Esas No: 2021/4282
Karar No: 2022/2100
Karar Tarihi: 10.03.2022
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2021/4282 Esas 2022/2100 Karar Sayılı İlamı
3. Hukuk Dairesi 2021/4282 E. , 2022/2100 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen kararın, süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar; murisleri 15/05/1970 doğumlu ...'ın 13/04/2012 günü davalı ...'ın evinin bahçesinde bulunan yüksek vasıflı artezyen/su kuyusunun tamirinde günlük 75 TL karşılığında çalışmakta iken kuyunun sondaj makarasının piminin kesilmesi üzerine makaranın kolunun murislerinin yüzüne çarpması sonucu ağır yaralandığı ve sonrasında vefat ettiğini, işyerinde iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin önlemlerin alınmaması sonucu kazanın meydana geldiğini, kazanın meydana gelmesinde murislerinin kusurunun bulunmadığını, fazlaya dair sair hak ve talepleri saklı kalmak üzere; davalı ...’tan toplam 350.000 TL manevi ve 216.943,95 TL maddi tazminatın kaza tarihi olan 13/04/2012 tarihinden işleyecek yasal faizi ile tahsilini ve diğer davalı SGK yönünden murislerinin vefat ettiği kazanın iş kazası olduğunun tespitini istemişlerdir.
Davalı ...; davacıların murisinin yardım için geldiğini, yanında işçi olarak hiç çalıştırmadığını beyanla davanın reddini dilemiştir.
Davalı SGK; taraflar arasında hizmet akdi bulunduğu ispatlanamadığından davanın reddini dilemiştir.
İş mahkemesince; davacı tarafça ...'ın hizmet akdi sözleşmesinin asli unsurlarının oluşmasını sağlayacak şekilde davalının yanında işçi statüsünde çalıştığı ispatlanamadığından, ... ile davalı ... arasında 5510 sayılı Yasanın 4-a maddesi kapsamında işçi ve işveren ilişkisinin olmadığı kanaatine varılması nedeniyle kazanın oluşumunda davalı ...'ın kusurlu olmadığı sonucuna varılmış ve diğer davalı SGK aleyhine maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi olanağı bulunmadığından davanın reddine
dair verilen kararın davacılar vekilince temyizi üzerine; Yargıtay Kapatılan 21. Hukuk Dairesi’nin, 04/10/2016 tarihli, 2015/14937 esas - 2016/12091 karar sayılı ilamıyla "...Somut olayda, taraflar arasında işçi-işveren ilişkisinin bulunmadığı, bu itibarla; gerek 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu ve gerekse İş Kanunu 1. maddeleri uyarınca uyuşmazlığın çözüm yerinin İş Mahkemeleri değil Genel Mahkemeler olduğu... görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı...'' gerekçesi ile bozulmuştur.
İş mahkemesince bozmaya uyulduğu belirtilerek dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesi neticesinde mahkemece; tanık beyanları ve ceza dosyası içerisinde yer alan olay yeri inceleme raporuna göre davalı ...'ın su pompasının tamiri sırasında müteveffanın ölümüne yol açacak şekilde kastı veya hatalı davranışının bulunmaması ve kazanın oluşumunda taraflar arasında hizmet akdi ilişkisi olmadığından; davalı ... bakımından davanın husumet nedeniyle reddine, diğer davalı ...'ın ise kusurlu bulunmaması nedeniyle maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekilince temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacıların aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Bir binanın veya diğer yapı eserlerinin maliki, bunların yapımındaki bozukluklardan veya bakımındaki eksikliklerden doğan zararı gidermekle yükümlüdür. (TBK m.69; BK m.58)
Yapı malikinin sorumluluğu, bir bina ya da diğer bir inşa eserinin bizatihi kendisinden kaynaklanan bir nedenle oluşan zarardan sorumluluğu kapsamakta olup, niteliği itibariyle kusursuz sorumluluk türlerinden "olağan sebep sorumluluğu"dur. Burada malike kurtuluş kanıtı sunma olanağı tanınmamıştır. Malik ancak illiyet bağını kesen sebeplerin (mücbir sebep, zarar görenin tam kusuru, üçüncü kişinin ağır kusuru gibi) varlığı durumunda sorumluluktan kurtulabilir.
Somut olayda; 13/04/2012 tarihinde meydana gelen kazada, davacıların murisi ...’ın, davalı ...’a ait su kuyusunun tamiri sırasında pompanın kaldırılması için kurulan makara sisteminin kolunun yerinden çıkarak çarpması neticesinde vefat ettiği, davacılar tarafından ... ile ... arasında işçi işveren ilişkisi bulunduğu ve davalı ...’in iş güvenliğini sağlamadığı için kusurlu olduğu gerekçesiyle tazminat istemiyle açılan eldeki davada iş mahkemesince davalı ... ile ... arasında işçi-işveren ilişkisi bulunmadığı kanaatine varılmış ve bu husus Yargıtay kapatılan 21. Hukuk Dairesi’nin 04/10/2016 tarihli, 2015/14937 esas - 2016/12091 karar sayılı ilamıyla kesinleşmiştir. Ancak maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir.(6100 sayılı HMK m.33). Her ne kadar taraflar tazminat talepleri yönünden işçi-işveren ilişkisine dayanmışsa da artık bu ilişkinin hizmet akdine dayandığı söylenemeyeceğinden 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun uyuşmazlığa uygun diğer hükümleri de değerlendirilmelidir. Bu nedenle davacıların talep ettiği maddi ve manevi tazminat alacağının Borçlar Kanunu’nun 58. maddesinde yer alan yapı malikinin kusursuz sorumluluğu hükmüne göre değerlendirilmesi gerekir. Zira kuyudaki pompanın çıkarılması için kurulan çıkrık bir yapıdır ve bu yapının zarar verdiği kişilerin zararlarının yapı maliki tarafından giderilmesi gerektiği dikkate alınmadan karar verilmesi hatalı olmuştur.
6100 sayılı HMK'nın 266. maddesi hükmüne göre, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren konularda bilirkişi oy ve görüşünün alınması zorunludur. Genel hayat tecrübesi ve
kültürünün sonucu olarak herkes gibi hakimin de bildiği konularda bilirkişi dinlenmesine karar verilemeyeceği gibi, hakimlik mesleğinin gereği olarak hakimin hukuki bilgisi ile çözümleyebileceği konularda da bilirkişi dinlenemez. Her halde seçilecek bilirkişinin mesleği itibarıyla konunun uzmanı olması gerekir.
HMK’nun 281. maddesinde, tarafların, bilirkişi raporunda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri; mahkeme, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden ek rapor alabileceği; ayrıca gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme yaptırabileceği açıklanmıştır.
Bilirkişiler, raporlarını hazırlarken raporun dayanağı olan somut ve özel nedenleri bilimsel verilere uygun olarak göstermek zorundadır. Bilirkişi raporu aynı zamanda Yargıtay denetimine de elverişli olacak şekilde bilgi ve belgeye dayanan gerekçe ihtiva etmelidir. Ancak bu şekilde hazırlanmış raporun denetimi mümkün olup, hüküm kurmaya dayanak yapılabilir.
Bilirkişi raporu kural olarak hâkimi bağlamaz. Hâkim, raporu serbestçe takdir eder. Hâkim, raporu yeterli görmezse, bilirkişiden ek rapor isteyebileceği gibi gerçeğin ortaya çıkması için önceki bilirkişi veya yeniden seçeceği bilirkişi vasıtasıyla yeniden inceleme de yaptırabilir. Bilirkişi raporları arasındaki çelişki varsa hâkim çelişkiyi gidermeden karar veremez.
Hal böyle olunca, mahkemece; yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular çerçevesinde, davaya konu kazanın meydana gelmesine sebep olan çıkrık kolunun kırılmasında davalı ...’ın kusursuz sorumluluğunu ortadan kaldıracak şekilde illiyet bağının kesilip kesilmediği, illiyet bağı kesilmediyse davaya konu yapının davacıların murisinin ölümüne sebebiyet verdiği için davacıların talep edebileceği tazminat miktarının belirlenmesi için jeoloji mühendisi, makine mühendisi ve kuyuculuk sektöründe çalışan kişilerden oluşan 3 kişilik bilirkişi heyetinden tereddüde yer vermeyecek şekilde; ayrıntılı, açıklayıcı, hüküm kurmaya elverişli ve Yargıtay denetimine uygun rapor alınarak hüküm kurulması gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacıların sair temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle mahkeme kararının davacılar yararına BOZULMASINA, 6100 sayılı HMK'nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 10/03/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.