 11/01/2016 tarihinde davalı şirket hakkında toplam 600.436,67 TL. Lik kambiyo senetlerine özgü icra takibi başlatıldığı, davalı şirket tarafından yetkiye itiraz üzerine İstanbul 3 İcra Hukuk Mahkemesinin 2016/67 Esas-2016/254 Karar sayılı kararı ile yetkili icra dairesinin Afyonkarahisar İcra Daireleri olduğuna karar verildiği, yetkisizlik kararı üzerine dosyanın Afyonkarahisar İcra Müdürlüğünün ... Esasına kaydedildiği, davalı şirkete ödeme emrinin gönderildiği, davalı şirket tarafından Afyonkarahisar 2 İcra Hukuk Mahkemesinin 2017/161esas sayılı dosyası ile çeklerin keşideci şirket tarafından çift imza ile keşide edilmesi gerekirken tek imza ile keşide edildiği belirtilerek takibin iptali davası açıldığı, mahkemece 21/09/2017 tarih ve 2017/161 Esas-337 Karar sayılı kararı ile takibe konu çeklerin tek imza ile keşide edildiği oysaki keşideci şirketin çift imza ile müşterek temsil edildiğinden takibin durdurulmasına ve o dosyanın davalısı ... aleyhine %20 oranında İİK. 169/ a-6 maddesi uyarınca tazminata hükmedildiği anlaşılmıştır. Davacı ... tarafından cari hesaba karşılık alınan ve karşılıksız çıkması ve tek imza ile keşide edildiği için icra takibinin durdurulmasına karar verildiği için cari hesap alacağının tahsili talebiyle eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Mahkemece, ön inceleme duruşmasının ara kararı ile davalılar vekilinin yetki ve zamanaşımı itirazlarının reddine karar verildiği görülmüştür. Davanın bayilik sözleşmesine dayalı cari hesap alacağının tahsili istemine ilişkin olduğu, zamanaşımı süresinin TBK. 146. Maddesi gereğince 10 yıl (eski BK. 125. Madde) olduğu açık olduğundan ve zamanaşımının alacağın muaccel olduğu tarihten başlayacağı dikkate alındığından alacağın muacceliyeti ile davanın açılış tarihi arasında henüz 10 yıl dolmamış olduğundan zamanaşımı definin reddine yönelik mahkeme kararı dosya kapsamına,usul ve yasaya uygun olup davalılar vekilin alacağın zamanaşımına uğradığına yönelik istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Mahkemece, ön inceleme duruşmasının ara kararı ile 2010-2015 yıllarına ait davalının ticari defterlerinin incelenerek rapor düzenlenmesi için davalının adresinin bulunduğu yer mahkemesine talimat yazıldığı, davalı tarafça incelemeye 2014-2015 yılları arası ticari defterlerini ibraz ettiği, bilirkişi tarafından ibraz edilen defterlerin incelenmesi sonucu düzenlenen 25/06/2018 tarihli raporda özetle; "davalı şirketin ticari defterlerinde, davacıyla ilgili alt hesap kullanılmadığı, dava dilekçesinde cari hesaba karşılık aldığı belirtilen çeklerden 13/04/2015 tarihli 77.697,36 TL ve 06/04/2015 tarihli 111.688,32 TL tutarındaki toplam 189.385,68 TL bedelli olan iki ayrı çekin davalının defterlerinde kayıtlı olduğu, 18/12/2015 tarihli 210.323,34 TL ve 04/12/2015 tarihli 329.192,53 TL ile 11/12/2017 tarihli 38.008,04 TL tutarındaki toplam 577.523,91 TL tutarındaki 3 adet çekin davalı defterlerinde kaydının olmadığı, yasal kayıtlarının alt hesabının bulunmadığı, davalı şirketin 2014 ve 2015 yılı ticari defter ve kayıtlarının usulüne uygun tutulmadığı, davalının ticari defterlerine göre, davacı şirketin dava tarihi itibariyle 91.114,90 TL alacaklı olduğu" açıklanmıştır. Davacı şirketin ticari defter ve kayıtlarının incelenmesi ve taraf defterleri arasındaki farkın açıklanması için mahkemece mali müşavir bilirkişiden rapor alınmış ve 26/11/2018 tarihli bu raporda da " davacı şirketin ticari defter ve kayıtlarının (2014 ile 2017 yıllarına ilişkin) TTK ve Vergi Usul kanununa uygun olarak tutulduğu ve sahibi lehine delil teşkil edebileceği, taraflar arasındaki cari hesap ilişkisinin iki ayrı hesapta takip edildiği, Mayıs 2015 ve sonrasında aynı bedeldeki çeklerin bir çok defa yenileriyle değiştirildiği, nihayetinde değiştirilen çeklerin yerine ve cari hesap bakiyesinin tasfiyesine yönelik olarak 18/12/2015 tarihli 210.323,34 TL bedelli ve 04/12/2015 tarihli 329.192,53 TL bedelli çeklerin alındığı, ancak bu çeklerin de karşılıksız çıktığı, davalı şirketin defterlerinin incelenmesine ilişkin rapora göre davacı ile davalı şirketin ticari defterleri arasındaki farkın bir kısım faturaların ve cari hesap karşılığı alınan ancak ödenmemesi nedeniyle yenileriyle değiştirilen çeklerin davalı defterinde kayıtlı olmamasından kaynaklandığı, davacının dava tarihi itibariyle kendi defterlerine göre 541.423,73 TL alacağının bulunduğu" açıklanmıştır. Mahkemece 21/02/2019 tarihli duruşmanın ara kararı ile; Davacı vekiline davacı şirket kayıtlarında yer alan ... ve ... nolu çeklerin daha önceden takip konusu yapılmış olan ... ve ... nolu çeklerle değiştirilmesine ilişkin karşı tarafın imzasına havi çek teslim tutanağı ve değiştirme belgesi veya tevdi bordrosunu ibraz etmesi, ayrıca davalı defterinde kayıtlı olmayan davacı defterlerinde kayıtlı bulunan raporun 11. sayfasında dökümü yapılmış bulunan faturaların ve içeriği malların içeriğine ilişkin irsaliyelerin okunaklı bir suretinin sunulması için 1 aylık kesin süre verilmiştir. Davacı vekili ara karar doğrultusunda 18/03/2019 ve 22/03/2019 teslim tarihli beyan dilekçesi ve ekinde faturalar sunmuştur. Davalılar vekili 09/05/2019 tarihli karar duruşmasında;'' İbraz edilen belgelerde aleyhimize olan hususları kabul etmiyoruz, davanın reddine karar verilsin,'' şeklinde beyanda bulunduğu görülmüştür. 25/09/2010 tarihli Akaryakıt Bayilik Sözleşmesinin 51 maddesinde bu sözleşmenin tatbiki sırasında BAYİ ile ... arasında herhangi bir ihtilafın doğması durumunda ...'in ticari defter ve kayıtlarının münhasır ve kesin delil teşkil edeceği düzenlenmiştir. HMK'nın 146.maddesine göre hakim delillerden davanın yeterince aydınlandığı kanaatine varırsa tahkikatı bitirebilir. Bu hükümle birlikte yukarıda belirtilen tesbitler ve ilk derece mahkemesince sunulan deliller, bilirkişi rapor içeriğindeki tespitler ışığında gerekçesi yazılmak suretiyle hüküm kurulduğu da gözetildiğinde ; davalılar vekilinin raporlar arasındaki çelişki giderilmeden yetersiz inceleme ile karar verildiğine yönelik istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. 6098 sayılı TBK.nun 128 Maddesinde;'' Üçüncü bir kişinin fiilini başkasına karşı üstlenen, bu fiilin gerçekleşmemesinden doğan zararı gidermekle yükümlüdür. Belirli bir süre için yapılan üstlenmede, sürenin bitimine kadar üstlenene edimini ifa etmesi için yazılı olarak başvurulmaması hâlinde, üstlenenin sorumluluğunun sona ereceği kararlaştırılabilir.'' Hükmü düzenlenmiştir. 818 Sayılı BK.nun 110 Maddesinde;'' Bir üçüncü şahsın fiilini başkasına taahhüt eden kimse bu üçüncü şahıs tarafından taahhüdün ifa edilmemesi halinde zarar ve ziyan tediyesine mecburdur. (Ek fıkra: 08/07/1981 - 2486/1 md.) Muayyen bir müddet için yapılan taahhütlerde, müddetin bitimine kadar taahhüt edene yazılı olarak başvurulmaması halinde taahhüdün hükümsüz olacağına dair sözleşme muteberdir.'' Hükmü düzenlenmiştir. 25/09/2010 tarihli Akaryakıt Bayilik Sözleşmesinin 49 maddesinde garantörün yükümlülüklerinin düzenlendiği buna göre;''....Garantör,Bayi'nin bu sözleşme hükümlerine aykırı davranışı sebebiyle ...(davacı) lehine sözleşmeden doğmuş ve doğacak her türlü hak ve alacağı, ... tarafından kendisine gönderilen ve BAYİ'nin sözleşme gereği yükümlülüklerini yerine getirmediğini bildiren ilk yazılı talebi üzerine protesto çekmeye, hüküm elde etmeye ve BAYİ'nin rızasını almaya gerek olmaksızın derhal, tamamen ve nakden ödeyeceğini, bu garanti taahhüdünün kesin ve süresiz olduğunu beyan,kabul ve taahhüt eder.''Hükmü düzenlenmiştir. 25/09/2010 tarihli Bayilik Protokolününün 3.1.1. Maddesinde garantörün yükümlülüklerinin düzenlendiği ve protokolün 4.4. Maddesinde ise protokolün taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin ayrılmaz bir parçası olduğu, bayilik sözleşmesinde yer almayan konularda taraflarca protokol hükümlerinin uygulanacağı hükmü düzenlenmiştir. 25/09/2010 tarihli Akaryakıt Bayilik Sözleşmesinin 49 maddesinde bu garanti taahhüdünün kesin ve süresiz olduğu düzenlenmiş olup buna göre garantör olarak sözleşmeyi imzalayan davalı gerçek kişinin sözleşmeden kaynaklı yükümlülüğü sözleşme süresi ile sınırlı olmayıp davalı vekilinin aksi yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. HMK 282 maddesindeki "Hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir," yasal düzenlemesi ile İlk Derece Mahkemesine sunulan deliller, bilirkişi rapor içeriğindeki tespitler de gözetildiğinde, mahkeme gerekçesinde de belirtildiği üzere; Davalı şirket tarafından borcun tasfiyesi amacıyla davacı şirkete verilen 13/04/2015 tarihli 77.697,36 TL bedelli ve 06/04/2015 tarihli 111.688,32 TL bedelli çeklerinde davalı şirket adına tek imzayla keşide edildiği, ancak bu çeklerin davalı şirket defterlerinde kayıtlı olduğu, Afyonkarahisar İcra Müdürlüğünün ... E sayılı dosyasında takip konusu yapılan ve davalı şirketin, takibe konu çeklerin şirket adına tek imzayla keşide edildiği, şirketin çift imzayla temsilinin gerektiği, dolayısıyla bu çeklerin şirketi bağlamayacağı yönündeki itirazının Afyonkarahisar 2. İcra Hukuk Mahkemesince kabul edilerek icra takibinin durdurulmasına karar verilmiş ise de, icra hukuk mahkemesinin dar yetkili mahkeme olup, sınırlı ve belirli kurallar çerçevesinde yargılama yapabildiği, dolayısıyla anılan mahkeme kararının huzurdaki bu davanın neticesine bir etkisi olamayacağı, davalı şirketin davacıya olan borcuna karşılık, davalı şirket adına tek imzayla keşide edilen iki adet çekin davalı şirket kayıtlarında yer alması ve davacıya olan borcun bu şekilde ödenmesi karşısında taraflar arasındaki ticari ilişkide davalı şirket temsilcilerinin tek imzayla keşide ettiği çeklerin davalı şirket tarafından benimsendiğinin kabulü gerektiği, davalı ...'nun davalı şirket yetkililerinden biri olup takibe konu çeklerin onun tarafından keşide edildiğinin anlaşıldığı, - (davalı ...'nun çeklerden şahsi sorumluluğununda bulunduğu) - davadan önce açılan icra takibi ile de borcu öğrendiğinin kabulü gerektiği, aksinin dürüstlük kuralına aykırılık oluşturacağı ve bunun dışında esasında bu davanın cari hesabına dayalı olduğu ve davacının da cari hesap nedeniyle davalı tarafından alacaklı olduğu alınan bilirkişi raporuyla sübuta erdiği anlaşılmakla; Mahkemece dosyada bulunan delillerin takdirinde hata yapılmadan iddia ve savunma ile birlikte hukuka uygun şekilde değerlendirilmek suretiyle dairemizcede benimsenen yasal ve hukuksal gerekçelere ve maddi delillere dayandırılarak karar verildiği, mahkemece hükme dayanak yapılan bilirkişi raporunun dosyayı kapsayıcı nitelikte denetlenebilir ve hüküm vermeye elverişli olduğu, mahkemece kabul edilen alacağa dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi, yargılama giderlerinin HMK. 326 Madde hükmüne göre davalılara yükletilmesi ve davacı lehine nisbi vekalet ücretine hükmedilmesi dosya kapsamına, usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmakla, davalılar vekilinin mahkemenin kabulüne yönelik aksi yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Dosya kapsamı, mahkemenin kabul ve gerekçesi ve istinaf sebepleri gözetildiğinde; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan davalılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b1 maddesine göre esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalıların istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK'nın 353/1-b1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan 121,30'ar.TL istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 36.984,65.TL istinaf karar harcından, istinaf eden davalı ... tarafından peşin olarak yatırılan (44,40.TL+9.201,76.TL=) 9.246,16.TL harcın mahsubu ile bakiye 27.738,49.TL'nin bu davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 36.984,65.TL istinaf karar harcından, istinaf eden davalı ... tarafından peşin olarak yatırılan 9.246,16.TL harcın mahsubu ile bakiye 27.738,49.TL'nin bu davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 5-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf edenler üzerinde bırakılmasına, 6-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde artan gider avansı varsa avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK'nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay'da temyiz yolu açık olmak üzere 22/12/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.