Esas No: 2022/233
Karar No: 2022/2466
Karar Tarihi: 17.03.2022
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2022/233 Esas 2022/2466 Karar Sayılı İlamı
3. Hukuk Dairesi 2022/233 E. , 2022/2466 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : SAKARYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 5. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen maddi ve manevi tazminat davasının maddi tazminat davasının reddine manevi tazminat davasının kısmen kabulüne dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelenmesi sonucunda; tarafların istinaf başvurusunun esastan reddine yönelik kararın , süresi içinde taraflarca temyiz edilmesi üzerine; dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
YARGITAY KARARI
Davacı, 08/06/2017 tarihinde sol testisindeki ağrı sebebiyle ... Merkezi ... bölümüne muayene olmak için gittiğini, davalı ... muayene olduğunu, doktorun elle muayene ettiğini, acil kan ve ultrason testi istediğini, sonuçlara baktıkta sonra aynı günün öğleden sonrasına tekrar doktorla görüştüğünü, bu görüşmede doktorun kanser teşhisi koyduğunu, sol testisin acilen alınması gerektiğini beyan ederek ameliyat için hazırlanması gerektiğinin söylendiğini, korkması nedeniyle kendisine ne denirse yerine getirdiğini, 09/06/2017 günü sabah saatlerinde ameliyat olduğunu, sol testisin alındığını, daha sonra yaptığı görüşmelerde pataloji sonucunun temiz çıktığını ve alınan parçada sadece apse olduğunun söylendiğini, sonuçlardan sonra psikolojik olarak bunalıma girdiğini, ancak hatanın telafisi olmadığını, tam olarak bilgilendirilmediğini ve aydınlatılmadığını, yapılan ... renkli doppler usg sonucuna göre testis tümörü riskini artıran hiçbir faktör yokken, tümör belirteçleri normal iken, doktorun seri bir şekilde ameliyatı yaparak organını yok ettiğini, daha sonra gittiği tıp merkezinde yapılan muayenesinde eppiddimit tanısı konulduğunu ve ameliyatla testisinin alınması gereken yerde ilaçlarla tedavi olabileceğinin ortaya çıktığını, 32 yaşında ve nişanlı olduğunu, bu olay nedeniyle belkide çocuk sahibi olamayacağını, bu olay nedeniyle manevi olarak çöktüğünü, bu nedenlerle 5.000,00 TL maddi, 495.000,00 TL manevi tazminat olmak üzere toplam 500.000,00 TL tazminatın 08/06/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, davanın reddini dilemişlerdir.
İlk derece mahkemesince; davacının diğer sağlık kurumlarında yaptırdığı muayene ve sperm dondurma işlemleri için oluşan maddi zarar istemine ilişkin dosyada bu durumu ispata yarayan herhangi bir delil bulunmadığı,maddi tazminat talebini belgelendirilemediği gerekçesiyle davacının maddi tazminat talepli davasının reddine, dosya kapsamında alınan raporlar doğrultusunda manevi tazminatı talep hakkı oluşturacak şekilde davacının iddialarının subutlaştığı, 35 yaşında sol testisini kaybeden davacının üreme fonksiyonlarının tehlikeye düştüğü ve bu nedenle manevi zararı oluşturacak şekilde ızdırap ve elem çektiği, bu zararın oluşmasında hukuken davalı hekim ... ve davalı hastane ... ve Sosyal Yardım Vakfı Sağlık Tesisleri İktisadi İşletmesinin birlikte sorumlu olduğu,hakkaniyet ölçüsünde,davacının manevi huzurunu sağlayacak şekilde manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 35.000,00 TL'nin olay tarihi olan 09/06/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar müşterek ve müteselsilen sorumlu olmak üzere davalılardan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş; karara karşı, taraflarca istinaf yoluna başvurulmuştur.
Bölge adliye mahkemesince; taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiş; karar, taraflarca temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı bilgi ve belgelere, özellikle temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararında yazılı gerekçelere göre, davalıların yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Dava konusu uyuşmazlık, davacıya tedavi amaçlı yapılan ameliyat neticesinde, hekim hatasına dayalı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Dosyada mevcut 30.01.2019 tarihli 7. Adli Tıp İhtisas Kurulu raporunun incelenmesinde; "Kişiye 08/06/2017 tarihinde şikayetlerine yönelik skortal USG istenmesinin uygun olduğu, çekilen USG'de sol testiste alt pol komşuluğunda extratestiküler yerleşimli kitle tespit edilmesine rağmen, 08/06/2017 tarihli hasta epikrizinde sol testis üst polde 3 cm çaplı düzgün yüzeyli solid kitle olduğu kayıtlı olup çekilen USG ve muayene bulgularının farklı olduğu anlaşıldığı, söz konusu çelişkinin giderilmesine yönelik ek tetkikler yapılması gerektiği halde ayırıcı tanıya gitmeden orşiektomi ameliyatı yapılmasının uygun bir yaklaşım olmadığı cihetle ... ... Dr. ...’un uygulamasının tıp biliminin genel kabul görmüş ilke ve kurallarına uygun olmadığı..." saptandığı, yine 05.11.2020 Adli Tıp Üçüncü Üst Kurulu raporunun incelenmesinde; "...08/06/2017 tarihinde sol testiste ağrı, sertlik şikayetleri ile başvuran 32 yaşındaki hastanın muayene edilerek gerekli tetkiklerinin (skrotal ve üriner sistem ultrasonografisi, laboratuar tetkikleri) istenmiş olduğu, ancak hastanın skrotal ultrasonografisinde sol testiste tarif edilen kitle lezyonun ekstratestiküler yerleşimli olması nedeniyle ileri incelemeler yapılmaksızın testis tümörü (seminom) ön tanısı ile inguinal orşiektomi ameliyatı uygulanmış olmasının tıbben uygun bir yaklaşım olmadığı, ameliyat materyalinin histopatolojik incelemesinde, genç hastalarda ekstratestiküler lezyonların ön tanısında yer aldığı tıbben bilinen ‘epididimit’ ile uyumlu bulgular tespit edildiği de göz önünde bulundurulduğunda, dava konusu olayda davalı ... ... Dr....’un uygulamalarının tıbbi hata olarak değerlendirildiği..." anlaşılmıştır.
Türk Borçlar Kanununun 56.maddesi (BK.nun 47.maddesi) hükmüne göre hakimin özel halleri gözönünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hemen belirtmelidir ki, manevi tazminat ne bir ceza, ne de gerçek anlamda bir tazminattır. 22.06.1966 tarihli ve 7/7 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde belirtildiği gibi, ceza değildir; çünkü davacının yararı düşünülmeksizin sorumlu olana hukukun ihlalinden dolayı yapılan bir kötülük değildir. Mamelek hukukuna dair bir zararın karşılanmasını amaç edinmediği için de, gerçek anlamda bir tazminat sayılmaz. Manevi tazminat mağdurda veya zarara uğrayanda bir huzur hissi, bir tatmin duygusu doğurmalıdır. Manevi tazminatta temel olan ana düşünce budur.
Kural olarak hükmedilecek manevi tazminatın miktarının belirlenmesi hakimin takdirindedir. Kanunun takdir hakkı verdiği hususlarda hakim bu hakkını Türk Medeni Kanununun 4. maddesinde açıklanan hakkaniyet ilkesine uygun olarak kullanmalıdır.
Manevi tazminatın miktarı belirlenirken kişilik hakkına saldırı oluşturan eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranı, sıfatı, iştigal ettikleri makam ile diğer sosyal ve ekonomik durumları dikkate alınmalı, her olaya göre değişebilecek özel durum ve koşullar bulunabileceği gözetilerek,takdir hakkını etkileyebilecek nedenler karar yerinde denetime elverişli biçimde ve objektif olarak gösterilmelidir.
Manevi tazminat davaları sonucunda hükmedilecek miktar, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirebilecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bu miktar bir ceza olmadığı gibi hükmedilecek manevi tazminatla manevi tatmin de amaçlandığından tazminat miktarının onun amacına göre belirlenmesi gerekir. Bu nedenle, takdir edilecek miktar elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.
Tüm bu bilgiler ışığında somut olay irdelendiğinde; davalı hekim tarafından gerçekleştirilen operasyonda ek tetkikler yapılması gerektiği halde ayırıcı tanıya gitmeden orşiektomi ameliyatı yapılmasının davalı hekimin kusurlu olduğu ve davacının sol testisinin alındığı anlaşılmakla takdir edilen manevi tazminat miktarının, meydana gelen zararın ağırlığı karşısında, manevi huzuru gerçekleştirmeye yeterli bulunmadığı, yaşanan olayın özellikleri ve olayın oluş şekli nazara alındığında, takdir edilen manevi tazminat miktarının az olduğu anlaşılmıştır.
İlk derece mahkemesi kararının, yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına karar verilmiş olduğundan,HMK'nin 373. maddesinin birinci fıkrası uyarınca,iş bu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin bölge adliye mahkemesi kararının da kaldırılmasına karar verilmiştir.
SONUÇ : Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalıların temyiz itirazlarının REDDİNE, ikinci bentte açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK'nin 373. maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, aynı Kanununun 371. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesi kararının davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 17/03/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.