20. Hukuk Dairesi 2011/13265 E. , 2012/1842 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... ve katılan davacı ... vekilleri tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı ... vekili, miras yoluyla intikal, devir ve kazanmayı sağlayan zilyetlik nedeniyle Hazine üzerindeki 2114 parselin yaklaşık 10 dönümlük bölümüne ait tapu kaydının iptali ile vekil edeni adına, davaya katılan ... vekili ise, tescil konusu taşınmazın vekil edeninin miras bırakanından kaldığını, miras hakkının bulunduğunu belirterek vekil edeniyle davacı adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir. Mahkemece davacı ...’nun açmış olduğu tescil davası ile katılan davacının davasının reddine, davacı ...’nun tapu iptali ve tescil davasının kabulü ile 23.05.2005 ve 15.07.2005 tarihli fen bilirkişisi raporlarında E harfiyle gösterilen 6253,21 m² yüzölçümündeki taşınmaz bölümüne ilişkin davalı Hazine adına olan tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya tesciline karar verilmiş, mahkemece verilen bu ilk hüküm Hazine, Orman Yönetimi ve katılan davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 8. Hukuk Dairesi tarafından bozulmuştur.
Hükmüne uyulan Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 04/05/2006 tarih 2006/2572-3091 sayılı bozma kararında özetle, “Tespit dışı bırakılan yerlerin genel hükümlere göre tescilinin istenilmesi halinde taşınmazın hangi tarihte tespit dışı bırakıldığının belirlenmesi, o tarihten Hazine adına tescil tarihine kadar kazanma süresinin geçip geçmediğinin araştırılıp belirlenmesi gerekir. Görülmekte olan davada bu husus üzerinde durulmamıştır. Bundan ayrı, taşınmazın niteliği yönünden ziraatçı uzman bilirkişinin raporu da duraksamaya yol açmaktadır. Gerçekten de, taşınmazın imar ve ihyaya muhtaç yerlerden olup olmadığı ve kültür arazisi niteliğinin kazandırılıp kazandırılmadığı kesin olarak açıklığa kavuşturulmamıştır. Bu yön göz önünde tutularak komşu parsellere ait kadastro tutanağı ve dayanak belgelerin getirtilmesi, ondan sonra yerel, teknik ve ziraatçı uzman bilirkişiler aracılığıyla dava konusu taşınmaz üzerinde yeniden keşif yapılması, taşınmazın niteliğinin kesin olarak belirlenmesi, tespit dışı bırakılma tarihi de gözönünde tutularak ondan sonra uyuşmazlık hakkında hüküm kurulması gerektiği” gereğine değinilmiştir.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra davanın kısmen kabulüne ve dava konusu parselin 16.10.2007 tarihli krokide (B) işaretli 6114 m²lik bölümünün 3/4 payının ... kızı ..., 1/4 payının ... oğlu ... adına tapuya tesciline karar verilmiş, mahkemece verilen bu ikinci hüküm Hazine ve Orman Yönetiminin temyizi üzerine Yargıtay 20. Hukuk Dairesi tarafından bozulmuştur.
Hükmüne uyulan Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 05/11/2008 tarih 2008/10272-14498 sayılı bozma kararında özetle, “Mahkemece, bozma kararına uyulmuşsa da bozma gerekleri tam olarak yerine getirilmemiştir. Bozma kararından önce yapılan araştırma inceleme sonucu taşınmazın kesinleşen orman kadastro sınırları dışında kaldığı belirlenmişse de bir yerin kesinleşen orman sınırının dışında kalması ayrı, taşınmazın zilyetlikle kazanılacak yerlerden olup olmadığının belirlenmesi ve zilyetlikle kazanma koşullarının zilyet yararına gerçekleşip gerçekleşmediği ayrı konulardır. Bozma kararından önce alınan ziraat bilirkişi raporlarından, taşınmazın batısında 1 dönüm kadar yerin ekildiği, ekili kısmın içinde yer yer maki türü bitkilerin bulunduğu, doğu kısımda ise yürüyerek geçilemeyecek sıklıkta orman ağaçları olduğu, 2005 yılında yapılan ikinci keşifte ise maki bitki örtüsünün kesilerek temizlendiğinden söz edilmiştir. Ziraat uzmanı bilirkişi raporunda taşınmazın eğiminin % 15-20 olduğu, teraslama yapılmadan ekonomik olarak kullanılamayacağı, orman bilirkişi raporunda ise eğimin % 35-40 olduğu bildirilmiştir. Taşınmaz kadastro sırasında bayır olarak tespit harici bırakılmıştır.
3402 Sayılı Kadastro Yasasının 17. maddesi gereğince orman sayılmayan, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen ve il, ilçe ve kasabaların imar planları kapsamında kalmayan araziden masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilip tarıma elverişli hale getirilen (ev ve benzeri tesisler yapmak, dışarıdan toprak getirilerek tarıma elverişli hale getirmek imar ihya olarak kabul edilemez) ve imar ihyanın tamamlandığı tarihten tescil davasının açıldığı, somut olayda Hazine adına tapu kaydının oluşturulduğu 2004 yılına kadar 20 yıl süreyle zilyet edildiği ileri sürülerek tapuya tescili istenen taşınmazların, Kadastro Yasasının 14. maddesinde yazılı diğer koşulların yanında niteliğinin, imar ihya edildiğinin ve üzerinde sürdürülen zilyetliğin, başlangıç ve süresinin, kullanılıp kullanılmadığının ve tasarruf sınırlarının ne olduğunun takdiri delil olan yerel bilirkişi ve tanık sözleri yanında, gerçeğin bir resmi olan en eski tarihli hava fotoğrafı ile, yine gerçeğin modeli olan memleket haritaları ile 2004 tarihinden 15 - 20 yıl önce en az iki zamanda birbirini izleyen bindirmeli olarak çekilen çiftli hava fotoğrafları ve bu fotoğrafların yorumlanması ile üretilen memleket haritaları ve standart topografik fotogrametri yöntemi ile düzenlenen kadastro haritalarının, özellikle ön bindirmeli çekilen ve birbirini izleyen streoskopik çift hava fotoğraflarının streoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelenip taşınmazın niteliğinin, konumunun ve kullanım durumunun anlatılan bilimsel yöntemle kesin olarak belirlenmesi gerekir.
O halde; dava konusu taşınmazın orman sayılmayan ve zilyetlikle kazanılabilecek yerlerden olduğunun belirlenmesi halinde, dava konusu taşınmaz ve etrafını gösterir ve ilk defa o yerde grafik ya da fotogrametri yöntemiyle düzenlenen 1/5000 ölçekli arazi kadastro paftasının orijinal fotokopi örneği ile taşınmaza bitişik ya da yakın komşu parsellerin, kadastro tespit tutanak örnekleri ve bu parsellere uygulanan tapu ve vergi kayıtları ilk oluşturulduğu günden itibaren tüm gittileri ile, yine en eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğrafları ile M.Y.’nın 713. maddesine dayanılarak açılan davalarda dava tarihinden, kadastro tespitine itiraz davalarında ise tespit tutanağının düzenlendiği tarihten (somut olayda 2004 yılından) 15 - 20 yıl önce iki ayrı tarihte çekilmiş stereoskopik hava fotoğrafları ve bu fotoğraflara dayanılarak üretilmiş orijinal renkli memleket haritaları bulunduğu yerlerden istenerek, bu belgeler Ziraat Fakültelerinin toprak bölümünden mezun olan bir ziraat mühendisi, bir Harita-Kadastro (Jeodezi ve Fotogrametri) mühendisi ile bir yüksek orman mühendisinden oluşturulacak bilirkişi kurulu aracılığıyla, dava konusu taşınmaz ile çevresine uygulanıp bu belgelerde dava konusu yer belirlendikten sonra, hava fotoğrafları ve dayanağı haritalar stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelettirilip taşınmazın niteliğinin bu belgelerde ne şekilde görüldüğü, imar-ihya ve zilyetliğin hangi tarihte başlanılıp tamamlandığı belirlenmeli, bu belgeler ile kadastro paftası, pafta düzenlenmemişse dava konusu taşınmazın 23/06/2005 gün ve 9070 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla yürürlüğe konulan BÖHHBÜY (Büyük Ölçekli Haritalar ve Harita Bilgileri Üretim Yönetmeliği) hükümlerine göre koordinatlı olarak düzenlenecek haritası hem 1/5000 ve hem de 1/25000 ölçeklerinde eşitlenerek kadastro paftası ile düzenlenen harita, komşu ve yakın komşu taşınmazları da içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek
suretiyle çekişmeli taşınmazın konumu, hava fotoğrafları, orijinal renkli memleket haritaları ve kesinleşmiş tahdit haritası üzerinde gösterir biçimde bilirkişi kurulundan ayrıntılı ve bilimsel verileri içerir, topografik ve memleket haritalarından yararlanılarak taşınmazın gerçek eğim durumunu gösterir rapor alınmalı, dava konusu taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olması veya kesinleşen orman kadastro sınırları dışında kalması ya da orman ve arazi kadastrosunun yapılıp kesinleştiği tarih ile dava tarihi arasında 20 yıldan fazla süre geçmesi o yerin kişiler adına tescili için yeterli olamayacağından bu şekilde yapılacak inceleme sonucu dava konusu yerin;
1) Orman sayılan yerlerden veya 3402 sayılı Yasanın 16. maddesinde belirtilen özel mülkiyete tabi olmayacak, kamu mallarından olduğunun belirlenmesi,
2) Kamu hizmetine tahsis edilmiş olduğunun anlaşılması (3402 sayılı Yasanın 16. md. A, B, C, D bentleri kapsamında kalan yerler),
3) İl, İlçe ve kasabaların nazım veya uygulamalı imar planlarının kapsadığı alanlarda kaldığının saptanması (3402 sayılı Yasa 17. md. ikinci paragraf, 2981 sayılı Yasa Geçici Madde - 2 Son paragraf),
4) Dava veya kadastro tesbit tutanağının düzenlendiği, somat olayda Hazine adına tapunun oluşturulduğu 2004 tarihinden 20 yıl önce çekilmiş hava fotoğrafları ve bu fotoğraflardan üretilmiş memleket haritaları veya fotogometri yöntemiyle düzenlenen kadastro paftalarında zilyet ve tasarruf edilmeyen yerlerden olduğunun anlaşılması,
5) Kadastro tesbit ve tescil harici bırakma işleminin kesinleştiği tarihten tescil davasının açıldığı tarihe kadar 20 yıllık zilyetlik süresinin geçmemiş olması (H.G.K.’nun 22/03/1995 gün 1994/8-873-216 ve 19/02/1997 gün 1996/8-768-100 ve 24/09/1997 gün 1997/20-372-718 ve 18/02/1998 gün 1998/8-15-129 sayılı kararları),
6) O yerde orman kadastrosu kesinleşmiş olsun olmasın, taşınmazın 6831 sayılı Yasanın 17/2. ve Orman Kadastrosunun Uygulaması Hakkındaki Yönetmeliğin 26/a. Maddeleri kapsamında orman içi açıklık konumunda bulunması (H.G.K.nun 10.12.1997 gün 1997/20-830-1034 ve 17.12.1997 gün 1997/20-808-1039 ve 22.10.2003 gün 2003/20-665-614 ve 11.10.2004 gün 2004/7-531-582 sayılı kararları ile orman içi açıklıkların zilyetlikle kazanılamayacağı kabul edilmiştir.),
7) Dava konusu taşınmazın veya yakın çevresinin arazi kadastro ekiplerince kadastro paftası üzerinde orman nitelemesi yapılarak tesbit ve tescil harici bırakılması (H.G.K.nun 21.01.2004 gün 2004/8-15-7 ve 12.05.2004 gün 2004/8-242-292 ve 12/03/2008 gün ve 2008/20-214-241 sayılı kararları),
8) Kadastro (Tapulama) Komisyonu tarafından orman sayılarak tesbit ve tescil harici bırakılması (H.G.K.nun, 24.10.2001 gün 2001/8-964-751 ve 13.02.2002 gün 2002/8-183-187 sayılı kararları),
9) Kadastro (Tapulama) mahkemesince orman sayılan yer olması nedeniyle hükmen tescil harici bırakılan yerlerden olduğunun (Bu tür yerler, Orman Kadastrosunun Uygulanması Hakkındaki Yönetmeliğin 26. maddesinin 1. fıkrasının (g) bendi ve 2. fıkrası gereğince Devlet Ormanı olarak sınırlandırılması zorunludur.) anlaşılması (H.G.K…’nun 15/03/2006 gün 2006/8-106-68 sayılı kararları), hallerinde, özel ve tüzel kişiler adlarına özel mülk niteliğiyle tapuya tescil edilemeyeceğinden başka bir araştırmaya gerek olmadan kişilerin davasının reddine, karar verilmelidir.
Yukarıda yazılı koşulların somut olayda bulunmaması halinde, taşınmazın öncesinin ne olduğu, imar-ihya yapılmışsa hangi tarihte başlanılıp bitirildiği, kimden kime kaldığı, zilyetliğin ne zaman başlayıp nasıl sürdürüldüğü ve ekonomik amacına uygun olup olmadığı, maddi olaylara dayalı ve ayrıntılı olarak, taşınmaz başında dinlenecek yerel bilirkişiler ile taraf tanıklarından sorulmalı, yerel bilirkişi ve tanık sözlerinin doğruluğu yukarıda belirtilen ve gerçeğin kendisi olan belgelere dayalı olarak düzenlenecek bilirkişi kurulu raporuyla denetlenmeli,
Somut olayın özelliği göz önünde bulundurularak ayrıca;
Keşif sırasında taşınmazı çeşitli yönlerinden hali hazır durumunu gösterir renkli fotoğrafları çektirilip onaylanarak dava dosyası içine konulmalı,
Davanın açıldığı tarihten önce ya da sonra Hazine yetkilileri tarafından hazırlanan idari tahkikat ve haksız işgal (ecrimisil) tutanakları varsa bu tutanaklar da yerine uygulanıp tutanaklarda ismi yazılı kişiler tanık sıfatıyla dinlenilmeli,
3402 sayılı Yasanın 14/1. maddesinde yazılı 40 ve 100 dönüm kısıtlama araştırmasının aynı maddenin 03/07/2005 gün ve 5403 Sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanma Yasası ile değiştirilen 2. fıkrası hükümlerine göre yapılacağı düşünülerek, adına tescil kararı verilecek kişi ya da kişiler ile diğer mirasçılar ve onların miras bırakanları yönünden belgesizden zilyetliğe dayalı olarak tesbit ve tescil edilen taşınmaz olup olmadığı, varsa cinsi, parsel numaraları ve miktarı, Tapu Sicil ve Kadastro Müdürlüklerinden ve yine, aynı kişiler tarafından açılan tescil davası olup olmadığı Hukuk Mahkemesi Yazı İşleri Müdürlüklerinden ayrı ayrı sorularak gerektiğinde tesbit tutanak örnekleri ve tapu kayıtları ya da tescil dava dosyaları getirtilip incelenmeli, bundan sonra toplanan delillerin tümü birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi” gereğine değinilmiştir.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra taşınmazın tarım arazisi niteliğinde bulunmadığı ve imar-ihya koşullarının gerçekleşmediği gerekçesiyle davacı ve katılan davacının davasının reddine karar verilmiş, hüküm davacı ... ile katılan davacı ... vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tapu iptali ve tescile ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde dava tarihinden önce 1967 yılında yapılıp 1970 yılında kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır. Genel arazi kadastrosu işlemi 07/12/1953 tarihinde yapılmış ve sonuçları 14/06/1959 – 16/07/1959 tarihleri arasında ilan edilmiş ve kesinleşmiştir.
Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olduğuna göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenlere ayrı ayrı yükletilmesine 14.02.2012 gününde oybirliği ile karar verildi.