20. Hukuk Dairesi 2012/212 E. , 2012/1984 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki kadastro tespitine itiraz davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Hazine ve davalı ... tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında ... ilçesi ... köyü 192 ada 9 parsel sayılı 1207,24 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, çayırlık niteliğiyle ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle davalı adına tesbit edilmiştir. Davacı Hazine, davalı yararına imar-ihya ve zilyetlikle taşınmaz edinme koşullarının oluşmadığı iddiasıyla dava açmıştır. Mahkemece davanın kısmen kabulüne, çekişmeli taşınmazın kadastro tesbitinin iptaliyle teknik bilirkişi rapor ve krokisinde (A) harfi ile işaretli 650,95 m2"lik bölümün orman niteliğiyle Hazine, (B) harfi ile işaretli 556,29 m2"lik bölümün davalı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davacı Hazine tarafından (B) harfiyle işaretli bölümüne, davalı ... tarafından ise (A) harfiyle işaretli bölüme yönelik temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro tespitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosu 3402 sayılı Yasanın 4. maddesi hükmüne göre yapılmış, çekişmeli parsel orman alanı dışında bırakılmıştır.
Mahkemece, dava konusu taşınmazın (A) işaretli bölümünün orman sayılan yerlerden olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir. Şöyle ki; dava konusu taşınmaz kadastro sırasında belgesizden tespit edilmiş, yargılama sırasında davalı taraf Mayıs 1983 tarih 68 sayılı tapu kaydına dayanmıştır. 5.6.2010 tarihinde taşınmaz başında yapılan keşif sırasında bilgisine başvurulan yerel bilirkişiler, tapu sınırlarının ifraz sınırları olması nedeniyle bilemediklerini belirtmeleri üzerine Mahkeme, kaydın taşınmaza uymadığını kabul etmiştir. Oysa ki, 15/02/2012 günü Dairenin 2012/626-1983 sayılı kararı ile temyiz incelemesi yapılan mahkemenin 2008/883 - 2010/1011 sayılı dosyasında dava konusu olan ... köyü 194 ada 16 sayılı parsele revizyon gören Eylül 1967 tarih 61 sayılı tapu kaydı ile davalının dayandığı tapu kaydının aynı kök kayıttan geldiği, belirtilen dosyada tapu kayıt uygulamasının yapılarak sınırlarının kroki üzerinde gösterildiği anlaşılmaktadır. Buna göre, aynı kökten gelen iki tapu kaydının bahsedilen dosyada uygulanması, bu dosyada ise uygulanamadığının belirtilmesi yapılan uygulamanın doğruluğu konusunda tereddüt oluşturmuştur. Keza, temyiz incelemesi 14/12/2011 günü yapılan mahkemenin 2008/896, 902, 905, 906, 907, 909, 912, 913, 938, 943, 947,948, 1042, 1051, 1048, 1088, 877, 886, 888 ve 892, temyiz incelemesi 14/12/2011 tarihinde yapılan mahkemenin 903, 941, 1063, 882 esas sayılı dosyalarında davalı sırasıyla 195 ada 1, 4, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 14, 17 ve 18, 194 ada 1, 4, 3, 10, 12, 18, 19, 22 ile 195 ada 5 ve 13, 194 ada 5 ve 15 parsel sayılı taşınmazlar, aynı kökten gelen Şubat 1967 tarih 39 sayılı tapudan ifrazen oluşan kayıtlar uygulanarak davalı kişiler adına tesbit edilmişlerdir. Şubat 1967 tarih 39 sayılı tapu kaydı ise asliye hukuk mahkemesinin 11/12/1962 gün ve 162/264 sayılı ilamıyla Ocak 1967 tarih 70 sayılı tapu kaydının yüzölçümünün düzeltilmesi sonucu oluştuktan sonra ifrazen Ağustos 1967 tarih 127 ila 140 sırasına tedavül görmüş, kadastroda ise Ağustos 1967 tarih 127
nolu tapunun tedavülleri 195 ada 1 ila 18 parsellere, Ağustos 1967 tarih 128 nolu tapunun tedavülleri 194 ada 1, 2 ve 3 parsellere, Ağustos 1967 tarih 129 nolu tapunun tedavülü 194 ada 4 parsele, Ağustos 1967 tarih 130 nolu tapunun tedavülleri 194 ada 5 parsele, Ağustos 1967 tarih 133 nolu tapunun tedavülü 194 ada 10 parsele, Ağustos 1967 tarih 135 nolu tapunun tedavülü 194 ada 12 parsele, çekişmeli taşınmaza uygulanan Ağustos 1967 tarih 137 nolu tapunun tedavülleri ise 194 ada 15, 16, 17 parsellere, Ağustos 1967 tarih 138 nolu tapunun tedavülü 194 ada 18 ve 19 parsele, Ağustos 1967 tarih 140 nolu tapunun tedavülleri 194 ada 22 parsele revizyon görmüştür.
Bilindiği üzere; aynı kök tapudan ifraz tapu kayıtlarının uygulanmasında, öncelikle temel tapuya yöntemine uygun biçimde kapsam belirlenmesi, daha sonrada saptanan bu kapsam içerisinde ifraz edilen tapuların yerlerinin bulunması zorunludur. Başka bir anlatımla temel tapunun sınırları arazi üzerinde bir kuşkuya yer bırakmayacak biçimde tesbit edilmeden, bu sınırların konumları ve niteliklerine göre temel tapuya bir kapsam tayin etmeden, ayrılan tapuların nereye ait olduklarının ve kapsamlarının, tam ve doğru olarak açıklığa kavuşturulmasına olanak yoktur.
Ayrılan tapuların temel tapunun kapsamı içerisindeki yerleri belirlenirken de; ifraz işlemi zemine uygulama olanağı bulunan bir haritaya bağlanmışsa, kapsamlarının Medeni Kanunun 719 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 20. maddeleri uyarınca haritalarına değer verilerek bulunacağı kuşkusuzdur.
Somut olaya gelince mahkemece kök tapu kaydının yüzölçüm artırımına ilişkin kararı ve krokisi getirtilerek yöntemince kapsamı belirlenmediği gibi, kök kaydın sınırlarının eylemli orman alanlarına sınır olması karşısında miktarı ile geçerli olacağı ve yüzölçüm artırılmasına ilişkin davada Hazinenin taraf olmaması halinde yüzölçüm artırılmasına ilişkin kararın Hazineyi bağlamayacağı da düşünülmemiş, kök kayıttan ifraz olan ve yukarıda revizyon gördüğü belirtilen tapular ile diğer tedavül kayıtlarının kadastroda revizyon görüp görmedikleri belirlenerek kök kaydın miktar fazlası olup olmadığı araştırılmamıştır.
Diğer taraftan, Mahkemenin 2008/886, 888, 896, 902, 905, 906, 907, 909, 938, 948, 1048 ve 1088 esas sayılı dosyalarında bilgisine başvurulan orman bilirkişisi ..., ... ve ... tarafından sunulan rapor ile mahkemenin 2008/877, 882, 892, 903, 912, 913, 943, 947, 1042, 1051 ve 1063 esas sayılı dosyalarında bilgisine başvurulan orman bilirkişi ..., ..., ... tarafından sunulan raporlarda dava konusu taşınmazların konumu 1959 tarihli memleket haritasında farklı işaretlenmiş olması nedeniyle de bozma yapıldığına ve bu dosyaya da aynı orman bilirkişi raporunun ibraz edildiğine göre, raporun doğruluğu konusunda da tereddüt oluşmuştur.
Eksik inceleme ve birbiriyle çelişkili bilirkişi raporlarına dayanılarak hüküm kurulamaz.
Mahkemece, Şubat 1967 tarih 39 sayılı tapu kaydının ilk oluşumundan itibaren tüm gittileri ve krokileri, Şubat 1967 tarih 39 sayılı tapu kaydının revizyon gördüğü tüm parsel tutanakları ve bu parsellere komşu parsel ve dayanakları ile Asliye Hukuk Mahkemesinin 11/12/1962 gün ve 162/264 sayılı dosyası bulunamaması halinde karar ve krokisi bulunduğu yerden getirtilerek, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman yüksek orman mühendisleri arasından seçilecek üç orman mühendisi ve bir fen elemanı aracılığıyla yapılacak keşifte eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğrafı ile amenajman planı çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle, taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı Yasalar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Yasanın 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Yasanın 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı; öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; keşifte, hakim gözetiminde, taşınmazın dört yönden renkli
fotoğrafları çektirilip, onaylanarak dosyaya eklenmeli; kesinleşmiş orman kadastrosu bulunmadığından, eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafı ve amenajman planı fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine ablike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı; taşınmazın memleket haritası ve kadastro paftasındaki konumuna ve komşu parsellerin niteliğine göre 6831 sayılı Yasanın 17/2.maddesi gereğince orman içi açıklığı olup olmadığı belirlenmelidir.
Yukarıda açıklanan yöntemle yapılacak araştırma sonucu taşınmazın orman olmadığı belirlendiği takdirde bu kez, 3402 sayılı Yasanın 20. maddesi uyarınca asliye hukuk mahkemesinin 11/12/1962 gün ve 162/264 sayılı ilamı uygulanarak kök kaydın kapsamı belirlenmeli, yüzölçüm artırım davasında Hazine taraf değil ise miktar artırımı Hazineyi bağlamayacağından kaydın artırımdan önceki yüzölçümüne değer verilerek kök kaydın kapsamı belirlenmeli daha sonra bu kapsam içinde Şubat 1967 tarih 39 sayılı tapu kaydından ifrazen oluşan ve davacının dayandığı tapunun yeri belirlenmeli; kök tapunun kadastroda revizyon gördüğü tüm taşınmazların yüzölçümü, yüzölçüm artırım davasında Hazine taraf değil ise, önceki kayıt miktarı olan 11028 m², yüzölçüm artırım davasında Hazine taraf ise 40436 m²"den fazla ise miktar fazlasının ormandan açılıp açılmadığı gözönünde bulundurulmalı, yapılan uygulamanın izlenmesine olanak verecek biçimde bilirkişilerden birleşik krokili rapor alınmalıdır.
Çekişmeli taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olduğu ve davacının dayandığı tapu kaydının çekişmeli taşınmaza uymadığı belirlendiği takdirde bu kez, zilyetlik yolu ile kazanma koşullarının araştırılması gerekir. Bu cümleden olarak; yapılacak keşifte tarım uzman bilirkişi olarak ziraat mühendisine inceleme yaptırılıp, zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi olup olmadığı belirlenip, bu yolda rapor alınmalı; komşu parsellerin tutanak ve dayanakları getirtilip uygulanmalı; bu taşınmazı sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı; varsa, zilyetlik tanıkları taşınmaz başında dinlenmeli; zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl, ne şekilde devam ettiği sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp; tesbit tarihine kadar davalı yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli; 3402 sayılı Yasanın 14. maddesi uyarınca, davacılar yanında, murisler yönünden de tapu sicil ve kadastro müdürlükleri ile mahkeme yazı işleri müdürlüğünden araştırma yapılıp, aynı yasanın 03.07.2005 gün 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanma Yasası ile değiştirilen 14/2. maddesi gereğince sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, yasanın getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanarak, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı Hazine ile davalı ..."nun temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalı ..."na iadesine 15.02.2012 günü oybirliğiyle karar verildi.