Esas No: 2022/813
Karar No: 2022/2552
Karar Tarihi: 22.03.2022
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2022/813 Esas 2022/2552 Karar Sayılı İlamı
3. Hukuk Dairesi 2022/813 E. , 2022/2552 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, mahkemenin görevsizliğine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalı Bakanlığa ait 22 adet su aboneliğinden kaynaklanan ve 2001 yılına ait olan atık su bedellerinin ödenmediğini ileri sürerek; şimdilik toplam 204.552,65 TL atık su bedelinin, alacağın muaccel hale geldiği tarihten itibaren işleyecek reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı; davanın vergi mahkemesinde görülmesi gerektiğini, 01/01/1994 ile 01/01/2004 tarihinden sonrasına ait 1 adet fatura bulunduğunu, bu faturanın da 5018 Sayılı Kanunda belirtilen beş yılı dolduran faturaların ödenmeyeceği hükmü gereğince ödenmediğini savunarak; yersiz ve hukuki dayanaktan yoksun açılan davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulüne dair verilen karar, tarafların temyizi üzerine Dairece bozulmuştur.
Bozmaya uyan mahkemece; Yargıtay bozma kararlarında davaya ticaret mahkemesi sıfatıyla bakılmış olmasının bozma nedeni olarak görülmediği, uyulan bozma kararlarına göre dosyaya asliye ticaret mahkemesi olarak bakılması gerektiği, halihazırda Erzurum İlinde Asliye Ticaret Mahkemesi bulunurken işbu davaya ticaret mahkemesi sıfatıyla bakmasının söz konusu olamayacağı gerekçesiyle, davanın görev yönünden reddine, karar kesinleştiğinde istem halinde dosyanın Erzurum Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş, hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1- Eldeki dava, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01/07/2012 tarihinden önce, 18/08/2011 tarihinde açılmıştır. Her ne kadar mahkemece görevsizlik nedeniyle davanın reddine karar verilmiş ise de, burada öncelikli olarak taraflar arasındaki abonelik sözleşmesinden kaynaklanan alacak davasında, mezkûr mahkemenin davaya bakmakla görevli olup olmadığının belirlenmesi, davanın niteliğinin ve görevli mahkemenin belirlenmesinde 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile getirilen düzenlemelerin değerlendirilmesi gerekir.
Ticarî davalar; mutlak ticarî davalar, nispi ticarî davalar ve yalnızca bir ticarî işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticarî nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır. Bir davanın ticarî dava sayılmasına bağlanan en önemli sonuç, o davanın asliye ticaret mahkemesinde görülmesi ve buna bağlı olarak özel birtakım usul kurallarına tabi olmasıdır. Hangi iş ve uyuşmazlıkların ticarî dava sayıldığı 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda (TTK) ve bazı özel kanunlarda sınırlı olarak belirtilmiştir.
Mutlak ticarî davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticarî işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticarî sayılan davalardır. Mutlak ticarî davalar, TTK'nın 4/1 nci maddesinde bentler hâlinde sayılmıştır. Bunlar yanında Kooperatifler Kanunu (m. 99), İcra ve İflas Kanunu (m. 154), Finansal Kiralama Kanunu (m. 31), Ticarî İşletme Rehni Kanunu (m. 22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticarî davalar da bulunmaktadır. Bu gruptaki davaların ticarî dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticarî işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK'nın 4/1 nci bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticarî dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticarî dava sayılan davalardır.
Nispi ticarî davalar, her iki tarafın ticarî işletmesiyle ilgili olması hâlinde ticarî nitelikte sayılan davalardır. TTK'nın 4/1 nci maddesine göre, her iki tarafın ticarî işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafın da tacir olduğu hukuk davaları ticarî dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticarî dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticarî işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticarî iş niteliğinde olması veya ticarî iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticarî iş sayılması davanın ticarî dava olması için yeterli değildir. Ticarî iş karinesinin düzenlendiği TTK'nın 19/2 nci maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticarî iş sayılan bir işin diğeri için de ticarî iş sayılması, davanın niteliğini ticarî hâle getirmez. TTK, kanun gereği ticarî dava sayılan davalar haricinde, ticarî davayı ticarî iş esasına göre değil, ticarî işletme esasına göre belirlemiştir.
Üçüncü grup ticarî davalar, yalnızca bir tarafın ticarî işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticarî dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticarî davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticarî işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticarî nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticarî işletmesiyle ilgili olması TTK'da yeterli görülmüştür.
6335 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 2 nci maddesi ile değişik TTK’nın 5 nci maddesinin 1 nci fıkrası; “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın, asliye ticaret mahkemesi tüm ticarî davalar ile ticarî nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir.” 5 nci maddesinin 3 ncü fıkrası; “Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır.” şeklinde düzenlenmiştir.
Görüldüğü üzere, asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki hukukî ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu'ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki hâlinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisidir. Bu nedenle, asliye ticaret mahkemesinin bakması gereken davalarda, asliye hukuk mahkemesi görevli sayılamaz. Ancak istisna olarak, Geçici 10 ncu maddesi ile görev düzenlemesinin, bu Kanunun yürürlüğünden önce açılmış olan davaları etkilemeyeceği hükme bağlanmıştır.
Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında, mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtayca re’sen dikkate alınır. Görevle ilgili hususlarda kazanılmış hak söz konusu olmaz.
Tüm bu açıklamalar sonrası somut olaya bakıldığında; davacı, taraflar arasında abonelik sözleşmesi olduğunu, bu abonelik uyarınca tahakkuk edilen faturaların davalı kurum tarafından ödenmediğinden bahisle eldeki davayı açmıştır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık özel hukuk hükümlerine tabi ve abonelik sözleşmesinden kaynaklanmaktadır.
Davanın açıldığı tarih itibariyle mahkemeler arasındaki ilişkinin iş bölümü ilişkisi olduğu, davacının kamu idaresi olup, tacir olmadığı gibi uyuşmazlık konusu abonelik/aboneliklerin de ticari işletmesiyle ilgili olarak değil, kamu hizmetlerinin yürütülmesi amacıyla yapıldığından, diğer bir deyişle eldeki dava ticari dava niteliğinde bulunmadığından, görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir.
Öte yandan, davalı tacir olmadığından, davacının (vermiş olduğu hizmet özel hukuk hükümlerine tabi bulunduğundan) tacir olması davanın asliye ticaret mahkemesinde görülmesini de gerektirmez.
Hal böyle olunca mahkemece işin esasına girilerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, asliye ticaret mahkemesinin görevli olduğundan bahisle görevsizlik kararı verilmesi usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
2- Bozma nedenine göre, davacının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bendde açıklanan nedenlerle hükmün HUMK'nın 428 inci maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenlerle davacının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek bulunmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440 ıncı maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 22/03/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.