1. Hukuk Dairesi 2017/716 E. , 2020/1037 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
ASIL VE BİRLEŞTİRİLEN
DAVADA DAVACILAR : ... V.D.
ASIL DAVADA DAVALILAR: HAKAN YAVUZ V.D.
BİRLEŞTİRİLEN
DAVADA DAVALI : ...
DAHİLİ DAVALILAR : ... V.D.
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda yerel mahkemece asıl ve birleştirilen davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar asıl davada davalılar ..., ..., ..., ..., birleştirilen davada davalı ..., dahili davalılar ... ve ... Turizm İnş. Dış Tic. Aş. tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 18.02.2020 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı ... vekili Avukat ..., davalı ... Sait Güllüçayır vekili Avukat ..., davalı ... vekili Avukat ..., Avukat ... Demirkaya, davalı ... vekili Avukat ..., davalı ... vekili Avukat ... ile temyiz edilen davacılar vekili Avukat ... geldiler, davetiye tebliğine rağmen davalı ... ve diğerleri gelmedi, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Asıl ve birleştirilen dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan babaanneleri ...’un, kendilerinden mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak taşınmazlarını dava dışı oğulları ..., ... ile davalı torunu ...’a ve onların arkadaşı olan dava dışı ...’a satış yoluyla temlik ettiğini, adı geçenlerin de muvazaalı olarak diğer davalılara devirler yaptıklarını, mirasbırakanın dava dışı oğulları ve davalı torunu ... ile bir olup eş dost üzerine devirler yaptığını ileri sürerek asıl davada dava konusu 1412, 1398, 701, 498, 444, 408 parsel sayılı taşınmazlar ile birleştirilen davada dava konusu 505 parsel sayılı taşınmazın tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tescilini istemişler; aşamalarda, birleştirilen davada dava konusu 505 parsel sayılı taşınmazın son kayıt maliki ile önceki kayıt maliklerini davaya dahil etmişlerdir.
Davalılar, tapu kaydına güvenen iyiniyetli 3. kişiler olduklarını, temliklerin muvazaalı olmadığını; bir kısım dahili davalı, kayıt maliki olmadıklarından husumet yöneltilemeyeceğini belirtip asıl ve birleştirilen davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, iddianın kanıtlandığı gerekçesiyle asıl ve birleştirilen davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1925 doğumlu mirasbırakan ...’un 02.03.2013 tarihinde ölümü üzerine dava dışı oğulları ..., ..., dava dışı kızı ... ile 1998 yılında ölen oğlu ...’den olma davacı torunları ... ve ...’un mirasçı kaldıkları, asıl davada davalı ...’ın mirasbırakanın oğlu ...’dan olma torunu olduğu, asıl davada dava konusu 408 parsel sayılı taşınmazın tamamı mirasbırakan Fatma adına kayıtlı iken dava dışı oğlu ...’ın vekaleten hareketle 25.01.2013 tarihinde mirasbırakanın torunu olan dava dışı ...’a, onun da 06.02.2013 tarihinde davalı ...’a satış yoluyla temlik ettiği, asıl davada dava konusu 444 parsel sayılı taşınmazın tamamı mirasbırakan ... adına kayıtlı iken dava dışı oğlu ...’ın vekaleten hareketle 25.12.2012 tarihinde mirasbırakanın torunu dava dışı ...’a, onun da 27.12.2012 tarihinde davalı ...’a satış yoluyla temlik ettiği, asıl davada dava konusu 498 parsel sayılı taşınmazın tamamı mirasbırakan ... adına kayıtlı iken dava dışı oğlu Hasan’ın vekaleten hareketle 11.06.2010 tarihinde ...’a (aynı zamanda birleştirilen davanın davalısı), onun da 06.07.2010 tarihinde davalı ...’na satış yoluyla temlik ettiği, asıl davada dava konusu 701 parsel sayılı taşınmazın tamamı mirasbırakan ... adına kayıtlı iken dava dışı oğlu ...’ın vekaleten hareketle 31.05.2010 tarihinde dava dışı ...’a, onun da 01.02.2011 tarihinde davalı ...’e satış yoluyla temlik ettiği, asıl davada dava konusu 1398 parsel sayılı taşınmazın tamamı mirasbırakan ... adına kayıtlı iken dava dışı oğlu Hasan’ın vekaleten hareketle 31.05.2010 tarihinde dava dışı ...’a, onun da 01.02.20011 tarihinde davalı ...’e satış yoluyla temlik ettiği, asıl davada dava konusu 1412 parsel sayılı taşınmazın tamamı mirasbırakan Fatma adına kayıtlı iken dava dışı oğlu ...’ın vekaleten hareketle 25.01.2013 tarihinde mirasbırakanın torunu olan davalı ...’a satış yoluyla temlik ettiği, birleştirilen davada dava konusu 505 parsel sayılı taşınmazın tamamı mirasbırakan ... adına kayıtlı iken dava dışı oğlu ...’ın vekaleten hareketle 11.06.2010 tarihinde birleştirilen davada davalı ...’a, onun da 05.08.2013 tarihinde dahili davalı ...’a, onun da 10.09.2013 tarihinde dahili davalı ... Turizm AŞ.ye, onun da 25.03.2014 tarihinde dahili davalı ...’a satış yoluyla temlik ettiği, birleştirilen davanın ise 23.05.2014 tarihinde ilk el davalı ...’a karşı açılıp bilahare önceki kayıt malikleri ile son kayıt malikinin davaya dahil edilerek yargılamaya devam edildiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Ne var ki; somut olayda, asıl dava bakımından hükme yeterli bir araştırma ve inceleme yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.
Şöyle ki, asıl davada dava konusu edilen taşınmazlar, mirasbırakana vekaleten dava dışı oğlu Hasan tarafından temlik edilmiş olup bu temliklerden mirasbırakanın haberinin olup olmadığı, dolayısıyla mirasbırakanın mal kaçırma kastıyla hareket edip etmediği yeterince irdelenmemiş ve açıklığa kavuşturulmamıştır.
Öte yandan, tapu iptal tescil davalarının kayıt maliklerine karşı açılması zorunludur. Somut olayda, birleştirilen davaya konu 505 parsel sayılı taşınmaz mirasbırakan ... adına kayıtlı iken dava dışı oğlu ...’ın vekaleten hareketle 11.06.2010 tarihinde birleştirilen davada davalı ...’a, onun da 05.08.2013 tarihinde dahili davalı ...’a, onun da 10.09.2013 tarihinde dahili davalı ... Turizm AŞ.ye, onun da 25.03.2014 tarihinde dahili davalı ...’a satış yoluyla temlik ettiği, son kayıt maliki ... olduğu halde birleştirilen davanın 23.05.2014 tarihinde ilk el davalı ...’a karşı açılıp bilahare önceki kayıt malikleri ile son kayıt malikinin davaya dahil edildiği anlaşılmaktadır. Ne var ki; 6100 sayılı HMK"da davaya dahil (dahili davalı ) diye bir müessese bulunmayıp, zorunlu dava arkadaşlığı hariç bir kimseye dahili dava yoluyla taraf sıfatı verilmesi olanaksızdır. Davada taraf olmayan kimse veya kişi hakkında hüküm kurulması da mümkün değildir.(HMK. 297. md. )
Hal böyle olunca; davanın hukuki dayanağının vekalet görevinin kötüye kullanılması olmayıp muris muvazaası olduğu gözetilerek yukardaki ilkeler uyarınca temliklerden mirasbırakanın haberdar olup olmadığının, haberdar ise bu temliklerin mal kaçırma amacıyla yapılıp yapılmadığının açıklığa kavuşturulması, ilk ellere yapılan temliklerin muvazaalı olduğu saptanır ise ilk ellerden edinen kişilerin TMK 1023. maddesi kapsamında iyiniyetli olup olmadıklarının, taşınmazların kimler tarafından kullanıldığı da belirlenmek ve asıl davada dava konusu 498 parsel sayılı taşınmazın ilk kayıt maliki olan ... ile ilgili gerekçede belirtilen dosyalar da getirtilip incelenmek suretiyle açıklığa kavuşturulması ve sonucuna göre bir karar verilmesi; birleştirilen davanın ise kayıt maliki aleyhine açılmadığı gözetilerek reddine karar verilmesi gerekirken değinilen hususlar göz ardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Kabule göre de; bilindiği üzere davalar birleştirilse dahi ayrı davalar olma özelliğini koruduklarından her bir dava bakımından ayrı ayrı hüküm kurulması gerektiği gibi her bir davalı ayrı parsellerin maliki olup aralarında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmadığından her bir davalının malik olduğu taşınmazın değeri üzerinden yargılama giderlerinden sorumlu tutulması gerekirken yargılama giderleri bakımından müşterek müteselsil sorumluluğa hükmedilmiş olması da isabetli değildir.
Asıl davada davalılar ..., ..., ..., ..., birleştirilen davada davalı ..., dahili davalılar ... ve Sait Turizm İnş. Dış Tic. Aş.’nin değinilen yönlerden yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulüyle, hükmün 6100 sayılı HMK"nun geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 Sayılı HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 02.01.2020 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davalı ... vekili, davalı ... vekili, davalı ... vekili, dahili davalı ... vekili, birleştirilen davada davalı ... Sait Güllüçayır vekili için 2.540.00."ar TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davacılar-birleştirilen davada davacılardan alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 18/02/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.