Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2017/1219
Karar No: 2020/1042
Karar Tarihi: 18.02.2020

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2017/1219 Esas 2020/1042 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2017/1219 E.  ,  2020/1042 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    ASIL DAVADA DAVACI : ...
    BİRLEŞTİRİLEN
    DAVADA DAVACI : CEMİLE KIRDÖK
    ASIL VE BİRLEŞTİRİLEN
    DAVADA DAVALILAR :AHMET ÖZYURT V.D.
    ASIL VE BİRLEŞTİRİLEN
    DAVADA DAHİLİ DAVALI : ...
    DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-TAZMİNAT


    Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil, olmadığı taktirde alacak istekli dava sonunda, yerel mahkemece asıl ve birleştirilen davanın reddine ilişkin olarak verilen karar asıl davada davacı ... ile birleştirilen davada davacı Cemile Kırdök tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 18.02.2020 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacılar vekili Avukat ... ile temyiz edilen davalı ... Özyurt vekili ... geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalılar ... vd. vekili Avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

    -KARAR-

    Asıl ve birleştirilen dava, tapu iptali ve tescil, olmadığı taktirde alacak isteğine ilişkindir.
    Asıl davada davacı ..., yüklenici olan davalı ...’ten 3281 ada 1 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki 33 no’lu bağımsız bölümü 05.10.1990 tarihinde topraktan satın alıp arsa payının tapuda adına tescil edildiğini, aynı tarihte yalnızca 33 no’lu bağımsız bölüm üzerinde hakkı olduğu yönünde taahhütte bulunup davalı ...’e 55.000 TL satış bedeli ödediğini, davalı ...’in ise hileli söz ve davranışları ile tapuda satış bedelinin düşük gösterilmesini sağlayıp bilahare kayınbiraderi ve diğer davalıların da mirasbırakanı olan ...’un şufa davası açarak çekişmeli paya düşük bedelle sahip olmasını sağladığını, inşaatın bitmesinden itibaren taşınmazı kullandığını ve kendisinden herhangi bir kira bedeli talep edilmediğini, taşınmazın kat mülkiyetine geçmeme sebebini öğrenmek için davalı ... ile görüştüğünde payının Gaziosmanpaşa Sulh Hukuk Mahkemesinin 05.01.1991 tarihinde açılan 1990/1464 esas sayılı şufa davası ile elinden alındığını öğrendiğini, şufa davasında adresinin davalı ...’in adresi gösterildiğini, tebligatların iadesi üzerine ilanen tebligat yapıldığını, yokluğunda görülen dava sonucunda payının iptaline karar verildiğini, davalı ...’in 55.000 TL ye sattığı payı geri 1.000 TL ye almayı başardığını, tüm işlemlerin hileye dayalı olduğunu, hile ile tapuda satış bedelinin düşük gösterildiğini, davalı ...’in diğer paydaşların şufa hakkı bulunduğu yönünde bir bilgilendirme yapmadığını, davalı ... ile diğer davalıların mirasbırakanı ...’un birlikte hareket ettiklerini ve zarardan sorumlu olduklarını, hile ve sahtecilik nedeniyle tescilin yolsuz olduğunu ileri sürerek dava konusu 3281 ada 1 parsel sayılı taşınmazda çekişme konusu 18/1052 payın bir kısım davalının mirasbırakanı ... adına olan tapu kaydının iptali ile adına tescilini, olmadığı taktirde satışta hileye uğratıldığı için fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla bu paya isabet eden 55.000 TL tazminatın 05.10.1990 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini istemiştir.
    Birleştirilen davada davacı ..., yüklenici ve arsa sahibi olan davalı ...’ten dava konusu 3281 ada 1 parsel sayılı taşınmazda 19 no’lu bağımsız bölümü gayrımenkul satış vaadi sözleşmesi ile topraktan satın aldığını ve 13.07.1990 tarihinde 19 no’lu bağımsız bölüm dışında bir hakkının olmadığı yönünde taahhütte bulunduğunu, 19 no’lu bağımsız bölüm için kısım kısım toplamda 52.000 TL ödediğini, davalı ...’in hileli davranışı üzerine taşınmazın satış bedelinin tapuda düşük gösterildiğini ve diğer davalıların mirasbırakanı ...’un şufa davası açarak çekişmeli payı almasının sağlandığını, 23.07.1990 tarihinde hisse tapusunu alıp dairesini kiraya verdiğini, Gaziosmanpaşa Sulh Hukuk Mahkemesinin 1990/1468 Esas 1991/1095 Karar sayılı şufa davası sonunda payının diğer davalıların mirasbırakanı ... adına tescil edildiğini, davalıların birlikte hareket ettiklerini, şufa davasındaki tebligatın bizzat yapılmış göründüğünü ancak tebligatlardaki imzanın kendisine ait olmadığını, şufa davasının yokluğunda görüldüğünü ileri sürerek dava konusu 3281 ada 1 parsel sayılı taşınmazın 18/1052 payının bir kısım davalının mirasbırakanı ... adına olan tapu kaydının iptali ile adına tescilini, olmadığı taktirde fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere bu paya isabet eden 52.000 TL tazminatın faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini istemiştir.
    Asıl ve birleştirilen davada davalı ..., kayıt maliki olmadığı için kendisine husumet yöneltilemeyeceğini, hak düşürücü ve zamanaşımı sürelerinin geçtiğini, koşulları var ise yargılmanın iadesi yoluna gidilebileceğini, aldatmanın söz konusu olmayıp şufa davasıyla ilgisi bulunmadığını, edimini yerine getirdiğini ve sadece resmi senette yazılı satış bedelini aldığını, daha fazla tazminat istenemeyeceğini, taşınmazı fiilen teslim ettiğini, diğer davalıların mirasbırakanı ...’un kendisinin eşine karşı da şufa davası açıp iptal tescil sağladığını ve aralarında husumet bulunduğunu, ... ile kat karşılığı inşaat sözleşmesi yaptıklarını, ancak adı geçenin hiçbir sebep göstermeden sözleşmeyi birkaç gün sonra tek taraflı feshettiğini; diğer davalılar, hak düşürücü ve zamanaşımı sürelerinin geçtiğini, mirasbırakanları ...’un paydaşı olduğu dava konusu taşınmaza kaçak inşaat ve paydaş olmayanlara pay satışları yapıldığı için kaçak inşaatı önlemeye çalıştıklarını, tazminat isteğinin muhatabının davalı ... olduğunu, zira satış işleminin tarafı olmadıklarını, mirasbırakanları ...’un yasadan kaynaklı şufa hakkını kullandığını, diğer davalı ile aralarında husumet bulunduğundan birlikte hareket etmelerinin söz konusu olamayacağını, yargılamanın iadesi yoluna gidilmediğini, satış bedelinin düşük gösterilmesi suretiyle hile yapıldığı iddiasının kabul edilebilir olmayıp, davacının kendi muvazaasına dayanamayacağını belirtip davanın reddini savunmuşlardır.
    Mahkemece, şufa kararı henüz kesinleşmemiş ise temyiz yoluna, kesinleşmiş ise yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilmesinin hukuken mümkün olduğu gerekçesiyle asıl ve birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden, dava konusu 3281 ada 1 parsel sayılı taşınmazın 469/1052 payı davalı ... Özyurt adına kayıtlı iken 433/1052 payını uhdesinde tutarak 18/1052 payını 05.10.1990 tarihinde asıl davada davacı ...’e satış yoluyla temlik ettiği, davacının bu payının hükmen tescil yoluyla 25.11.1991 tarihinde diğer davalıların mirasbırakanı olan Yusuf Özyurt adına tescil edildiği, yine dava konusu taşınmazda 18/1052 payın dava dışı Talip Özyurt adına kayıtlı iken 23.07.1990 tarihli satış işlemiyle birleştirilen davada davacı Cemile adına tescil edildiği, bu payın da hükmen tescil yoluyla 25.11.1991 tarihinde diğer davalıların mirasbırakanı Yusuf Özyurt adına tescil edildiği, Gaziosmanpaşa 3. Noterliğinin 05.10.1990 tarihli taahhütnamesine göre, davacı ...’in dava konusu taşınmaz üzerinde bulunan 18/1050 arsa paylı 33 no’lu bağımsız bölümden başka hiçbir bağımsız bölümde hakkının bulunmadığını ve ilerde davalı ... Özyurt’tan herhangi bir hak talep etmeyeceğini kabul ve taahhüt ettiği, aynı şekilde 13.07.1990 tarihli taahhütnameye göre, birleştirilen davada davacı Cemile’nin dava konusu taşınmazdaki 19 no’lu bağımsız bölüm dışında başka bir hakkı olmadığını beyan ve taahhüt ettiği, birleştirilen davada davacı Cemile ile davalı ... Özyurt arasında yapılan 13.07.1990 tarihli gayrımenkul satış vaadi sözleşmesine göre, davalı ... Özyurt’un dava konusu 3281 ada 1 parsel sayılı taşınmazda 18/1050 arsa paylı bağımsız bölümü davacı Cemile’ye satmayı vaad ettiği, bir kısım davalının mirasbırakanı Yusuf ile davalı ... arasında noterde düzenlenen 31.10.1989 tarihli kat karşılığı inşaat sözleşmesine göre, yüklenici olarak ... ile mal sahibi olarak ...’un dava konusu taşınmazdaki 191/1052 paya yapılacak inşaattan 19, 20, 26 no’lu dairelerin ...’a verilmesi konusunda anlaştıkları, 30.05.1990 tarihli fesih ihbarnamesine göre, bir kısım davalının mirasbırakanı ...’un, davalı ...’in 7 aydır temel ruhsatını almadığını belirterek 20 gün içinde alınmazsa akti feshedeceğini ihtar ettiği, Gaziosmanpaşa Sulh Hukuk Mahkemesinin 1990/1464 Esas 1991/1094 Karar sayılı 17.09.1991 tarihli kararı ile yine Gaziosmanpaşa Sulh Hukuk Mahkemesinin 1990/1468 Esas, 1991/1095 Karar sayılı 17.09.1991 tarihli kararına göre, davacısının ..., davalıların eldeki davanın davacıları ... ve ... olup, davacısı ...’un şufa hakkını kullanarak iptal tescil talebinde bulunduğu ve mahkemece dava konusu taşınmazda davacıların adlarına kayıtlı 18/1052’şer payın tapu kayıtlarının iptali ile davacısı ... adına tesciline karar verildiği, anılan kararların dosyaları bulunamadığından gönderilemediğinin bildirildiği anlaşılmaktadır.
    Hemen belirtilmelidir ki, hangi yargılama usulü uygulanırsa uygulansın tarafların yargılamada sözlü olarak görüş ve değerlendirmelerini ifade etmeleri özel bir önem taşımaktadır. Yazılı Yargılama usulünde de tarafların hükümden önce son kez mahkeme huzurunda sözlü değerlendirme yapıp, açıklamada bulunmaları, doğru bir karar verilmesi bakımından önemlidir.
    Bu ilkeler, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun (HMK) 184. ve 186. maddelerinde yapılan düzenlemelerle hüküm altına alınmıştır.
    HMK"nin 184. maddesinde açıkça; Hâkimin, tarafların iddia ve savunmalarıyla toplanan delilleri inceledikten sonra, duruşmada hazır bulunan taraflara tahkikatın tümü hakkında açıklama yapabilmeleri için söz vereceği, mahkemenin tarafların tahkikatın tümü hakkındaki açıklamalarından sonra, tahkikatı gerektiren bir husus kalmadığını görürse, tahkikatın bittiğini taraflara tefhim edeceği, yine aynı Kanunun 186. maddesi hükmü ile de; mahkemenin tahkikatın bitiminden sonra sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki tarafı davet edeceği, taraflara çıkartılacak davetiyede, belirlenen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususunu bildireceği, mahkemenin sözlü yargılamada tarafların son sözlerini sorarak hükmünü vereceği düzenlenmiş olup, anılan düzenlemeler emredici niteliktedir.
    Somut olayda, söz konusu ilkeler dikkate alınmadan sonuca gidilmiştir.
    Hal böyle olunca, HMK"nın 184. maddesi hükmü gereğince, tahkikatın tümü hakkında açıklama yapabilmeleri için taraflara söz verilip tarafların tahkikatın tümü hakkındaki açıklamalarından sonra tahkikatı gerektiren bir husus kalmadığı görülürse, tahkikatın bittiği taraflara tefhim edildikten sonra, taraflara sözlü yargılama için duruşmanın başka bir güne bırakılmasını isteyip istemediklerinin sorulması, talep halinde başka bir gün tayin edilmesi; başka bir duruşma gününü istememeleri halinde sözlü yargılama aşamasına geçilerek aynı Kanunun 186. maddesi gereğince taraflara sözlü yargılama yoluyla beyanda bulunma hakkı verilmesi ve ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, değinilen yasal düzenlemeler göz ardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
    Öte yandan; işin esasıyla ilgili olarak dava konusu taşınmazda davacılar adına kayıtlı iken bir kısım davalının mirasbırakanı ... adına hükmen tescil yoluyla tescil edilen çekişme konusu payların, hükmen tescile esas dayanak kayıtlarının ve ilamların tapu müdürlüğünden getirtilerek eldeki davada dayanılan şufa davalarına ilişkin olup olmadıklarının ve kesinleşip kesinleşmediklerinin saptanması, daha sonra davacıların resmi satış senedinde yazılandan fazla ödediklerini iddia ettikleri bedele ilişkin isteklerinin değerlendirilerek hasıl olacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken değinilen hususta eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetli değildir.
    Asıl davada davacı ... ile birleştirilen davada davacı ...’ün değinilen yönlerden yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 02.01.2020 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davacı ve birleştirilen davada davacının vekili için 2.540.00. TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davalılar- birleştirilen davada davalılardan alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 18/02/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi