20. Hukuk Dairesi 2016/12525 E. , 2019/2800 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava konusu; ... ili, ... ilçesi, ... mahallesinde kain, 2.949,26 m2 yüzölçümlü 114 ada 1 parsel sayılı taşınmaz 17.12.2015 tarihinde tarla vasfı ile davalı ... adına tespit edilmiştir.
Davacı vekili; dava konusu taşınmazın bulunduğu köyde 3402 sayılı Kadastro Kanununun Geçici 8. maddesi doğrultusunda kadastro çalışmaları yapıldığını ve dava konusu 114 ada 1 parsel sayılı taşınmazın senetsizden davalı adına tespit edildiğini, 3402 sayılı Kanun gereğince süresinde Kadastro Müdürlüğünce yapılan askı ilanına itiraz ettiklerini, dava konusu taşınmazın Hazine adına tespit görmesi gerektiğini beyan etmekle, dava konusu taşınmazın evveliyatı itibariyle ... olması ve Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunması, zilyetlikle mülk edinme koşulları gerçekleşmediği sebeplerine dayalı olarak tespitin iptali ile taşınmazın Hazine adına tapuya kayıt ve tescilini talep ve dava etmiştir.
Yargılama sonunda mahkemece; Dosya kapsamından; davalının dava konusu taşınmazı TMK"nın 713/1 ve Kadastro Kanununun 14/1. maddesi gereğince davasız-aralıksız 20 yılı aşkın süredir malik sıfatıyla zilyetliğinde bulundurduğu, alınan bilirkişisi raporlarından dava konusu taşınmazın ... sayılmayan sahalardan olduğu gerekesi ile davanın reddine, ... ili, ... ilçesi, ... mahallesinde kain 114 ada 1 parsel sayılı taşınmazın tespit gibi tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro tespitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde; 1973 yılında 766 sayılı Kanuna göre ilk tesis kadastrosu, 21.12.2015 tarihinde kesinleşen 3402 sayılı Kanunun Ek 5. maddesine göre yapılan ilk ... tahdidi ve 11.02.2016 tarihinde kesinleşen 3402 sayılı Kanunun geçici 8. maddesine göre yapılan kadastro çalışmaları bulunmaktadır.
3402 sayılı Kadastro Kanununun "İhya edilen taşınmaz mallar" başlığını taşıyan 17. maddesinde: "... sayılmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen araziden, masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hâle getirilen taşınmaz mallar, 14. maddedeki şartlar mevcut ise imar ve ihya edenler veya halefleri adına, aksi takdirde Hazine adına tespit edilir.
İl, ilçe ve kasabaların imar plânının kapsadığı alanlarda kalan taşınmaz mallarda bu hüküm uygulanmaz." düzenlemesi yer almaktadır.
Anılan madde ile ... sayılmayan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerin, aynı Kanunun 14. maddesinde yazılı koşulların gerçekleşmesi hâlinde imar ve ihya yoluyla kazanılması olanağı sağlanmıştır.
Hemen belirtmek gerekir ki, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 17. maddesi, aynı Kanunun 33/3. maddesi gereğince genel hüküm niteliğinde olup, bu kanunun uygulandığı yerler dışında bulunan taşınmazlar hakkında da uygulanır.
Bir yerin imar ve ihya ile kazanılabilmesi için öncelikle taşınmazın ... sayılmayan, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen arazilerden olması
gerekir. Kamu hizmetine tahsis hukuken olabileceği gibi fiilen de olabilir. Kamu hizmetine tahsis edilmeyen, Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki taşlık, ... sayılmayan çalılık, makilik ve fundalık gibi topraklar imar ve ihyaya müsait olan yerlerdir.
Bir yerin imar ve ihya ile kazanılması için taşınmazın emek ve para sarf edilerek tarım arazisi hâline getirilmesi gerekir. Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki bir taşınmazın tarım arazisi hâline getirilmesi durumunda imar ve ihyadan söz edilebilir. İhya edilecek taşınmazlar, ekime, dikime ve ürün yetiştirmeye müsait olmayan yerlerdir.
Emek ve masraf gerektirmeyen, zilyetliğin sürdürülmesi seviyesindeki çalışmalar, taşınmazın daha verimli hâle getirilmesi gibi çalışmalar imar ve ihya sayılmaz. Tarım arazisi niteliğindeki bir yerin verimini artırmak amacıyla toprak takviyesi yapmak da imar ve ihya sayılmaz. Ancak Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki bir yerin emek ve para sarf edilerek tarım toprağı hâline getirdikten sonra güçlendirmek amacıyla yapılan işlemler ihya olgusu içinde kabul edilmelidir.
Tarıma elverişli yerler üzerinde yapılan çalışmalar ihya değildir. Bu tür yerlerin ihyaya gerek olmaksızın, TMK"nın 713/1 ve Kadastro Kanununun 14. maddeleri gereğince kazanılmaları mümkündür.
Taşınmaza tarım arazisi niteliği kazandırmayan uğraşlar, meydana getirilen eserler Kadastro Kanununun 17. maddesi kapsamında imar ve ihya olarak kabul edilemez.
Taşınmaz üzerine ev, ahır ve samanlık yapmak gibi eylemler taşınmazı tarıma elverişli hâle getiren işlemlerden olmadığı gibi, tek başına imar-ihya işlemi iktisap için de yeterli değildir.
Maddi olgu olan imar ve ihya her türlü delil ile kanıtlanabilir. Her somut olayın özelliğine göre yerel bilirkişi, tanık beyanları, teknik bilirkişi raporları gibi deliller imar ve ihyanın kanıtlanmasında kullanılabilir. İmar ve ihyanın ne zaman başladığı, ne şekilde sürdürüldüğü ve hangi tarihte tamamlandığı mahalli bilirkişi ve tanıkların maddi olaylara dayalı beyanları ile belirlenmesi gerekir.
İmar ve ihya tek başına taşınmazın mülkiyetinin kazanılması için yeterli bir olgu değildir. Kadastro Kanunu"nun 17. maddesindeki yollama gereğince aynı Kanunun 14. maddesinde belirtilen zilyetliğin nizasız fasılasız ve malik sıfatıyla 20 yıldan fazla sürmesi gerekmektedir. 20 yıllık süre imar ve ihyanın tamamlandığı tarihten itibaren hesaplanır.
Kadastro Kanununun Geçici 8. maddesinde ise öncesi tespit harici bırakılan bir kısım taşınmazların kadastrosunun yapılacağı hükme bağlanmış, anılan maddede “Bu Kanunun yayımı tarihinden önce yapılan tapulama veya kadastro çalışmalarında tespit dışı bırakılan tapuda kayıtlı taşınmazlar ile kamu kurum ve kuruluşlarına ait yerlerde ve çalışma alanı içinde ... olduğu gerekçesiyle tespit harici bırakılan alanlarda, daha sonra kesinleşen ... kadastrosu sonucunda ... sınırı dışında kalan tapulu ve tapusuz taşınmazların 3402 sayılı Kanun hükümleri gereğince kadastrosu yapılır.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Somut olayda, 11/05/2016 tarihli keşifte dinlenen tespit bilirkişileri ve mahalli bilirkişiler dava konusu taşınmazın dava dışı ...e ... ...’a ait olduğunu, davalı ... ile ilgisi olmadığını beyan etmişlerdir.
Bu halde, davalı ve tespit maliki ... lehine zilyetlikle kazanma şartları oluşmadığı ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 17. maddesinde bahsedilen imar ve ihya eden veya halefi olmadığı anlaşıldığına; davacı Hazine zilyetlikle mülk edinme koşulları gerçekleşmediğini ileri sürerek tespitin iptalini talep ettiğine göre yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler gereği davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 18/04/2019 günü oy birliğiyle karar verildi.