Abaküs Yazılım
3. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/8610
Karar No: 2022/2225
Karar Tarihi: 14.03.2022

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2021/8610 Esas 2022/2225 Karar Sayılı İlamı

3. Hukuk Dairesi         2021/8610 E.  ,  2022/2225 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : ERZURUM BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 3. HUKUK DAİRESİ
    DAVALILAR : 1-..., 2-..., 3-..., 4-..., 5-...
    VEK. AV. ...



    Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen itirazın iptali davasının davalı ... yönünden kabulüne, diğer davalılar ..., ... ..., ... ve ... yönünden reddine dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davacı tarafın istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak, davanın davalı ... yönünden kabulüne, diğer davalılar yönünden kısmen kabulüne yönelik olarak verilen kararın, süresi içinde davalılardan ..., ... ..., ... ve ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

    Y A R G I T A Y K A R A R I

    Davacı; dava dışı... Şti.nin yetkilisi olduğunu, şirket tarafından alınan bazı işlerin şirketin sigortalı çalışanı olan davalı ...'a verildiğini, davalının bu işleri yürütürken çok sayıda esnafa borçlanarak Van'dan ayrıldığını, borçlanmalarda kendisini şirket çalışanı gibi gösterdiğini ve buna göre malzeme aldığını, borçların ödenmemesi üzerine alacaklıların şirkete ve kendisine yöneldiklerini, davalı ...’ın hem esnafa hem de bu yolla şirkete olan borçlarını ödemediğini, üniversite ile yürütülen iş için 157.940 TL, TOKİ ile yürütülen iş için 165.543 TL borcu olduğu hususunda mutabakatlar imzalandığını ve borç kaynaklarının mutabakatlara eklendiğini, en son borçların ödenmemesi üzerine davalı ...’ın akrabalarının da katılımıyla borç miktarı tespit edilerek 800.000 TL borcun 200.000 TL’sinin kendisi tarafından, kalan 600.000 TL’sinin ise davalılar tarafından ödeneceğinin kararlaştırıldığını, ancak davalıların ödeme yapmaması ve gönderilen ihtarnamelerin sonuçsuz kalması nedeniyle alacağın tahsili için icra takibi başlattığını, takibe haksız itiraz edildiğini iddia ederek, davalıların takibe itirazlarının iptali ile lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
    Davalılar; davacının taleplerinin varsayıma dayalı olduğunu, böyle bir sözleşme imzalamadıklarını, sözü edilen işlerin davacı tarafça yapılması gerektiğini, davalı ...’ın kendisini şirket temsilcisi olarak tanıttığına dair delil sunulmadığını, davacının beyanlarıyla borçtan sorumlu olduğunu kabul ettiğini, Maşallah dışındaki davalılar bakımından kefaletin kanunda aranan geçerlilik koşullarının oluşmadığını savunarak, davanın reddini istemişlerdir.
    İlk derece mahkemesince; davacı ile davalı ... arasında dosya kapsamında bulunan "Kefelli Sözleşme" başlıklı sözleşmenin imzalandığı, sözleşme içeriğine göre; davacı ile davalı ... arasında önceden var olan hukuki ilişkiler nedeniyle davalı ...'ın davacıya olan borcunun 600.000 TL olarak belirlendiği, borcun vadeli ödenmesinin kararlaştırıldığı, sözleşmenin hukuki niteliği itibariyle borcun yenilenmesi mahiyetinde olduğu, dava konusu borçtan sorumlu olan davalı ...'ın takibe itirazında haksız olduğu, diğer davalılar ..., ..., ... ve ... yönünden ise bu davalıların bila tarihli sözleşmeyi kefil sıfatıyla imzaladıkları, davacı bu davalıların bizzat borcu üstlenen olduğunu iddia etmiş ise de sözleşme başlığı ve içeriği dikkate alındığında davalıların iradelerinin kefillik olduğu, sadece sözleşmenin başlığında değil metin kısmında da isimlerinin önünde "kefil" ibaresinin bulunduğu, ancak kefalet sözlşemesinin geçerlilik koşullarının sağlanmadığı ve bu nedenle kefalet geçersiz olacağından Maşallah dışındaki davalılar bakımından davanın reddi gerektiği gerekçesiyle; davanın davalı ... yönünden kabulüne, diğer davalılar yönünden ise reddine karar verilmiş; karar, davacı tarafça istinaf edilmiştir.
    Bölge adliye mahkemesince; sözleşme metnindeki ifadelerden davalılar ..., ..., ... ve ...'ın davacının da katılımıyla tek taraflı irade açıklaması ile borç yüklendikleri bir sözleşme yaptıkları, davanın geçerli bir kefalet sözleşmesi bulunmadığı gerekçesi ile reddinin doğru olmadığı ve davacının ödediğini ispat edebildiği alacak tutarı kadar davalılara rücu edebileceği, ilk derece mahkemesince alınan 27/09/2016 tarihli bilirkişi raporunda davacının dava dışı alacaklılara yapıp davalılardan talep edebileceği ödeme tutarının 560.000 TL olarak hesaplandığı gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın davalı ... yönünden kabulü ile takibin bu davalı bakımından devamına, diğer davalılar yönünden ise kısmen kabulü ile takibin 560.000 TL asıl alacak üzerinden devamına karar verilmiş; hüküm, davalılardan ..., ..., ... ve ... tarafından temyiz edilmiştir.
    Uyuşmazlığa uygulanması gereken 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun "Sözleşmelerin yorumu başlıklı 19. maddesine göre; bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır. Sözleşmenin yorumunda amaç, taraflarının birbirine uygun gerçek iradelerini tespit edebilmektir. Sözleşme yorumlanırken öncelikle tarafların kullandıkları ifadeler ve kelimeler dikkate alınmalı ancak bunlar metnin bütünlüğü içinde yorumlanmalıdır. Sözleşmedeki ifadelerin yeterince açık olmaması yahut metnin muğlak olması halinde tarafların iradelerini ortaya koymaya imkân veren yardımcı olgulara bakılmalıdır. Bu bağlamda; tarafların sözleşme müzakereleri ve sözleşmenin kurulması sırasındaki, ifa hazırlıkları aşamasındaki, sonrasındaki davranışları, menfaat durumları, amaçlarıyla, ilgili âdet ve teamüller dikkate alınmalı, ve yorum yapılırken elbette dayanağı 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesi olan dürüstlük kuralı da gözden kaçırılmamalıdır.
    Aynı Kanun'un kefalet sözleşmesinin şeklini düzenleyen 583. maddesi; “Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır. Kendi adına kefil olma konusunda özel yetki verilmesi ve diğer tarafa veya bir üçüncü kişiye kefil olma vaadinde bulunulması da aynı şekil koşullarına bağlıdır. Taraflar, yazılı şekle uyarak kefilin sorumluluğunu borcun belirli bir miktarıyla sınırlandırmayı kararlaştırabilirler. Kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumluluğunu artıran değişiklikler, kefalet için öngörülen şekle uyulmadıkça hüküm doğurmaz.” düzenlemesini içermektedir.
    Taraflar arasında imzalanan tarihsiz, “Kefelli Sözleşmedir” başlıklı belgeyi davacı ... ile davalı ..., “borçlu” sıfatıyla; diğer davalılar ise “kefil” sıfatıyla imzalamışlardır. Sözleşme dava dışı alacaklılara olan toplam 800.000 TL olduğu belirlenen borcun 200.000 TL’sinin davacı, kalanının ise davalı ... tarafından alacaklılara ödenmesi amacına yöneliktir. Davacı da dava dilekçesinde; davalı Maşallahın borçlu olduğunu, alacaklılara ödemesi gereken borçları ödemediğini, bu sebebple davalı ... ile aralarında çeşitli mutabakatlar yapılıp son olarak davalının ailesinin de katılımıyla uyuşmazlık konusu belgenin düzenlendiğini belirtmiştir. Yukarıda da ifade edildiği gibi sözleşmenin yorumunda öncelikle sözleşmede yer alan ifadeler ve metnin bütünlüğü, bunların yeteri kadar açık olmadığı takdirde de tarafların sözleşme müzakereleri, kurulması, ifa hazırlıkları aşamasındaki ve sözleşme sonrasındaki davranışları, menfaat durumları, amaçları, ilgili âdet ve teamüller dürüstlük kuralı çerçevesinde dikkate alınmalıdır. Bu doğrultuda sözleşmenin başlığı, sözleşme içeriğinde davacı ile davalı ...’ın “borçlu” olarak gösterilip davalılar ..., ..., ... ve ... “kefil” olarak gösterilmesi ve davacı tarafın sözleşmenin imzalanma sürecine dair anlatımları birlikte değerlendirildiğinde; davalılar ..., ..., ... ve ...’ın sözleşmeyi imzalama amaçlarının davalı ...’ın ödemesini temin etmek olduğu, eş söyleyişle sözleşmeyi kefil sıfatıyla imzaladıkları, iradelerinin kefil olmak olduğu anlaşılmaktadır.
    Hal böyle olunca; bölge adliye mahkemesince; temyiz eden davalıların takip konusu borca dayanak belgeyi kefil olarak imzaladıkları, ancak TBK m. 583’te öngörülen geçerlilik koşulları bulunmadığından kefaletlerinin geçersiz olduğu gözetilerek; davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekirken, davalıların iradelerinin kefillik değil tek taraflı borç ödeme taahhüdünde bulunma olduğu yönündeki yanılgılı gerekçeyle ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak bu davalılar yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırıdır.
    Buna göre bölge adliye mahkemesince yapılacak iş davanın esası hakkında bozma ilamı doğrultusunda yeniden karar vermek olmalıdır.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK'nın 371. maddesi uyarınca temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının temyiz eden davalılar yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, dosyanın aynı Kanun'un 373/2 maddesi uyarınca kararı veren bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 14/03/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.




    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi