Esas No: 2021/9185
Karar No: 2022/2184
Karar Tarihi: 14.03.2022
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2021/9185 Esas 2022/2184 Karar Sayılı İlamı
3. Hukuk Dairesi 2021/9185 E. , 2022/2184 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 3. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE
MAHKEMESİ : İSTANBUL 8. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen itirazın iptali davasının kısmen kabulüne dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı düzeltilerek yeniden davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen kararın, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; damadı olduğu davalının, maliki bulunduğu arsanın 280 m2'lik kısmını 150.000 TL bedelle satmayı önermesi üzerine 31/08/2010 tarihli harici sözleşmenin akdedildiğini, sözleşmeye göre arsa bedeli olan 150.000 TL için davalıya 42.500 TL kaparo verdiğini, bakiye 107.500 TL’nin ise 12/11/2010 tarihinden itibaren makbuz karşılığı taksitlerle 04/03/2012 tarihine kadar nakit olarak davalıya ödediğini, edimini yerine getirmesine rağmen davalı tarafça dava konusu taşınmazın devrinin yapılmadığını, yaptığı araştırma sonucunda ise taşınmazın 8 yıl önce dava dışı kişiye satıldığını öğrendiğini, bu durumu bildirdiği davalının dava konusu taşınmazı devredemeyeceğini ve aldığı parayı tarafına ödemeyi teklif ettiğini, davalı tarafça 10/04/2017 tarihinde 10.000 USD’nin tarafına ödendiğini, bakiye bedelin ise ödenmediğini, bunun üzerine davalı hakkında icra takibi başlattığını, davalının takibe haksız olarak itirazı üzerine takibin durduğunu ileri sürerek; itirazın iptali ile takibin devamına, davalının icra inkar tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir.
Davalı; ilgili arsayı davacıya satmayı teklif ettiğini, davacı ile aralarında 31/08/2010 tarihli harici sözleşmenin akdedildiğini, ancak satışı yapılan yerin isteği dışında elinden çıktığını ve mağduriyetini gidermek adına 10.000 USD’yi davacıya geri ödediğini, bakiye kısmı ise ekonomik nedenlerle ödeyemediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince; davacı vekilince 21/05/2019 tarihli ıslah dilekçesi ile davanın alacak davasına dönüştürüldüğü beyan edilerek denkleştirici adalet ilkesi gereğince hesaplanacak miktardan davalının 10/04/2017 tarihindeki 10.000 USD karşılığı olan 37.386 TL'nin tenzili ile anılan miktarın yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ettiği, ancak ıslah harcını yatırmadığı, davacı vekilince dosyaya sunulan 20/01/2020 tarihli ıslah dilekçesi ile de talep
sonucunu arttırdığı ve ıslah harcını da ikmal ettiği, bu nedenle davalı vekilinin ikinci ıslah yasağı savunmasına davacının 21/05/2019 tarihli dilekçesinde ıslah harcını yatırmamış olması karşısında itibar edilmediği, bu nedenle ikinci ıslahtan söz edilemeyeceği ve davacı vekilinin 20/01/2020 tarihli harç ikmalli dilekçesinin ıslah dilekçesi olarak kabul edildiği gerekçesiyle; ifanın imkansız hale geldiği 10/04/2017 tarihi itibariyle bilirkişi raporu ile belirlenen miktara göre davanın kısmen kabulü ile denkleştirici adalet ilkesi gereğince hesaplanan 285.266,23 TL alacağın 205.200,60 TL'sinin dava tarihinden; bakiyesinin de ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesinin kararına karşı, davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Bölge adliye mahkemesince; davacının takip tarihi itibariyle talep edebileceği miktardan ödenen kısmın mahsubuyla bakiye alacağın 124.000 TL olduğu, takipten önce borçlunun temerrüde düşürülmediğinden faiz talebinin yerinde olmadığı, taleple bağlılık kuralı gereğince usule uygun olarak davanın tamamen ıslahına yönelik işlemlerin de yapılmadığı gerekçesiyle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile yeniden davacının itirazının iptaline ilişkin davasının kısmen kabulü ile davalı borçlunun icra dosyasına asıl alacak olan 124.00 TL'ye yapılan itirazın iptaliyle, takibin asıl alacak üzerinden iptaline, asıl alacağın %20 si oranına denk gelen 28.000 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verilmiş; karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacı tarafça davalıya harici satış sözleşmesine istinaden ödenen taşınmaz bedelinin bakiyesinin davalıdan tahsili istemine ilişkindir.
Davanın çözümü için öncelikle ıslahın hukuki niteliğinin ve ne şekilde yapılması gerektiğine yönelik yasal mevzuatın açıklanmasında yarar bulunmaktadır.
Kavram olarak ıslah; taraflardan birinin yapmış olduğu usul işleminin tamamen veya kısmen düzeltilmesine denir (Kuru, B., Hukuk Muhakemeleri Usulü, C:IV, İstanbul 2001, s. 3965). Islah müessesi, dava değiştirme, başka deyişle iddia ve müdafaanın değiştirilmesi veya genişletilmesi yasağını bertaraf eden bir imkandır. Zira bu suretle, aslında yasal itiraz ile karşılaşılabilecek olan herhangi bir taraf muamelesi, ıslah kurumu yardımı ile artık bu itirazı davet etmeksizin yapabilmektedir (Üstündağ, S., Medeni Yargılama Hukuku, Cilt:I-II, 5. Baskı, İstanbul 1992, s. 534).
Islahın konusu tarafların yapmış oldukları usul işlemleri olduğu için, ıslahla düzeltilecek usul işlemlerinin neler olduğundan da söz etmek gerekir. Gerek öğreti, gerekse Yargıtay uygulaması davanın değiştirebileceğini ve genişletilebileceğini aynı şekilde savunmanın genişletilebileceğini ilke olarak kabul etmektedir. Yine müddeabihin artırılıp artırılmayacağı hususu da bir usul işlemi olup, ıslahın konusudur (Kuru, s.4035).
Islahın amacı, yargılama sürecinde, şekil ve süreye aykırılık sebebiyle ortaya çıkabilecek maddi hak kayıplarını ortadan kaldırmak olduğundan, hak ve alacağı bu sürecin dışında ortadan kaldırmış olan işlemlerin, yani maddi hukuk işlemlerinin ıslah yoluyla düzeltilebilmesi elbette ki mümkün değildir. Bir başka deyişle, maddi hakkı sona erdiren maddi hukuk işlemleri, ıslahla düzeltilemez. Feragat, kabul, sulh gibi işlemler, velev ki dava içinde yapılsın, asıl hakkı ortadan kaldırdıklarından, usul işlemi olduğu kadar (davayı etkilediği için usul işlemidir) maddi hukuk işlemi mahiyetini de taşımaktadır ve bu sebeple, bu işlemlerin ıslah yoluyla düzeltilmesi imkansızdır; çünkü ıslah, yargılama hukukunun şekle ve süreye bağlılığından kaynaklanan zımni hak kayıplarının telafisi için öngörülmüş bir müessesedir. Açık bir irade beyanı ile terk edilen haklar, maddi gerçeğin şekle feda edilmesi gibi bir sonuç doğurmadığı için, ıslahın konusu olamaz.
Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 07/06/2017 tarihli ve 2017/17-1093 E., 2017/1090 K. ve 07/06/2017 tarihli ve 2016/9-1212 E., 2017/1078 K. sayılı kararlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir.
Islah işleminin ne şekilde yapılacağı 6100 sayılı HMK’nın 177’nci maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenmiştir. Buna göre “Islah, sözlü veya yazılı olarak yapılabilir.”. Görüldüğü üzere ıslah işleminin gerçekleştirilmesi için 6100 sayılı HMK’da herhangi bir şart öngörülmemiş, ıslahın sözlü veya yazılı olarak yapılabileceği hüküm altına alınmıştır.
6100 sayılı HMK’da başka bir şart yer almamakla birlikte, ıslahın harca tabi olup olmadığı hususu ayrıca değerlendirilmelidir.
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Vergi ödevi” başlıklı 73’üncü maddesinin üçüncü fıkrasında “Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır.” hükmü öngörülmüştür. Yasal dayanağını Anayasanın 73/3’üncü fıkrasından alan harçlar 492 sayılı Harçlar Kanunu’nda düzenlenmiştir.
492 sayılı Harçlar Kanunu’nun kapsama ilişkin 1 inci maddesi;
“Bu kanuna göre alınacak harçlar aşağıda gösterilmiştir:
1. Yargı harçları,
2. Noter harçları,
3. (Değişik: 21/1/1982 - 2588/1 md.) Vergi Yargısı Harçları,
4. Tapu ve Kadastro harçları,
5. Konsolosluk harçları,
6. Pasaport, ikamet tezkeresi, çalışma izni, çalışma izni muafiyeti, vize ve Dışişleri Bakanlığı tasdik harçları,
7. Gemi ve liman harçları,
8. İmtiyazname, ruhsatname ve diploma harçları,
9. Trafik harçları.”
şeklindedir.
492 sayılı Kanun’un yargı harçlarının düzenlendiği birinci kısmında yer alan 2nci maddesinin birinci fıkrasına göre de, “Yargı işlemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanları, yargı harçlarına tabidir.”.
Buna göre bir davada alınacak olan yargı harçlarının neler olduğu ve hangi oranda alınacakları 492 sayılı Harçlar Kanunu ile bu Kanuna ekli (1) sayılı tarifede gösterilmiştir.
Uygulamada ıslah işlemi büyük oranda davacı tarafından istem sonucunu artırmak şeklinde gerçekleşmektedir. Islah suretiyle istem sonucunun artırılması ise, 492 sayılı Kanun’a ekli (1) sayılı tarifenin karar ve ilâm harcına ilişkin (III) numaralı ayrımı ile 492 sayılı Kanun’un 27 nci ve 28 inci maddeleri gereğince, konusu belli bir değere ilişkin olmayan davalarda maktu harca, konusu belli bir değere ilişkin davalarda ise nispi harca tabidir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus, ıslahın harca tabi olması nedeniyle değil, istem sonucunu arttırmanın harca tabi olması nedeniyle harç yatırma zorunluluğunun bulunmasıdır.
Bu itibarla, yapılan ıslaha rağmen, dava konusunun miktarı artmamışsa, harç yatırılması gerekmemektedir (HGK’nın 02/04/2019 tarihli ve 2017/(7) 22-2164 E. 2019/393 K. sayılı ilamı)
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında ise; davacı vekilince dava itirazın iptali davası olarak açılmış ve dava değeri de 205.200 TL olarak gösterilmiştir. Yargılama sürecinde davacı vekilince sunulan 20/05/2019 tarihli ıslah dilekçesi ile davalarını alacak davası olarak ıslah ettiklerini belirtip denkleştirici adalet ilkesi gereğince davalıya taksitler halinde ödenen 150.000 TL ‘lik ödemenin davalının 10/04/2017 tarihindeki 10.000 USD karşılığı 37.386 TL geri ödemesi düşüldükten sonra birden fazla kıstas kullanılarak bilirkişiler marifetiyle ya da keşif yapılarak alacağın tespiti talep edilmiş olmakla, her ne kadar bu dilekçede harca esas değer belirtilmemiş olsa da, yukarıda ifade edilen HGK’nın 02/04/2019 tarih ve 2017/(7) 22-2164 E. 2019/393 K. sayılı ilamında da belirtildiği üzere, dava konusunun miktarı artmamışsa harç
yatırılması gerekmeyeceğinden, bu dilekçenin ıslah dilekçesi olduğunun kabulü ile, davacı tarafça itirazın iptali talepli açılan davanın "belirsiz alacak davası olarak görülecek alacak" davasına dönüştürüldüğünün kabulü gerektiği açıktır.
Bu itibarla, davacı vekilince sunulan 20/01/2020 tarihli dilekçe ile de talep arttırımı yapılıp harcı yatırılmış olmakla, bölge adliye mahkemesince davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırarak davanın itirazın iptali davası olarak değerlendirilip yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
Buna göre bölge adliye mahkemesince yapılacak iş; bozma kararı doğrultusunda davanın esası hakkında yeniden karar vermek olmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle HMK'nın 371. maddesi uyarınca temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, HMK’nın 373/2 maddesi uyarınca dava dosyasının kararı veren bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 14/03/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.