1. Hukuk Dairesi 2016/16259 E. , 2020/1018 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ..."ın düzenlemiş olduğu rapor okundu, açıklamaları dinlendi, dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı terekeye iade istemli tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan babaları ..."ın 672 ada 756 parsel sayılı taşınmazını mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak davalı oğullarına 1/2"şer pay oranında satış suretiyle temlik ettiğini ileri sürerek taşınmazın tapusunun miraspayları oranında iptali ile adlarına tesciline karar verilmesini istemiş, ıslah ile talebin terekeye iade istemine ilişkin olduğunu bildirmişlerdir.
Davalılar, dava konusu taşınmaz üzerindeki evi iki kardeş beraber yaptırdıklarını, mirasbırakana bedel ödemediklerini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, taşınmazın satış bedeli ile gerçek değeri arasında fahiş fark bulunduğu, davalıların bedel ödenmediklerini kabul ettikleri gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1928 doğumlu mirasbırakan ..."ın 08.10.2012 tarihinde ölümüyle geride mirasçı olarak davacı çocukları ...,...,...,...,...,...,...,... ile kendisinden önce ölen oğlu ..."dan olma...,..,...,...,...,ile davalı oğulları ... ve ..."ın kaldığı, mirasbırakanın 672 ada 756 parsel sayılı taşınmazını 03.08.2005 tarihinde davalı oğullarına 1/2"şer pay olarak satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince, mahkemece hükme yeterli bir araştırma yapıldığını söyleyebilme imkanı yoktur.
Hâl böyle olunca, mirasbırakanın ölüm tarihi itibarıyla başka taşınmazının olup olmadığının araştırılması, dinlenen tanıklar ile yukarıdaki ilkeler uyarınca mirasbırakanın diğer çocuklarından mal kaçırmasını gerektirir bir neden olup olmadığını belirlenmesi, mirasbırakanın gerçek irade ve amacı açıklığa kavuşturulduktan sonra bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru değildir.
Davalıların yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 17.02.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.