1. Hukuk Dairesi 2017/1935 E. , 2020/1039 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar asıl davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 18.02.2020 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı ... vekili Avukat ... ile temyiz edilen davacı vekili Avukat ... geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalı ... vekili Avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, inançlı işlem hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir.
Asıl davada davacı, ... parsel sayılı taşınmazı dava dışı ..."dan temellük ettiğini, bankadan çekilen kredi borcu ödendiğinde taşınmazı ..."ın torunu olan dava dışı ..."e, bu mümkün olmaz ise ..."a devredeceği konusunda anlaştıklarını, daha sonra ..."un talimatı ile taşınmazı ..."un kızı olan ..."e bedelsiz olarak devrettiğini, bu konuda ""Taahhütname"" başlıklı belgenin düzenlendiğini, taşınmazda 2007 yılından beri kiracı olan ve olayları bilen davalının da ..."dan taşınmazı kaçırmak için fahiş satış bedeli göstermek suretiyle muvazaalı olarak taşınmazı edindiğini ileri sürerek, tapunun iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı ise, davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunmadığını, husumetin ..."e yöneltilmesi gerektiğini, davacının taşınmazı inançlı işlemle edinip talimat gereği ..."ya aktardığını beyan ettiği halde kendisine yapılan temlikin muvazaalı olduğunu iddia etmesinin hukuki dayanağının bulunmadığını, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun (TMK) 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlandığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın reddine dair verilen karar dairece ‘’...somut olayın özelliği itibariyle, son kayıt maliki bakımından iddianın incelenebilmesi için, davacı ile davacının taşınmazı devrettiği ... arasındaki hukuki ilişkinin inançlı işlem olup olmadığının açıklığa kavuşturulması zorunludur. Ne var ki, ... davada yeralmış değildir. Hâl böyle olunca, ilk el durumundaki ..."in davada yer almasının sağlanması, ondan sonra yukarıda açıklanan ilkeler uyarınca davacı ile ... arasındaki işlemin, inançlı işlem olup olmadığının açıklığa kavuşturulması, evrak arasına ibraz edilen altında ..."in ismi ile imzasının yeraldığı adi belgenin aslının temin edilerek inançlı işlemin belgesi olup olmadığı üzerinde durulması, davacı tarafından, ..."ya yapılan temlikin, inançlı işlem olduğunun saptanması durumunda ise, son kayıt maliki olan davalının iyiniyetli olup olmadığının, bir başka ifadeyle TMK"nin 1023. maddesinin koruyuculuğundan yaralanıp yararlanamayacağının değerlendirilmesi, ondan sonra varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, bu hususlar gözetilmeksizin yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir.’’ gerekçesi ile bozlmuş, davacı aynı iddialarla davalı Refikaya da husumet yöneltmiş, bu dava eldeki dosya ile birleştirilmiştir.
Birleşen davada davalı ..., dava konusu taşınmazı davacıdan bedelsiz olarak devralıp asıl davalı ile yaptıkları inanç anlaşması gereği kredi temini amacıyla asıl davalıya temlik ettiğini, devrin muvazaalı olduğunu, havale işlemlerinin muvazaa iddiasını bertaraf etmek amacıyla yapıldığını bildirmiş, aşamada davayı kabul etmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde iddianın kanıtlandığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu ... parsel dava dışı ... adına kayıtlı iken satış vaadine dayalı tapu iptal tescil davası sonucunda 19.12.1994 tarihinde taşınmazın davacı adına hükmen tescil edildiği, davacının 16.11.2009 tarihinde anılan taşınmazı birleşen davalı ..."e satış suretiyle devrettiği, ..."nın da 15.10.2010 tarihinde yine satış yoluyla davalıya aktardığı, karar tarihinden sonra 10.01.2017 tarihinde ise taşınmazın asıl davalı ... tarafından dava dışı ...’a temlik edildiği anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki; Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun(HMK) 125/1. maddesi "Davanın açılmasından sonra, davalı taraf, dava konusunu üçüncü bir kişiye devrederse, davacı aşağıdaki yetkilerden birini kullanabilir:
a) İsterse, devreden tarafla olan davasından vazgeçerek, dava konusunu devralmış olan kişiye karşı davaya devam eder. Bu takdirde davacı davayı kazanırsa, dava konusunu devreden ve devralan yargılama giderlerinden müteselsilen sorumlu olur.
b) İsterse, davasını devreden taraf hakkında tazminat davasına dönüştürür." hükmünü içermektedir.
Kendiliğinden (re"sen) gözetilmesi zorunlu bulunan bu usul kuralına göre, mahkemece davacı tarafa seçimlik hakkı hatırlatılarak davayı ne şekilde sürdüreceği sorulmalı ve sonucuna göre işlem yapılmalıdır.
Hal böyle olunca, 6100 saylı HMK"nın 125/1. maddesi gözetilerek gerekli usuli işlemlerin yerine getirilmesi, ondan sonra işin esası hakkında karar verilebilmesi için hüküm bozulmalıdır.
Asıl davalı vekilinin bu yön itibariyle yerinde bulunan temyiz itirazının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına, 02.01.2020 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davalı ... vekili için 2.540.00. TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davacı-birleştirilen davada davacıdan alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 18/02/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.