1. Hukuk Dairesi 2017/1742 E. , 2020/1041 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-TENKİS
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 18.02.2020 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı vekili Avukat ... ile temyiz edilen davacı vekili Avukat ... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı taktirde tenkis isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan babası ...’un, mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak dava konusu 15 ada 60 parsel sayılı taşınmazda bulunan 1 no’lu, 1369 ada 1 parsel sayılı taşınmazda bulunan 5 ve 6 no’lu bağımsız bölümleri, 121 ada 8, 120 ada 31, 124 ada 6, 127 ada 3, 127 ada 4, 131 ada 13, 281 ada 21, 330 ada 3, 329 ada 2, 306 ada 1 parsel sayılı taşınmazlar ile 79, 143, 156, 177, 16, 62 parsel sayılı taşınmazları satış yolu ile davalı oğluna temlik ettiğini ileri sürerek dava konusu taşınmazlarda tasarrufun iptaline, muris muvazaasına dayalı tapu iptali ve tescil talebinin kabulüne, olmazsa tenkisine, bu da olmazsa saklı payın nakten belirlenerek payı oranında ödenmesine karar verilmesini istemiş; davacı vekili 20.10.2015 tarihli dilekçeyle dava konusu 1369 da 1 parsel sayılı taşınmazda bulunan 5 ve 6 no’lu bağımsız bölümler yönünden davayı atiye bıraktığını beyan etmiş; ancak davalı taraf geri almaya muvafakat etmemiştir.
Davalı, dava konusu 79, 143, 156, 177, 16, 62 parsel sayılı taşınmazların mirasbırakandan intikal ettiğini ve davacı da dahil mirasçıların paylarını satın aldığını, dava dışı 155, 75 ve 154 parsel sayılı taşınmazların da aynı şekilde mirasçılar tarafından davacıya devredildiğini, mirasbırakanın dava dışı 1369 ada 13 parsel sayılı taşınmaza yaptırdığı binadan 1990 yılında çocuklarına paylaştırma yaptığını, davacıya da bir daire ile bir dükkan verildiğini, payına karşılık dava dışı oğlu Bekir’e bir işyeri ve kendisine de dava konusu 15 ada 60 parselde kayıtlı 1 no’lu dairenin verildiğini, mirasbırakanın paylaştırma amacıyla hareket ettiğini, dava konusu 1369 ada 1 parsel sayılı taşınmazda bulunan 5 ve 6 no’lu bağımsız bölümler kendisine verilirken aynı taşınmazda diğer kardeşlerine ve davacıya da ikişer daire verildiğini, dava konusu 121 ada 8, 120 ada 31, 124 ada 6, 127 ada 3, 127 ada 4, 131 ada 13, 281 ada 21, 330 ada 3, 329 ada 2, 306 ada 1 parsel sayılı on parça taşınmazın ise 23.09.2008 tarihinde bağış yoluyla temlik edilmiş olup muvazaa nedeniyle iptalleri istenemeyeceği gibi tenkis hükümlerinin de uygulanamayacağını, hak düşürücü sürenin geçtiğini belirtip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, temliklerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile iptal tescile karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, 1929 doğumlu mirasbırakan ...’un 12.07.2010 tarihinde ölümü üzerine davacı kızı ..., davalı oğlu ... ile dava dışı çocukları ... ve ...’in mirasçı kaldıkları, mirasbırakanın eşi ...’in de eldeki dava tarihinden önce 28.11.2014 tarihinde öldüğü, dava konusu 143, 156, 177, 16, 62 parsel sayılı taşınmazların tamamı ile 79 parsel sayılı taşınmazın 16/48 payı mirasbırakan Bekir adına kayıtlı iken 11.03.2011 tarihinde mirasçıları olarak eşi ve çocuklarına intikal ettiği ve aynı işlemle mirasçıların bu taşınmazları davalıya satış yoluyla temlik ettikleri, aynı tarihte dava dışı 154, 155 ve 75 parsel sayılı taşınmazların da mirasçılar tarafından davacı ...’ye satış yoluyla temlik edildiği, dava konusu 15 ada 60 parsel sayılı taşınmazda bulunan 1 no’lu bağımsız bölüm mirasbırakan adına kayıtlı iken vekili eliyle 13.12.2005 tarihinde satış yoluyla davalı oğluna temlik ettiği, dava konusu 1369 ada 1 parsel sayılı taşınmazda bulunan 5 ve 6 no’lu bağımsız bölümleri mirasbırakan adına kayıtlı iken 14.12.2004 tarihinde davalı oğluna satış yoluyla temlik ettiği, aynı resmi senetle bu taşınmazdaki dava dışı 1 ve 2 no’lu bağımsız bölümleri dava dışı oğlu ...’e, dava dışı 3 ve 4 no’lu bağımsız bölümleri dava dışı kızı ...’e, dava dışı 7 ve 8 no’lu bağımsız bölümleri davacı kızı ...’ye satış yoluyla temlik ettiği, dava konusu 121 ada 8, 120 ada 31, 124 ada 6, 127 ada 3, 127 ada 4, 131 ada 13, 281 ada 21, 330 ada 3, 329 ada 2 parsel (tam paylı ), 306 ada 1 parsel sayılı (2/10 payı) toplam on parça taşınmazın 29.02.2012 tarihli yenileme işlemiyle davalı adına kayıtlı olduğu, ancak bu on parça taşınmazın kütük ve tedavül kayıtları ile resmi senetleri getirtilmediği için mirasbırakandan geçip geçmediğinin, mirasbırakandan geçmiş ise ne şekilde geçtiğinin denetlenemedeği, davalı tarafça mirasbırakanın paylaştırma amacıyla hareket ettiğinin ve bir kısım taşınmazın bağış yoluyla geçtiğinin savunulduğu, mahkemece dava konusu bütün taşınmazlar bakımından iptal tescile karar verildiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (nitelikli-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 0l.04.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere; görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 706, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 237 (818 s. Borçlar Kanunun 213) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki kişisel ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan, mirasbırakanın, sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmış olması durumunda, mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 01.04.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanamayacağı kuşkusuzdur.
Hemen belirtilmelidir ki; 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 123. maddesine göre, davacı hüküm kesinleşinceye kadar, ancak davalının açık rızası ile davasını geri alabilir. Eldeki davada dava konusu 1369 da 1 parsel sayılı taşınmazda bulunan 5 ve 6 no’lu bağımsız bölümler yönünden davacı davasını atiye terk ettiğini beyan etmiş ise de davalı taraf geri almaya açıkça muvafakat etmemiştir. O halde dava konusu 5 ve 6 no’lu bağımsız bölümler yönünden işin esasının incelenmesi gerektiğinde kuşku yoktur.
Somut olayda; dava konusu 143, 156, 177, 16, 62, 79 parsel sayılı toplam altı parça taşınmazın mirasbırakan tarafından değil, mirasçılara intikali üzerine davacı da dahil olmak üzere bütün mirasçılar tarafından davalıya satış yoluyla temlik edildiği gözetildiğinde bu altı parça taşınmaz bakımından davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabul kararı verilmesi doğru değildir.
Diğer yandan, dava konusu 121 ada 8, 120 ada 31, 124 ada 6, 127 ada 3, 127 ada 4, 131 ada 13, 281 ada 21, 330 ada 3, 329 ada 2, 306 ada 1 parsel sayılı toplam on parça taşınmazın kütük, tedavül kayıtları ve resmi senetleri getirtilerek öncelikle mirasbırakandan davalıya geçip geçmediklerinin, mirasbırakandan geçmiş iseler ne şekilde geçtiklerinin saptanması; dava konusu 15 ada 60 parsel sayılı taşınmazda bulunan 1 no’lu bağımsız bölüm ile dava konusu 1369 ada 1 parsel sayılı taşınmazda bulunan 5 ve 6 no’lu bağımsız bölümlerin mirasbırakandan satış yoluyla davalıya geçmesi karşısında davalının paylaştırma savunması üzerinde durulması, mirasbırakanın diğer mirasçılarına da bir taşınmaz ya da para veya herhangi bir hak verip vermediğinin açıklığa kavuşturulması, gerektiği takdirde her bir mirasçıya nakledilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınması, tarafların bütün delilleri toplanarak mirasbırakanın gerçek amacının denkleştirme mi yoksa mal kaçırma mı olduğunun duraksamaya yer vermeyecek biçimde saptanması ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davalının değinilen yönlerden yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 02.01.2020 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davalı vekili için 2.540.00. TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davacıdan alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 18/02/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.