Esas No: 2022/728
Karar No: 2022/2251
Karar Tarihi: 15.03.2022
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2022/728 Esas 2022/2251 Karar Sayılı İlamı
3. Hukuk Dairesi 2022/728 E. , 2022/2251 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki kira bedelinin tespiti davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, Yargıtay (Kapatılan) 6. Hukuk Dairesinin bozma ilamına karşı mahkemece direnilmesi üzerine Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından yapılan temyiz incelemesi sonucunda, direnme olarak verilen kararın açık biçimde yeni hüküm niteliğinde olduğu kabul edilerek davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesi için dava dosyasının Dairemize gönderilmesi üzerine; dosyadaki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalının 01/05/2010 tarihli ve üç yıl süreli kira sözleşmesi ile kiracısı olduğunu, son dönem kira bedelinin aylık net 6.744 TL olarak ödendiğini ileri sürerek, 01/05/2013 tarihinde başlayan yeni dönem kira bedelinin aylık net 10.000 TL olarak tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı; kira bedelinin 01/05/2013 tarihinden itibaren aylık net 8.500 TL olarak ödenmeye başlandığını, bedelin emsallere uygun olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile 01/05/2013 tarihinden itibaren aylık kira bedelinin 9.592 TL olarak tespitine dair verilen karar, tarafların temyizi üzerine, Yargıtay (Kapatılan) 6. Hukuk Dairesince verilen 12/11/2014 tarihli ve 2014/10219 Esas, 2014/12341 Karar sayılı kararla, kira bedelinin ÜFE oranında arttırılması uygun ise de, davalı kiracının, davacının ihtarı üzerine kira bedelini net 8.500 TL olarak ödemeye başladığı, bu durumda tespit edilen kira bedelinin bu miktardan aşağı olamayacağı, mahkemece kiracı tarafından tespit istenilen dönemde ödemeye başladığı kira bedelinin brüt miktarı nazara alınarak karar verilmesi gerekirken, davalı tarafından kabul edilerek ödenmeye başlanan kira miktarının altında kira bedeline hükmedilmesinin doğru olmadığı, kabule göre; davalı hüküm altına alınan bedelini dava tarihi önce ödemeye başladığından dava açılmasına sebep olmadığı, bu durumda davaya davalı sebebiyet vermediğinden, davalı aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmolunmasının da isabetli olmadığı gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece; dosya içerisinde davacı vekilinin ne dilekçelerinde ne de beyanlarında davalının net 8.500 TL kira bedeli ödediğine dair bir belge yahut kabulü bulunmadığı gibi davalı tarafından da her ne kadar aylık net 8.500 TL ödediğini bildirilmiş ise de bu miktarı ödediğine dair herhangi bir belge sunulmadığı, kira tespiti davalarının kamu düzeni ile ilgili olup kira bedellerinin tarafların belirlediği yöntemle bağlı kalmaksızın mahkemece tespiti gerektiği gerekçesiyle; önceki kararda direnilerek, 01/05/2013 tarihinden itibaren aylık kira bedelinin 9.592 TL olarak tespitine karar verilmiş; karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından yapılan inceleme sonucunda, 16/11/2021 tarihli ve 2017/1536 Esas 2021/1413 Karar sayılı kararla; Özel Daire bozma kararının esas yönünden mahkemece tespit edilen kira bedelinin davalının ödediği miktardan aşağı olamayacağı hususuna ilişkin olduğu, mahkemece esas yönünden verilen direnme kararının davacı vekili tarafından temyiz edilmediği, kararın sadece davalı vekili tarafından yargılama giderleri ve vekâlet ücreti yönünden temyiz edildiği, yargılama giderleri ve vekâlet ücreti yönünden verilmiş bir bozma kararının bulunmadığı; her ne kadar, karar metninde “Mahkemenin kabulüne göre; davalı hüküm altına alınan bedeli dava tarihi öncesinde ödemeye başladığından dava açılmasına sebep olmamış durumdadır. Bu durumda davaya davalı sebebiyet vermediğinden, davalı aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmolunamaz, mahkemece bu husus nazara alınmadan davalı aleyhine yargılama gideri ve vekâlet ücretine hükmolunması da isabetli değildir” yönünde bir açıklama yapılmış ise de, bozma kararında yer verilen bu paragrafın sadece ve ancak “kabule göre bozma” olarak nitelendirilebileceği, Mahkemenin, bozma kararının esasa ilişkin bölümü dışındaki yönleri bakımından direnme kararı vermesi mümkün bulunmadığından, temyize konu kararın bir direnme kararı olarak nitelendirilmesine olanak bulunmadığı, mahkemece bozma kararına açıkça uyulması veya kabul biçimine göre eleştiri mahiyetindeki belirlemelerin dikkate alınması suretiyle verilen kararların ise direnme niteliğinde olmayıp, açık biçimde yeni hüküm teşkil ettiği gerekçesiyle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesi için dava dosyası Dairemize gönderilmiştir.
Davacı, kira bedelinin aylık net 10.000 TL olarak tespitini talep etmiş, davalı ise dava konusu dönem için net 8.500 TL kira bedeli ödendiğini savunarak davanın reddini istemiş, mahkemece kira bedelinin 9.592 TL olarak tespitine karar verilmiştir. Kararda hükmedilen kira bedelinin net mi brüt mü olduğu gösterilmemiş ise de kira bedelinin bilirkişi raporuna göre brüt olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda Mahkemece hükmedilen aylık brüt 9.592 TL kira bedeli, davalının ödediği net 8.500 TL kira bedelinin altında olduğundan davalı dava açılmasına sebebiyet vermemiştir. Her ne kadar mahkemece, davalının aylık 8.500 TL kira bedeli ödediğine ilişkin belge veya davacının kabulü olmadığı ifade edilmiş ise de, dava dilekçesinde; davalının, ihtarname tarihinden sonraki kira bedellerini 10.000 TL yerine, 8.500 TL olarak ödediği, bu bedel bakımından ihtarı zımnen kabul ettiği ancak müteaddiden ihtar edildiği halde 10.000 TL ödeme yapmadığından, uyuşmazlık konusu kalan aylık 1.500 TL'lik kısım bakımından işbu davanın açılması mecburiyeti hasıl olduğu belirtilmiş, yine davacı vekili bilirkişi raporuna karşı itiraz dilekçesinde, kira parasının olağan rayice uygun olmadığı, aslen kira parasının çok daha fazla olması gerekirken, hak ve nesafet kuralları gözetildiğinden, 2013 kira dönemi için tespit talebinin 10.000 TL'den ibaret olduğu,
davalının kabulünde olan 8.500 TL'nin ise hak ve nesafet kurallarından ve olağan rayiçten çok uzak bir bedel olduğu beyan edilmiştir. Görüldüğü üzere davalının aylık kira bedelini 8.500 TL olarak ödediği davacının kabulündedir. Bu durumda, dava açılmasına sebebiyet vermeyen davalı aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesi, doğru olmayıp bozmayı gerektirir.
Ne var ki, yapılan bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, kararın düzeltilerek onanması HUMK'nın 438/7. maddesi hükmü gereğidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, hüküm fıkrasının ikinci bendinde yer alan "Harçlar yasası gereğince alınması gereken 75,00 TL harçtan peşin alınan 25,65 TL harcın mahsubu ile bakiye 49,35 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına " ifadesi çıkarılarak yerine "Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 75,00 TL harçtan peşin alınan 25,65 TL harcın mahsubu ile bakiye 49,35 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına" ifadesinin yazılmasına; üçüncü bendinde yer alan " Avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince davacı vekili için hesap edilen 1.572,48 TL ücreti vekaletin davalıdan alınıp davacıya verilmesine " ifadesi çıkartılarak yerine "Davalı davanın açılmasına sebebiyet vermediğinden davacı lehine vekalet ücreti takdir edilmesine yer olmadığına," ifadesinin yazılmasına; dördüncü bentte yer alan " Davacı tarafından yapılan 685,55 TL mahkeme masrafından kabul ve redde göre takdiren 625,00 TL nin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, bakiye masrafın davacı üzerinde bırakılmasına " ifadesi çıkarılarak yerine "Davacı tarafından yapılan 685,55 TL mahkeme masraflarının üzerinde bırakılmasına," ifadesinin yazılmasına, hükmün düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 15/03/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.