Esas No: 2021/6104
Karar No: 2022/1965
Karar Tarihi: 08.03.2022
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2021/6104 Esas 2022/1965 Karar Sayılı İlamı
3. Hukuk Dairesi 2021/6104 E. , 2022/1965 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda; davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hüküm, davacılar vekili tarafından duruşmasız, davalı vekili tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmekle; duruşma günü olarak belirlenen 08/03/2022 tarihinde davacılar vekili Av. ... geldi. Başka gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunan vekilin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00'e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar; murisleri ...’ın 24/08/2012 tarihinde elektrik akımına kapılarak yaşamını yitirdiğini, tehlike arz eden yapı eserinin fena yapılmasından, bakımı ve işletilmesindeki eksikliklerden davalının kusursuz sorumluluğunun bulunduğunu ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, şimdilik davacılardan ...için 50.000 TL maddi, diğer davacıların her biri için 500’er TL maddi; ... için 50.000 TL, ...ve ... için 25.000'er TL, ...için 500 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmişlerdir.
Davalı; muris ...’ın elektrik direğinden ayağının kayması sonucu yere düşerek hayatını kaybettiğini, olayın meydana gelmesinde murisin ağır kusurlu olduğunu, tarafına kusur atfedilemeyeceği gibi kusursuz sorumluluğundan da bahsedilemeyeceğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davacıların desteği ...’ın elektrik akımına kapılarak direkten düşmesi sonucu yaşamını yitirdiği, elektrik direğine kendi isteğiyle çıktığı, ancak olay tarihinde elektrik direğine çıkışı engelleyecek korkuluk bulunmadığı gibi uyarı niteliğinde ölüm tehlikesi levhasının da bulunmadığı, ölüm olayının gerçekleşmesinden sonra direğe tırmanmayı engelleyecek sivri demir korkulukların davalı tarafından yaptırıldığı, olayın meydana gelmesinde davalının kusursuz sorumluluğunun bulunduğu gerekçesiyle; taleple bağlı kalınarak, davanın kısmen kabulü ile davacılardan ...için 43.444,70 TL, diğer davacılardan her biri için ayrı ayrı 500’er TL maddi tazminat ile davacılardan ...için 500 TL, ... için 12.000 TL, ...için 7.000 TL ve ... için 7.000 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren
işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya dair istemin reddine dair verilen hüküm, davalının temyizi üzerine; Dairece verilen 02/07/2018 tarihli ve 2016/19884 E. - 2018/7386 K. sayılı kararla;
“...Dosyadaki belgelerden vefat eden Kıyas'ın 1971 doğumlu olduğu, iş makinesi operatörü olduğu, hiç bir önlem almaksızın elektrik direğine tırmanmanın tehlikeli olacağını bilecek yaşta ve olgunlukta olduğu anlaşılmaktadır. Vefat eden kişinin ölüm olayının meydana gelmesindeki bölüşük kusuru ise uzmanlık gerektiren, teknik bir konu olduğundan hakimin hukuki bilgisi ile aydınlatabileceği bir konu değildir. Diğer bir anlatım ile bilirkişi kurulu raporunu benimsemeyen mahkeme, vefat edenin bölüşük kusuru konusunu ancak uzman bilirkişi raporu ile tespit edebilecektir .
Mahkemece; davalı kurum açısından, yapı malikinin sorumluluğuna ilişkin; davacılar açısından ise, vefat edenin olaydaki bölüşük kusuruna ilişkin değerlendirmeler içeren, Elektrik Kuvvetli Akım Tesisleri Yönetmeliğinin 5. ve 27. maddelerine göre somut olayı aydınlatan, taraf ve Yargıtay denetimine elverişli, tarafların kusur oranlarının da gerekçeleriyle belirtildiği, önceki bilirkişiler dışında oluşturulacak üç kişilik konusunda uzman bilirkişi kurulundan (elektrik mühendisi) bilirkişi raporu alınarak, varılacak sonuca göre bir hüküm kurulması gerekirken; eksik araştırma, inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır...” gerekçesiyle bozulmuştur.
Bozmaya uyan mahkemece; olay tarihinde çekilen fotoğraflardan da görüleceği üzere, tırmanma engeli elektrik direğinde mevcut olduğundan davalıya kusur atfedilemeyeceği, ancak davalının kusursuz sorumluluğuna gidilebileceği, destek Kıyas’ın ise gerçekleşen olayda ağır kusurunun bulunduğu, bilirkişiler tarafından kusur oranının tespitinin yapılamayacağı, bu hususun münhasıran hakimin yetkisinde olduğu, bu nedenlerle 17/09/2015 tarihli hesap raporu ile belirlenen tazminat miktarından takdiren % 90 oranında indirim yapıldığı gerekçesiyle; davanın kısmen kabulü ile davacılardan ...için 4.344,47 TL maddi, diğer davacılardan her biri için ayrı ayrı 500’er TL maddi tazminat ile davacılardan ...için 500 TL, ... için 10.000 TL, ...ve ... için 8.000'er TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1) Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına göre, taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2) 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 27 nci maddesinde yer bulan “hukuki dinlenilme hakkı” gereğince, davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir.
“Hukuki dinlenilme hakkı, Anayasanın 36 ncı maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6 ncı maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. Zira, insan onurunun yargılamadaki zorunlu bir sonucu olarak, yargılama sujelerinin, yargılamada şeklen yer almaları dışında, tam olarak bilgi sahibi olmaları, kendilerini ilgilendiren yargılama konusunda açıklama ve ispat haklarını tam ve eşit olarak kullanmaları ve yargı organlarının da bu açıklamaları dikkate alarak gereği gibi değerlendirme yapıp karar vermesi gereklidir. Hukuki dinlenilme hakkı olarak maddede ifade edilen ve uluslararası metinlerde de yer bulan bu hak, çoğunlukla, “ iddia ve savunma hakkı” olarak bilinmektedir. Ancak, hukuki dinlenilme hakkı, iddia ve savunma hakkı kavramına göre daha geniş ve üst bir kavramdır.” (6100 sayılı HMK'nın Hükümet gerekçesi madde 27).
Bu hak çerçevesinde, tarafların gerek yargı organlarınca gerekse karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur. Kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak karar verilmesi, kural olarak mümkün değildir. Hukuki dinlenilme hakkı, sadece belli bir yargılama için ya da yargılamanın belli bir aşaması için geçerli olan bir ilke olmayıp, tüm yargılamalar için ve ve yargılamanın her aşamasında uyulması gereken bir ilkedir.
Öte yandan; “Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz.” ( HMK mad. 266).
Bununla birlikte, hakim; tazminat davalarında kusur oranının tespiti noktasında bilirkişiden yardım alabilir. Bu durumda bilirkişiye başvurulmuş olması, HMK’nın 266 ncı maddesinin ihlal edildiği, hakimler tarafından kullanılması gereken yargı yetkisinin bilirkişilere devredildiği anlamını taşımayacaktır. Nitekim hakim, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirdikten sonra karar verecektir (HMK mad. 282 ). Kuşkusuz, hukuk kurallarını resen araştırıp bulma ve olaya uygulama hakimin görevidir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 24/02/2016 tarihli 2014/12-738 E. - 2016/177 K. sayılı kararı da bu yöndedir). Aksi durumun kabulü yani taraflara izafe edilecek kusur oranının mahkemece belirlenmesi hali, tarafların “hukuki dinlenilme hakkının” ihlaline sebebiyet verecektir. Zira, hakim ihsas-ı rey baskısı altında olduğundan; taraflar, mahkemece belirlenen kusur oranından en erken gerekçeli kararın tebliği ile haberdar olacaktır. Bu durumda, tarafların bilgilendirilme hakkı ile yargılama sürecinde kullanabilecekleri diğer hakları da (açıklama ve ispat hakkı gibi ) elinden alınmış; mahkemece, sürpriz karar verilmiş olacaktır.
Sürpriz karar, ilgilinin yargılamanın o ana kadarki seyrine göre, haklı olarak beklemediği, umulmadık bir kararla karşılaşmasıdır. Kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak “ sürpriz karar” verilmesi, kural olarak mümkün değildir.
Hal böyle olunca, mahkemece; yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular çerçevesinde; tarafların kusur oranının tespiti hususunda bilirkişiden yardım alınabileceği dikkate alınarak, uyulan bozma ilamında da belirtildiği şekilde, kusur oranının belirlenmesi noktasında, Yargıtay ve taraf denetimine elverişli yeniden rapor alınarak, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken; bozma gerekleri yerine getirilmeksizin, tarafların hukuki dinlenilme hakkı ve sürpriz karar yasağı ihlal edilerek, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi, doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.
3) "Taraflardan yalnız birinin temyizi halinde, Yargıtay hükmü temyiz edenin aleyhine bozamaz (Aleyhe bozma yasağı). Bundan başka, taraflardan yalnız birinin hükmü temyiz etmesi halinde, Yargıtayın (temyiz eden tarafın lehine olarak) verdiği bozma kararına uyan yerel mahkeme de artık, temyiz eden tarafın, önceki (bozulan) karara oranla daha aleyhine olan bir hüküm veremez. Buna da "aleyhe hüküm verme yasağı" denir. Taraflardan yalnız birinin temyizi üzerine verilen bozma kararına uyan mahkemenin temyiz eden tarafın, önceki (bozulan) karara oranla daha aleyhine olan bir hüküm vermemesi ilkesi, usule ilişkin kazanılmış hak müessesesi ile de yakından ilgilidir." (Prof.Dr. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Baskı, Cilt; 5, 2001, s; 4732 -4737).
Somut uyuşmazlıkta; mahkemece, ilk kararla, davacılardan ...ve ...’ün manevi tazminat istemleri yönünden, her biri için ayrı ayrı 7.000’er TL manevi tazminat takdir edilmiş olup, anılan karar sadece davalı tarafından temyiz edilmiş ve yukarıda anılan nedenlerle bozulmuştur. Bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda ise, bu kez, aynı davacılardan her biri için 8.000’er TL manevi tazminat takdir edilerek, davalının kazanılmış hakkı ihlal edilmiştir.
O halde; mahkemenin, davalı yararına kazanılmış hakkı ihlal ederek, aleyhe hüküm verme yasağına aykırı olacak şekilde karar vermiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, ikinci ve üçüncü bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK'nın 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 3.815 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacılara verilmesine, 6100 sayılı HMK'nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 08/03/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.